Tevhid yörüngeli konuşmak
Fiilleri yaratan da Cenâb*ı Allah'tır. Biz konuşurken "yedik, içtik, gittik, geldik..." desek de, "yediren de, içiren de, götüren de, getiren de O'dur. Biz, bu fiilleri kendimize isnat ederken, Allah Teâlâ'yı bayağı ve âdi işlerden tenzih etmek için öyle konuşuyoruz. Aslında, "Allah abdest aldırdı, Allah zeytin yedirdi, Allah su içirdi." sözleri hakikate muvâfıktır, doğrudur.
Bazı arkadaşlar, uzun zaman her fiili Allah'a nisbet etmeyi sürdürdüler. "Yemek güzel olmuş" demek kadarlık bir sözü bile "Allah yaptırdı" şeklindeki cevaplarıyla hakikate hamlettiler. Fakat, böyle bir üslupta bazen bir sun'îliğe kaçma olabilir. Cenâb*ı Allah, mecâza cevaz verdiği için fiileri mecazen insanlara nisbet etmede bir beis yoktur.
Evet, bir fiil hakiki fâiline isnat edilmezse o söz mecaz olur. Mecâz, bir alakadan dolayı hakîki manasının dışında kullanılan ve zahiri manasının kast edilmesine karinei mânia (engel delil) bulunan kelimelerdir. Mesela, "Bahar etrafı yemyeşil yaptı." sözünde fiilin bahara isnat edilmesi mecâzîdir. Çünkü, bizim inancımıza göre ve hakikatte etrafı yemyeşil yapan, ağaçlara çiçek açtıran sadece Allah'tır. Bahar mevsimi ise yalnızca bu yeşermenin zamanıdır. Bu mecazda zaman, alakadır; bahar mevsiminin "etrafı yemyeşil yapma" gibi bir fiilden aciz ve uzak olması da, karinei mâniadır.
Ayrıca, hastaneye gidip gelirken, insanların farkına varmadan gizli bir şirkle yüzyüze olduklarını gördüm. "Şu doktor hayatımı kurtardı." sözünden tutun da, "Şu ilacı almazsanız iki sene bile yaşayamazsınız." ya da "Ameliyat sizi on sene daha yaşatır." türünden nereye gittiği bilinmeyen, hangi dini esasa dokunduğu sezilmeyen pek çok yanlış ifade duydum. Çok üzüldüm. Sanki hayatı veren ilaçlarmış gibi bütün fiillerin onlara nisbet edildiğini ve Cenâb-ı Hakk'ın hiç zikredilmediğini müşahede ettim. Ve sanki, Müessir-i Hakikî, alınan bir ilaçtan dolayı şifa vermeye *hâşâ* mecburmuş gibi "Şu ilacı alın, hiçbir şeyiniz kalmaz." şeklindeki ifadelere muhatap oldum. Bu üslup karşısında ruhum çok sıkıldı. Evet, bu sözler mecaz diyebilirsiniz; ama bunu derken Hakiki Fail'i de unutmamanız, kalb ve düşüncelerinizde en geniş yeri O'na ayırmanız gerekmez mi?
Bir süre tedavimle ilgilenen bir doktor arkadaşımız buradan giderken, "Hocam, Allah sizden razı olsun. Bana "sebepler planında, demeyi öğrettiniz." demişti. Evet, Allah, ilacı bir sebep olarak yaratmıştır. Bir ilaç, belli bir rahatsızlığa sebepler planında iyi gelebilir. Ama hem o ilacı alanın, hem de onu tavsiye eden doktorun her lahza aklında bulundurması gereken husus "Yegâne Şâfî Allah'tır." hakikati ve "o ilacın sadece bir vesile olduğu" gerçeğidir.
Alvar İmamı, sürekli "Allah bizi insan eyleye!.." derdi. Bazılarının aklına gelebilir ki, zaten insanız. Evet öyledir, fakat potansiyel insan olmak başka, hakiki insan olmak başkadır.