Her ân hakikat sayfa sayfa dürülür de,
İdrakinde izdüşümü kalır Hak dostunun;
Işık lâhutî âlemden bir başka süzülür de,
Ruhu ötelerden bir renk alır Hak dostunun.
Hak dostunun yoksa da bu âlemle ilgisi,
O hep zaman ve mekânın sırlı koylarında dolaşır;
Öyle ki; eşyaya ait kendini aşan bilgisi,
Beşer ilminin idrak üstü fevkine ulaşır.
Halk içindeyken onlardan biri görünür de,
Ruhunda Hak nâmına nice fırtına yaşar;
Beşer sıfatıyla en ağır rollere bürünür de,
Rıza zirvelerinde rûhanilerle atbaşı koşar.
Susması da nice konuşmalara denktir;
Herkes farklı bir hisse alır yanında Hak dostunun;
Bakışları yedi iklime denk ayrı bir renktir,
Bir nazarı ruha huzur verir ânında Hak dostunun.
Hakk'ın gören gözü, işiten kulağı olmuştur ki o,
Dayanmaz artık basiretine perdeler üstü perde;
Marifetle gün be gün öyle dolmuştur ki o,
Şifa vesilesi bir 'Hızır Çeşmesi'dir her derde.
Hak Dostu
Mustafa Akdağ