Bir Hıristiyanın tesettür mücadelesi

Bugün, yorumunu Allah nasip ederse Pazar gününe bırakarak, bir
arkadaşımın gönderdiği bir e-mailden söz edeceğim. Arkadaşım aktardığı
hadiseye inanamamış olacak ki, ``eğer doğruysa" kaydını düşmeden de
edememiş.Hadise şöyle:Associated Press mahreçli ve 20 Kasım tarihli bir
habere göre, ABD'nin Pennsylvania eyaletinde otobüs şoförlüğü yapan
bir kadın olan Kim Harris, işte başını örttüğü için işten atılma tehdidiyle
karşı karşıya bulunuyor ve buna karşı mücadele veriyor. Bizdeki
yasakçılar yanlış anlamasın: Kadının çalıştığı kuruluş (Güneydoğu
Pennsylvania Nakliye Şirketi (SETPA), Yahudilerin yarmulkes dedikleri
kendilerine has bir örtüyle, Müslümanların ise İslâmî tesettüre uygun
şekilde çalışmalarına itiraz etmiyor. Kuruluşun itirazı, bir Hıristiyan olarak
başörtüsü takan Kim Harris'e. Rahibeler dışında tesettürlü bir Hıristiyan
hanım tahayyül edilemez iken, Kim Harris Kitab-ı Mukaddes'in tesettürü
emrettiğine inanıyor ve dolayısıyla, firmanın şoförler için hazırlanmış
standart başlığını takmayı reddediyor. Buna karşı firmanın kendisini işten
atmaya kalkışmasını ise, medenî haklarının çiğnenmesi olarak görüyor ve
mücadelesini mahkemeye kadar götüreceğini söylüyor.Bu meyanda,
Kitab-ı Mukaddes ``Kadının örtünmesi gerektiğini söylüyor" diyor
Harris. ``Şayet örtünmezse, başını küçük düşürür."Harris, bu tavrına
gerekçe olarak, Kitab-ı Mukaddes'teki, Korintoslulara Birinci Mektubun
11. bâbını gösteriyor. Ki, bu bâbda ``Başı örtüsüz olarak duâ eden her
kadın, başını küçük düşürür" gibi, ``Kadın örtünmüyorsa, saçı da
kesilsin; fakat kadına saç kesmek, yahut tıraş olmak ayıp ise, örtünsün"
gibi, ``Kadın, başı üzerinde hakimiyet alâmetine malik olmalıdır" gibi, ``Siz
kendi nefsinizde hükmedin; kadının örtüsüz Allah'a duâ etmesi yakışır
mı?" gibi ifadeler bulunuyor. İşte, Harris ve onun bağlı bulunduğu kilise,
bu bahse dayanarak, kadınların mesture olmaları gerektiğine inanıyor. Ne
var ki, üç yıldır SEPTA'da çalışan ve bir `born-again' Hıristiyan olarak bu
yılın Ağustos'unda başını örtmeye başlayan Kim Harris'e, firma yetkilileri
başını açması yönünde baskı yapıyorlar. Firma yetkilileri, Yahudiler ve
Müslümanların tesettürüne `yüzyıllardır süregelen bir dinî gelenek' olarak
müsamaha ederken, Harris'in başörtüsü için durumun bu olmadığını
söylüyorlar. Firmanın bir yetkilisinin Harris'e söylediği şey, Kitab-ı
Mukaddes'teki bu ifadelerin onun mesture olmasını gerekli kılmadığı; bir
başka yetkilinin söylediği ise, bunun kilisede mesture olmayı emrettiği
şeklinde imiş. Harris'in mensubu bulunduğu Church of Christ (Mesih
Kilisesi)'nin rahibi Reginald Young ise, buna karşı, ``Onların sorumluluğu
taşımacılık yapmaktır" diyor, ``Kitab-ı Mukaddes'i yorumlamak ve onun
ne anlama geldiğini bana söylemek onların işi değil."Bu noktada,
Amerika'nın en önde gelen hak ve özgürlük kuruluşlarından biri olarak
ACLU (Amerikan Yurttaş Hakları Birliği), hükûmete bağlı bir kuruluş
olarak SEPTA'nın ``bir vatandaşa dininin neyi emrettiğini söylemeye
çalışması"nı doğru bulmadığını; Kim Harris Kitab-ı Mukaddes'in
tesettürü emrettiğine inanıyorsa başörtülü olarak çalışması gerektiğini
söylüyor ve şayet isterse mahkemede Harris'in savunmasını
üstleneceğini bildirmiş bulunuyor.Öte yandan, Eastern College'de görevli
bir Kitab-ı Mukaddes araştırmaları profesörü olan Kenneth Maahs ise,
geçmişte kiliseye giderken başörtüsü takmanın Hıristiyan kadınlar
arasında yaygın bir uygulama olduğunu, ama zamanla terk edildiğini"
söylüyor ve daha da öncesinde kilise dışında da tesettürün varlığını
düşündürür şekilde, ``Bu hanımefendi, bunu yaparken, daha eski bir
geleneğe intisap ediyor" diyor. Maahs'ın itiraz babında söylediği iki
husus ise, son derece manidar. Birincisi, şimdi birçok bilginin ilgili bahsi
``başörtüsü giymeye dair bir emir değil, saç biçimine dair bir atıf" olduğu
şeklinde. Bu bâbda, ikinci unsur da devreye giriyor. I. Korintoslulara,
``Yunanlı Hıristiyanlara hitaben yazılmış bir mektup. Yunan kültüründe,
kısa saçlı kadın ile uzun saçlı erkeğe eşcinsellik izafe edilirdi." İlgili bahse
bazıları böyle açıklama getirirken, Harris, bu bahsin Hıristiyan hanımlara
tesettürü emrettiği kanaatinde; o yüzden de, meselenin peşini bırakma
niyetinde gözükmüyor.Bu hadiseden ne çıkar, sonu nereye varır
bilemiyoruz. Ancak, bu hadisenin bir örnek-olay olarak bize öğrettiği çok
şey var ki, bunların en önemlilerini Pazar günü ele alalım istiyorum.

Metin Karabaşoğlu, Yeni Asya, 29 Kasım 2000


--------------------------------------------------------------------------------