"Şarkın ulema ve evliyalarıyla beraber bulunmuştu"
"Evet, bu zat-ı alişan, fevkalâde kabiliyetleriyle beraber Şarkta zuhur etmiş. Şarkın en mübarek, nurlu, ehl-i kalb, hüşyar, zekâvetli, en derin ve çetin meseleleri çözen ulemâ ve evliyalarının hepsinin duasına nail olarak, teveccühlerini alarak, aynı zamanda bütün oralarda medfun Şeyh Sıbgatullah, Ahmed-i Hani, Abdurrahman-i Taği gibi zevatın da himmetlerine ererek ve gele gele, tâ başta Gavs-ı Azam olarak Âl-i Beytin kudsî imamların ders ve irşadlarına da mazhar olarak, tekemmül ede ede, aynı zamanda gençliğinden beri devam ettiği Cevşenü'l-Kebir gibi kudsî münacatların da feyizli derslerinden istifade ede ede yetişmiş, gelişmiş, tekemmül etmiş.
"Hatta bir mektubunda bu hususa temasla. İşte bu sır içindir ki, Yeni Said'in hususî üstadı olan İmam-ı Rabbanî, Gavs-ı Azam ve İmam-ı Gazalî, Zeynelâbidin (radıyallahu anhüm), hususan Cevşenü'l-Kebir münacatını bu iki imamdan ders almışım. Ve Hazret-i Hüseyin ve Hazret-i Ali (kerremallahu veche') den aldığım ders, otuz seneden beri, hususan Cevşenü'l-Kebir'le, daima onlarla manevî irtibatımda, geçmiş hakikatı ve şimdiki Risale-i Nur'dan bize gelen meşrebi almışım´ buyuruyor.
"Bunları zikretmekteki maksadım, Hz. Üstadın her yönden ve azamî tecellilere mazhariyetle manevî ve ruhî inkişafını bir derece ifade ile, havsalarımız haricindeki namazdaki büyük huzurun ve Risale-i Nur'un kudsî ve ulvî mazhariyetini nazara vermektir. Elbette ve hiç şüphe yok ki, şimdi başta Anadolu olarak âlemi ihata eden Risale-i Nur'un çekirdeği olan Hz. Üstadın o daireye, Âl-i Resul'e şayeste ve murtabıt mazhariyeti bulunacaktır. Van'da iken, Mecmuatu'l-Ahzab'ı üç cilt olarak ve on beş günde bir devretmesi, evrad yerinde okuması gösteriyor ki, o büyük zevatın umumunun mazhariyetlerini kendinde toplamıştı.