Gizli hazineler’e karşı ucuzcu olmamalı

Ucuzcuların bir şey elde edeceklerine hiç bir zaman inanmadım/inanmıyorum. Mesela, ucuzcuların Kadir gecesinden tam olarak istifade edeceğine inanmıyorum. Onlar, bütün bir sene beklesinler; sadece Ramazan*ı Şerif'in yirmiyedinci gecesini ihya etsinler ve böylece Cenâb*ı Hakk'ın Kadir gecesini layık*ı vechiyle değerlendiren insanlara lutfettiği eltâf*ı İlâhiyeye mazhar olsunlar.. olacak şey değildir bu. Onun için Ebu Hanîfe, *ki kanaat*i acizâneme göre, Hakîkat*ı Ahmediye'yi en iyi temsil eden insan odur* diyor ki, "Kadir gecesi sadece belli gecelerde değil, senenin üçyüz altmış küsur günü içindeki her bir gecede aranmalıdır. Siz üçyüz altmış küsur geceyi kemâl*i hassasiyetle ihya ederseniz, Allah Teâlâ'da o samimi yüreğinize iltifatlarda bulunur."

Fahr*i Kâinât Efendimiz, Kadir gecesinin vaktini biliyordu. Fakat bir gün "Kadir gecesinin hangi gün olduğunu söyleyecektim; dışarıya çıktım, baktım ki iki insan birbiri ile münakaşa ediyor. Onlarla meşgul olurken Kadir gecesi bana unutturuldu." buyurmuştu; buyurmuş ve bu sözüyle hem mü'minler arasındaki en ufak bir ihtilaf ve kavganın kendisini nasıl derinden yaraladığını ve hem de Kadir gecesinin gizli kalmasında bir hikmet*i ilahiye bulunduğunu işaret etmişti. Efendimiz döneminde Kadir gecesi, Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlamıştı ve daha sonra da Rasul*ü Ekrem aleyhisselam onu Ramazan*ı Şerif'in son on gününde, tek gecelerde aramayı tavsiye buyurmuştu.

"Her geceyi Kadir, her kişiyi Hızır bil." vecizesi de kısa ama pek şümullü bir sözdür. Evet, Hızır (a.s.) da insanlar arasında gizlidir. O, Yasir midir, Mustafa mıdır, Abdürrahîm midir, Gültekin midir?.. bilemezsiniz. Fakat, siz herkese saygılı olur, her muhtaca yardım eder, herkesin elinden tutar, bütün insanlara sadrınızı*sinenizi açarsanız bir gün ehl*i imandan bir Hızır'a rastlarsınız ve sizin de gönül bahçeniz yeşerir.

İşte, Cenâb*ı Hak, her geceyi Kadir bilme ve her ferdin Hızır olabileceğine inanma mülahazasına bağlı kalmamız; bu hususta sürekli dikkatli davranmamız ve metafizik gerilimde bulunmamız için bu ikisini gizlediği gibi İsm*i A'zam'ı da Esma*i İlahiye arasında gizleyerek bizi o mevzuda da hüşyar ve müteyakkız olmaya tevcih etmiştir. Ve böylece, nazarlarımızı kendi gönlümüze yönlendirmiş; ister Cevşen, ister Celcelûtiye okuyalım, isterse de İmam*ı Gazalî'nin İsm*i A'zam diye rivayet ettiği "Ferdun, Hayyun, Kayyûmun, Hakemun, Adlun, Kuddûs" isimlerini zikredelim.. yani, O'na el açarken hangi isimleri şefaatçi yaparsak yapalım, samimiyet, sıdk ve sâdakat içinde olmamız gerektiğini irşad buyurmuştur.

Evet, Allah'a yürekten bir bağlılık yoksa zor bulursunuz Kadir'i, Hızır'ı ve İsm*i A'zam'ı. Bunlar, ancak kendi gönlünüzde sıdk ve sadakati yakaladığınız; ardına düştüğünüz şeyi önce kendi gönlünüzde arayıp bulduğunuz zaman sır perdelerini açar size. İçinizde hazırcılık mülahazası varsa; "hemen bulayım, hemen diyeyim, hemen elde edeyim." duygusuna bağlı iseniz daha çok beklemeniz gerekecektir.

Bu mevzuyu da şimdilik, bizim de ölçü olarak kabul ettiğimiz cümleyi bir kere daha tekrar ederek bitireyim: "Siz, Allah'ın isimleri içinde İsm*i Asgar'ı gösterin, ben de size İsm*i A'zam'ı göstereyim"