“Bir Müslümanınyanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur" hadisini açıklar mısınız? “Duanın kabul olması” her zaman “istenen şeyin tastamam gerçekleşmesi” anlamına mı gelir?
Bir Müslümanın diğer Müslümanlara gıyaben dua etmesinin ne kadar önemli olduğuhem Kur’an ayetleri hem de Peygamber Efendimizin (asv) hadisleri ile açıkça belirtilmiştir.
Ayetler:
“Bunlardan sonra gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla.” (Haşr Sûresi59/10)
“Hem kendininhem de mü’min erkeklerle mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile!” (Muhammed Sûresi
47/19)
“Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün benianamı
babamı ve bütün mü’minleri bağışla!” (İbrâhim Sûresi
14/41)
Bu âyet-i kerîmelerde iyi kimselerin mü’minlere olan gıyâbî duaları görülmektedir. Birinci âyette ashâb-ı kirâmınikinci âyette Resûl-i Ekrem Efendimiz (asv)’in
üçüncü âyette de Hz. İbrâhim (as)’in hem kendileri hem de mü’min kardeşleri için yaptıkları dualardan söz edilmekte ve böylece mü’minlerin birbirleri için yapacakları duanın önemi belirtilmektedir.
Âyetlerde görülen dua örnekleriyapılacak duaların sadece aynı devirde yaşayanları değil
ölüp âhirete intikal edenleri
hatta henüz dünyaya gelmeyen mü’minleri de kapsayacağını göstermektedir. Başta peygamberler olmak üzere büyük insanlar
hem kendileri hem de bütün mü’minler için dua ederler. Çünkü onlar
Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna uyarak bütün mü’minleri kardeş bilirler. Gönüllerinde parıldayan o derin iman sebebiyle bütün mü’minleri severler. Kendileri için istedikleri iyi ve güzel şeyleri onlar için de isterler.
Sorudaki ifadelere uygun olan şu iki hadîs-i şerîfyukarıdaki âyetlerin tefsiri sayılır. Bu hadisleri okuduğumuz zaman
mü’minlerin birbirinden uzakta diğeri veya diğerleri için yapacakları duanın
katında ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlayacağız.
“Bir Müslümanyanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse
mutlaka melek ona
aynı şeyler sana da verilsin
diye dua eder.” (Müslim
Zikir 86; Ebû Dâvûd
Vitir 29)
“Bir Müslümanınyanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe
yanında bulunan görevli bir melek ona
‘duan kabul olsun
aynı şeyler sana da verilsin’ diye dua eder.” (Müslim
Zikir 87
88; İbni Mâce
Menâsik 5)
Bu iki hadis gıyâbî duayayani mü’minlerin birbiri hakkında yapacakları duaya
uteâlâ’nın verdiği önemi ve değeri ifade etmektedir.
Gayb ve gıyâbgöz önünde bulunmamak anlamına gelmekle beraber bir kimsenin yanında bulunan din kardeşi hakkında
onun duymayacağı şekilde dua etmesi de gıyâbî dua sayılmıştır.
Bir kimsenin gıyabı denildiği zamanönce "ondan uzakta
onun bulunmadığı yer" akla gelir. Burada anlatılan gıyabdan maksat ise
Aliyyül Kari'nin ifâdesine göre
dua edilen kişinin dua edenin duasını işitmemesidir. Bu bedenî uzaklıkla olabileceği gibi dua edenin kalbiyle veya dua edilenin duyamayacağı kadar kısık bir sesle dua etmesi ile de mümkündür.
Mü’minlerin birbirlerini sevmeleribirbirlerinin iyiliğini ve saâdetini istemeleri
bunun için de birbirlerine hayır dua etmeleri Cenâb-ı Mevlâ’yı son derece memnun etmektedir. Başkalarını düşünecek kadar geniş bir gönüle sahip olan böyle kullarını mükâfatlandırmak için de hadîs-i şerîfte anlatılan yola başvurmaktadır. Şöyle ki
bir kimse din kardeşinin hayrını istediğinde veya onun başındaki bir sıkıntının giderilmesi için dua ettiğinde
yanında görevli olan melek
duasına “âmin” yani “
duanı kabul etsin” demekte
sonra da “Kardeşin için istediğin şeyler sana da verilsin” temennisinde bulunmaktadır. Bir Müslümana onun duymayacağı şekilde dua etmek riyâ ve gösterişten tamamen uzak olacağı için
![]()
katında daha makbuldür.
Hz. Ömer (ra)’in anlattığı şu olayın da konumuz açısından son derece önemlidir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den umre yapmak için izin istedim. İzin verdi ve: “Bizi duadan unutmasevgili kardeşim!” buyurdu. Onun bu sözüne karşılık bana dünyayı verseler
bu kadar sevinmezdim. (Ebû Dâvûd
Vitir 23) Bir başka rivayete göre şöyle buyurdu: “Sevgili kardeşim! Bizi de duana ortak et!” (Tirmizî
Daavât 110; Ebû Dâvûd
Vitir 23; İbni Mâce
Menâsik 5) Şu halde biz hem Müslüman kardeşlerimiz için dua etmeli
hem de onlardan bize dua etmelerini istemeliyiz.
Şüphesiz dua etmekten daha önemlisiyapılan duaya âmin diyecek temiz ve günahsız bir ağız bulabilmektir. Duamıza âmin diyecek temiz bir ağız bulabilmek için neler fedâ etmeyiz. Halbuki Yüce Rabbimiz böyle eşsiz bir imkânı her birimize lütfetmiştir. Ağzı dualı kulları başka yerde aramaya gerek yoktur. Onlar baş ucumuzda durmakta ve din kardeşlerimiz için yapacağımız dualara âmin demeyi beklemektedirler. Akıllı insanlar
kendilerine verilen fırsatları değerlendirmesini bilen kimselerdir.
NevevîMüslümanlardan bir grup için
hatta tüm Müslümanlar için yapılan duaların da bu hadisin hükmüne gireceğini söyler. Nevevî'nin bildirdiğine göre eskilerden bazıları kendileri için dua etmek istedikleri zaman
onu diğer Müslümanlar için isterlerdi. Çünkü bu şekilde yapılan dualar makbuldür ve isteğinin bir misli de kendisine verilecektir.
Müslümanlar için onların haberi olmadan yapılan dualar tam bir samimiyet taşıdığıgösteriş ve riyadan uzak olduğu için bu derece önemli bir özellik arz etmektedir. Üstelik bu
dua edenin yüce bir ruh sahibi olduğunu gösterir. Onu kıskançlık ve hırs gibi kötü huylardan uzaklaştırır. "Sizden biri kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe kâmil imana sahib olmuş olmaz" (Buhârî Îmân 7; Müslim Îmân 71) hadis-i şerifindeki yüce duyguyu gerçekleştirir. Müslümanı fedakârlığa ulaştırır.
Buna göre:
- Hadisler Müslümanları birbirleri için dua etmeye teşvik etmektedir. Gösterişten uzak olduğu için yapılacak bu duadua edilenin gıyabında olmalıdır.
- İnsanların etrafındaonların duasına "âmin" diyen ve Müslümanlar için dua eden melekler vardır.
- Müslüman kardeşinin gıyabında dua eden kimseyeistediğinin bir benzerinin verilmesi için melekler dua eder.
“Duanın kabul olması”her zaman “istenen şeyin tastamam gerçekleşmesi” anlamına mı gelir? sorusuna gelince:
Yücekullarının kendisine dua ve niyazda bulunmalarını istemekte
bunları kabul edeceğini müjdelemektedir: “Bana dua edin ki size icabet edeyim...” (Mümin Sûresi
40/60)
“Eğer kullarım sana beni sorarlarsaşüphesiz ki ben onlara çok yakınım. Dua edenin duasına her zaman karşılık veririm…” (Bakara Sûresi
2/186)
“Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!" (Furkân Sûresi25/77)
Peygamberimiz (asv) deYüce
'ın dualara icabet edeceğine dikkat çekmiştir:
“Rabbiniz hayiydir (çok haya edendir)kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman
O
ellerini boş çevirmekten istihya/ haya eder.” (Tirmizî
Daavât 118)
Bazıları bu ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleriöne sürerek şöyle demektedirler: Madem
“yapılan dualara cevap vereceğini müjdeliyor. Neden çokça dua ettiğimiz halde bazıları kabul edilmiyor? Aslında her duaya cevap verilemektedir. Ancak her duanın aynıyla verilmesi ve mutalak dünyada olması şart değildir. Nasıl ki
sen bir doktora gitsen ve desen “ey doktor bana şu ilacı verir misin” elbette hekim sana “buyurun” diye cevap verir. Fakat istediğin şey ya hikmetsiz
ya faydasız veya sana zararlı bir ilaç ise
onu değil de daha güzelini sana verir.
Aynen onun gibimutlak hikmet sahibi Cenab-ı Hak
bize ve dualarımıza cevap verir. Ama kabul etmek hikmetine tabi olduğundan bazen istenen şeyin aynısı bazen de daha güzelini verir
bazen de zararlı olduğunu bildiği için hiç vermez.
Örneğin bir erkek evladı isteyen kimseyeHz. Meryem gibi bir kız evladının verilmesi
onun duasının kabul olmadığı anlmına mı gelr
yoksa daha hayırlı olarak kabul edildi mi denilir. Ya da dünya saltanatı isteyen bir kimse
ahiret saltanıatının verilmesi
duasının kabul edilmediği anlamına mı gelir.
Bu gerçeği Peygamber Efendimiz (asv) şöyle haber verirler:
“"a dua eden herkese
cevap verir. Bu cevap
ya dünyada peşin olur
ya da ahirete saklanır
yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek sûretiyle olur. Yeter ki günah taleb etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun
ya da acele etmemiş olsun.” (Tirmizî
Daavât 145)