Âdem’ in hikâyesini hatırlayan herkes herşey kendi başından geçmiş gibi olur. Kendi hikâyesini okur.

Ben?

Benden önce seçilmiş bir yolun yolcusu olarak geldim bu dünyaya ben. Bana sorulmadı. Ama sorulsaydı ben de seçerdim. Açık itiraf işte yasak meyveyi unutarak ve hatırlayarak ben de yerdim.

Hangimiz balçık bedeni yaratılmışların en üstünü kılacak olan kutsal nefese özgür iradeye hayır derdik?

Hangimiz insan olmanın şerefli bilincine kansız olaysız bir masumluk halini tercih ederdik?

Hangimiz bir dünya yolculuğunun onurlu yolculuğuna kazasız belâsız cennet yaşamının bilgisizliğini yeğlerdik?

Bilmemenin güvencesini hangimiz neylerdik?

Bildiğini bilmeyen bilgisini ne yapsın? Sen biliyordun ben bilmiyordum buna kim dayanabilir?

Demem o ki dağların taşların taşıyamaya takat yetiremediği teklifi hangimiz reddederdik?

Ödülle cezayı hangimiz ayırt edebilirdik?

Yasak meyveyi hangimiz yemezdik?

Böyle ağır sınanmasa Âdem kendisini nereden bilecekti? Geçici yanılgısının sebebi olan şey onun sahiplenmesine de neden olan şeydir. Ve böyle bir sahipleniş için insan olan gözden düşmeyi sürgün edilmeyi her bir şeyi göze alabilir.


Nazan BEKİROĞLU