Sayfa 8/9 İlkİlk ... 6789 SonSon
90 sonuçtan 71 ile 80 arası

Konu: Mustafa Sungur

  1. #71
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "Üstad hayatının sonunu Isparta'da geçirmek istiyordu"

    "Daha önceden ifade ettiğim gibi Samsun'da hapiste iken haber almıştım: Hz. Üstad, Emirdağ'dan Isparta'ya gitmiş ve orada yerleşmiş diye... 1953 senesinde... Bu gelişleriyle yeni bir hizmet safhası açılıyordu Nur dairesinde, âlemde... Daha senelerce evvel, ömrünün sonunu Isparta'da geçirmeyi temenni etmişti. 'Gaye-i hayalim' diyordu. Barlalı Sıddık Süleyman ve Şamlı Hafız'a yazdığı mektuplarında da temennisi bu idi. Ahir hayatını Isparta'da geçirmek...

    "Hapiste iken, 1953'ün sonbaharında samimi bir halet ve hasret içinde Üstadımın Isparta'ya gelişini tebrik eden bir mektup yazmıştım. O mektubu muazzez Nur Üstad Tiryak Risalesîne koydurmuş, neşrettirmişlerdi.

    "Samsun'dan sonra bir ay Eflâni'de kalıp, tekrar lütf-u İlâhî eseri Isparta'ya Hz. Üstadın huzuruna vardığımızda Tahirî, Zübeyir, Ceylan, Bayram beraber idiler.

    "Zübeyir, Abdullah, Hüsnü, ben Samsun'da iken tevkif edilip Urfa ve Isparta cezaevlerinde üç ay kadar kalmışlar. Tahliyeden sonra Abdullah ve Hüsnü kardeşler yine Urfa'da kaldılar. Zübeyir istifa edip Üstadımızın hizmetine geliyor. Bu mektubunda Üstadımız buna temasla:

    "Hakikî fedakâr Zübeyir, en lüzumlu ve hizmete şiddet-i ihtiyacı zamanında buraya imdadıma geldi. Yoksa Isparta'da o sistemde birisini isteyecektim' diye buyurmuştu.

  2. #72
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "Nur hizmetinde yeni bir devir"

    "Hz. Üstadın odası ayrı idi. Bizi de yanına hizmetine kabul buyurdular. O günlerdeki ders ve haletleri etraflıca ifade edebilmek zaten mümkün değil. Yalnız şurasını hemen ifade edeyim ki: Hz. Üstadın âhir hayatında talebelerinden böyle bir cemaat ile bir evde bulunmaları, Risale-i Nur hizmetine ait yeni bir safhanın, yeni bir inkişafın, umuma taalluk eden bir hizmetin tezahürü idi. Bizim için bu, ne kadar şerefli, ulvî bir mazhariyet ise, mes'uliyetimiz noktasından da büyük ve ağır bir emanetin tevdii idi. Nitekim ileride bir gün buyurdular: 'Baş bir batman taşı kaldırdığı halde, göz bir saçı dahi kaldıramaz. Siz, burada benim yanımda başta göz gibisiniz. Az bir suçunuz da, ameliniz de büyüktür' diye ifadede bulunmuşlardı. 'Şüphesiz, lâyıkıyla o kudsi hizmeti ifa edemediğimi daima itiraf ederim... Onun şefkat ve himmetini ve duasını talep ediyoruz.

    "Fitnat Hanım Teyzenin evinin üst kısmını kiralamışlardı; ahşap fakat sıhhî bir evdi. Ev sahibi altta kalıyordu. Yan tarafta bir evde de büyük oğlu, çoluk çocuğu ile beraber kalıyordu. O zaman Isparta'da Hüsrev, Tahirî, Tenekeci ve Terzi Mehmed Efendiler. Nuri Benli, Kâtip Osman, Hilmi Efendi gibi çok Nur talebeleri vardı. Isparta havalisi ise,bilhassa Sav, Kuleönü, İslamköy, Atabey, Eğirdir, Barla gibi yerlerde çok Nur talebeleri vardı. Barla dağlarının arkasında şanlı Senirkentliler var. O da Isparta'nın bir kazası. Senirkent dahil, bir mektubunda Isparta ve Barla'dan şöyle bahsediyor muazzez Nur Üstad:

  3. #73
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "Isparta ve civarı benim için taşı toprağıyla mübarektir"

    "Ben Barla'yı, Süleyman ve Tevfik gibi kardeşlerimi unutamıyorum. Hayalen çok vakitlerde kendimi orada tahayyül ediyordum. Ahir hayatımı da o mübarek yerde geçirmek isterdim ve bazı vakitte Senirkent'te oturmak arzu ederdim. Fakat şimdilik ihtiyar elimde değil. Isparta ve civarı benim için taşı toprağıyla mübarektir. Isparta'nın Medreset'üz-Zehrâsı ise; umum Anadolu Üniversitesi ve alem-i İslâmın darü'l-fünunu olacağını kuvvetle ümit ediyoruz. Onun için ben kabrimi o havalide istiyorum.'

    "Zaten Nur'ların telifi ve neşri de buradan başlamış ve Ispartalı kahraman, mübarek, sadık ruhların, Nur'lara sahip olmasıyla, alemde dal budak salmış. Onun için Isparta, Risale-i Nur'a daima sahip çıkmıştır. Ve yine müteaddid mektuplarında Üstadımız Isparta hükümetinden sitayişle bahsetmektedir.

    "Benim son hayatım Isparta havalisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Isparta taşıyla toprağıyla benim için mübarektir. Hatta yirmi beş seneden beri beni işkence ile tazib eden eski hükümete kalben ne vakit hiddet etmişsem, hiçbir zaman Isparta hükümetine hiddet etmeyip, o mübarek vatandaki hükümetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. Hususan oradaki eski tahribatı tamirata başlayan, hakiki vatanperver olan Demokrat namında hamiyetli ahrarlar, yani hürriyet-perverler, Nur ve Nurcuları takdir etmeklerine çok minnettarım. Onların muvaffakıyetine çok dua ediyorum. İnşaallah o ahralar, istibdat-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer'iye'ye vesile olacaktır."

    Said Nursî

  4. #74
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    Isparta kahramanları

    "Ahirete göç eden Savlı Hafız, İslâmköylü Hafız Ali gibi çok talebelerini evliyâ-i azime arasında, onlara dua ediyorum diye beyanları var.

    "Hüsrev, Tâhirî gibi, bahadırlar da oralardan çıkmışlar. Tahsin Tola, Mustafa Gül, Küçük Ali, Ali İhsan Tola gibi Tola'lar Isparta toprağının mahsulü... Denizli, Eskişehir hapsinde ekseriyetiyle yatanlar hep onlar. Hapistekilere erzak götürürken heybelerin alt kısmına Risaleler koyarak heybelerini içeri sokturup boşalttıktan sonra alıp, her hafta görüş günü Isparta-Denizli arasında mekik dokuyan ve mütemadiyen heybeleriyle nazar-ı dikkati üzerlerine çekip (Heybeliler) diye anılan yine onlar... Ve 1955'te Başvekil Menderes'le görüşüp Nur'un serbest neşriyatının mebdeini hazırlayanlar, yine onlar... Senirkent-Isparta... 1935'te Eskişehir'e 120 kişilik bir kafile halinde kelepçeli olarak askerî arabalarla sevkedilen ve yolda 'Ruhi' isminde ehl-i vicdan, kafile başkanı subayın bu kafilenin masumiyetlerini görmesiyle, kelepçeleri bırakılıp öylece sevkedilen ve yollarda emniyet mülâhazasıyla yerleştirilen jandarma müfrezelerine, o mübarek subay tarafından, 'Bunlar denildiği gibi zararlı insanlar değil' diye telkin edilip yolda imha edilmekten kurtulan bu Nur'un sadık talebe ve hadimlerine, umumuna binler selâm ve âhirete intikal edenlere de Allah'tan sonsuz rahmetler niyaz ederiz.

  5. #75
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "Hapiste bir kişiye vesile olmak, dışarıda otuza bedeldir"

    "Huzuruna vardığımızda, zaten âdet-i âliyeleridir. Kendi dua ve himmet ve irşadiyle husul bulan hizmetleri, faaliyetleri talebesinin hizmeti gibi dile getirerek, talebesini okşar, aşırı şefkat gösterir. Bizim de Ankara'dan hapsimizden bahsetti. Ve bu arada; 'Hapiste bir kişiye vesile olmak, dışarıda otuza bedeldir. Otuz kişiye mukabildir' gibi ifadede bulundu.

  6. #76
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "Üstadın yüce mevkii"

    "1954 senesinin başlarında Samsun hapsinden tahliyeden sonra, tekrar hizmetine kabul edildiğim Üstadımızın evinde, bizim oturduğumuz oda, evin şimal cephesine doğruydu. Tahirî, Ceylân umumiyetle yazıyorlar. Zübeyir, zil çaldıkça hizmet-i Üstada koşuyor. Bayram evin, yemek vesair işlerini ekseriyetle görüyor. Üstadla her sabah, bazen öğle, ikindi beraber ders okuyoruz. Hz. Üstad bizleri çağırıyor. Nurlardan bir bahis, bir mektup veya müdafaattan bir kısım okutturuyor, soruyor, soruşturuyor. Bittabi biz yeni geldiğimiz için hapislerden, Ankara'dan, Eflâni'den, Safranbolu'dan, çoluk çocuğumuzdan, bizim Ahmed'den sordu, bahsetti. Benim hapiste kendilerine arzettiğim mektubu okuttular. Şevkle dinlediğinden bahsettiler. Vesaire... Şurasını kaydetmeden geçemiyeceğim.

    "Üstadımızın huzur-u daimide olduğu için, dakikalarını , zamanını ve duygularını neticesiz, boş şeylere, bir an da olsa sarf etmediğinden, sorup soruşturması, alâkaları, kendisinin ebede bakan âlemine ait olması itibariyle, onun âleminde, dairesinde yer tutmak, ruha ûlvî bir inşirah verir, bir aşk ve şevke medar olur; bir huzur tahsiline sebeptir.

    "Bu sebepledir ki; ben Hz. Üstadı ziyaret eden kimi dinlemişsem, dikkat ediyorum. Anlatırken birden değişiyor, bir ulviyet, letafet ve huzur kesb ediyor. Demek Üstadla görüştüğü o dakikalar, zamanlar, beka âleminden birer sahne imiş, hayatının leyle-i kadri mesabesinde imiş. Artık bundan, siz Üstadı düşünün. 'Elif-be' den başlayarak 90 yaşına yaklaşan o muhteşem Said'in ebediyet âlemlerinin sonsuz ufuklarına, Allah rızasının nâmütenâhi meratibine kaç vesilelerle ve mazhariyetlerle kanat açıp uçtuğunu ve şimdi Risale-i Nur Külliyatının okunup yayılmasıyla, dahil ve hariçte neşriyle, onun dersinden intibaha gelenlerin de ayrı ayrı safhalarda muvaffakiyetli tarzın devamı ile, hak dinin devamından gelen netice-i maneviyeyi de mülâhaza ederek, hülâsa: Diyanet âleminde, cihad âleminde, siyaset âleminde ve saltanat âleminde gibi tâ kıyamete değin devam eden, husul bulan, netice veren muhteşem şahs-ı maneviyesine hayretle, akıl ve kalp gözüyle bakınız. Nasıl bu asır, onunla güller açmış, tezeyyün etmiş ve halâ da etmekte... Sultanhisar'daki merhum Atıf Ağabey, Hz. Üstad Kastamonu'da iken yazdığı bir mektubunda dediği gibi:

    "Güldür Saidî, Ya Rab! Ta ki, o güldükçe, onun gülmesinden güller açsın, 'Âlem gül ve gülistana dönsün... Bu münasebetle.

    "Muhterem Mehmed Feyzi ve Emin Efendiler, diyorlar:

    "Otuz günde bir defa gülmeyen Üstadımızın, Atıf'ın mektubu geleceği aynı gün bir günde otuz defa güldü.'

    "Merhum Hasan Atıf, Nur'un mübarek talebelerindendir. Yazı ile hizmet-i Nuriyesini uzun yıllar devam ettirdi. O da merhum Tahirî gibi bahadırlardandır.

  7. #77
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    Hüsrev Ağabeyin Üstadı tavsifi

    "Bu münasebetle Hz. Üstadın dellâl-ı Kur'an olan şahsiyet-i maneviyesini beyan sadedinde, Nur'un kahramanı Hüsrev Ağabeyin, Hz. Üstadın Abdurrahman'la beraber olan fotoğrafın arkasına yazmış...

    "Bu günde Mele-i A'lânın arzda medâr-ı süruru.

    "Bu günde sekene-i arzın Mele-i A'lâdan medar-ı iftiharı.

    "Bu günde Habibullahın medar-ı nazarı.

    "Bu günde Müslümanlığın sertacı.

    "Bu günde tarikatların şâhı,

    "Bu günde hakikatların imamı,

    "Hem bu günde mahbub-u Hüda,

    "Hem bu günde allâme-i asır

    "Hem bu günde zulmetin Nur'u

    "Hem bütün günlerde Mehdî-i A'zam...

    "Hem Molla Said-i Nursî,

    "Hem Bediüzzamani'l-Kürdî

    "Sevgili Üstadımız, sizlere en mübarek, en kıymettar, en sevgili bir hediye olarak takdim etmekle müftehiriz, Hüsrev' diye imzasını atmış.

    "Bu beyanlar ve ifadeler, otuz beş sene önce Risale-i Nur'un dar bir dairede iken, talebeleri, hapislere sevkedildiği müthiş bir zamanda ve ümitsizliğin çoklarını sardığı bir devrede, Nur'dan aldığı iman neşesiyle bir talebenin yazdığı kanaatlarıdır. Şimdi ise aradan kırk sene geçmiş, Kur'anın dersi olan Nurlar, içte ve dışta süratle yayılıyor, neşrediliyor bir duruma gelmişiz. Onun için, bu ifadeleri, bir dava olarak değil, o zamanlara ait geçmiş bir hatıra olarak, hem de merhum, muhterem Hüsrev Ağabeyimizin bir hatırası olarak yâd etmek istedik.

  8. #78
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "Üstadın ders halkasındayız"

    "Samsun'dan geldiğimde Isparta'da Nur Üstadı dört talebesi ile beraber ikamet ediyor bir halde buldum. Biz de beraber sine-i Üstada dahil olduktan sonra bir gün yatsıya yakın Hz. Üstad odamıza teşrif etti; 'Bir ihtar var, size Arabî risalelerimi ders vereceğim, size Arapça öğreteceğim ve yarın sabahtan itibaren başlayacağız' dedi. Sonsuz sürur duyduk. Yarın sabah tesbihatı müteakip bizi çağırdı, karşısına oturduk. Kendileri zaten daima yatakta, yorgan yarı vücuduna kadar çekili bir halde bulunurdu. 'Tesbihatı yaptınız mı?' diye sordu. 'Yaptık' dedik. Ve evvela, Mesnevî-i Nuriye'nin Türkçe mukaddemesini, sonra tercüme edilen Arapça mukaddemeyi okudular. Ve Arabî Mesnevî'den de bir parça okuyup izah ettiler. Bu suretle ilk Arabî derse başlamış olduk. Artık ondan sonra her sabah dersimize devam ettik. Kendileri okuyor ve Türkçeye tercüme ederek ders veriyordu. O münasebetle, yani okuduğumuz bahisler münasebetiyle Üstadımız, bu hakikatları ders aldığı zamanları ve hatıralarını da der-hatır ederek, hayatından ve bu hakikatları ders alışındaki ruhî, kalbî ve fikrî seyr-i sülûkünden ve hayatının muhtelif safhalarındaki çok hususlardan da bahsederlerdi.

    "O günlerde benim vaziyetim; Üstadımızın böyle bir dersine, onun okumasına ve izahına muhatap olmak ve dersinde bulunmak gibi bir nimete nailiyetimdeki sonsuz lütf-u İlahî tecellisine karşı, şükründen aciz bulunduğumuz bir halet-i haz ve sürura gark olduğumuzdan ve Üstadımızın mübarek lisanından çıkan o derslerdeki cümle ve kelimeler hakikaten ruhumuza, kalbimize, bütün varlığımıza uzanan nurdan huzmeler gibi geldiği, tesir ettiği için; o dersleri, o kelimeleri adeta teneffüs eder, içer gibi idik ki, fikren ben şimdi o haletlerin ve o hatıraların çoğunu doğrusu ifade edemiyorum. Ve zaten sonra anladık ki, akıldan ziyede ruh ve kalbimiz ders almış. Tâ Üstadımız ikaz ve ihtarlar ile akıl, fikir ve gözümüze soka soka mesâil-i Nuriyeyi izah ettiler. Sonra benim aklım bir derece uyandı Elhamdülillah. Yine onun irşadı ile... Bizi, hayal alemimizden, akıl ve fikir, hizmet ve mantık sahasına çıkardılar. Cenab-ı Hak ebeden razı olsun. Bu da malum olduğu üzere benim vüs'atime göredir. Rabb-i Rahimin ihsan ettiği nisbettedir. Hâzâ min fadli Rabbî...

    "Mesnevî'den evvela Katre Risalesini okuduk. Katre Risalesi, iman-ı Billah ve Tevhide dairdir. Kainatın bütün nev'leri ile ve erkânı ile ve azası ile ve eczası ile; ve o ecza, cüzleri ile; ve o cüzler hücreleri ile; ve o hücreler, zerreleri ile, ve o zerreler, tarlası olan esir ile 'La ilâhe illallah' söyleyerek, elli beş lisan ile Hakkın varlığına ve birliğine şahadet ve delaletlerini ihtiva ediyor. Bu Katre Risalesi hakkında devr-i Meşrutiyette Şeyh Saffet Efendinin bir takrizi var, aynen şöyle:

    "Fazıl-ı muhterem, meclis-i mesafih ve Tetkik-i Müellifat-ı Şer'iye ve Reis-i Alisi Şeyh Saffet Efendi Hazretlerinin takrizidir.

    "Cenab-ı Hakka hamd ve kendisine Kur'an nazil olan Peygamberimize ve dinin binasının tahkim ve tahmid eden âl-i ashâbına salat ü selam olsun. 'Tevhid denizinden bir katre' namındaki risale gözüme tecelli etti. O denizle bu katre arasında bir fark göremedim. Çünkü, o katre, hakikatte o denizden geliyor ve o denize dökülüyor.

    *Mustafa Sungur Ağabeyin Afyon Hapishanesinde yazmış olduğu el-Hüccetü'z-Zehra'yı Hz. Üstad tashih etmiş ve sonuna şu mübarek duayı yazmıştı:

    "Yâ Erhamerrâhimin İsm-i Âzamın ve Fâtiha-i Şerifenin ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hürmetlerine bu risaleyi yazan Sungur Mustafa'yı Cennetü'l-Firdevste ebedi mes'ut ve hizmet-i imaniyede dâimî muvaffak eyle. Âmin, âmin, âmin..."

    Tevhid denizinde avuçla su içmekte ve İslâmiyet memesinden sot emmekte kardeşimiz olan allâme Bediüzzaman Said Nursi'nin sayinden dolayı Cenab-ı Hakka hadsiz şükürler olsun.'

    El-fakir, Tûrabü Akdâmi'l-Ulemâ

    SAFFET (r.h.)

  9. #79
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "Cenab-ı Hak ona hayat mektebinde kâinatı ders vermiş"

    "Mesnevî-i Arabîyi ders aldıkça görüyorduk ki: Risale-i Nur'da okuduğumuz hakikatleri Hz. Üstad 40-50 sene önceleri yazmış. Ama icmalen yazmış. Aynı hakikatler, delil ve bürhanlar. 40-50 sene önce telif ettiği o Arabî risalesinde bu ilimlerin tahsili hususunda diyor:

    "Ben kırk senelik ömründen ve otuz senelik ilmî seyr-i sülûkümde dört kelime ile dört kelam öğrendim.'

    "Demek daha çocuk yaşında iken, aynı hakikatlerin mebde-i tahsiline başlamış, mütemadiyen aynı mes'eleleri takip ede ede, ders ala ala, tedris ede ede imrar-ı hayat eylemiş. Gavs-ı azam hakkında söylediği, '90 sene müddetle hakaik-i imaniyenin hakkalyakin, ilmelyakin ve aynelyakin derecatına uruç eden' sözünü bu necip Üstad hakkında da söyleyebiliriz. Hele onun dağları, taşları, dereleri, suları, bağ ve bahçeleri, hayvanları ve ağaçları ve bunların çiçek, yaprak ve meyvelerini mütalaa etmesindeki hayat sahnelerine göz attığımız zaman; o büyük mütefekkirin ne derece keskin nazarlı ve bir muallim-i âlem olduğunu görmekteyiz. Risalelerdeki hakikatlerle onun hayat sahneleri arasında bağlantı kurdukça, Cenab-ı Hakkın ona, hayat mektebinde, kainat kitabını ders verdiğini anlıyoruz. Ve sonra zamanı gelecek, İslâm dinine en ehemmiyetli bir zamanda küllî ve cihanşümul bir hizmet ifa eyleyecek... Maddede boğulanları, yine maddenin izahı ile kurtaracak. Maddede bulduğu iman ve tevhid nurlariyle insanlığı nur-u imana ve Allah'a çağıracak. Anlıyoruz...

  10. #80
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Mustafa Sungur

    "İnsan kâinata bakar da, nasıl bilmediği bir mesele kalır?"

    "Bu arada merhum biraderleri Abdülmecid Efendi Hazretlerinin naklettiği bir hatırayı hatırladım. Şöyle dedi: 'Bir gün Seyda, gençliğinde, gündüz vakti bir taşın üstüne oturdu ve ellerini bacakları üzerine koyarak başını kaldırdı, şöyle bir afaka baktı ve dedi ki: 'Abdülmecid! İnsan kâinata bakar da nasıl bilmediği bir mes'ele kalır?'

    "Demek kâinattan dersini alan bir dellal... Âyetü'l-Kübra öyle demiyor mu? 'Dünyaya iman için gönderilen ve bütün kainatta fikren seyahat eden ve her şeyden Halıkını soran ve her yerde Rabbini arayan ve hakkalyakin derecesinde İlâhını, Vücub-u Vücud noktasında bulan dünya misafiri...

Sayfa 8/9 İlkİlk ... 6789 SonSon

Benzer Konular

  1. Hz. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)
    By afşar in forum Sadatı kiram
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 04.07.09, 18:39
  2. Risale-i nur külliyatında mustafa sungur ağabeyimiz
    By Konyevi Nisa in forum Risale-i Nur Talebeliği
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 30.05.09, 16:32
  3. Mustafa Sungur Abi'nin Tüm Sohbet Videoları
    By SiLa in forum Risale-i sesli, Sohbetler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 09.10.08, 09:36
  4. MUSTAFA SUNGUR Ağebeyin anlatımı ile Zübeyir Gündüzalp
    By Konyevi Nisa in forum Bediüzzaman Talebeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 13.07.08, 13:38
  5. Mustafa Sungur Ağabey'den-13.Söz (Hüve Nüktesi)
    By SiLa in forum Risale-i sesli, Sohbetler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.07.08, 14:07

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •