Son Şahitler 2.Cild s. 288
HASAN AKYOL
l92l'de Afyon'un Şuhut kazasının Azlıgara köyünde doğdu. Afyon'da Bediüzzaman'la birlikte hapiste kaldı. Ona hizmet etti.
"Üstad hapishanede devamlı yazıyordu"
"Ben Afyon hapishanesinde iken bir de duyduk ki, Bediüzzaman Said Nursi isminde bir âlim zat, bizim hapishaneye düşmüş. İlk önce yerlerimiz ayrıydı. Duyduğumuz ve gördüğümüze göre onun yanına kimseyi sokmazlardı. O kendisi zaten yanına kimseyi sokmazdı, kimseyi kabul etmez, kimseyle konuşmazdı. Ancak talebeleri yanına girip çıkabilirdi.
"Bir gün bana 'Sen o adama hizmet edeceksin' dediler. 'Emir emirdir' dedik. Onun yanına girdik. iş dediysek öyle iş değil. onun abdest ibriğini doldurmak, yerleri silmek, etrafı temizlemekti benim vazifem. Üstad ibriğe soy koyduğu zaman dört-beş defa çalkalardı. Yeni suyu doldurup boşaltırdı. Ondan sonra suyu koyar abdest almaya başlardı.
"O, akşamdan sabaha kadar kâğıtlara, defterlere, boş yapraklara, küçük cepdefterlerine, kese kâğıtlarına devamlı yazı yazardı. Ama o yazarken biz okumuyoruz. O koğuşta tek başına duruyordu. Zaten herkesin kendine ait bir koğuşu vardı. O tek başına duruyordu. Yazdıklarını da burada yazıyordu. Sabah olduğu zaman koğuşu açarlar, yazdıkları yazıları, onun kırk beş kadar talebesine verirlerdi. Onlarda bu yazıları sabahtan akşama kadar kendi defterlerine yazarlardı. Bir türlü bitiremezlerdi. Bazen ben de onlarla birlik olur, onlar gibi yazılar yazardım.
"Üstad hapishane müdürünü kovdu"
"Üstad Hazretlerinin saçları uzundu. Bir gün Müdür Vekili Salih, kafasından uydurmuş koğuşa geldi. Ona:
"Hoca Efendi' dedi. 'İdarenin emri var, bu saçları kestireceksiniz!"
"Hoca Efendi, bu adama baktı baktı, sessiz sedasız durdu durdu sonra elinin tersiyle:
"Defol git, münafık adam, çık dışarı, elimi Haktan yana açtırma!' diye tekrar etti. O zaman Müdür Vekili Salih Bey çok bozuldu. Kapıdan koşarak çıktı.
"Mahkumlar namaza başladı"
"Bir gün cezaevi karıştı, mahkûmlar birbirine düştü. Herkes birbirine öylesine düşmandı. Bediüzzaman bu duruma üzülüyordu. Ondan hiç 'Oğlum yavrum' hitabı yoktu. Küçüğe de, büyüğü de 'kardeş' diye hitap ederdi. Onlara:
"Kardeşler bir dakika müsaade ederseniz sizinle konuşacağım' dedi. Millet durdu. 'Niye böyle gücürgüne duruyorsunuz' dedi. 'Burası cezaevi değil Medrese-i Yusufiye. Alacaksınız abdestinizi, kılacaksınız namazınızı. Allah'a dua edeceksiniz. Burası medresedir. Yusuf Aleyhisselam'dan kalmadır."
"Millet o zaman namaza başladı. Birbirlerine düşman olanlar düşmanlıktan vazgeçtiler. Hoca Efendinin hatırına barıştılar.