Neon Teikhos (Yeni Kale)
Neon Teikhos, Menemen ovasının kuzey doğusundaki dağların uzantısında olduğu tahmin edilmektedir. Yanık Köy’ün yer aldığı Tepe’de dikkati çeken kalıntıların bu kente ait olduğu sanılmaktadır.
Neon Teikhos Hellen dilinde “Yeni Kale” anlamına gelmektedir.
Bu kent ilk Helen göçü sırasında kurulmuştur. Ancak yörede arkeolojik kazılar yapılmadığından bilgiler çok sınırlıdır. Tepe üzerindeki kalıntılar da yeterli bilgi vermemektedir. Antik Çağ’dan kalmış taş döşeli yol kenarındaki düzgün duvarların, temel kalıntılarının iç kaleye ait olmaları olasıdır. Çevrede M.Ö.VI-III.yüzyıllara tarihlendirilen çok sayıda çanak çömlek parçası ile karşılaşılmaktadır.
Palaudis
Palaudis, Menemen ovasının bitiminde, Emiralem yakınındadır. Yamanlar dağı ile Dumanlı dağ (Sardane) arasındaki dar vadinin batı ucundadır.
Palaudis ismi Luwi veya Lydia dilleri karışımında “Kale” veya “kentçik” anlamındadır.
Yörede yeterince araştırma yapılmadığından kentin kuruluşu, tarihi ve kalıntıları hakkında bilgi çok yetersizdir. Bununla beraber kent surları dışında ortada gözle görünür bir kalıntı bulunmamaktadır. Yalnızca ele geçen keramiklerden kentin Helenistik çağ öncesinde kurulduğu anlaşılmaktadır.
Pitana, Pitane (Çandarlı)
İzmir Aliağa ile Bergama arasında, Kaikos’un (Bakırçay) denize döküldüğü yerde idi.
Pitane sözcüğü, “suyu bol” anlamında Luwi-Pelasg dilinden gelmektedir.

Kentin ne zaman kurulduğu kesinlik kazanamamakla beraber tarihi Helen öncesine kadar inmektedir. Büyük olasılıkla Luwiler tarafından kurulmuştur. İlk Çağda ismi geçmeyen kent M.Ö. 88’de Romalılarla savaşarak Batı Anadolu’yu ele geçiren Pontus kralı VI. Mithridates Eupator zamanında kendisinden söz ettirmiştir. VI.Mithridates Sulla’nın komutasındaki Roma ordusuna yenildikten sonra Pergamon’u boşaltmış, Pitana’ya sığınmış, orada da kuşatılınca deniz yoluyla kaçmayı başarmıştır.

Pitana’nın Orta Çağ tarihi de çok karanlıktır. Bir ara Cenevizlilerin üssü olduğu sanılmaktadır.
Pitana’da Ord.Prof.Dr.Ekrem Akurgal kazı yapmışsa da yeterli bilgi verebilecek mimari kalıntılara rastlayamamıştır.Zira kentteki taşların yeni yapılanmada yerlerinden sökülmüş oluşudur.
Kazılarda M.Ö. VI.yüzyıla tarihlenen mezarlara,çeşitli keramiklere, vazolara, kadehlere, kylixlere (açık ağızlı ve ayaklı içki kapları) ve ölü külü kaplarına rastlanmıştır. M.Ö.VI.yüzyıla tarihlenen arkaik bir erkek heykeli ise bugün Bergama Müzesindedir.
Sillyos (Sillion)
Sillyos’un yeri kesin olarak saptanamamıştır. Bununla beraber İzmir Çiğli’deki küçük bir köyden Byzantionlu Stephanos Sillyos diye söz etmiştir.
Sillyos sözcüğünün Hellen veya daha önceki dillerden alınıp alınmadığı da kesinleşmemiştir.
Byzantionlu Stephanos’un sözünü ettiği yerde yüzey araştırması veya kazı çalışması yapılmamışsa da M.Ö.VI. yüzyıla tarihlenen küçük çaptaki kalıntılarla karşılaşılmıştır. Bu yerde Geç Roma veya Bizans döneminde yerleşim olduğu sanılmaktadır.
Temnos
Temnos, Manisa ile Menemen arasında bir dağ köyü olan Görece’nin 2-3 km. ilerisindeki Kayacık Tepesi üzerindedir.
Temnos isminin Hellen dilinde bir anlamı bulunmamaktadır. Luwi dilinde “rahip” veya “baba’nın insanı” anlamındadır.Prof. B.Umar bu sözcüğün “Ana Tanrıça Halkı” anlamının da dikkate alınmasını söylemektedir.
Temnos’un bulunduğu alanda yeterince kazı çalışması yapılmadığından tarihi ve kalıntıları ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. Bununla beraber yörede yüzey araştırması yapan Ersin Değer, akropolün kuzeyinde küçük bir tiyatronun kalıntıları, Stoa ile çevrili bir Agora ve Bouleterionun var olduğu kanısındadır.
Temnon Aiolis kentler birliğini oluşturan on iki kentten birisidir. Byzantion’lu Stephanos’un anlatıp Prof. B. Umar’ın naklettiği bir öyküye göre kentin kurucusu Malaos isimli bir göçmendir. Kenti kuracağı yer için bir biliciye danışmış ve onun “arabanın dingili nerede kırılırsa kenti orada kur” sözüne uymuştur. Gerçekten de arabasının dingili sarp ve kayalık bir yerde kırılınca kenti aynı yerde kurmuştur.
Pausanias da, Pelops’un Aphrodite’nin koruyuculuğunu kazanmak ve bundan ötürü de Hippodameia ile evlenmesine yardımcı olması için mersin ağacı gövdesinden Aphrodite heykeli yonttuğunu yazmaktadır. Bu öykülere dayanarak kentin M.Ö.1200 öncesinde kurulduğu söylenebilir.