Cenâze nemâzını, devlet reîsi kıldırır. O yoksa, hükûmet reîsi, o yoksa vâlî, sonra hâkim, sonra kaymakam, sonra bunun vekîli, sonra hâkim vekîli, sonra mahalle imâmı kıldırır. Meyyitin velîsi sâlih ise, imâm yerine, velî kıldırır. Velî, erkek olur. Kadın olmaz. Çocuk da olamaz. Velî, kan ile olan yakınlarıdır. Zevc de velî olmaz. Ancak başka velîsi hâzır bulunmaz ise, zevc de, imâm olabilir. Küçük çocuğun nikâhını kıydırmağa, evlendirmeğe hakkı olanlar, velîdir. Baba, oğuldan önce velîdir, ya�nî sâhibidir, koruyucusudur. Oğul, kardeş, amca, dayı ve nihâyet zevci de yoksa, komşuları imâm olur. Velîler, herhangi bir yabancıyı vekîl edebilir. İznsiz imâm olurlarsa, velî tekrâr kıldırabilir.
Nemâzı kılınmadan veyâ yıkanmamış olarak nemâzı kılınan, gömülüp toprak örtülmüş ise, kokduğu zan edilmedikce, kabri üstünde nemâzı kılınır. Kokmağa başlama zemânı, toprağın cinsine, mevsimine, sıcaklığa, soğukluğa, za�îf, şişman olmasına göre değişir. Üç gün ile bir ay arasında değişir.
[Kırkıncı gün burnu düşmesi, elliüçüncü gecesi çürümeğe başlaması ve bu gecelerde mevlid okutmalı gibi sözler doğru değildir. Ahmed isminde bir türbedârın rü�yâda gördüm diye söylediği şeylerdir. Meyyite yapılan her hizmet ibâdetdir. İbâdetler, yalnız âyet-i kerîme, hadîs-i şerîfler ve müctehidlerin sözü ile belli olur. Şunun, bunun emri ile, rü�yâ ile ibâdetler değişdirilemez. İbâdetleri değişdirmek, bozmak istiyenler kâfir olur. Ölülere Kur�ân-ı kerîm okumak, sadaka vermek, düâ etmek gibi yardımları yapmak için, elliüçüncü gecesini beklememeli, birinci günü yaparak, imdâdına bir ân önce yetişmelidir. Bu yardımları, yedinci, kırkıncı, elliüçüncü gecelere bırakmak, boğulmak üzere olan birine, biraz bekle yardıma birkaç gün sonra geleceğim demeğe benzer. Muhammed Ma�sûm hazretleri (Mektûbât)ının birinci cildi, onbirinci mektûbunda buyuruyor ki, (Âdet olarak, riyâ, gösteriş olarak değil de, Allah rızâsı için, fakîrlere yemek, sadaka verip, sevâblarını meyyitin rûhuna göndermek, iyi olur ve büyük ibâdet olur. Fekat, bunun belli gün veyâ gecede yapılması için güvenilir bir haber yokdur. Ya�nî aslı yokdur). İstanbul gazetelerinde, hıristiyan ölülerine, kırkıncı günlerinde mezârlıklarında âyîn yapılacağını, tanıdıklarını oraya çağırdıklarını çok okudum. Onlara sordum. Kırkıncı gün ölüye yardım yapmak âdetimizdir dediler. Ölüler için sadaka, mevlid gibi hayrâtın belli günlerde yapılmasının müslimânlara hıristiyanlardan sirâyet etmiş olduğu anlaşılmakdadır.]
Meyyiti câmi� içine koyup nemâzını kılmak Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde harâmdır. Cenâze dışarda, cemâ�atin bir kısmı câmi�de olursa, mekrûh olmaz diyenler varsa da, böyle de kılmak harâm olur. Cemâ�at de dışarda kılmalıdır. Çünki, câmi�ler beş vakt nemâz kılmak için ve buna bağlı olan sünnet ve nâfile [ve kazâ] nemâzları kılmak için ve okumak, va�z, ders için yapılmışdır. Yağmur, fırtına ve hastalık gibi özrlerle, cenâze nemâzı câmi�de kılınabilir. Fekat, cenâze câmi�e sokulamaz.
Doğdukdan sonra hemen ölen çocuk yıkanır ve nemâzı kılınır ve vâris olur ve mîrâsı kalır ve ismi konur. Cânsız doğan çocuk, dört aylık değil ise, yıkanmaz ve nemâzı kılınmaz. Dört aylık olmuş ise, yıkanıp bir kefene sarılıp gömülür, nemâzı yine kılınmaz. Anası, babası ile birlikde esîr alınan çocuk ve esîr alınan büyük deli de ölünce böyle yapılır. Bunlar Cehenneme girmez ise de, dünyâda kâfir mu�âmelesi yapılır. Anasız ve babasız esîr alınan çocuk veyâ anası, babası ile alınıp da ana, babasından biri islâma gelen veyâ akllı, ya�nî yedi yaşında olarak kendi îmâna gelen çocuk ölünce, nemâzı kılınır. Bir kâfirin îmâna gelmesi için, Kelime-i şehâdeti temâm söylemesi ve îmânın altı şartını [ya�nî Âmentü...yü] işitince inanması lâzımdır.
Câhillere, îmânın, islâmın şartını sormamalı, ona, bunları sayıp, söyleyip, bunlara inandın mı? demelidir. Evet inandım deyince müslimân olduğu anlaşılır. Câhile îmân ve islâm sorulduğu vakt, cevâb vermezse, zararı olmaz. Çünki, bunun cevâbını, belli, müntezam kelimeleri söylemek sanarak, bilmiyorum derler. Ya�nî îmânı bilmiyorum değil de, îmânın nasıl söyleneceğini bilmiyorum derler. Müslimânın, kâfiri yıkaması, kefenlemesi ve gömmesi vâcib değildir. Kâfirlere verilir. Kâfirler yoksa, kirli çamaşır yıkar gibi yıkayıp bir beze sararak kâfir mezârlığına gömmek câiz olur. Mürted ölüsü ise, yıkanmaz, kefenlenmez, hangi dîne geçdi ise, onlara da verilmeyip, köpek ölüsü gibi, bir çukura bırakılır. Kâfirlerin ve müslimânın, hiç kimsenin ölüsü yakılmaz. Külü saklanmaz. Kâfir ölüsünün bile kemiğini kırmak, kesmek câiz değildir.
Müslimânın, kâfir olan akrabâsı tarafından yıkanması câiz değildir.
Birinci kısm altmışıncı maddede, üç vaktde nemâz kılmak câiz olmadığı bildirilmişdi. Bu vaktlerden önce hâzırlanmış olan cenâzenin nemâzını, bu vaktlere gecikdirmek câiz değildir. (Merâkıl-felâh)da diyor ki, (Bu vaktlerde cenâze defn etmek mekrûh değildir, câizdir). Günün her vaktinde cenâze nemâzı kılmak câizdir. Beş vakt nemâzdan sonraya bırakmak şart değildir.
Cenâze nemâzı bir kerre kılınır. Bir kadın kıldıkdan sonra bile, tekrâr kılınırsa, nâfile olur. Cenâze nemâzını nâfile olarak kılmak mekrûhdur.
Cenâze nemâzı ve gasli ve techîzi, tekfîni, defni, farz-ı kifâye, bayram nemâzı ise vâcib ise de, cemâ�ate geç gelenlerin bunu bayram nemâzı sanarak şaşırmamaları için önce bayram nemâzı kılınır. Hâzır olan cenâzenin nemâzı, bayramın hutbesinden ve akşamın, Cum�anın, yatsının ve öğlenin son sünnetlerinden önce kılınacağı, Bayram nemâzları anlatılırken bildirilmekdedir. Fekat (Hilye) ve (Bahr) kitâblarının sâhibleri �rahmetullahi teâlâ aleyhimâ� da, önce son sünnetlerin farz ile birlikde kılınmaları lâzımdır diyor. Techîz, tekfîn ve nemâzı çabuk yapmak mendûbdur.
[Görülüyor ki, cenâze nemâzı, sünnetlerden önce veyâ sonra kılınır denilmişdir. Fekat, cenâze nemâzı için sünnetin terk edileceğini hiçbir âlim bildirmemişdir. Bunun için, cenâze nemâzı kılınacağı zemân, câmi�lerde tesbîhleri terk etmemelidir. Cenâze nemâzını acele kılmak vâcib olduğu için tesbîhleri terk ediyoruz diyenler yanılıyorlar. Cenâze nemâzını acele kılmak vâcib değildir, müstehabdır. Cenâze nemâzını, cemâ�at çok olsun diyerek bekletmek mekrûh olduğu hâlde, cemâ�at çok olmak için, cenâzeyi sâatlerce bekletip, sonra acele etmek vâcib diyerek, Âyet-el-kürsîyi ve nemâz tesbîhlerini terk etmek pek yanlışdır. Bu yanlış âdeti ortadan kaldırarak, cenâze olunca da Âyet-el-kürsîyi ve tesbîhleri okuyan müezzin efendilere müjdeler olsun. Birinci kısm, 64. cü madde sonundaki düâ bahsine bakınız!].
Cenâze nemâzı kılındıkdan sonra tabutun yanında düâ etmek câiz değildir. (Zübdet-ül-makâmât)da diyor ki, (İmâm-ı Rabbânî �kaddesallahü teâlâ sirrehül�azîz� hazretlerinin cenâze nemâzı kılındıkdan sonra, durup düâ yapılmadı. Hemen mezârlığa götürüldü. Cenâze nemâzından sonra, ayakda düâ etmenin mekrûh olduğu, fıkh kitâblarında yazılıdır. Ba�zı imâmlar yapıyorlar ise de, sünnete uygun değildir.) [Câiz olmadığı (Bezzâziyye) fetvâsında da yazılıdır.]
Gözlerimi kapayıp, derin düşünüyorum,
hayâlimde, rûhumda, bir delîl görüyorum.
Kalbleri temizliyen, bakışlar önündeyim,
fekat bu, rü�yâ değil, bilmiyorum nerdeyim.
Bir teveccühle, gaflet perdelerini gideren,
bir tebessümle, sonsuz se�âdetleri veren.
İlm, irfân, kerâmet, hârikalar menba�ı,
bu dünyâ nazarında, sanki örümcek ağı.
Âşıkları ma�şûka, bu delîl kavuşdurmuş,
onun ardından giden, ebedî sultân olmuş.
Her sözünde rûhlara, âb-ı hayât damlıyor,
her kelâmı, kalblerden, pasları kaldırıyor.
Yalnız bir arzûsu var, bir mahbûb peşindedir,
tecellî ile yanan, dağın ateşindedir.
(İnsanların üstünü, doğru yolun rehberi,
hayât sırrını çözen, âriflerin serveri.
Güzellerin güzeli, rûhların tek matlûbu,
değil mahlûkun yalnız, Hâlıkın da mahbûbu).
Ya�nî, Resûlullahı, gösteren aynadır bu!
hadîsde bildirilen, (Sıla) sâhibidir bu!
İki bin müceddidi, o vâris-i enbiyâ,
hurmeti için yâ Rab, bizi ondan ayırma.