2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Ümmü Hânî (Ümmü Hânî Kimdir? - Ümmü Hânî Hakkında)

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Ümmü Hânî (Ümmü Hânî Kimdir? - Ümmü Hânî Hakkında)

    Ümmü Hânî radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallahu aleyhî vesellem efendimizin amca kızı... Hz. Ali (r.a)’ın kızkardeşi...

    İsmi Mevlid-i Nebevî’nin Mirâc bölmününde devamlı yâd olunan bir bahtiyar... Hânesi, mîrac ışığıyla aydınlanma şerefine eren bir hanımefendi...
    O Mekke’de doğup büyüdü. Babası Ebû Tâlib, annesi Fâtıma binti Esed’dir. Hz. Ali, Âkil ve Ca’fer (r.anhûm) ile anne baba bir öz kardeşdir. Asıl adı Fâhite olup oğlu Hânî’den dolayı Ümmü Hâni künyesiyle meşhur olmuştur.

    Ümmü Hânî, mert, cesûr ve dürüst ahlâklı bir hanımdı. Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz sekiz yaşından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde kaldığı için onu iyi tanırdı. Özkardeşi gibi severdi. O da İki Cihan Güneşi efendimize çok hürmet ederdi. Onu müşriklere karşı gizli gizli korumağa çalışırdı. Kendisi İslâm’a gelememişti. Zira kocası müşriklerdendi. Buna rağmen sevgili peygamberimize kol-kanat gererdi. Onu arkadan da olsa korumağa çalışırdı. Onun bu samimi gayreti şu hadisede açıkça görülmektedir.
    İki Cihan Güneşi Efendimiz Tâif dönüşü Ebû Tâlib mahallesinde oturan Ümmü Hânî’nin evine gelmişti. “Kimdir o?” diye içerden sorulunca Efendimiz: “Amcan oğlu Muhammedim. Kabul edersen, misâfir geldim.” buyurdu. Ümmü Hâni: “Senin gibi doğru sözlü, emin, şerefli misâfire can fedâ” deyip içeri aldı. Yalnız önceden bildirseydiniz bir şeyler hazırlardım dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz: “Yiyecek içecek hiçbir şey istemem. Yalnız bir yer göster kâfi.” buyurdu. Araplar için kapısına gelen misafire ikram etmek, onu korumak büyük bir şerefti. Gelen misâfirin de Mekke’de düşmanı çoktu. Bu sebebten Allah Rasûlü Muhammed’e (s.a.) bir zarar gelmemesi için Ümmü Hâni o gece babasının kılıcını alıp dışarı çıktı. Sabaha kadar evin etrafında dolaştı. O gün Resûl-i Ekrem (s.a.)’ın gönlü çok incinmişti! Yalnız odaya çekildi ve secdelerde gözyaşı dökerek sabaha kadar Rabbisine yalvardı. Halkının imana gelmesi için dua etmeye başladı. Çok yorgun olduğu için hasır üzerine uzanıp kendinden geçmişti. Birazcık uykuya dalmıştı. İşte o anda, gönül kırgın, beden yorgun bir vaziyette iken Rabbisinden davet geldi. Cebrâil aleyhisselâma; “Git Habîbimi getir!” emri verildi. Cenneti, Cehennemi göster. Ona eziyet edenlerin gideceği yeri, onu incitenlerin çekeceği azâbı gözleriyle görsün denildi. Yüceler yücesi Rabbimiz Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimizi tesellî ve teyid etmek üzere Cânib-i İzzetine ve dergâh-ı ulûhiyyetine urûc eyledi. Mirâc’a çıkarttı. Bütün saltanatını, arşını, ferşini, kürsîsini, levhini, kalemini ve sonsuzluk âleminde Cemâlini ona seyrettirerek kalbine sekînet verdi. Allah Teâlâ’nın sonsuz gücünün kendisiyle beraber olduğunu gösterdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz’e (s.a.) yeni bir güç geldi. Tevhid mücâdelesinde azmi bileylendi. Ümmetine beş vakit namaz hediyesiyle Mirac’dan döndü ve Ümmü Hânî’nin evine geldi. Başından geçenleri, gördüklerini amca kızına tek tek anlattı. Ümmü Hânî bunları dışarda anlatmamasını istedi. Fakat Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimiz halka anlatacağını söyledi ve dışarı çıktı. Peşinden Ümmü Hânî, Habeşistan’lı hizmetçisini gönderdi. Onun halka ne söylediğini, halkın da ona ne dediklerini dinle (de bana haber ver), dedi. Maksadı Resûl-i Ekrem (s.a.)in incinmesini önlemek düşmanlarına karşı tedbir almaktı. O henüz İslâm’la şereflenememişti. Fakat Allah rasûlûne karşı böylesine büyük saygı beslemekteydi. Onu gıyâbî koruma gayreti içerisindeydi. O Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmişti. Ondan Amr, Hânî, Yusûf ve Ca’de adında dört çocuğu oldu. Kocası Hübeyre azılı bir İslâm düşmanı idi. İslâm’ın nurundan hep kaçtı. Müşriklerin safında savaştı. Mekke Fethi günü çöllere düştü ve Necran taraflarına giderek izini kaybettirdi. Ümmü Hânî’nin İslâm’la şereflenişi Mekke Fethi günü oldu. O kocasının firârını fırsat bildi ve Rasûlullah (s.a.)’in huzûruna gelerek kelime-i şehâdet getirdi. Gönlünü İslâm’ın nûrû ile doldurdu. Sahâbelik şerefine nâil oldu. Sevgi dolu gönlünü İslâm’ın nurlu ufuklarına açtı. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimize tam teslim olmuştu. Hayatının geri kalan kısmını itaatkâr, muhabbetli bir İslâm hanımefendisi olarak geçirdi. Ümmü Hânî (r.anhâ) kendini ibadete vermişti. Çokça namaz kılar ve oruç tutardı. Nâfile oruç tutmayı çok severdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz de ona çok iltifatlarda bulunur ve fırsat buldukça ziyaret ederdi. Birgün Ümmü Hânî (r.anhâ) nafile oruca niyet etmişti. Efendimiz ziyaretine geldi. O da bir kâse bal şerbeti ikram etti. Resûl-i Ekrem (s.a.) içtikten sonra artanını ona uzattı. Oruçlu olmasına rağmen Ümmü Hâni (r.anhâ) derhal kâseyi aldı ve içti. Efendimize olan sevgi ve hürmetini bu şekilde gösterdi. O, Efendimizin kendisine yaptığı iltifatlar konusunda şunları söyler: “Mekke’nin fethi günü, evimi şereflendiren Hz. Peygamber (s.a.) bana: “Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sordu. Ben de: “Hayır ya Rasûlallah sâdece kuru ekmek ile sirke var.” dedim. “Getir onu!” buyurdu ve: “Ey Ümmü Hâni! Sirke ne iyi katıktır. Sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez!”buyurarak iltifatta bulundu. Ümmü Hânî (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden az miktarda hadis de rivayet etmiştir. Naklettiği hadislerin bir tanesi şudur: Ümmü Hâni (Fahite Binti Ebû Talib) radıyallahu anhâ şöyle dedi: (Mekke’nin Fethi günü) Nebi sallahu aleyhi vesellem’e gelmiştim. Resûl-i Ekrem (s.a.) yıkanıyor, Fâtıma da onu insanların gözünden perdeliyordu. (Ben selâmımı verdim.) Peygamberimiz: “Kim o?” dedi. Ben: “Ümmü Hânî’yim”, diye cevap verdim. Müslim’in rivayetinde bu hadisin devamında; Ümmü Hânî gelip kendisine selam verdiğinde Efendimiz: “Bu kadın kimdir?” diye sormuş, o da: “Ben Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’yim” diye cevap verince sevgili Peygamberimiz “Hoş geldin Ümmü Hânî” dedi ve yıkanmasını tamamladı, rivâyeti geçmektedir. (Riyazüssalihîn Terceme ve şerhi, c.4, s.444, 465) Ümmü Hânî (r.anhâ) mevlid-i nebî menkıbelerinin Mîrâc bölümünde devamlı ismi anılan bir bahtiyar hanım sahâbidir. Süleyman Çelebi hazretleri Mîrac bölümünde onun ismini şöyle zikreder: “Tarfütü’l-ayn içre ol Fahr-i Cihan Ümmü Hânî evine geldi heman Her ne vâkî oldu ise serteser Cümlesin ashâbına verdi haber Dediler ey kıble-i İslâm’ı dîn Kutlu olsu sana Mîrâc’ı güzîn Biz kamumuz kullarız sen şâhsın Gönlümüz içinde rûşen mâhsın Ümmetin olduğumuz devlet yeter. Hizmetin kıldığımız izzet yeter.” Ümmü Hânî (r.anhâ) kardeşi Hz. Ali (r.a.)’dan sonra 40 h. / 661 m. senede vefat etti. Cenâb-ı Hak şefaatlerine mazhar buyursun. Amin. nrasûlûne karşı böylesine büyük saygı beslemekteydi. Onu gıyâbî koruma gayreti içerisindeydi. O Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmişti. Ondan Amr, Hânî, Yusûf ve Ca’de adında dört çocuğu oldu. Kocası Hübeyre azılı bir İslâm düşmanı idi. İslâm’ın nurundan hep kaçtı. Müşriklerin safında savaştı. Mekke Fethi günü çöllere düştü ve Necran taraflarına giderek izini kaybettirdi. Ümmü Hânî’nin İslâm’la şereflenişi Mekke Fethi günü oldu. O kocasının firârını fırsat bildi ve Rasûlullah (s.a.)’in huzûruna gelerek kelime-i şehâdet getirdi. Gönlünü İslâm’ın nûrû ile doldurdu. Sahâbelik şerefine nâil oldu. Sevgi dolu gönlünü İslâm’ın nurlu ufuklarına açtı. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimize tam teslim olmuştu. Hayatının geri kalan kısmını itaatkâr, muhabbetli bir İslâm hanımefendisi olarak geçirdi. Ümmü Hânî (r.anhâ) kendini ibadete vermişti. Çokça namaz kılar ve oruç tutardı. Nâfile oruç tutmayı çok severdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz de ona çok iltifatlarda bulunur ve fırsat buldukça ziyaret ederdi. Birgün Ümmü Hânî (r.anhâ) nafile oruca niyet etmişti. Efendimiz ziyaretine geldi. O da bir kâse bal şerbeti ikram etti. Resûl-i Ekrem (s.a.) içtikten sonra artanını ona uzattı. Oruçlu olmasına rağmen Ümmü Hâni (r.anhâ) derhal kâseyi aldı ve içti. Efendimize olan sevgi ve hürmetini bu şekilde gösterdi. O, Efendimizin kendisine yaptığı iltifatlar konusunda şunları söyler: “Mekke’nin fethi günü, evimi şereflendiren Hz. Peygamber (s.a.) bana: “Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sordu. Ben de: “Hayır ya Rasûlallah sâdece kuru ekmek ile sirke var.” dedim. “Getir onu!” buyurdu ve: “Ey Ümmü Hâni! Sirke ne iyi katıktır. Sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez!”buyurarak iltifatta bulundu. Ümmü Hânî (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden az miktarda hadis de rivayet etmiştir. Naklettiği hadislerin bir tanesi şudur: Ümmü Hâni (Fahite Binti Ebû Talib) radıyallahu anhâ şöyle dedi: (Mekke’nin Fethi günü) Nebi sallahu aleyhi vesellem’e gelmiştim. Resûl-i Ekrem (s.a.) yıkanıyor, Fâtıma da onu insanların gözünden perdeliyordu. (Ben selâmımı verdim.) Peygamberimiz: “Kim o?” dedi. Ben: “Ümmü Hânî’yim”, diye cevap verdim. Müslim’in rivayetinde bu hadisin devamında; Ümmü Hânî gelip kendisine selam verdiğinde Efendimiz: “Bu kadın kimdir?” diye sormuş, o da: “Ben Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’yim” diye cevap verince sevgili Peygamberimiz “Hoş geldin Ümmü Hânî” dedi ve yıkanmasını tamamladı, rivâyeti geçmektedir. (Riyazüssalihîn Terceme ve şerhi, c.4, s.444, 465) Ümmü Hânî (r.anhâ) mevlid-i nebî menkıbelerinin Mîrâc bölümünde devamlı ismi anılan bir bahtiyar hanım sahâbidir. Süleyman Çelebi hazretleri Mîrac bölümünde onun ismini şöyle zikreder: “Tarfütü’l-ayn içre ol Fahr-i Cihan Ümmü Hânî evine geldi heman Her ne vâkî oldu ise serteser Cümlesin ashâbına verdi haber Dediler ey kıble-i İslâm’ı dîn Kutlu olsu sana Mîrâc’ı güzîn Biz kamumuz kullarız sen şâhsın Gönlümüz içinde rûşen mâhsın Ümmetin olduğumuz devlet yeter. Hizmetin kıldığımız izzet yeter.”
    Ümmü Hânî (r.anhâ) kardeşi Hz. Ali (r.a.)’dan sonra 40 h. / 661 m. senede vefat etti. Cenâb-ı Hak şefaatlerine mazhar buyursun. Amin.

    Mustafa Eriş
    Altınoluk Dergisi

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Ümmü Hânî (Ümmü Hânî Kimdir? - Ümmü Hânî Hakkında)

    Hiçbiri gözümde yok!

    Resulullah, gördüğü her kavme, kabileye,
    Varıp bildiriyordu (Hak mabud birdir) diye.

    Ve lakin hiçbir kimse imana gelmiyordu.
    Himaye ve yardıma, kimse yanaşmıyordu.

    Ayrıca yaparlardı türlü zulüm, işkence.
    Böyle sıkıntılarla geçerdi gün ve gece.

    Her nereye gitseydi, görüyordu eziyet.
    Kime ne söyleseydi, işitirdi hakaret.

    Zeyd bin Harise ile, islamın tebliğine,
    Taif'e gittiyse de, hakaret gördü yine.

    O alçak Taif'liler, Onu yuhaladılar.
    Gençleri toplayarak, hatta taşa tuttular.

    Mübarek bacakları incinip yaralandı.
    Zeyd’in başı yarılıp, kanlar içinde kaldı.

    Kalbi çok incinmişti o gün Taif ehline.
    Üzgün ve yorgun halde, Mekke'ye döndü yine.

    Her yeri düşman idi lakin Mekke şehrinin.
    Gidecek bir yer yoktu o gece Resul için.

    Doğruca, amcasının kızı Ümmü Hani’ye,
    Gidip çaldı kapıyı, ses geldi (Kim o?) diye.

    Dışardan seslendi ki: (Amcan oğlu Muhammed,
    Misafir geldim sana, kabul edersen şayet.)

    O, kapıyı açarak, dedi ki: (Senin gibi,
    Şerefli misafire can feda elbette ki.

    İnşallah hayır vardır, böyle geldin geceden.
    Keşke geleceğini bildirseydin önceden.

    Bir şeyler hazırlardım ona göre yiyecek.
    Ne yazık yok bir şeyim şimdi ikram edecek.)

    Allah’ın Sevgilisi teşrif etti içeri,
    Buyurdu ki: (İstemem bu dediğin şeyleri.

    Hiçbiri gözümde yok, Rabbim görür, işitir.
    Ona ibadet için, bir yer bana yetişir.)

    Ümmü Hani, Resule (Peki) dedi ve hemen,
    Getirip arz eyledi Ona ibrik ve leğen.

    Daha sonra düşündü: Bunun düşmanları var.
    Ve hatta kendisini öldürmek istiyorlar.

    O halde şerefimi muhafaza edeyim.
    Onu, sabaha kadar koruyup gözeteyim.

    Alarak babasının kılıcını anında,
    Dolaşmaya başladı evinin etrafında.

    Allah’ın Sevgilisi, o gün çok incinmişti.
    Kâfirlerden çok azar, hakaret işitmişti.

    Abdest alıp, başladı Rabbine yalvarmaya,
    Mübarek gözlerinden başladı yaş akmaya.

    Ve kulların imana gelmesi için dahi,
    Dua edip, Rabbine yalvardı bizatihi.

    Lakin yorgun, üzgün ve çok açtı geldiğinde.
    Hemen uyuyuverdi hasırın üzerinde.

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •