Kurşunlu Han (Mahmutpaşa Kervansarayı)

Kurşunlu Han (Mahmutpaşa Kervansarayı) Sadrazam Mahmut Paşa (1464-1471) tarafından, Mahmutpaşa Bedesteni ile birlikte yapılmıştır. Hanın kitabesi bulunmadığından kesinlik kazanamamakla beraber XV.yüzyılın ikinci yarısının başlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Ankara Kalesi eteklerinde, doğu-batı yönünde uzanan Han iki katlı dikdörtgen plânlı bir yapıdır. Arazi konumundan ötürü hanın güneybatı köşesine L plânlı bir bodrum eklenmiştir. Yapımında moloz taş kullanılmış, yalnızca giriş cephesi ile avludaki revaklarda tuğla hatıllar ve kaba taşlar alternatif olarak sıralanmıştır.

Hanın içerisine basık kemerli geniş bir kapı ile girilir. Buradaki avlunun köşelerdekilerden başka kuzey ve batısında beşer ayak güney ve doğusunda da dörder ayak olmak üzere toplam yirmi ayak kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Bunlar üst örtüyü meydana getiren küçük kubbecikleri taşımaktadır. Hanın alt katında, doğu yönünde dokuz dükkan bulunmakta olup, batısı Bedesten duvarı ile kapatılmıştır. Üst katlarda güney ve batı cephelerinde odalar sıralanmıştır. Kuzeye bakan giriş cephesi önünde yuvarlak kemerli beşik tonozlu on bir dükkan sıralanmıştır. Giriş katında 28, üst katında da beşik tonoz örtülü 30 oda bulunmaktadır. Bu odaların dışa açılan bir penceresi, ocakları ve ocağın iki yanında da birer niş bulunmaktadır. Dışa penceresi olmayan odalarda ise aydınlanma, kapının yanındaki avluya açılan pencerelerle yapılmaktadır. Bu odaların önündeki revaklar yuvarlak kemerli olup, avluya açılmaktadırlar. Üst kata revakların içerisinden taş bir merdivenle çıkılırdı.

Kurşunlu Han (Mahmutpaşa Kervansarayı) bedestenle birlikte restore edilmiş, günümüzde Anadolu medeniyetleri Müzesi’nin bir bölümünü oluşturmaktadır.


Sulu Han (Hasanpaşa Hanı)

Hacı Doğan Mahallesi’nde, Suluhan Sokağı’nda bulunmaktadır. Sultan II.Beyazıt dönemi Beylerbeylerinden Hasan Paşa tarafından Akşehir’deki imaretine gelir getirmek üzere 63 odalı Sulu Hanı, Çifte Hamamı ve dükkanları 1511’de vakıf olarak yaptırılmıştır. Daha sonra Rumeli Kazaskeri Ankaralı Mehmet Emin Efendi tarafından satın alınan Sulu Han 1685 yılında yeniden yaptırılmıştır.

Sulu Han, iki katlı iki avlulu ve yanında arastası olan bir handır. Çeşitli zamanlarda onarılmış, genişletilmiş, büyük bir bölümü yıkılmış, yakın zamanda da yeniden yapılırcasına onarılmıştır. Moloz taş ve tuğla karışımı bir yapı olan hanın kuzey yönündeki asıl giriş kapısı Posta Caddesi’nin açılışı sırasında kapatılmıştır. Bu cephede onarım sırasında yapılmış dükkanlardan birisinden içeriye girilmektedir.

Günümüzde hanın güney ve batı cepheleri muhdes (sonradan yapılmış ek dükkanlar) dükkanlardan arındırılmıştır. Bu cephelerde alt katlar dışa kapalı olup, batı cephesindeki sıralanmış odalara birer pencere açılmıştır. Dış görünümünde derzli duvarlar iki sıra halinde kirpi saçakla tamamlanmaktadır. Hanın kuzey kısmının avlusunda kare planlı dört ayağın taşıdığı bir köşk mescit, diğer avluda da küçük bir hamam ve onun dışında da arastası bulunmaktadır. Hanın kuzey cephesinde tonozla örtülü iki katlı dükkanlar bulunmakta olup, kuzeyde, alt katta on bir adet dükkan yer almaktadır. Üst kattaki dükkanların özellikleri ve mimari durumları yıkılmış olduğundan tam olarak anlaşılamamaktadır.

Hanın kuzey yönündeki kare plânlı avlusundaki yirmi paye ikinci katın revaklarını taşımaktadır. Sivri kemerlerle birbirlerine bağlanan tuğla kemerlerde bir sıra kesme taş, üç sıra da tuğla kullanılmış ve cepheler kirpi saçakla sona erdirilmiştir. Alt ve üst katlardaki 29 oda buradaki avluya açılmaktadır.

Hanın batı cephesi boyunda, kapıdan kuzeye doğru uzanan dikdörtgen planlı arasta tek katlıdır. Güneyden girilen arastanın beşik tonozlu koridorunun iki yanına sıralanmış eyvanlar bulunmaktadır. Arastanın taşıyıcı ayakları duvarlara sivri kemerlerle bağlanmış, tuğla ve kesme taş kullanılmıştır.

Osmanlı döneminde kahve ve iplik ticareti yapılan Sulu Han 1929 yılındaki Bölükpazarı yangınından sonra tahrip olmuş, bazı bölümleri yıkılmış ve sebze hali olarak kullanılmıştır. Yalnızca dış duvarları ayakta kalan han, 1971-1984 yıllarında onarılmıştır.


Çengel Han

Atpazarı Meydanı’nda hanlar bölgesinde bulunan ve günümüze oldukça iyi bir durumda gelen Çengel Han, Rüstem Paşa tarafından 1537 yılında yaptırılmıştır. Sülüs yazılı Türkçe kitabesinde şu satırlar yer almaktadır:
“Tamam oldu çün binası bu hanın sarayıdır hakikat kârbanın
Tamam olduğunu görüp didi dil “Melih’il-hayr tarihin bu hanın”

Çebgel Han açık avlulu, dikdörtgen planlı iki katlı bir yapıdır. Yapımında kaba yontma taş ile tuğla kullanılmıştır. Eğimli bir arazide yer almasından ötürü doğu köşesinden içerisine girilen hanın kuzeydoğudaki giriş cephesinde tek katlı, beşik tonozlu, eyvanlı dükkanlar sıralanmıştır. Girişin sağında sekiz, solunda da iki dükkan yer almaktadır. Giriş çukurda kaldığından buradaki cephe iki katlıdır. Girişin üstü mescit olup, dışarıya doğru çıkıntı yapmaktadır. Hanın güneybatı cephesi ise, arazi eğiminden ötürü üç katlıdır. Buradaki borcum katı depo ve ahır olarak kullanılmaktadır.

Hanın dikdörtgen avlusunda iki katlı bir revak,bunun ardında revaklara açılan 18 oda bulunmaktadır. Hanın üst katında yer alan 28 odanın her birisi revağa bir kapı ve bir pencere ile açılmaktadır. İç kısımlarında nişler, ocaklar bulunmaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetinde bulunan Çengel Han’da zaman süreci içerisinde bazı değişiklikler olmuş, revakların avluya bakan alt ve üst katları kapatılmış ve bir kısmı da çökmüştür.


Nasuh Paşa Hanı (Sulu Han) (Beypazarı)

XVI.yüzyıl başında sadrazamlık yapmış olan Nasuh Paşa tarafından vakfiyesine göre 1613 de yaptırılmıştır. Nasuh Paşa’nın bu handan başka Nallıhan’da, Ankara-Göynük yolu üzerinde iki han daha yaptırmıştır. Hanın kapısı üzerindeki kitabeye göre l319 da Hurşit Bey tarafından onarılmıştır.

Klasik Osmanlı şehir içi hanlarını üslubundaki han dikdörtgen planlı ve iki katlıdır.Günümüze harap bir halde gelen hanın güney ve doğu duvarları ile giriş kapısı ayaktadır.İç avlu etrafında sıralanmış odaların önünde dört tarafı dolaşan revakları vardı. Ancak bunlar günümüze gelememiştir. Kalıntılardan anlaşıldığına göre birinci kattaki odaların ahşap tavanlı ikinci kattakilerde kubbelidir.

Hanın yapımında moloz taş kullanılmış,kemerlerde, tuğlaya,yer yer de kesme taştan yararlanılmıştır.


Eyne Bey Hamamı

Ankara Gazi Lisesi ile Denizciler Caddesi arasında bulunmaktadır. Sultan I.Murat’ın Subaşılarından Eyne (İnebey) Bey (?-1406) tarafından XIV.yüzyılın sonu veya XV.yüzyılın başında yaptırılmıştır. Hamamın yapımında Melike Hatun maddi yardımda bulunmuş, 1527 yılında harap olan hamam 1582’de El Hac Sinan Efendi tarafından onarılmıştır. 1888 yılında terk edilen hamam, 1928 yılından önce depo olarak kullanılmış, 1992 yılında da onarılmıştır.

Kuzey-güney yönünde uzanan hamamın duvarlarında moloz, kubbe, kemer ve tonozlarında da tuğla kullanılmıştır. Soyunmalık kısmında görülen sütun ve başlıklar Ankara’daki antik yapıdan toplanmıştır. Soyunmalık kısmı kuzeyde olup, dikdörtgen planlıdır. Soyunmalığın ortasında sekizgen bir havuz ve bunun üzerinde de aydınlık feneri yer almaktadır. Doğu ve kuzey cepheleri dışa kapalı olup, sivri kemerli bir eyvandan ılıklık kısmına geçilmektedir. Kare plânlı ılıklığın üzeri baklavalı bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Güneybatı köşesinden de dört eyvanlı sıcaklığa geçilir. Sıcaklıkta dört ana kubbe ve dört yönde de kubbeli dört halvet bulunmaktadır. Hamamın güneyinde külhan ve üzerinde de beşik tonozlu su deposu yer almaktadır.


Şengül Hamamı

Anafartalar Caddesi’nde yer alan Şengül Hamamı’nın kitabesi olmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. İshak Paşa’nın yaptırdığı bilinen bu hamam mimari üslubundan XV.yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilir. Ankaralı Mehmet Emin Efendi tarafından satın alınmış, XIX.yüzyılda da yenilenmiştir.

Mimari plânı çifte hamam düzeninde olup, üç yöne açılmaktadır. Kuzey-güney yönünde uzanan bölüm erkekler kısmı, güney yönündeki bölümü de kadınlar kısmıdır. Moloz taş örgülü hamamın duvarlarında kesme taş kullanılmış, çok sayıda dışa açılan penceresi bulunmaktadır. Erkekler kısmının soyunmalığına kuzeyden kemerli bir kapı ile girilir, kare planlı soyunmalıkta iki katlı soyunma odaları vardır. Soyunmalığın içerisinde sekizgen bir havuz olup, üzeri kubbe örtülüdür. Ortasında kare göbek taşının bulunduğu sıcaklığın üç yanında birer halvet yer almaktadır. Sıcaklığın üzerini örten kubbe mukarnaslı pandantiflerle duvarlar üzerine oturmaktadır. Hamamın güneybatı köşesindeki tonozlu bir koridorla geçilen kadınlar kısmında aynı plan düzeni uygulanmıştır. Hamamın her iki bölümünde de sıcaklık boyunca su depoları, onların ardında da külhan bulunmaktadır.


Çarşı Hamamı (Kalecik)

Kalecik Belediye Meydanı’nda, Kalecik Çarşısı içerisindeki hamamın yapı üslubundan XVIII.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Çifte hamam olarak yapılan hamamın kadınlar ve erkekler bölümündeki soyunmalık kısımları yıkılarak ortadan kalkmıştır. Bunların yerine de hamamın önüne dükkanlar yapılmıştır. Erkekler bölümü diğerinden daha büyük yapılmıştır. Geç devirlerde her iki bölüm arasında bir kapı açılarak tek hamam haline getirilmiştir.


Şeyh Hamamı (Kızılcahamam)

Kızılcahamam Güven bucağı Yukarı Kisa köyünde bulunan bu hamam Roma dönemi kalıntılar üzerine yapılmıştır. Burada l976 yılında yapılan kazılarda Roma dönemi hamam ve kaplıcalarına ait duvar kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Hamam moloz taş duvarlı olup yer yer düzgün kesme taşlar da kullanılmıştır. Roma döneminin ardından XIV.yüzyılda yapılan hamamın iki sıcak su havuzu, kubbeli soğukluğu ve sıcaklığı bulunmaktadır. Çifte hamam olarak yapılan hamam sıcak su kaynağı üzerine yapılmıştır. Plan olarak geleneksel Osmanlı hamam tiplerine de uymamaktadır.


Roma Hamamı





Roma Hamamı, Ulus Meydanı’ndan kuzeye giden Çankırı Caddesi’nin sol tarafında bulunmaktadır. Burada yapılan kazılar sonucunda hamamın Palaestra, Frigidarium (soğukluk), hepidarium (ılıklık) ve Calderium (sıcaklık) olmak üzere üç bölümden oluştuğu görülmüştür. Bunlardan Frigidarium’da bir Piscina (yüzme havuzu) ve bir Apoditorium (soyunma yeri) bulunmaktadır. Calderium da ise yıkanma yerinin yanında Sudatorium (terleme yeri) yer almaktadır. Ayrıca hamamın çeşitli avluları, külhan denilen ocakları, servis kısımları ve su depoları da bulunmaktadır.

Bu hamamın İmparator Caracalla döneminde (MS.211-217) yapıldığı ve Bizanslılar zamanında kullanıldığı bilinmektedir. Arkeolog M.Mahmut Akok’un yapmış olduğu araştırma ve çizimlerden bu hamam hakkında bilgi ediniyoruz.

Hamamdan günümüze gelebilen kalıntılar yalnızca alttaki ısıtma sistemleri ile bazı temel duvarlarıdır. Yakın tarihlerde bu hamam restore edilmiş ve bu arada çeşitli yazıtlar ve sikkeler bulunmuştur.



Mahmutpaşa Bedesteni


Mahmutpaşa Bedesteni, Ankara kalesi’nin eteğinde eğimli bir arazide Sadrazam Mahmutpaşa (1464-1471) tarafından bitişiğindeki Kurşunlu han (Mahmutpaşa Kervansarayı) ile birlikte yapılmıştır. Bedestenin etrafındaki 102 dükkandan oluşan arastası ile birlikte XV.yüzyılda yapılmış büyük bir ticaret merkezidir.

Dikdörtgen plânlı bedestenin ortasında tek sıra halinde dizilmiş dört büyük ayak ile üzerini örten on kubbeyi taşımaktadır. Duvarlarında moloz taş ve kesme taş birlikte kullanılmış, kemer ve tonozlar tuğladan dıştan derzli, içten de sıvalı bir mimari yapı özelliği göstermektedir. Bedestenin duvarları oldukça yüksek olup, yanındaki arastanın yüksekliği bu duvarların yarısına kadar erişebilmektedir.

Arastanın güney cephesi boyunca uzanan alt katı meyilli bir arazi üzerinde olduğundan iç ve dışta merdivenler bulunmaktadır. Arastanın köşesindeki kapı Kurşunlu Han, Arasta ve Bedesten ile olan bağlantıyı sağlamaktadır. Bedestenin batı cephesinin ortasında yüksek, sivri kemerli bir kapısı bulunmaktadır. Beyaz taştan yapılmış olan bu kapının yerine, kuzey cepheye renkli taşlardan basık kemerli bir kapı daha geç dönemlerde yapılmıştır.

Arasta’nın güneyindeki bodrumun üzeri kesme taş kaplıdır. Batıdaki ana girişin dışında ortada iki küçük kapısı daha bulunmaktadır. Üzeri beşik tonozlarla örtülü olup, iç mekân dokuz büyük, dokuz da küçük pencere ile aydınlatılmıştır. Ayrıca dış cephelerdeki sağır kemerler cepheye hareketlilik kazandırmıştır.

Bedestenin duvarlarında yuvarlak kemerli pencereler sıralanmıştır. Üst örtüsü Arasta ile birlikte kurşun kaplıdır. Bedesteni örten on kubbeden ortadaki ikisi sekiz dilimli olup, kubbe geçişi Türk üçgenleri ile, diğer ikisi pandantifle sağlanmıştır. Burada kubbeyi taşıyan kemerler demir gergilerle kuvvetlendirilmiştir.

Mahmut Paşa’nın vakfiyesinden öğrenildiğine göre, bedesten ve hanın geliri İstanbul’daki Mahmutpaşa Camisi’ne vakfedilmiştir.

Bedesten Kurşunlu Han ile birlikte 1881 yılında bir yangın geçirmiş, Ankara belediyesi’nin düzenlediği 1901 tarihli onarım keşfi uygulanamamıştır. Cumhuriyet döneminde, 1933 yılında Bedesten Kurşunlu han ile birlikte onarılmış ve Ankara Arkeoloji Müzesi (Anadolu Medeniyetleri Müzesi) olarak kullanılacağından içerisinde birçok değişiklik yapılmıştır.


Mahmutpaşa Kervansarayı (Kurşunlu Han)

Mahmutpaşa Kervansarayı Sadrazam Mahmut Paşa (1464-1471) tarafından, Mahmutpaşa Bedesteni ile birlikte yapılmıştır. Kervansarayın kitabesi bulunmadığından kesinlik kazanamamakla beraber XV.yüzyılın ikinci yarısının başlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Ankara Kalesi eteklerinde, doğu-batı yönünde uzanan Han iki katlı dikdörtgen plânlı bir yapıdır. Arazi konumundan ötürü kervansarayın güneybatı köşesine L plânlı bir bodrum eklenmiştir. Yapımında moloz taş kullanılmış, yalnızca giriş cephesi ile avludaki revaklarda tuğla hatıllar ve kaba taşlar alternatif olarak sıralanmıştır.

Kervansarayın içerisine basık kemerli geniş bir kapı ile girilir. Buradaki avlunun köşelerdekilerden başka kuzey ve batısında beşer ayak güney ve doğusunda da dörder ayak olmak üzere toplam yirmi ayak kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Bunlar üst örtüyü meydana getiren küçük kubbecikleri taşımaktadır. Kervansarayın alt katında, doğu yönünde dokuz dükkan bulunmakta olup, batısı Bedesten duvarı ile kapatılmıştır. Üst katlarda güney ve batı cephelerinde odalar sıralanmıştır. Kuzeye bakan giriş cephesi önünde yuvarlak kemerli beşik tonozlu on bir dükkan sıralanmıştır. Giriş katında 28, üst katında da beşik tonoz örtülü 30 oda bulunmaktadır. Bu odaların dışa açılan bir penceresi, ocakları ve ocağın iki yanında da birer niş bulunmaktadır. Dışa penceresi olmayan odalarda ise aydınlanma, kapının yanındaki avluya açılan pencerelerle yapılmaktadır. Bu odaların önündeki revaklar yuvarlak kemerli olup, avluya açılmaktadırlar. Üst kata revakların içerisinden taş bir merdivenle çıkılırdı.

Mahmutpaşa Kervansarayı bedestenle birlikte restore edilmiş, günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin bir bölümünü oluşturmaktadır.