Talebe dersi son derece dikkatli dinlemelidir. Kendisi için sarf edilen maddi ve manevî emeklere layık olmalı, bu husustaki mesuliyyetini müdrik bulunmalı, çekilen maddi ve manevi emek ve sıkıntıların, okuduğu yerde yapılan her türlü masraf ve gayretin okuduğu dersleri iyi anlaması için yapıldığını, unutmamalıdır.
Derste, zihnen, fikren, kalben ve bedenen hazır bulunmalı, her zaman kendisine tayin edilen yerde oturmalı ve bütün dikkatini derse vererek dersi derste anlamaya gayret etmelidir. Ayrıca derste, hocasına, kitaplarına karşı edepli ve hürmetli hareket etmelidir. Edep ve dikkati ile hocasını ders anlatmaya teşvik edip dersi kolaylaştırmalıdır.
Bu münasebetle talebe her zaman her yerde olduğu gibi bilhassa derste çok edepli ve çok dikkatli olmalı, dersin havasını bozacak, talebelerin ve hocasının dikkatini dağıtacak hareketlerden son derece tevakki etmesi icap eder. Ayrıca derse olan dikkatini zayıflatan mevzulara dalmaktan da kaçınmalıdır. Meselâ, siyaset, ticaret, seyahat ve benzeri dünyevi işlerle meşgul olmaması, hatta okumakta olduğu kitapların haricinde başka ilim ve kitaplarla da lüzümündan fazla meşgul olmaması lazımdır. Aksi halde okumakta olduğu kitapları da iyi anlayıp kavrayamayacak, böylece hocasının önünde geçirdiği günleri iyi değerlendirememiş olacaktır.
Bu sebeble talibi ilim, ilme karşı dikkatini dağıtan, okumakta olduğu kitaplara vereceği vakitleri çalan, vaktini, zihnini kalbini dersin dışına çeken her şeyden uzak durmalı, Büyüğümüzün: “Okudum demek anladım, okuttum demek anlattım demektir” ölçüsünü şiar edinerek derslerini hiçbir zaman aklından, fikrinden ve zikrinden çıkarmamalıdır. Nitekim islam büyükleri, hayatlarının son anlarında dahi ilim öğrenmekle meşgul olmuşlardır. Fakih ibrahim el-Cerrah Hz’leri, imamı Ebu Yusuf’u ölüm döşeğinde ziyaret ettiğinde: “Hac’da şeytanı binmiş olarak mı, yoksa yaya olarak mı taşlamak efdaldir?”, diye sorduğunu nakletmiştir.
Yine rivayet edilir ki, İmamı Muhammed (R.A) vefatından sonra rüyada görüldüğünde, son nefeslerini nasıl verdiği sûal olunmuş, İmamı Muhammed’de (R.A): “Ben hayatımın son anlarında, sözleşmeli kölelerin durumunu düşünüyordum. Ruhumun nasıl çıktığını farkedemedim.”,diye cevap vermiştir.
Netice olarak talebenin aklı, fikri, dersinde olmalı, dersleri rüyalarını ve hayallerini süslemelidir. Zaten ilim yolunda ömür tüketenler; “dersler talebenin rüyasına girip hayallerini süslemedikçe tam talebe olamaz” demişlerdir.