İBRAHİM MENGÜVERLİ
"Bediüzzaman'a karakolun karşısında bir ev tuttuk"
"Ben jandarmaydım. Beni, bir oraya bir buraya tayin edip duruyorlardı. Bir ara Emirdağ'a tayin ettiler. Oraya gittim. Bir-iki hafta sonra beni bölük komutanı yanına çağırdı. Gittim. Komutanın yanında Osmanlı kıyafetinde, cübbeli, sarıklı, ayakta dim dik duran birisi vardı. Komutan bana,
"Gel, gel, neredesin sen?' dedi.
"Buradayım. Hayrola, birşey mi var, ne oldu?' dedim.
"Komutan yanındaki adamı bana gösterdi.
"Kim bu, biliyor musun sen?'
"Osmanlı kıyafetli, cübbeli ve sarıklı adamı görünce aklıma o zaman çok meşhur olan din âlimi geldi. Fakat söylemedim.
"Kim bu yahu?' dedim.
"Bediüzzaman' dedi.
"Neee?' diye bağırdım. Hemen Bediüzzaman'ın ellerine sarıldım. Şap şup öpmeye başladım. Herkes bana bakıyordu.
"Komutan 'Said Nursî'ye bir ev tutulacak. Sen ev tutuver. Senin tanıdığın vardır' dedi. 'Yalnız, ev muhakkak karakolun karşısında olacak.'
"Çarşıda karakolun karşısında bir Bakırcı Hasan vardı. Altı dükkân, üstü evdi. Orası kiralıktı. Bakırcı Hasan akşam sabah içerdi. Ona, ara sıra ben de katılırdım. Hasan sarhoştu. İçmeden edemezdi. İyice alkolikti. Aslen Trabzonluydu.
"Çarşıya gittim. Bakırcı Hasan'ın dükkânına vardım. Ona, 'Hasan Usta, şu üst katı kiraya ver de Hoca Efendiyi oraya koyalım' dedim.
"Kardeşim, ben sarhoşum,' dedi. 'O ise hoca. Nasıl geçiniriz?'
"Öyle ya, haklıydı. Sarhoşun yanında hoca ne arasındı? 'Niçin sarhoşa kiralık ev teklif ettin?' diye bir de Üstad beni azarlarsa, diye düşündüm. Az sonra Üstadın yanına geldim. 'Mesele böyle böyle' dedim. 'Ev var, fakat sahibi zil zurna sarhoş' dedim. Tabiî, ona benim de içtiğimi ve onun kadeh arkadaşı olduğumu söylemiyordum. 'Ev sahibi sarhoş' deyince Üstad kızacak zannettim, ama hiç kızmadı. Onda o his sanki yoktu.
"Peki kardeş, varsın sarhoş olsun' dedi.