Büyük islâm âlimi, (Tefsîr-i kebîr) ve çeşidli kıymetli kitâbların sâhibi, İmâm-ı Fahreddîn Râzî �rahmetullahi aleyh� Âl-i imrân sûresinde, altmışbirinci âyet-i kerîmeyi tefsîr ederken buyuruyor ki:
Hârezm şehrinde idim. Şehre bir papazın geldiğini ve hıristiyanlığı yaymak için çalışdığını işitdim. Yanına gitdim. Konuşmağa başladık. Bana, (Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu gösteren delîl nedir?) dedi. Şu cevâbı verdim:
Fahreddîn Râzî � Mûsânın, Îsânın ve diğer Peygamberlerin �aleyhimüsselâm� hârikalar, mu�cizeler gösterdiği haber verildiği gibi, Muhammed aleyhisselâmın da mu�cizeler gösterdiği haber verilmişdir. Bu haberler tevâtür hâlindedir. Tevâtür ile gelen haberleri, yâ kabûl eder veyâ red edersin. Red eder ve mu�cize, bir zâtın Peygamber olduğunu isbât etmez der isen, mu�cizeleri tevâtür ile bize haber verilen diğer Peygamberlere de inanmaman lâzım gelir. Şâyet tevâtür ile gelen haberlerin doğruluğunu ve mu�cize gösteren zâtın peygamber olduğunu kabûl eder isen, Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu kabûl etmen lâzım gelir. Çünki, Muhammed aleyhisselâm; mu�cizeler göstermiş ve bu mu�cizeler, bizlere (tevâtür) denilen sağlam haberler ile bildirilmişdir. Diğer Peygamberlerin peygamberliğine, tevâtür ile bildirilen mu�cizeler sebebi ile inandığın için, Muhammed aleyhisselâmın da, Peygamber olduğuna îmân etmelisin!
Papaz � Îsâ aleyhisselâmın, Peygamber değil, ilah, tanrı olduğuna inanıyorum.
[Tanrı, ma�bûd demekdir. Tapılan şeylerin hepsine tanrı denir. Allahü teâlânın ismi, Allahdır, tanrı değildir. Allahü teâlâdan başka tanrı yokdur. Allah yerine tanrı demek, yanlışdır ve çok çirkindir.]
Fahreddîn Râzî � Biz şimdi Peygamberlik hakkında konuşuyoruz. İlahlıkdan önce, nübüvvet mevzûunu hal etmemiz lâzımdır. Ayrıca, Îsâ aleyhisselâmın, ilah olduğunu söylemen de bâtıldır. Çünki, ilahın, tanrının, her zemân var olması lâzımdır. O hâlde, madde, cism, yer kaplıyan şeyler tanrı olamaz. Hâlbuki, Îsâ aleyhisselâm, cism idi, insan idi. Yok iken var oldu ve size göre öldürülmüşdür. Önce çocuk idi, büyüdü. Yirdi, içerdi. Bizim gibi konuşurdu. Yatardı, uyurdu, uyanırdı, yürürdü. Her insan gibi yaşamak için, birçok şeye muhtâc idi. Muhtâc olan, ganî olur mu? Yok iken sonradan var olan birşey, ebedî, sonsuz var olur mu? Değişen birşey devâmlı, sonsuz var olur mu?
Îsâ aleyhisselâm kaçdığı, saklandığı hâlde, yehûdîler yakalayıp asdı diyorsunuz. Îsâ aleyhisselâmın o zemân çok üzüldüğünü, bu durumdan kurtulmak için çârelere başvurduğunu söyliyorsunuz. İlah veyâ ilahdan parça kendisine hulûl etmiş olsaydı, yehûdîlerden korunmaz mı, onları yok etmez mi idi? Niçin üzüldü ve saklanacak yer aradı? Vallahi, buna hayret ediyorum. Aklı olan kimse, bu sözleri nasıl söyler, buna nasıl inanır. Akl, bu sözlerin bozukluğuna şâhiddir.
Üç dürlü söyliyorsunuz:
1 � O gözle görülen cismânî bir ilah imiş. Tanrı imiş. Âlemin ilahının cism ve beşer olan Îsâ aleyhisselâm olduğunu söylemek, yehûdîler Onu öldürdüğü zemân, âlemin ilahını öldürdüklerini söylemek olurdu. Bu takdîrde, âlemin ilahsız kalması lâzım gelirdi. Hâlbuki, âlemin ilahsız kalması mümkin değildir. Ayrıca, yehûdîler, haksız oldukları hâlde, bunların yakalayıp öldürdüğü, âciz, kuvvetsiz bir kimse, âlemlerin tanrısı olabilir mi?
Îsâ aleyhisselâmın, Allahü teâlâya çok ibâdet etdiği, tâ�ata çok rağbet etdiği husûsu da, tevâtür ile sâbitdir. Îsâ aleyhisselâm ilah olsaydı, ibâdet ve tâ�atda bulunmazdı. Çünki ilah, aslâ kendisine ibâdet etmez. [Bilakis başkaları ona ibâdet eder.]