Risale-i Nur Külliyat’ında
Âhirzaman Alametleri ve Fitneleri
ÖNSÖZ
Vicdanı tamamen tefessüh etmemiş herkesin dehşetini hissettiği bu felaketli devrelere Kur’an ve Hadis lisanında fitne denilir.
Hikmet-i Ezeliyenin iktizasıyla bizler insanlığın böyle bir devresinde dünya misafiri olmuşuz.
Bir müslümana düşen vazife, bu fitne-i âhirzamanı tanımak ve ona karşı tedbir almaktır.
Yoksa başını devekuşu gibi gaflet kumuna sokmak ve etrafında olan bitenlere hiç aldırmamak o ateşlere düşmek ve yanmak demektir.
Bu fitnelerin zuhuruna sebeb olan Gizli İfsad Komiteleri kimlerdir? Gerek şahs-ı manevi-i dalalet gerek dehşetli dinsiz şahıslar bilinmelidir ki, tedbir alınabilsin.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin işaret ettiği gizli komitelerin her devirde temsilcileri vardır, "derin"lerde gezen bu komitelerin mahiyeti nedir?
Bu gizli dinsizlik akımlarına karşı cihad sahası neresidir. Bunlar bilinmediği zaman din adına yapılan hizmetlerden netice almak hem zorlaşır hem yanlış metodlardan dolayı mesul oluruz.
GİRİŞ
Âhirzaman fitnesinin dehşetli ifsadatın*dan üm*meti ikaz eden çok rivayetler vardır. Ancak bu riva*yetlerin çoğu müteşabihat nevin*den olduğu için yani herkesin anlayabile*ceği kadar açık olmadığın*dan, ilimde rasih olan*la*rın, bil*hassa asrın imamının bu rivayet*le*rin mânâ ve maksadlarını açık*laması ge*rekiyor. Bu sebeple de eserimizde topladığımız ba*hislerin ve izahların çok bü*yük kısmını Risale-i Nur eser*le*rinden alıp tertip ettik. Çünki, çok mes’e*lelerde olduğu gibi bu mes’e*lede de Risale-i Nur müellifinin söz sahibi ol*duğu hususunda ka*t’i ka*naatımız vardır. İslâm ilim dünyasında da aynı ka*naatın çok tereşşu*hatları görülmüştür ve görülü*yor.
Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur eserlerinde âhir*zaman fitnesi, Deccal, Süfyan gibi kıyamet alâmetleri hak*kındaki çok mes’ele*leri ele almış, ikna edici delillerle ve hiç çe*kinmeden ve tam bir fedaî olarak ortaya çıkıp büyük ve geniş çapta mu*vaffakiyet kazanmıştır. Bu mu*vaffakiyet hak*kında Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor:
«…Bizler gibi binler adam hapse girse hattâ idam olsalar, Din-i İslâm cihetiyle yine ucuz*dur…» (Şualar sh: 339)
Âhirzaman fitnesinden ikaz için gelen ri*vayetler (hadisler) açıkça bu felaketi bildirse daha iyi ol*maz mı idi? diye bir sual ha*tıra gelebilir. Bu mes’elenin hikme*tini Bediüzzaman Hazretleri şöyle beyan ediyor:
«İman ve teklif, ihtiyar dairesinde bir imti*han, bir tecrübe, bir müsabaka olduğun*dan, per*deli ve derin ve tetkik ve tecrübeye muh*taç olan nazarî meseleleri el*bette bedihî olmaz. Ve her*kes ister istemez tasdik edecek derece*de za*rurî olmaz. Tâ ki, Ebu Bekir’ler âlâ-yı illiyyî*ne çıksın*lar ve Ebu Cehil’ler esfel-i sâfilîne düşsünler. İhtiyar kalmazsa teklif olamaz. Ve bu sır ve hikmet içindir ki, mucizeler seyrek ve nâdir verilir. Hem dâr-ı teklifte gözle görünecek olan alâmet-i kıya*met ve eşrât-ı saat, bir kısım müte*şabihat-ı Kur’âniye gibi kapalı ve tevilli oluyor. Yalnız, gü*neşin mağripten çıkması bedahet de*re*cesinde herkesi tasdike mecbur et*tiğinden, tevbe ka*pısı kapanır, daha tevbe ve iman makbul ol*maz. Çünkü, Ebu Bekir’ler Ebu Cehil’ler ile tas*dikte be*raber olurlar. Hattâ Hazret-i İsa Aleyhis*selâmın nüzûlü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselâm ol*duğu, nur-u imanın dik*katiyle bilinir; herkes bilemez. Hattâ Deccal ve Süfyan ([1]) gibi eşhâs-ı müthişe,([2]) kendileri dahi kendilerini bilmiyorlar.» (Şualar sh: 579)
«Mehdi, Süfyan gibi âhirzamanda gele*cek eş*has*ları çok zaman evvel hattâ Tabiîn zama*nında onları beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar...
O eşhasın şahs-ı manevîsine veya temsil et*tik*leri cemaate ait âsâr-ı azîmeyi o eşha*sın zâtla*rında ta*sav*vur ederek öyle tefsir etmişler ki, o eşhas-ı hâ*rika çık*tıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler. Halbuki de*miş*tik: Bu dünya tec*rübe([3]) meyda*nıdır. Akla kapı açılır, fa*kat ihtiyarı([4]) elinden alınmaz. Öyle ise o eşhas,([5]) hattâ o müdhiş Deccal dahi çıktığı zaman çokları, hattâ ken*disi de bidayeten([6]) Deccal oldu*ğunu bilmez. Belki nur-u imanın dikkatiyle, o eşhas-ı âhirzaman tanılabi*lir.» (Sözler sh: 343)