2 � Tevkîl etmekdir. Kadına, kendini boşamak için seni vekîl etdim demesidir. Kadın, vekîl kaldıkca, kendini boşayabilir. Erkek, vaz geçince, azl edebilir.
3 � Temlîk haberini, başkası ile veyâ mektûbla, zevceye ulaşdırmakdır. Zevce, haberi aldığı meclisde, kendini boşayabilir.
Talâkı bir sebebe bağlamak � Şart olan sebeb, devâmlı mevcûd olmamalı, yapılması ve yapılmaması câiz olmalıdır. Şartın, imkânsız şey olmaması da lâzımdır. Mülk olmıyan belli bir şey, şart olamaz. Meselâ, bir kadına, (Seni nikâh edersem, sen boşsun!) denemez. Çünki, kadın henüz nikâhında değildir. [Birinci kısmda, yemîn bahsine bakınız!].
(Ni�met-i islâm)da diyor ki, (Talâkı şarta bağlamak, talâk üzerine yemîn etmek demekdir. Şart hâsıl olmadıkça, talâk vâkı� olmaz. (Rakı içersem zevcem boş olsun!) diyen, bir kerre içince, zevcesi bir ric�î talâk ile boş olur. Söylerken, bâin olmasını niyyet etmiş ise yâhud, (İçersem halâlim harâm olsun) demiş ise, bâin talâk ile boş olur. (Filân işi işler isem [veyâ isen], benden üç talâk ile boş ol) deyince, bunun çâresi, zevcesine bir talâk verip, iddet zemânı temâm oldukdan sonra, o işi işlemek ve sonra onu tezvîc etmekdir. O işi tekrâr yaparsa, talâk vâkı� olmaz. (Her yapdığım zemân) derse, her yapdığında boş olur. Yâhud, talâkdan sonra yapmayıp, ikinci nikâhdan sonra yaparsa, yine boş olur. Şarta bağlı talâk veren, bundan vazgeçemez.)
(Mevkûfât)da diyor ki: Talâk üç dürlüdür. En iyisi, kadının temiz olduğu zemânda, cimâ� yapmadan önce, bir talâk verilir. İddet bitinceye kadar, bir dahâ verilmez. Üç kerre boşamak için, iddet içindeki her üç temizlikde, birer talâk vermek sünnetdir. Mâlikî mezhebinde, üç kerre boşamak da câiz değildir.
İbni Âbidînde diyor ki, (Bir temizlik içinde, bir sözle üç kerre veyâ ayrı ayrı üç kerre yâhud bir sözle iki kerre veyâ ayrı ayrı iki kerre boşamak veyâ temizlik zemânında vatydan sonra veyâ hayz zemânında bir kerre boşamak da bid�atdir. Ya�nî harâmdır. Hayz zemânında boşayan, günâhdan kurtulmak için rücû� etmeli, temizlenince, isterse tekrâr boşamalıdır. Nifâs da, hayz gibidir. Bâin olarak boşamak her zemân bid�atdir. Hazret-i Ömerin hilâfetinden iki sene geçinceye kadar, (üç kerre boşadım) demekle bir talâk olurdu. Fekat üç talâk olmaz diyen hiç yokdu. Eshâb-ı kirâmın ve Tâbi�înin çoğu ve din imâmlarının hepsi, üç talâk olacağını bildirdiler. Üç talâk vâkı� olacağını bildiren hadîs-i şerîfler, (Feth-ul-kadîr)de yazılıdır. Hazret-i Ömer, üç talâk olacağını bildirdiği zemân, hiçbir sahâbî i�tirâz etmedi. Bu da, bir talâk olduğunu nesh eden hadîs-i şerîfi öğrendiklerini veyâ o hükmün o zemân için olduğunu bildiklerini göstermekdedir. Bunun için, bir talâk olur diyenlere ehemmiyyet vermemelidir. Çünki, bu iş ictihâd yeri değildir. Hilâf olmuş ise de, ihtilâf yokdur).
Üç talâkdan aşağı olup, bâin olmıyan boşamağa, (Talâk-ı ric�î) denir. Boşarken şiddetli derse, bâin derse, mal karşılığı boşarsa, (Talâk-ı bâin) olur. Ric�î olan talâkda, iddet zemânı bitince, talâk-ı bâin olur. Ya�nî, nikâh bozulur. İddetden sonra, bu kadınla yeniden evlenebilir. İster ric�î, ister bâin olsun, üç def�a boşanan ve iddet zemânı bitmiş olan kadını, hullesiz, tekrâr almak câiz değildir. Hulle ile almak câizdir. Boşanmış bir kadını, hulle için başkasının alması tahrîmen mekrûhdur.
Mehr-i mislden az mehr ile evlenen kadını, velîsi hâkimle ayırabilir. Düğünden veyâ halvetden önce boşarsa veyâ kendi mürted olur veyâ zevcesinin anasını, kızını öperse, firkat olup, kadına mehrin yarısını vermesi lâzım olur. Kadının mürted olması veyâ üvey oğlunu şehvetle öpmesi gibi, zevcenin sebeb olduğu ayrılmalarda, mehrin hepsi sâkıt olur. Vermiş ise, zevc hepsini geri alır.
Îlâ � Zevcesine, dört ay veyâ dahâ çok zemân veyâ zemân söylemiyerek, (Sana yaklaşmıyacağım) diye yemîn etmekdir. Dört ay içinde vaty olmazsa, bir talâk-ı bâin ile boşanırlar. Dört aydan az zemân için yemîn edince, îlâ olmaz. Dört ay içinde, yemîni bozarsa, zevcesi boş olmaz. Yemîn keffâreti verir. Bâin olarak bir kerre boş olan kadını, iddet bitince, yeniden nikâh edebilir. Nikâh ederse, îlâ da avdet eder. Böylece, üçüncü nikâhda da, yemînini bozmazsa, kadın (Talâk-ı selâse) ile boş olup, artık hullesiz alamaz.
Hul� � Mal karşılığı boşamak olup câizdir. Mehrden çok istemek mekrûhdur. Hul� edince, bir bâin talâk vâkı� olur.
Zıhâr � Erkeğin, zevcesini veyâ yüz, baş, ferc gibi bir uzvunu, mahreminin bakması harâm olan yerine benzetmesidir. (Senin başın anamın sırtı gibidir) demek veyâ (Sen bana teyzemin uyluğu gibisin) demek gibi. Keffâret yapmadıkca, zevcesine sarılması, öpmesi ve vaty harâm olur. Zıhâr keffâreti, oruc keffâreti gibidir.
Li�ân � Zevcesine, ey zânî veyâ türkçesini söylese veyâ bu çocuk benden değildir dese, zevcesi hâkimden li�ân isterse, hâkim, li�ân yapılmasını emr eder. Zevce, li�ân etmekden çekinirse, li�ân edinceye veyâ zevcin sözünü tasdîk edinceye kadar habs olunur. Tasdîk ederse, zevceye zinâ haddi vurulmaz. Zevc, sözünü geri alıncıya veyâ li�ân yapıncıya kadar habs olunur. Sözü geri alırsa, kazf haddi vurulur. Kazf haddi seksen sopadır. Li�ân yapmak için, önce erkek, (Sözüm doğrudur) diye yemîn eder. Dört kerre tekrâr eder. Beşincisinde, (Yalan söyliyorsam, Allahın la�neti benim üzerime olsun) der. Sonra kadın, dört def�a (Allah şâhid olsun ki, bu adam bana zânî demekle, yalan söyledi) diye yemîn eder. Beşincisinde, (Doğru söyledi ise, Allahın gadabı benim üzerime olsun) der. Sonra hâkim, bunları bir talâk-ı bâin ile ayırır. Li�ân yapıldıkdan sonra, adam sözünden dönerek veyâ başka bir afîf kadını kazf ederek had vurulmadıkca, bu kadınla tekrâr hiçbir zemân nikâhlanamaz.
İddet � Talâkdan veyâ feshden veyâ kocası öldükden sonra, vaty veyâ halvet olunmuş zevcenin yeniden evlenmesi harâm olan zemândır. Hanefî ve Hanbelî mezheblerinde, ilk temizlik başından, üçüncü hayzın sonuna kadar olan zemândır. Şâfi�î ve Mâlikî mezheblerinde, üç temizlik geçinceye kadardır. Hayz görmiyorsa, talâk için üç ay, ölüm için dört ay on gündür. İddetin sonu kadının yemîn etmesi ile anlaşılır. Fekat altmış günden az olamaz. Hâmile kadının iddeti, çocuğu olunca temâm olur. Bâin talâk ve ölüm iddetlerinde, kadın süslenmez ve koku sürünmez. Her çeşid iddetde bulunan kadını nikâhlamağa tâlib olunmaz. Talâk iddetinde, gece ve gündüz evden çıkmaz. Evden çıkarsa nafaka alamaz. Ölüm iddetinde, nafaka verilmez. Kadın, zevcin evinde iddet bekler. Bâin talâkda, fâsık zevc, eve sokulmaz. Üçden az bâin talâkda iddetden sonra, yeni bir nikâhla tekrâr alabilir.
Hıdâne � Ayrılıkda, çocuğu yetişdirmek, başkası ile evli olmayan ananın hakkıdır. Anadan sonra, anne anneye, sonra baba anneye verilir. Bundan sonra kız kardeşe, sonra teyzeye verilir. Çocuk kimde olursa olsun, nafakasını babası verir. Kadın fakîr ise, çocukla birlikde yiyebilir. Babası yoksa, çocuğun malından sarf edilir. Malı da yoksa, kendilerinin teberru� etmeleri vâcib olur. Malı olmıyan yetîm kıza, anası ücret ile, halası parasız bakmak isterse, halasına verilir. Küçük kızı, başkası ile evli anası ve anasının teyzesi ve halası isteseler, hıdânesi için anasının teyzesine verilir. Oğlan yedi yaşına gelince, kız bâliga olunca, babasına zorla verilir. Babası yoksa, fâsık olmıyan asabeleri alabilir.
TENBÎH � Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehr idi dese, kadın ise, hediyye idi dese, yinecek şeyler hediyye olur. Başka şeyler, mehr olur. Kızın babasının veyâ akrabâsının, nikâha veyâ kızı vermeğe râzı olmaları için dâmâddan istedikleri para veyâ mal, rüşvet olur. Dâmâd, verdiklerini düğünden sonra, onlardan geri alabilir. Kendiliğinden düğün masrafı verirse, câiz olur. Verdiği, kız için sarf edilir. Bir kimse, kızına düğünlük verdiğini geri alamaz.
Evlenmek istiyen bir erkeğin, nikâhın ehemmiyyetini, nasıl yapılacağını, alacağı kızı seçerken nelere dikkat etmek lâzım olduğunu ve zevcesine, çocuklarına ve akrabâsına karşı vazîfelerini, önceden öğrenmesi lâzımdır. Bunları öğrenmek için, Muhammed bin Kutbüddîn İznîkînin (Mürşid-ül-müteehhilîn) ve (Mürşid-ün-nisâ) kitâblarını okuması çok fâidelidir.
Zevceye karşı iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış hareketlerine, akla uymıyan sözlerine ve işlerine sabr etmelidir. Onunla tatlı konuşmalı. Onun seviyyesine ve aklına uymalıdır. Onunla şakalaşmalı, oynamalıdır. Yimede, giyinmede, gücü yetdiği kadar eli açık olmalıdır. Dinde, müslimânlıkda, kadınların bilmesi farz olan şeyleri, elbette öğretmeli, islâmiyyete uyan, doğru din adamlarının yazmış olduğu ilmihâl kitâbı alıp, okutmalıdır. Çok zevcesi olan, aralarında adâlet, eşitlik yapmalıdır. Bunların hepsi sünnetdir. Zevcenin giyinmesinde, evden dışarı çıkmasında, çok sıkı davranmamalı ve başı boş da bırakmamalıdır. Kendini ve zevcesini şübheye, iftirâya düşürecek hâllerden sakınmağa çok önem vermelidir. Zevceyi, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli, yabancıları görmesine mâni� olmalıdır. Ev işleri ile vakt geçirmesi, onun zevkı olmalıdır. Ona sert davranmamalıdır. Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir zemân boşamak, ayrılmak lâfını ağza almamalı, bir def�a dahâ evlenmek lâfı etmemelidir.
Hayâlin önümde, parlak ay gibi, zulmeti gideren mehtâba benzer,
bu âlem görünür bir serây gibi, ışık olmayınca, zindâna benzer!
Bu sesler yabancı, özler yabancı, bakışlar yabancı, gözler yabancı;
dudaklar gülse de, ma�nâ yabancı, gördüğüm rü�yâlar, bir zanna benzer!
Güllerin başkadır, ateşin başka, aşkınla tutuşan, bülbülün başka;
şu elin güzeli değmiyor aşka, bir güzel görmedim, cânâna benzer!