Duygu SagırLıgı
Duygu sağırlığı30 yıl önce tanımlandı. Onlar duygularını tanımlamakta ve başkalarını anlamakta zorlanan insanlar. Duygusal alışverişin yoğun olmadığı aile mensuplarında görülüyor; alkolizm ve sebepsiz ağrılara yol açabiliyor.
Bazen yöneticibazen sevgili
ebeveyn
bazen de arkadaş olarak çıkarlar karşımıza. Uzunca bir süre
Neden bu kadar katı
soğuk? Sanki yıkılmaz duvarları var? diye düşündürürler insanları. Onlarla iletişim kurma çabaları
çoğunlukla boşa gider; çünkü ortada
duygularını tanımlamakta ve anlatmakta
başkalarının duygularını da anlamakta zorlanan biri
yani aleksitimik bir kişilik vardır...
Onların kişilik yapılarının aleksitimik olduğu30 yıl önce keşfedildi. Kavram
1970'lerin başında Nemiah ve Sifeneos tarafından tanıtıldı ve o günden bu yana 700'den fazla bilimsel makaleye konu oldu. Aleksitimi kavramının Türkçe karşılığı ise 'duygu sağırlığı' olarak adlandırılıyor.
Yıllar içinde bu kavram üzerinde biraz daha çalışılmış. Özellikle Kanada Toronto Üniversitesi'nde üç araştırmacı1980'li yılların başından itibaren
insanlardaki bu özelliği ölçen
20 soruluk bir ölçek geliştirmiş. Bu ölçeğin Türkiye'deki geçerlilik çalışmasını da Yrd. Doç. Dr. Kemal Sayar ve arkadaşları yapmış ve kavramı değişik gruplar üzerinde araştırmışlar.
Aleksitiminin üç boyutu
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim YardımcısıYrd. Doç. Dr. Psikiyatr Kemal Sayar
aleksitiminin
duygular için söz yokluğu anlamına geldiğini ve bu kişilerin duygularını tanımakta
tanımlamakta
anlatmakta zorluk yaşadığına dikkat çekiyor. 30 yıllık bir geçmişe sahip olan aleksitimi kavramının dünyada yeni yeni tanınmaya başladığını belirten Sayar
özellikle psikosomatik rahatsızlıkları olanlarda
duyguları ifade etmeye yönelik yetilerin az bulunduğunun tespit edildiğini söylüyor.
Sayaraleksitiminin
duygular için söz yokluğu anlamına geldiğini; ancak üç temel özelliği bulunduğunu belirtiyor: Bunlardan birincisi
duyguları tanımakta
belirlemekte ve onları somatik-bedensel duyumlardan ayırmakta güçlük çekmek; ikincisi
duyguları dışa vurmakta güçlük içinde olmak ve üçüncüsü de somut düşünmede güçlük çekmek olarak çıkıyor karşımıza. Sayar'a göre
aleksitimik insanlar
duygularını tanımadıkları için
kendilerini hep işlerine yoğunlaştırarak düşünürler. Hayal de kuramazlar. Sayar
aleksitimi kavramına Türkçe olarak 'duygu sağırlığı' adını verdiğini
çünkü kendini anlatamayan
karşısındaki insanların da duygularını anlamakta güçlük çeken bu insanların
duygusal hayatlarının çok kısır olduğunu
bunun da çok ciddi sıkıntılara yol açabildiğini söylüyor.
Aleksitimikler nasıl anlaşılıyor?
Bu soruyaKuru insanlar olarak gözlüyoruz diye cevap veren Sayar
şunları söylüyor: Daha robotik
kuru
etrafına sıcaklık vermeyen insanlar olarak tanımlayabiliriz onları. Anlamak ve anlatmak zorlukları olduğu için en büyük zararları yine kendilerine oluyor. Öncelikle bedensel rahatsızlıklara daha sık yakalanıyorlar
çünkü ifade edilmeyen duygular bir şekilde vücutta kendilerine çıkış kanalı bulurlar. Bedenselleştirme dediğimiz durum
ruhsal çatışmaların bedensel hadiselerle dışarı verilmesidir.
Bu tür insanlar daha fazla bedenselleştirme gösterirçünkü duyguları oradadır ama onlar tarif edemedikleri için ya baş ağrısı
ya karın ağrısı olarak kendilerini gösterirler. Sayar'a göre; aleksitimi
bir kişilik özelliği yani bir psikiyatrik rahatsızlık değil. Bunun sosyo-kültürel etkenlerle de ilişkisi olduğu gözlenmiş. Özellikle eğitimi az olan
duygusal alışverişin çok yoğun olmadığı ailelerde bu sorun daha fazla gözleniyor. Sayar
aleksitimi ile eğitimin alakasını da şöyle kuruyor: Duygularımızı isimlendirmek için kelimelere ihtiyaç duyarız ve yeterli kelime hazinesine sahip olmayan insanlar
duygularını yeterince isimlendiremeyebilirler.
Son üç beş senedir bu konuda çok ilginç çalışmalar çıkıyor ortaya. Mesela ebeveynlerinden yeterince şefkat görmemiş çocuklardabeynin duyguları işleyen bölümün az geliştiği görülebiliyor. Sonuç olarak
ailemizden gördüğümüz şefkat
ilgi
beynimizin yapısını değiştirebiliyor. Bu tür çocuklar
çocukluklarında yeterince duygusal veri almamış
karşısındaki insanlara duygularını ifade etmeyi öğrenememiş çocuklar ve ileriki yaşlarda duyguları işleyecek merkezleri gelişmiyor. Bu insanlar gündelik hayatlarını devam ettiriyor fakat duygu boyutunda kepenk indiriyorlar. Sorun
duygu sağırlığı olarak isimlendiriliyor; çünkü bu insanlar kendi duyguları ve karşılarındakilerin duygularını duyamıyorlar.
Aleksitimi ve panik bozukluk
Yapılan araştırmalaraleksitimiklerin daha çok psikosomatik hastalıklara yakalandığını
ayrıca bazı psikiyatrik rahatsızlıkların
özelliklerde anksiyete ve panik bozukluk
post travmatik stres bozuklularının da bu kişilikleri yakaladığını göstermiş.
Kemal SayarTürkiye'de yaptıkları çalışmaları özetlerken de önemli noktalar keşfettiklerini belirtiyor. Mesela sanıldığının aksine
intihar edenlerde aleksitimi yok. Buna karşılık anti sosyal kişilerde var. Bu insanlar sıklıkla dağılmış ailelerden geliyorlar. Bu nedenle onlardan duygusal uyaran almıyorlar ve kapasiteleri gelişmiyor.
Alkol ve madde bağımlılarında da aleksitimi yüksek oranda görülüyor. Çünkü onlar da duygularını anlatamıyortanıyamıyor ve içlerinde huzursuzluk var. Psikiyatr Sayar
aleksitimiklerin terapilerinin zor ama imkânsız olmadığını belirterek
bir hastasına ilişkin şu örneği anlatıyor: Yıllarca yöneticilik yapmış bir hastamdı. Çok huzursuz ve sıkıntılıydı. Ne çocuğu
ne arkadaşları ile duygusal alışverişi vardı. Hayatını hep olmalılar
olmamalılar ekseninde yaşamıştı. Herkesle sizli bizli olmuş
hayatı bir kurallar manzumesi olarak yaşamıştı. Çünkü bu kişiler konuşurlar ama iç dünyalarına
ruhlarına dokunamazsınız.
Katı ve yalnızlar
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr Emin Önder de aleksitimideduyguların yetersizliğinden bahsedildiği için
bu sıkıntılı durumun zamanla fiziksel ve ruhsal sorunlara yol açabildiğini belirtiyor ve aleksitimik olanların kişiler arası ilişkilerde başarısız kaldıklarını
yalnız
katı duygulanım içinde ilişki kurmaya çalıştıklarını belirtiyor. Psikiyatr Dr. Cüneyt Evren ise aleksitimi yaşayanların sadece bağımlılar arasından çıkmadığını ancak bağımlı olmaya eğilimli olduklarını belirtiyor.
aLıntı..