RECEP ONAZ
"Risale-i Nuru arıyorum"
"1947-48 senesinde Kastamonu Tosya'da jandarma askeri idim. Asker arkadaşlardan ikisi Mehdi-Deccal meselelerinden bahsederler ve ben de onları dinlerdim. O sırada kendi kendime derdim: 'Eğer benim zamanımda böyle bir Mehdî zuhur ederse, ona tâbi olur ve en ön safta kılıç çekip yürürüm.'
"1949'larda bir tarikata girmiştim, fakat orada pek aradığımı bulamadım ve ayrıldım. Üstadı daha evvel büyük bir zat olarak duymuştum. Bu zata tâbi olmak istiyordum. Fakat, 'Bu büyük zat acaba beni talebeliğe kabul eder mi?' diye tereddüt içindeydim.
"Antalya'da Yağcı İbrahim Amca diye bir zatın bu işle meşgul olduğunu duymuştum. Ona gittim ve 'Risale-i Nurla nasıl alâka peyda edebilirim?' diye sordum. O da bana, 'Gel, seni görüştüreyim' dedi. Ben her geçen gün daha da heyecanlanıyordum. Sonra anladım ki, beni görüştüreceği zat, Süleyman Kaya Ağabeymiş. Süleyman Kaya ile beni tanıştırdı. O zat da bana tesbihatı yazdırdı. Süleyman Kaya Risale-i Nuru temin edebilmem için bana Eğirdir'den bir adres verdi. O zaman postanede Eğirdirli bir arkadaş vardı. Bu işlerden haberi olduğu için, birkaç parça eser temin ettim. Tabiî, bu arada hemen polis takibi de başladı. Fakat biz, elhamdülillah korkmadan bu yolda yürüdük. Allah ebediyyen ayırmasın.
"Ben o zamanlar terziydim. Malzeme almak için İstanbul'a gidip gelirdim. Süleymaniye Kirazlı Mescid'de kalırdım. O zaman orada Fırıncı, Birinci ve Ahmed Aytimur Ağabeyler bulunurdu. Bazen de Ceylân Çalışkan olurdu. Onlarla birlikte çok sohbetlerimiz oldu.