Dua ve ibadet iştiyakı
Soru: Sahabe mesleği denilen yolda bulunanlar genellikle manevî terakkîlerinden haberdar olmuyorlar. Ancak bazıları zamanla ibadet ü tâate fevkalade bir iştiyak duyuyorlar. Adeta kendilerini ibadete, tesbihata, evrâd ü ezkâra sevkeden, zorlayan bir şey oluyor. Bunun izahı nedir?
Cevap: O hal, devamlı ibadet eden bir insanda, ibadetin zamanla fıtratın bir yanı haline gelmesinden dolayı olabileceği gibi, Cenâb*ı Hakk'ın bilemediğimiz bir sırla ibadet ü taate iştiyak (arzu) uyarması şeklinde de olabilir. Her iki durumda da bu iştiyak Allah'ın bir lütfudur. İbadet etmek bir lütuf; ibadete karşı içte hissedilen arzu ve alaka da o lütfun üzerine ayrı bir lütuftur. Cenâb*ı Allah bazen bir kula bu duyguyu lûtfeder; o da ibabetleri tabiî ihtiyaçları, âdetleri gibi görür. Bu, o insanın iyi ve güzel hallerinin iştiyaka dönüşmesi demektir. Bu iştiyakla, "ne kadar yapsam az" der.
Ne kadar ibadet yaparsa yapsın, ne kadar evrâd u ezkârda bulunursa bulunsun "Lâ uhsî senâen aleyk, ente kemâ esneyte alâ nefsike* Senin zatını senâ ettiğin (övdüğün, methettiğin) ölçüde Seni senâ etmeye gücüm yetmez." felsefesine bağlı vazifesini eda edemediği, iyi bir kul olamadığı gibi bir duygu içinde varsa, yani yaptığı her şeyi azımsıyorsa bu kişi Allah'ın epey bir lütfuna mazhar demektir. Mesela; günde bin tane salât u selam okur da sonunda der ki: "Ya Rasülallah, Senin kadr u kıymetine göre salat ü selam okuyamadım." İnsan, günde bin defa, mesela Peygamber Efendimizin Mekke'nin Fethi sırasında söylediği, "Allahü ekberu kebîrâ, velhamdülillahi kesîrâ, ve sübhanallahi bükraten ve asîla. Lâ ilâhe illallahü vahdeh. Eazze cündeh. Ve nasara abdeh. Ve hezeme'l ahzâbe vahdeh. Lâ şerîke leh*Allah en büyüktür; O'na çokca hamdolsun; sabah*akşam Allah'ı noksanlıklardan tenzih ederim. Allah'tan başka ilah yoktur, sadece O vardır. Ordusunu aziz etti. Kuluna yardım etti. Düşmanlarını tek başına mağlup etti. O yegâne ilahtır, O'nun ortağı yoktur." sözlerini tekrar ediyorsa.. sonunda da "Bu olmadı. Rabbim karşısında bununla yetinmem çok küçük kalır, çok ayıp olur. Lâ uhsî senâen aleyk, ente kemâ esneyte alâ nefsike" diye gönlünden söyleyebiliyorsa bu bir mazhariyettir.
Yaptığı ile iktifa eden *mü'mindir, inanıyordur, ibadet ü taatındadır ama* bu ölçüde mazhariyete ulaşamamış demektir. Yani, günde bin rekat namaz kılsa da "Hayır, Rabbime karşı borcumu kat'iyen ödeyemedim." demek "O'na karşı şükran borcumu eda edemedim." mülahazasına girmek mevhibe üstü bir mevhibedir. Onun için mükemmelini anlatma sadedinde *hadis olarak da rivayet edilir* "Mâ arafnâke hakka marifetike Ya Ma'rûf* Ey bütün mahlukat tarafından bilinen Rabbim, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık.", "Mâ abednâke hakka ibadetike Ya Ma'bûd*Ey yalnızca kendisine ibadet edilen Allahım, Sana hakkıyla kulluk edemedik.", "Mâ şekernâke hakka şükrike Ya Meşkûr*Ey her dilde meşkûr olan Rabbim, Sana gereğince şükredemedik.", "Ma zekernâke hakka zikrike Ya Mezkûr*Ey yerde*gökte her varlık tarafından adı anılan Allahım, şanına layık zikri yapamadık."… sözleri, vicdanın kriterlerine ve kadirşinaslığına göre "tam eda edemedik" şuurunu anlatır.
İmanın kalbte sebat bulması çok önemli olduğu için ben dua ederken mütemâdiyen (sürekli olarak) "Allahümme yâ Mukallibel Kulûb, sebbit kulûbenâ alâ dînik*Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Kalblerimizi dininde sabitleyip perçinle." diyorum. Gerçi Efendimiz bunu genelde nefsi mütekellim (birinci tekil şahıs) sigası ile demiş: "Allahümme ya Mukallibel kulûb, sebbit kalbî ala dînike". Bir yerde "kulûbenâ" şekli gözüme ilişmişti; ama, meşhur olan ikinci söylediğim şeklidir. Başka bir dua da, "Allahümme ya Musarrifel Kulûb, sarrif kulûbenâ ila tâatik* Ey kalbleri evirip çeviren, kalblerimizi ibadet ü tâat sevdasına çevir!" diyorum. Buna ilaveler yapabilirsiniz: "İla mâ tuhibbü ve terdâ. Lâsiyyema ilel ihlâs*Kalblerimizi sevip razı olduğun işlere, hususiyle de ihlâsa yönelt." diyebilirsiniz. "İlel îmânil kâmil vel yakînil etem*kamil iman ve mükemmel yakîne yönelt." diyebilirsiniz. "İlel hilmi vel enât*yumuşak huyluluk ve düşünerek, temkinli davranmaya yönelt." diyebilirsiniz. Bunlar istenir Allah'tan. Fiille de ısrar edilirse Cenâb*ı Hak her şeye rağmen, cismaniyete ve bedene rağmen ibadete aşk u iştiyak verir. O hale gelir ki insan, santim eksik yapsa çok ızdırap duyar ve yaptığı her şeyi az görür, küçük kabul eder.
Evet, elinden geldiğince O'na karşı kulluğunu ifade edeceksin; ama, sonunda "diyemedim" diyeceksin; "Söyleyemedim, edemedim, yapamadım… Nerede Rabbimin sonsuz lütufları, nerede O'na tam şükürle mukabele!.." Bize, bunları söyleme, bu istikametteki istekleri ortaya koyma düşer.