"Dünyalar gencin olmuştu"
"Başka bir gün Malazgirt'in köylerinden hiç Türkçe bilmeyen bir genç Üstadın ziyaretine gelmişti. Türkçeyi hiç bilmiyordu. Benim ilk ziyaretimde bana 'Kürt müsün, Arap mısın?' diye sorduğunda ben de 'Kürdüm efendim' dediğim zaman 'Kardeşim, ben elli senedir Kürtçeyi konuşmuyorum, unutmuşum' buyurmuşlardı. Malazgirtli o genç Türkçe bilmediği için herhalde Üstad beni tercüman olarak çağırır diye kendi kendime bekliyordum. O genç Üstadın huzuruna girdi. Baktık Üstad onunla Kürtçe konuşuyor. Beni çağırmadı. Sonra o genç çıktı. Sordum: 'Seyda ile ne konuştunuz? Ne istedin ondan?' Hiç, yalnız dedim ki, Seyda! Benim sizi ziyaret etmekteki maksadım sekerat vaktinde bana ulaşıp imanımı kurtarasınız, diye istirhama geldim. Ve Seyda peki diye kabul etti. 'O genç neşesinden, sürurundan uçuyordu. Ben kend kendime 'Ben ne bedbahtım. Hiçbir istirhamda bulunmadım Üstaddan' diye düşündüm.