YAŞAR GÖKÇEK
Dayım, Ali Murtaza Gökçek İstanbul'daki hayatından hatıralar anlatırken, bize Üstâd Bediüzzaman Hazretlerini tanıyışını ve onun İstanbul'daki odasının kapısında yazılı olan 'Burada her suâle cevap verilir, hiç kimseye suâl sorulmaz' tabelâsını ve bulunduğu bazı münazaralarını naklederdi. Bu ifadelerle o zamanki muhayyelemde (4-7 yaş arası) masal âlemlerinin destânî bir şahsiyeti, ilmin evc-i balâsı büyük bir din alimi teşekkül etmişti.
"Üstadı ilk görüşüm"
"Aradan yıllar geçti. İlkokul, orta ve lise tahsilini Diyarbakır'da ikmal ettikten sonra üniversite tahsili için 1942'de İstanbul'a geldim. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne devam ederken, bir taraftan da avukat kâtipliği yapıyordum. Hemşehrimiz Diyarbakırlı Avukat Reşad Köksal'ın yanında (Sirkeci 4. Vakıfhan) çalışıyordum. Arada Reşat Beyden, Üstad Hazretlerinin Anadoluda mahkeme mahkeme ve şehir şehir süründürüldüğünü dinliyordum. Biz Doğu ve Güneydoğu Anadoluda devletin ve jandarmanın kendi vatandaşlarına karşı sürdürdüğü vahşet politikasını hem yaşayarak, hem görerek çok iyi bildiğimiz için, Üstad Hazretlerine karşı bu davranışları da tabii karşılıyor, sızlayan vicdânımızı duâlarla teselliye çalışıyorduk
"Tarihini iyice hatırlayamadığım bir gün, Adliye Sarayında (şimdiki Sirkeci Merkez Postahanesinin üst katları) bir iş tâkip ederken, Üstadın Gençlik Rehberi dâvâsının o celsesi olacağını ve Üstadın da bu celsede bulunmak için İstanbul'a geldiğini öğrendim. Rabbim lütfetti, o gün hem mahkemeyi takib edebildim, hem de Üstad Hazretlerini ilk defa yakından gördüm. O zamanki İslâmî kültürüm, bir ilmihal çerçevesini aşamadığı için kıyafetinin orjinalitesini ilk seferde anlayamadım, daha çok bölgeye has bir kıyafet zannettim. Ama davranışlarına ve bakışlarına hayran oldum. Kendimi yıllar evvelinden hayalimde destanlaşan mitolojik bir kahramanın huzurunda hissetim. Bugün, o mahkeme gününden hafızamda kalan sadece o destâni kahraman motifidir. Üstad bende daima o motifle yaşamaktadır.