Kendisi gemicilikte çalışıyor. Bir gün gemiyi yüklemişler. Karadeniz'e doğru giderken gemi Rusya tarafında bir yerde batmış. Karaya yakın bir yer olduğu için yüzerek çıkmışlar. Ruslar "bunlar Türk ajanı" diye taş ocaklarında çalışmaya götürmüşler ki çok uzakmış. Günlerce yürümüşler ve nihayet varmışlar. sabahtan akşama kadar çalışmaya başlamışlar. Günde bunlara küçük yarım ekmek veriyorlar. Ali Dayı doymuyormuş. Ekmekçiye "ben çok çalışıyorum bir ekmek kafi gelmiyor onun için bana iki ekmek getirebilirmisin" diyor. İnsaflı biri imiş ki kabul etmiş. Arkadaşlarına göstermemek için "afedersiniz " kafasını çuvalın içine sokuyor, iki ekmek yiyiyormuş. Bir gün ekmeğin bir parçasını kedi kapmış, kaçmış. Ali Dayı da kedinin peşine takılıyor.Kedi kaçıyor Ali Dayı kovalıyor. 5 Dakika devam ediyor. Ali Dayı bir de bakmış ki kendini Türkiye'de bulmuş. Ahmediyye ile Mahmudiyye kitaplarını okumuş. Bunlar kardeşmişler, isimlerini kitaba vermişler. Kitapta Mehdi'yi anlatıyor. Çok uzun kolları var diye tarif ediyor. Ve Ali Dayı Mehdi'yi aramaya koyuluyor. Tekrar denizcilik şirketine gidiyor. Diyor ki " Ben falan tarihte batan gemiden kurtulanlardanım". "Nasıl kurtuldun" diyenlere anlatıyor, inanmıyorlar ama iş veriyorlar. Bir gün "gideyim de Yeni Cami'de namaz kılayım" demiş. camiye girmiş, Üstazımız vaaz ediyor. Kürsüden "Merhaba Ali Dayı" diyor. Ali Dayı da "merhaba Efendim" diyor. Efendi Hazretleri "benim boyum elim uzun ama senin bildiğin kadar değil" diyor. Ali Dayı kitaptan okuyunca daha uzun zannediyor. Ali Dayı "tamam Mehdi'yi buldum, namazdan sonra yanına gideyim" diyor. Fakat Efendi Hazretlerini kaçırıyor. Seyr-i Sülukunu tamamlamış Kaptan Amca "benim Üstazım var gel seni oraya götüreyim" diyor. Yeni Cami'ye gidiyorlar. Ali Dayı orada Efendi Hazretleri ile müşerref oluyorALLAH MÜBAREĞİN ŞEFAATLERİNE CÜMLEMİZİ NAİLEYLESİN İNŞALLAH..