Son Şahitler 1.Cild s. 400
ABBAS MEHMED KARA
Abbas Mehmed Kara, Barla nahiyesinde Bediüzzaman'dan kalan son hatıra, son canlı şahitlerden birisidir.
Nur'un mektuplarında Risale-i Nur'un bereketine ait yağmur hadisesinde Abbas Mehmed'in de ismi ve bahsi geçmektedir.
Barla seyahatlerimizde Abbas Mehmet Amcamın o çok tatlı, lâtif, kendi mahallî, şivesiyle, "r" siz konuşmalarıyla güzel ve unutulmaz saatler geçirmişizdir.
Şu anda bu ebedî hayat levhalarından, bantlardan ve notlardan bir demet, bir nur buketi sunmanın hazzını tatmaktayım.
"Üstad tavuğu niye kovuyor?"
Abbas Mehmed Efendinin anlattığı hatıraların içinde, bir yumurta hadisesi vardı. Şöyle diyor Abbas Mehmed Efendi:
"Bir akşam üzeriydi,namaz için Yukuşbaşı Mescidine gelmiş, ezanı bekliyorduk. Hocaefendi elinde bir odunla tavuğu kovuyordu. Tavuğu niçin kovduğunu sorduk. Tavuk oradan oraya kaçıyordu, fakat Üstad odunu atıyor, tavuğu dışarı atmak istiyordu. Biz arkadaşlarla bunun sebebini sorduk. Bize cevaben üç yumurta gösterdi. 'Bu tavuk dün iki tane, bugün ise üç tane yumurtladı. Benim iktisat kaidemi bozuyor. Bu sebepten kovuyorum' dedi."
Abbas Mehmed Efendi, bu hatırayı anlatır ve peşinden hemen sorardı: "Ben üç yumurtayı gözümle gördüm, kitaba niçin iki yumurta yazdınız?" derdi.
Abbas Mehmed Amcanın bu sualine tatminkâr bir cevap veremezdik. Ancak "Üstad iki yazmış, Mektubat'a da iki geçmiş" diye mukabele ederdik.
"On Altıncı Mektub"un, "Dördüncü Nokta"sında, dördüncü sual ve izahta bu yumurta bahsi şöyle ifade edilmektedir:
Mektubat'taki tavuk
"Şu üzerimdeki sakoyu yedi sene evvel, eski olarak almıştım. Beş senedir elbise, çamaşır, pabuç, çorap için, dört buçuk lira ile idare ettim. Bereket, iktisat ve rahmet-i İlâhiye bana kâfi geldi. İşte şu nümuneler gibi çok şeyler var ve bereket-i ilâhiyenin çok cihetleri var. Bu köy halkı çoğunu bilirler. Fakat sakın bunları fahr için zikrediyorum zannetmeyiniz. Belki mecbur oldum. Hem benim için iyiliğe bir medar olduğunu düşünmeyiniz. Bu bereketler, ya yanıma gelen halis dostlarıma ihsandır veya hizmet-i Kur'âniyeye bir ikramdır veya iktisadın bereketli bir menfaatidir veyahut 'Yâ Rahim, yâ Rahim' ile zikreden ve yanımda bulunan dört kedinin rızıklarıdır ki, bereket suretinde gelir, ben de ondan istifade ederim. Evet, hazin mırmırlarını dikkatle dinlesen, 'Yâ Rahim, yâ Rahim' çektiklerini anlarsın.
"Kedi bahsi geldi, tavuğu hatıra getirdi. Bir tavuğum var. Şu kışta, yumurta makinesi gibi, pek az fasıla ile hergün rahmet hazinesinden bana bir yumurta getiriyordu. Hem bir gün iki yumurta getirdi, ben de hayrette kaldım. Dostlarımdan sordum: 'Böyle olur mu?' dedim. Dediler: 'Belki bir ihsan-ı İlâhîdir.' Hem şu tavuğun yazın çıkardığı küçük bir yavrusu vardı. Ramazan-ı şerifin başında yumurtaya başladı, tâ kırk gün devam etti. Hem küçük, hem kışta, hem Ramazan'da, bu mübarek hâli bir ikram-ı Rabbanî olduğuna, ne benim ve ne de bana hizmet edenlerin şüphemiz kalmadı. Hem ne vakit annesi kesti, hemen o başladı, beni yumurtasız bırakmadı."
Bu hatıranın tesbitinden sonra, bu meseleye zihnimde bir nokta, bir istifham koymuştum. Üstadın himmetiyle, "Elbette bu mesele de günün birinde aydınlanır" diye düşünüyordum.
Yine Barla'da geçirdiğimiz bir tatil gününde, unutulmuş, terk edilmiş bir köşede, küçük bir kağıt parçası elime geçmişti. Bu kağıt parçası, Üstadın el yazısıyla tezyin edilmişti. Bu yumurta bahsini anlatıyordu.
Üstad kendi kalemiyle önce üç yumurta diye yazmış, yine kendisi üç kelimesini iptal edip üzerini çizip karalayarak iki yazmıştı. Üstadın el yazısı parçayı Abbas Mehmed Efendiye gösterdiğimiz zaman sevinçten uçmuş, "Ben size demedim mi? Hocaefendi bize kendi eliyle üç yumurtayı birden göstermişti." demişti.
Abbas Mehmed Kara'nın hatıralarını sualli-cevaplı tesbit ettik. Suallerimiz ve kendilerinin cevapları şöyleydi: