barış anlaşması yazısı) "bu fulân oğlu fulân ile fulân oğlu fulân'ın barış anlaşmasıdır" başlığı ile yazılır .
8-.......Bize Şu'be, Ebû İshâk'tan tahdîs etti. O şöyle demiştir:
Ben el-Berâ ibn Âzib(R)'den işittim, o şöyle dedi:
Rasûlullah (S) Hudeybiye'de Mekkeliler'le barış anlaşması yap*maya karar verdiği zaman, taraflar arasında barış yazısını Alî yazdı. Alî "Allah'ın Elçisi Muhammed" yazdı. Müşrikler:
— Sen "Allah'ın Elçisi Muhammed1' yazma. Biz senin rasûl ol*duğunu kabul etseydik, seninle harbetmezdik, dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah, Alî'ye hitaben:
— "Rasûlullah sözünü sil!" buyurdu. Alî de:
— Ben onu silen kimse olmam, dedi.
Bunun üzerine onu Rasûlullah bizzat kendi eliyle sildi. Ve gele*cek sene kendisi ile sahâbîleri Mekke'ye girip üç gün ikaamet etmeleri; oraya ancak silâhlan kılıfları içinde olarak girmeleri şartı üzere Mekkeliler'le barış anlaşması yaptı.
Râvîye: Bu "Culubbânu's-silâh" nedir? diye sordular. îçinde-kiyle beraber kılıftır, dedi .
9-.......el-Berâ (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) (altıncı hicret yılının) Zu'1-Ka'de ayında umre yapmak istedi (yola çıktı). Mekke ahâlîsi bunu kabul etmeyip, Peygamber'i, Mekke'ye girmesine bırak*madılar. Nihayet Peygamber Mekkeliler'le, (gelecek yıl) Mekke'de üç gün ikaamet etmek üzere, bir barış anlaşması yaptı. Barış yazısını yazdıkları zaman: "Bu Allah Elçisi Muhammed'in üzerinde sulh an*laşması yaptığı yazıdır" başlığını yazmışlardı. Mekkeliler'in müş*rik elçileri:
— Bizler bu "Allah elçiliğini" ikrar etmiyoruz. Eğer biz senin Allah Elçisi olduğunu biliyor olsaydık, seni (Mekke'ye girmekten) men' etmezdik. Lâkin sen, Abdullah oğlu Muhammed'sin, dediler.
Rasûlullah:
— "Ben Allah'ın Elçisiyim ve ben Abdullah oğlu Muhammed'im" dedi.
Bundan sonra Alî'ye:
— "Rasûlullah lâfzını sil!" buyurdu. Alî:
— Hayır, vallahi ben Sen'in (Rasûlullah) unvanını ebeden sil*mem! dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah yazıyı aldı ve:
— "Bu, Muhammed ibn Abdillah'ın üzerinde sulh anlaşması yap*tığı maddelerdir" diye yazdı.
(Maddeler şunlardır):
1. Mekke'ye silâh girmeyecek; silâh ancak kılıfında girecek;
2. Mekkeliler'den bir er kişi Muhammed'e tâbi' olmak isterse, Mekke'den çıkamayacak;
3. Muhammed'in sahâbîlerinden birisi Mekke'de kalmak ister*se, bunun da Mekke'de ikaameti men' edilmeyecektir.
(Ertesi yıl) Rasûlullah Mekke'ye girdi ve ta'yîn edilen üç günlük müddet sona ermeye yaklaşınca, Mekke müşrikleri Alî'ye geldiler de:
— Anlaşmanın müddeti geçti. Artık sahibine (Peygamber'ine) söyle de Mekke'den çıksın! dediler.
Peygamber de (sahâbîleriyle birlikte) Mekke'den çıktı. Bu sırada Hamza'nın kızı Peygamber'e:
— Yâ ammî, yâ ammî! diye feryâd ederek arkalarına takılmıştı. Alî ona uzandı ve eliyle tuttu da (mahfede bulunan) Fâtıma'ya
hitaben:
— Amcanın kızını al! deyip, onu mahfeye yükledi.
Medine'ye geldikten sonra Hamza'nın kızının misafirliği hakkın*da Alî, Zeyd ibn Harise, Ca'fer çekiştiler. Alî:
— O, benim amcamın kızıdır. Onun terbiyesine ben herkesten fazla hakk sahibiyim, dedi.
Ca'fer de:
— O, benim amcamın kızıdır. Teyzesi de benim nikâhım altın*dadır. (Terbiyesi bana düşer), demişti.
Zeyd ibn Harise de:
— O, benim (ahdî) kardeşimin kızıdır, diyordu.
(Bu da'vâ kendisine arzedilince) Peygamber (S), Hamza'nın ki-un teyzesine âid olduğuna hükmetti ve:
— "Teyze, terbiye hususunda ana menzjlesindedir" buyurdu. Sonra Alî'ye hitaben:
— "Sen bendensin, ben de sendenim (yânî sen bana neseble, /gi ile bağlısın, ben de sana bağlıyım)" diye naziklik gösterdi.
Ca'fer'e de:
— "Sen de yaratılışım bakımından ve ahlâkım bakımından ba-benzedin" dedi.
Zeyd ibn Hârise'ye de:
— "Sen bizim kardeşimiz ve dostumuzsun" dedi.