BEKLENİLEN ÖZGÜRLÜK
Hüseyin Yılmaz
Gençlik devresi damarlardaki kanın fokur fokur kaynadığı, kabına sığılmaz bir dönemdir insan hayatında. Genç; dinamik, idealist, çevik ve düşündüklerini hayata geçirmeye çalışandır.
Hedeflerini hayata geçirmeye çalışan bir gencin önüne engel konulduğu zaman,o gencin önünden en önemli hakkı alınmış olur. Maalesef o zaman o genç başka arayışlara yönelir.
Özgürlük ve hürriyet insanların başkalarına ve nefsine zarara vermeden istedikleri hareketleri yapmaları, akıllarındaki düşünceleri rahatlıkla söylemeleri ve gerektiği gibi davranmaları demektir. Bir insan bunlardan birini yapamıyorsa o insan özgür değildir.
Şimdiki nisanların zaman nehrinde akışları de böyledir. Çoğu insan, zamanın ve şartların esiri olarak ömür tüketir ve akıp giden zaman nehrine kapılıp giderler. İşte bu akışın önüne fikir ve düşünce barajları kurarak, bu barajlarda birer tuğla olarak akışın yönünü değiştirmek isteyen bazı kişiler, bu düşüncelerinden dolayı susturulmak istenmekte ve hatta bazıları çok ağır bir şekilde cezalandırılmaktadır.
Bir tuğla veya taşla bu akan zaman nehrine düşünce barajları kurulamaz. Ancak tuğlalar birbirine dayanır ve bir set meydana getirilirse suyun akış yönü değiştirilebilir. İşte yirmi birinci yüzyılı yaşadığımız şu günlerde ülkemizde buna benzer bir çok sorunla karşılaşılmaktadır. Tabii özellikle üniversitelerimizde. Evet elinden en büyük hakkı olan okuma özgürlüğü alınmış bir gençten daha mağdur kim olabilir. Demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygılı hiçbir ülkede böyle bir kısıtlama yapıldığını zannetmiyorum. Bazı kişiler bir türlü gerçekleri düşünmeye yanaşmıyorlar; çünkü sonrasında büyük bir sorumluluk vardır. Oysa ki insan, ancak sorumluluğunu bilip, sorunların üzerine gittiği ölçüde hakiki insaniyet sıfatlarını kazanabilir. Ve işte o zaman bir çok gönlü kırıkların kalplerini bir derece tamir edebilir. Binlerce insanın mukaddes bir sıkıntısını çözmeye çalışmak kadar yüksek bir gaye olmasa gerek.
Bir an düşününce olayların vehâmeti ortaya çıkıyor. Bir genç ki tâ orta okuldan beri bilgisayar mühendisi olmayı hedefliyor. Bu hedefe varmak için de çalışmalarını buna göre yapıyor. Ve tam mühendislik belgesini alacağı senede pat diye biri çıkıp geliyor ve onun yıllarca okumak için yaptığı çırpınışları bir cehl ve zulm içerisinde mahvedip belgesini vermiyor. . Sebebi ise “beğenilmeyen bir örtü.” O anda maalesef o, kalbi nazik, duyguları hassas insanın iç dünyasının nasıl yıkıldığının farkında değil işte aklı gözüne inmiş vicdan yoksunu kişilerin. İşte, bugün üniversitelerimizde böyle sudan bahaneler yüzünden bir sürü gencimiz mağdur olmakta ve okuma hakları ellerinden alınmaktadır. Bu nasıl bir hamâkatin eseri, ne kadar büyük bir insanlık dramıdır kelimeler anlatmaya yetmez.
Bir ülkede insanlar düşüncelerini söyleme hakkına sahip değilse veya inancı gereği giydiği kıyafetlerden sorgulanıyorsa, en temel hakları olan okuma hakları ellerinden alınıyorsa, o ülkeden mânen sağlıklı bir gencin yetişmesini nasıl bekleyebiliriz. Gerçi bazılarının da esas gayesi bu olsa gerek.
Şöyle bir söz vardır; “kendi yanlışını görmeyip doğru kabul eden, başkalarının doğrusunu yanlış zanneder.” Şunu da altını çizerek belirtmek istiyorum. Eğer bir ülkede anormal normallerden çoksa ve olağan üstüler olağan, mucizeler âdiyat olmuşsa o zaman normaller de anormal karşılanır.
Bir gencin hayatını kaplayan iki büyük unsur olan “düşünce hürriyeti” ve “okuma hakkının verilmesi”nin normaller içerisine dahil olması temennîsiyle...
--------------------------------------------------------------------------------