İlk heyecan

İlk heyecanların bir başka yeri vardır hayatımızda. Sürpriz bir hediye, beklenmedik bir hadise bizi alabildiğine sevinçlere gark edebilir. Hayret verici hadiseler karşısında heyecanlanır, sevincimizi gizleyemez, "Sübhanallah, Mâşâallah, Bârekallah" demekten kendimizi alamayız.

Çocuk beklentisi içerisinde olan bir babaya müjde geldiğinde sevincinden uçar. Sınıfını geçip geçmediğini bilemeyen bir öğrencinin karneyi aldığında geçtiğini öğrenmesi onun için bütün dünyalara bedeldir. Bir hazine arayıcısının altın dolu bir küp bulduğundaki sevincine diyecek yoktur. Ruhen ve kalben hakikati arayan bir insanın İslâmla tanıştığındaki heyecanı da bunlardan hiç aşağı değildir. Hayatın mânâ ve gâyesini bilemeyen bir insanın eline dünya ve âhiretin saadetini gösteren bir eser geçtiğinde duyduğu sevinci anlatmak da kolay olmaz.

Barla Lâhikasında bir göz gezdirirken mânevî terörün estirildiği, îmanların zincire vurulduğu, "Hayat sadece dünya hayatından ibarettir" zihniyetinin yerleştirilmeye çalışıldığı bir dönemde mânevî bunalım içerisinde bulunan nice insanın ezelî ve ebedî Kur'ân hakikatleriyle tanıştıklarında onu nasıl heyecanla bağırlarına bastıklarını gördüğümüzde de heyecanlanıyoruz. Kitabın hemen her sayfasında bu duyguların dile getirilişini zevk, merak ve heyecanla okuyoruz.

Meselâ Dr. Yusuf Kemâl, Sözler'i okuduğunda inançlarında büyük bir inkılâb meydana getirdiğini, dinî muhayyilesini değiştirdiğini, sevimli bir mecraya sevk ettiğini1 belirtmekten kendini alamıyor. Küçük yaşlardan itibaren hakikat arayışı içerisinde olan Albay Hulusî Yahyagil, bu hakikati Sözler'de bulduğunu, bu sayede çirkeften selâmete, felâketten saadete, zulmetten nura kavuştuğunu söylüyor. Bunun için Rabbine yüz binlerce şükür ve hamd ediyor, bizzat kendi itirafıyla o hakikatlerle uğraştığı dakikaları dünyevî her türlü zevk ve lezzetin fevkinde görüyor, büyük bir şevk elde ediyor.2 Zekâî ise Sözler'in ruhunun karanlık köşelerini tarif edilemeyecek bir surette aydınlattığını, bu şaheseri tam bir aşk ve şevkle incelediğini, bu incelemeleri sonucunda kaleminin ifadeden âciz olacak derecede bir sevinç ve saadet duyduğunu belirtiyor.3

Sabri, Onuncu Söz'ü okuduğunda kâinattan daha üstün bir eserle karşılaştığını görmüş, heyecanla bitirmiş, menbaı Kur'ân olan emsalsiz bir şaheser olduğunu fark etmişti.4 Eserde Sözler'le ilk defa tanışanların heyecanlarını dile getirdikleri birçok örnekten birisi de Refet'e ait. Aklî ve mantıkî delillere dayandırıldığını gördüğü, tatlı ve hayretverici olarak nitelediği Sözler hakkında şu ifadeleri kullanıyor:

"İnsan okudukça okuyor ve nâmütenânî bir zevk-i mânevî hissederek hiç elinden bırakmak istemiyor. Bu defa okumak kâfî değil. Hepsi yanında bulunup daima okumalıdır." Bu heyecanı, asrın nadide Kur'ân tefsirlerini her okuduğunda duyabilen insanların zevklerine diyecek olmaz.



--------------------------------------------------------------------------------

1. Barla Lâhikası, s. 48.
2. A.g.e., 49.
3. A.g.e., s. 47-48.
4. A.g.e., s. 46.

Şaban Döğen, Yeni Asya, 27 Ağustos 1997.

--------------------------------------------------------------------------------