Pazarlıklı iman Yahudi imanı'dır.
Pazarlıksız iman İbrahim imanı, yani İbrahimi iman'dır.
İbrahimi imanda Allah'a itimat vardır, güven vardır, emniyet ve teslimiyet
vardır. Zaten iman emniyetin, islam teslimiyetin öbür adı değil midir?
İbrahimi imanda şike yoktur, danışıklı dövüş yoktur, tereddüt yoktur,
bahane yoktur, mazaret yoktur, taviz yoktur.
İbrahimi iman sahibi bilir ki, imanda taviz Yahudileşme alametidir. İmanından taviz veren felah bulmaz.
İbrahimi imanda, ateşe atlanması gerekiyorsa göz kırpmadan atlanır.
Put kırmak bunu göze almayı gerektirir. Tarih boyunca put kırıcı tüm İbrahimiiman sahipleri, putçular nezdinde put kırmanın bedelinin çok ağır olduğunu bilirler.
Ateşe atlarken şike ve şaka yapmak için değil yanmak için atlarlar. Nasıl olsa yanmam diye değil yandım diye atlarlar.
Allah'la pazarlığa girişmezler. Rabb'im ben senin için kırdım putları.
Senin için reddettim nemrutları. Razı olasın diye inkar ettim tağutları.
Şimdi sıra sende, İbrahimi imana sahip olmak, Allah'a fatura
çıkarmamaktır. Hele kullara hiç çıkarmamaktır. Allah için yaptığının
faturasını kullara çıkaran Yahudileşme temayülüne girmiştir.
Eğer biri böyle yapıyorsa, ya yaptığını, iddia ettiği gibi Allah için
yapmamış kullar için, el gördülük yapmış, şan şöhret için yapmış ama adını Allah rızası koymuştur.
Ya da Allah'a itimadı sarsılmış, bunun sonucunda da ecrini Allah'tan beklemek yerine işin ucuzuna kaçarak insanlardan devşirme yoluna gitmiştir. Bu, imanda pazarlık, yani Yahudileşmektir.
Eğer ateşe pazarlıksız atlarsa, asıl o zaman yanmayacaktır.
Yanmayacaktır, çünkü ateşin yakma gücünü yaratan ona seslenecek: Ey ateş! İbrahim'e serin ol, selamet ol! [Enbiya 69] Bu, Allah'a pazarlıksız iman edenlere eşyanın kendi lisanınca teşekkürüdür.
Bu, imanda pazarlık yaparak Yahudileşenlere, ateşin verdiği soylu bir derstir.
Pazarlıksız imanın Hz. İbrahim' de bir başka örneğini daha görüyoruz.
İsmail'ini, uzun süren evlat hasretinden sonra ömrünün sonunda kavuştuğu ciğerparesini Rabb'ine kurban verirken sergilediği tavır.
Allah biliyordu ki İbrahim, öz evladının boğazına bıçağı çalarken gitti
yavrum!.. diye çalıyordu.Şike yoktu. Bu bir imtihandı. Hz. Yahya da peygamberdi ama koç gibi boğazlanmıştı.
Şaka yoktu Allah'ın sünnetinde. Bu bir sınavdı ve sınavların en
çetiniydi. Ateşe atlamaktan bin beterdi çok sevdiği yavrusunu kurban
etmek. Kurban, ateşle sınanan imanın son çetin sınavıydı.
Ben İsmail'i yatırırım, tam kurban edecekken Allah koçu gönderiverir, diye
düşünmemişti İbrahim. Çünkü o, Rabb'inin ifadesiyle çok vefalı idi. [Necm
37] Bir baba olarak, hem de çocuğunu çok seven bir baba olarak çalmıştı bıçağı.Pazarlık yapmamıştı.Ben tam kurban edecekken, sen koçu gönderiverirsin Ya Rabb'i dememişti. Pazarlık yapmadığı için koç gonderilmisti.
Bu örnek de, Allah'a pazarlıksız iman edenlere hayvanın verdiği soylu bir
dersti. Sen Allah'a candan kurban olursan, senin için kurban olacak koçlar
gönderilecektir, mesajıydı bu kurban olanlara, kurban olunur mesajıydı..