Emanullah’ın reform çalışmalarına tepki gösteren halk, Habibullah Kalakani (Baça-ye-Sakka) önderliğinde toplanmıştır. Krala karşı başlatılan bu ayaklanmayı Sovyet birlikleri bastırmış, kral ise yurt dışına kaçmıştı. Böylelikle Emanullah’ın ülkeyi terk etmesi üzerine Fransa’da sürgünde bulunan Nadir Şah ülkesine dönerek Afgan ordularının başına geçmiş ve ülkenin ileri gelenleri tarafından yeni kral ilan edilmiştir.
Nadir Şah Afganistan’da kontrolü ele geçirir geçirmez Afgan Hava Kuvvetleri’ndeki Sovyet uzmanlarına ihtiyaç duyulmadığı gerekçesiyle onları geri göndermişti. Bunun sonucunda Sovyet-Afgan ilişkilerinde büyük bir gerginlik ortaya çıktı. Bir suikaste kurban giden Nadir Şah’ın ölümünden sonra 19 yaşındaki oğlu Muhammed Zahir Şah 1933 yılında tahta geçti ve 1973’e kadar tahtta kaldı. Zahir Şah Afganistan’ı, 1946 yılına kadar babasının politikalarını devam ettiren amcası Serdar Muhammed Haşim Han’ın yardımıyla yönetti. 1946’dan sonra ise Zahir Şah’ın diğer amcası Serdar Şah Mahmud Han başbakan oldu. Onun döneminde ülkede büyük ölçüde bir siyasi özgürlük tecrübesi yaşandı. Fakat bu durum uzun sürmedi.
1953 yılında içeride ve dışarıda meydana gelen gelişmeler bu yıldan itibaren adeta ülkenin kaderini çizdi. Tecrübeli bir devlet adamı olan Şah Mahmud sağlık nedenlerinden dolayı görevi bıraktı. Onun yerine Zahir Şah’ın amcasının oğlu Muhammed Davud Han başbakan olarak atandı. Davud Han bu dönemde orduyu güçlendirmek için ABD’den silah alma talebinde bulundu. Davud Han’ın bu teklifi reddedilince, o da Sovyetler Birliği’ne yöneldi. Rusya’da ise Stalin öldü ve yerine Nikita Kruşçev geçti. Stalin’den sonra Kruşçev ile birlikte Sovyetler’in baskıyla nüfuz politikalarının yerini siyasi nüfuz politikaları aldı. Bu nedenle Sovyetler Afganistan’la yakınlaşma yoluna gitti. Sovyetler’in Stalin döneminden farklı olmak üzere bu dönemdeki Afganistan politikası, ikili işbirliği ve Sovyet yardımı olarak tezahür etti.
Sovyetler Afganistan ekonomisini hakimiyetleri altına alarak ülkenin kendilerine bağımlı hale gelmesini amaçladılar. Afganistan, Sovyetler’in Ortadoğu’da bulunan dünyanın en zengin petrol bölgeleri ve açık denizlerle arasındaki en büyük engeldi. Bu arada Afganistan’ın Pakistan ile ilişkilerinde de bir gerginlik yaşandı. 1961 yılı başlarında her iki ülkeyi birbirine bağlayan sınır üzerinde çatışmalar yaşanmış, neticede iki ülke diplomatik ilişkilerini kesmişti.
Pakistan’la yaşanan gerginlik Afganistan’da ekonomik krize neden oldu ve Davud Han 1963’te görevi bırakmak zorunda kaldı. Peştunistan ayaklanmaları Pakistan ile Afganistan’ı işbirliği yapmaya itti. Bunun üzerine 1963 yılında görevden alınan Davud Han’ın yerine Muhammed Yusuf atandı. Yusuf hükümeti Amerika başta olmak üzere Batılı ülkelerle ikili ilişkiler içine girdi. Bundan sonraki dönemde (1963–1973) Zahir Şah Afgan siyasetinde daha etkin bir hale geldi. Pakistan’la bozulan siyasi ilişkilerini düzeltmeye gitti. İran’la yakınlaşmalar başladı. Ancak 1973 yılında Davud Han, ordudaki komünist subayların da yardımıyla Zahir Şah yönetimini devirdi ve monarşiyi ilga ederek Afganistan’da cumhuriyet rejimini kurdu. İsmi Afganistan Halk Cumhuriyeti olarak değişen ülkeye devlet başkanı olan Davud Han’ın Afganistan’da ikinci kez yönetime gelişi, bugünkü dramatik gelişmelerin başlangıcını oluşturdu. Bu arada 1965 yılında gizli yollarla kurulan Afganistan Komünist Partisi de Perşem ve Halk cephelerinin güçlerini birleştirerek Afgan Demokratik Halk Partisi (ADHP) ismini aldı. Bu partinin kurucu üyeleri arasında Babrak Karmal, Hafızullah Emin ve Nur Muhammed Terakki gibi ileri gelen komünist liderler bulunmaktaydı. Ülkenin güneydoğusunda yaşayan Peştunlar Halk Cephesi’ni oluştururken, Farsça konuşan komünistler Perçem cephesinde yer alıyorlardı. Babrak Karmal Perçem Cephesi’ni, Hafızullah Emin ise Halkileri temsil ediyordu.
Zahir Şah’ı deviren Davud Han’ın Sovyetler ile ABD arasındaki çelişkili ilişkileri sonunu hazırladı. ABD ile ilişkilerini güçlendiren Davud Han, Sovyetlerle gergin bir siyaset izledi. Bu arada Ruslar Amerika’da basın ataşesi olarak bulunan Afganistan Demokratik Halk Partisi Başkanı Nur Muhammed Terakki’nin Afganistan’a dönmesini sağlamak için Davud Han’a baskı yaptılar.
1978"de Afganistan"da komünist hükümetin idareyi ele almas n n ard ndan ülkede Sovyetler"in bask...
Davud Han’ın iktidarı döneminde tüm anayasal özgürlükler askıya alındı. Geniş çaplı işkence ve terör yöntemlerinin kullanıldığı Poliçerhi Hapishanesi bu dönemde açıldı. Muhammed Davud Han, 1975 yılında komünistleri yönetimden uzaklaştırmak için sert önlemler aldı. Aralarında Perçem Cephesi’nden Babrak Karmal ve Nur Muhammed Terakki gibi ileri gelen çok sayıda ADHP yöneticisi de tutuklanarak hapse atıldı.
Ancak kendisine koltuğu kazandıran komünistler, 27 Nisan 1978’de marksist subaylar ile anlaşarak yönetime el koydu. Muhammed Davud Han Kabil’deki sarayında kıstırıldı. Havadan ve karadan bombardımana tutulan sarayda Davud Han, ailesi ve çocuklarıyla birlikte öldürüldü. Nisan Devrimi adı verilen olayın ardından hapisten çıkarılan Nur Muhammed Terakki devlet başkanı oldu. Perçem Cephesi’nden Babrak Karmal onun yardımcısı ve başbakan yardımcısı, Hafızullah Emin de devlet başkanı ikinci yardımcısı ve dışişleri bakanı oldu. Nisan devrimi sonunda Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline kadar giden süreç başlamış oldu. Halka özgürlük getireceklerini söyleyerek yönetime el koyan komünistler, ülkede baskıcı bir rejim kurma yoluna gittiler. İbadet eden insanlar gözaltına alınmaya, Kuran kursları kapatılmaya başlandı.
Bütün Afganistan vilayetlerinde büyük idari değişikliğe gidildi. Bu değişiklikle vali, emniyet müdürü, eğitim müdürlükleri, savcı, hakim vb. bütün idari ve mesleki teşkilatlara tecrübesiz ve inançsız kişiler atandı. Bu kadroların işbaşına gelmesiyle her çeşit yolsuzluk gündeme geldi. Halk, Sovyet yanlısı diktatör Terakki’ye büyük tepki gösterdi. Fakat halkın tepkisini ortaya koyduğu ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı ve binlerce Müslüman katledildi.
Terakki’nin liderliğindeki komünistler, halkı memnun etmek için de bir toprak reformu yapma kararı aldılar. Çiftçilerin borçlarını sildiler ancak zamansız yapılan reform halk arasında kabul görmedi. Bir yandan Müslümanlara karşı baskılarını artıran Nur Muhammed Terakki diğer yandan Afgan-Sovyet ilişkisini geliştirmek için sık sık Moskova’ya gidiyordu. İki ülke arasında imzalanan dostluk anlaşmasına göre taraflar karşılıklı olarak, ülkelerinin güvenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak için birbirleriyle dayanışma içinde olacaklar ve karşılıklı mutabakat ile gerekli tedbirleri alacaklardı. Bu arada Afganistan Demokratik Halk Partisi’nde yeni bir darbe hazırlığı başladı. Hafızullah Emin başkanlığındaki darbeciler, Devlet Başkanı Nur Muhammed Terakki’yi yönetimden indirerek idam ettiler. Komünist yönetimin üçüncü adamı Babrak Karmal Sovyetler Birliği’ne sürgün edildi. Ancak Hafızullah Emin de devlet başkanlığında uzun süre kalamadı. Rus ordusunun Afganistan’a davet edilmesini isteyen Moskova yönetimi, bu talebi reddeden Emin’i, Kabil’deki Lagman Sarayı’na yolladı ve bir gece sessiz bir şekilde Kabil yakınlarına inen 3000–4000 kişilik paraşütçü birliği ile kuşatıp hem kendisini hem de ailesini katletti. Hafızullah Emin’in sürgün ettiği Perçem lider Babrak Karmal, sürgünde iken devlet başkanlığını ilan etti. Komünist yönetim uyguladığı baskı politikasına rağmen kontrolü sağlamayamadı ve ülkedeki anarşi olaylarına karşı müdahale etmesi için Sovyetler Birliği’nden yardım talep etti. 27 Aralık 1979’da “Fırtına 333” harekatı ile Sovyet birlikleri Afganistan’a girdi. Tüm dünya radyo, televizyon ve gazeteleri Rusların Afganistan’a girdiğini ilan ediyorlardı.
Afganistan Savaşı dört aşamada gerçekleşti. 1979–1982 yılları arasında Sovyet birlikleri ülkeyi işgal etti. Savaşın en zorlu aşaması ise 1982–1986 yılları arasında yaşandı. 1986–1989 yılları arasında da Sovyet birlikleri geri çekildi. Afganistan’da sürekli olarak 200 bin Sovyet askeri tutulmaktaydı. 1989–1992 yılları arasında vuku bulan savaşın son aşamasında devletin başına Muhammed Necibullah getirildi. Bu dönemde Sovyet birlikleri geri çekildi.