3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Cennette Gebelik ve Doğum Var mı?

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.109, Level: 100
    Points: 39.109, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Günışıgı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Nov 2008
    Yer
    memleketim (sivas) yaşadığım yer (istanbul)
    Mesajlar
    6.281
    Points
    39.109
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    23

    Cennette Gebelik ve Doğum Var mı?

    Cennette Gebelik ve Doğum Var mı?
    Tirmizî Camii'nde der ki:
    ... Ebûs-Sıddik en-Nâcîden,
    ... Ebû Saîd el-Hudrî Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
    "Mümin Cennet'te çocuk istediği zaman, çocuğun hâmile kalınması, doğurulması ve dişi kısa bir vakitte müminin arzu ettiği gibi olur." (Tirmizî, 2563, Cennet'in sıfatı kitabının, Cennet ehlinin en alt derecede olanına verilecek ikram babı.)
    Tirmizî bu, hasen-ğarîb bir hadistir demiştir.
    Bu konuda ilim ehli ihtilâf etmiştir.
    Bir kısmı Cenet'te cima vardır fakat çocuk olmaz demiştir. Tavus, Mücâhid ve İbrahim en-Nahaî'den böyle rivayet edilmiştir.
    Muhammed el-Buharî der ki:
    "İshak b. İbrahim Peygamberin, "mümin Cennette çocuk arzuladığı zaman kısa bir sürede, arzuladığı gibi olur" hadisinde fakat arzulamaz demiştir.
    Muhammed dedi ki: Ebu Razın el-Akîlî yoluyla Peygamberden şu rivayet edilmiştir:
    "Cennet ehlinin orada çocukları olmaz."
    Ebu's-Sıddîk en-Nâcî'nin adı Bekr b. Amr'dır, Bekr b. Kays da deniyor.
    Tirmizi'nin sözleri bitti.

    Ben derim ki:
    Ebu Saîd'in bu hadisi sahih hadis şartına sahiptir. Ravileri ile hüccet getirilir. Fakat hadis cidden ğarîb'tir.
    (Hafız ed-Dıyâ el-Mahdisî, bu bence Müslim'in şartı üzeredir, der, bk, en-Nihâye, II, 467. Sıfat el-Cenneh'i tahkîk eden zat, (II, 125, dipnot, 1'de), İbn Kayyim'in bu hadis cidden ğaribtir demesi, cidden ğarib bir şeydir demiştir.)
    İshak'ın "fakat arzu etmez" şeklindeki tevilini de düşünmek gerekir. Çünkü Rasûlullah "mümin istediği zaman" demiştir, (-diği zaman anlamındaki) "izâ" meydana gelmesi kesin olan şeyler için kullanılır. Şayet onun zikrettiği mana kasdedilseydi (eğer ve şayet anlamıdaki) "lev" kullanılarak "şayet" mü'min çocuk isteyecek olsaydı o saatte kadın gebe kalırdı" denirdi. Çünkü olmayacak bir şey için "lev" kulanmak, olacak bir şey için ise "izâ" kullanmak evlâdır.

    Ebu Nuaym der ki:
    ... Ebân'dan,
    ... Ebu Saîd el-Hudrî der ki:
    "Ey Allah'ın Rasûlü, Cennet ehlinin çocukları olacak mı? Çünkü çocuk sevinci tamamlar" denildi.
    "Canım elinde olana yemin olsun ki, evet, çocuğun olması bunu arzu ettiğiniz bir zaman kadar bir şeydir, karına düşer, emer ve genç olur" buyurdular.
    (Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, 275. Senedindeki Ebân, İbn Ebî Ayyaştır ve metruktür, bk, Takrîb et-Tehzîb, I, 31.)

    ... Ebu Sald el-Hudri Rasâlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
    "Cennet ehlinden birinin çocuğu hemen istediği gibi olur. Karına düşmesi (hamli), sütten kesilmesi ve genç olması hemen bir anda olur." (Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, II, 124, Ahbar İsbehân, II, 296.)

    ... Ebu Saîd el-Hudri Rasûlullah'dan şunu rivayet etmiştir:
    "Cennet ehlinden herhangi biri Cennet'te çocuk arzu eder, çocuğun hamli (karma düşmesi), sütten kesilip genç olması bir anda olur." (Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 397.)
    Beyhakî der ki:
    "Bu hadisin senedi zayıftır. Ebu Razîn hadisi, Buharî'nin işaret ettiği uzun bir hadistir. Biz de onu zikrederek kitabımızı süsleyeceğiz. O hadisin üzerinde sahih olduğunu gösteren nübüvvet nuru, mehabet ve celâlet vardır."

    Abdullah b. El-İmâm Ahmed, babasının Müsned'inde der ki:
    ... Lukayt şöyle demiştir:
    "Ben ve arkadaşım (Nehîk b. Âsim b. Mâlik b. El-Müntefik) çıktık, Rasûlullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem huzuruna geldik. O sırada O, sabah namazını bitirmişti. İnsanların içinde ayağa kalkıp şöyle hitâb etti:
    "Hele dinleyin ey insanlar. Ben size dört gündür sesimi kesmiş konuşmuyordum. Hele dinleyin, şimdi size duyuru yapacağım. Hele bakın, bir kişi olur, onu kavmi elçi olarak yollar, ona, bizim için Rasûlullah'ın söylediklerini dinleyiver derler de, hele sonra belki onu kendi kuruntuları veya arkadaşının kuruntuları oyalar veya yolunu şaşırmak onu eğler, hiç böyle olur mu? Hele bakın, ben sorumluyum (o elçi gibi yapmam). Hele söyleyin, tebliğ ettim mi? Dinleyin hele ki yaşayasınız, hele önce oturun!"
    Lukayt der ki:
    "Bunun üzerine insanlar oturdu. Ben ve arkadaşım kalktık, Rasûlullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem gözünün göreceği aklının bize takılacağı bir yere geldik. Ben:
    Ey Allah'ın elçisi, yanında ğayb ilminden ne var? dedim. Bunun üzerine;
    "Allah'a yemin olsun, güldü, başını salladı, benim, onun tongaya düşmesini istediğimi sandı, bu sebeble şöyle buyurdu:
    "Senin Rabbin, ğaybden beş şeyin anahtarını esirgemiştir, onları Allah'dan başka kimse bilmez." Eliyle (beş diye) işaret etti.
    Onlar nedir dedim. Buyurdular ki:
    "(Bir); ölümün bilgisi. (İki), O sizin ne zaman öleceğinizi bilir, siz bilmezsiniz. (Üç), yarın ne olacak onun bilgisi, yani ne yiyeceksin o bilir siz bilmezsiniz. İmdad gününün bilgisi. O, size bakar sizi düşkün, kendinden geçmiş biçâreler olarak görür, durmadan güler, pek yakında sizi (n hâlinizi) değiştireceğini bilmektedir (o zamanı siz bilmezsiniz, o bilir). "
    Lukayt der ki:
    "Bunu duyunca, gülen bir Rabbin hayrından asla mahrum olmayız, dedim. (Rasûlullah şöyle devam etti ve (dört), kıyamet gününün bilgisi."
    Bunun üzerine: Ey Allah'ın elçisi, bize, insanlara öğrettiklerinden ve öğretmediklerinden öğret. Çünkü biz, bizim tasdik ettiğimiz gibi tasdik etmeyen bir kabiledeniz. Birimiz, bize karşı duran Müzhıc'den, (diğeri) bize dost olan Has'am'den, (öbürü) içinde bulunduğumuz bizim aşiret, dedim. Buyurdu ki:
    Kaldığınız kadar kalacaksınız. Sonra Peygamberiniz ölecek. Sonra kaldığınız kadar kalacaksınız. Sonra sayha gönderilecek (haykıran gelecek), ilâhının hayatına yemin olsun ki o haykıran, yeryüzünde ölmedik bir şey bırakmıyacak. Rabbin Azze ve Celle ile beraber olan melekler de (ölecekler). Ve Rabbin yeryüzlerinde dolaşacak, ülkeler ona tenhâ kalacak. Bunun üzerine Rabbin, Arş yanından bir yağmur gönderecek. İlahının hayatına yemin olsun ki o yağmur, ne bir maktul yeri, ne bir ölü kabri bırakmadan hepsini sulayıp yaracak, gömülmüşlerin başının yanından Allah onları yaratacak, doğrulup oturacaklar, Rabbin, onda olan için, söyle ne var? diyecek. Kişi, yarab beni öldür diyecek. Daha akşam yaşadığını bildiğinden, ailesinden kendini yeni ayrılmış sanacak."
    Ey Allah'ın elçisi, rüzgarlar, çürümeler ve yırtıcı hayvanlar bizi darmadağın ettikten sonra Allah bizi nasıl bir araya getirir? dedim. Buyurdular ki:
    "Bunun benzerini sana, Allah'ın nimetlerinden misallendireyim: "Şu kabarmış (tozamış) eskimiş yere bak!" Baktım, asla dirilmez dedim. Bunun üzerine Allah bulutları gönderdi, senin üzerinden biraz günler geçer, bakarsın ki yemyeşil olmuş, ilâhının hayatına yemin ederim ki Allah, yeryüzünün bitkilerini toplamaya kadir olduğundan çok, o ölüleri o sudan dolayı yaratıp bir araya getirmeye daha kadirdir. Onlar yüksek yerlerden, düştükleri yerlerden çıkarlar ve O'na (c.c.) bakarsınız, O da size bakar."
    Lukayt der ki:
    Ey Allah'ın Rasûlü, dedim, peki nasıl olacak, biz yeri doldurmuşuz. O (c.c.) bir kişi, bize bakıyor, biz de O'na bakıyoruz? Şöyle buyurdular:
    "Bunun benzerini sana Allah'ın nimetleri içinde göstereyim. Güneş ve ay O'ndan birer ayettir, küçüktürler. Siz o ikisini görürsünüz, o ikisi de sizi görür, bu aynı anda olur, o ikisini görürken zorluk çekmezsiniz. İlâhının hayatına yemin ederim ki O'nun sizi, sizin onu görmeniz güneş ve aya karşı olan durumunuzdan, O'nun için daha kolaydır."
    Dedim ki: Peki kendisi ile karşılaştığımız zaman Rabbimiz bize ne yapacak?
    "Ona, buyurdu, sahifeleriniz açık olarak arzulanacaksınız, O'na sizin hiçbir gizliniz gizli kalmayacak. Rabb Azze ve Celle, eli ile bir avuç su alıp size doğru serpecek, ilahının hayatına yemin olsun ki o sudan yüzüne bir damla denk gelmedik kimse kalmayacak. Müslüman olanın yüzünü o su bembeyaz tülbent gibi bırakacak. Kafirin yüzünü ise siyah kömürden yular geçmiş gibi yapacak. Hele görün o zaman peygamberiniz Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ayrılacak, peşinden sâlihler ayrılacak, ateşten bir köprüye girecekler, kim kora bassa cıss diyecek. Rabbin böyle söylüyor.
    Rasûlullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem havzına su başına yanmışta toplanmış en susuz develerin, ki sen öylesini asla görmemişsindir, toplandığı gibi atılacaksınız. Rabbinin hayatına yemin ederim ki sizden kim elini açıp o suya uzansa, abdestsizlikten, idrardan hayızdan temiz olacak. O zaman güneş ve ay habsedilir, onlardan birinide görmezsiniz,."
    Lukayt derki:
    Ey Allah'ın Rasûlü, ne ile göreceğiz, dedim.
    "Şimdi gördüğün gibi, güneşin doğmasına yakın yeryüzünün parladığı, ışıkların dağlara vurduğu sıradaki gibi" buyurdular.
    Ey Allah'ın Rasûlü, iyilik ve kötülüklerimizden ne ile cezalandırılacağız? dedim.
    "İyilik on katı ile, kötülük aynı iledir, af olursa o başka" buyurdular.
    Lukayt der ki:
    Ey Allah'ın Rasûlü, Cennet nedir, Cehennem (ateş) nedir? dedim.
    "İlâhının hayatına yemin olsun ki, Cehennemin yedi kapısı vardır, her iki kapı arasında süvârî yetmiş yıl gider, Cennetin sekiz kapısı vardır, her iki kapısı arasında bir süvârî yetmiş yıl gider" buyurdular.
    Ey Allah'ın rasûlü, cennette ne göreceğiz? dedim.
    "Süzülmüş baldan nehirler, başağrısı ve pişmanlık getirmeyen şaraptan nehirler, tadı değişmemiş sütten nehirler, bozulmamış kokmamış sudan nehirler, İlahının hayatına yemin olsun ki bildiğiniz ve benzeri, daha hayırlı meyveler, ve tertemiz eşler" buyurdu.
    Ey Allah'ın Rasûlü, bizim orada eşlerimiz ve o eşlerden maslahatımız (menfaatimiz) olacak mı? dedim.
    "Sâliha kadınlar sâlih erkekler içindir, dünyada zevk aldığınız gibi onlardan orada da zevk alacaksınız, onlarda sizden zevk alacaklar, fakat orada birbirinden doğma (tevâlüd) yoktur" buyurdu.
    Lukayt der ki:
    Bizim varabildiğimiz ulaşabildiğimiz son şey, delim. Ama Peygamber bu söze bir karşılık vermedi.
    Ey Allah'ın Rasûlü, sana ne üzere biat edeyim? dedim. Peygamber elini uzattı ve;
    "namazı dosdoğru kılma, zekâtı verme, Allah'a başka bir ilâh eş koşmama üzere," buyurdu.
    Doğu ile batı arasındakiler bizim mi, dedim, Peygamber elini tuttu ve parmaklarını açtı, bana veremeyeceği bir şeyi şart koştuğumu sandı. Doğu ve batıdan istediğimiz yere gireriz ve her kişi kendinden sorumludur (tamam mı?) dedim. Bunun üzerine elini açtı ve; bu senin (hakkın, salahiyetinde) olsun, istediğin yere girersin, konarsın ve kendinden sorumlu olursun (bu şart üzere biatini kabul ediyorum) buyurdu.
    Lukayt der ki:
    Biz ayrıldık gittik. Buyurur ki:
    "Bu ikisi, dünyada ve âhirette insanların en müttekîleridir."
    O'na Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ka'b b. El-Hıdriyye, Ebû Benî Bekr b. Kilâb, onlar kim ey Allah'ın Rasûlü dedi.
    "El-Müntefik oğulları buna ehildir" buyurdu.
    Lukayt der ki;
    Ayrılmıştık, ben dönüp, ey Allah'ın Rüsûlü, geçip gidenlerden herhangi bir kimse için cahiliyye dönemlerinde bir hayır bulunur mu? dedim. Bu sözüme:
    Kureyş'in avamlarından bir adam, baban Müntefik vallahi cehennemdedir, diye cevap verdi.
    Lukayt der ki;
    Böyle insanların ortasında babam hakkında bu şekilde konuşmasından sanki derim, yüzüm ve etim parçalanır gibi oldu. (Meseleyi Rasulullah'a yıkmak isteyerek, bu adamın sözüne göre) senin baban da mı ey Allah'ın Rasûlü diyesim geldi (demedim, fakat sonra daha câhil bir diğeri, bir kadın (aynı şeyi söyledi).
    Bunun üzerine, ey Allah'ın elçisi, ya senin ehlin nerdedir, dedim. Buyurdu ki:
    "Benim ehlim de (İslâmdan önce ölenlerim de) ateştedir, Allah'ın hayatına yemin olsun ki (ey Lukayt), ister Âmir oğullarından ister Kureyşten olsun herhangi bir müşrik kabrine uğrarsan, beni sana Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem yolladı, sana fenalık getirecek bir müjdem var, yüzün ve karnın üzere ateşte sürükleneceksin, de" buyurdu.
    Ey Allah'ın Rasûlü, Allah onlara niye böyle yapıyor, halbuki onlar kendilerini ıslaha (muslih) sanarak daha güzelini bilmedikleri işleri yapıyorlardı? dedim. Buyurdular ki:
    "Şu sebeble ki Allah Azze ve Celle her yedi ümmetten sonra bir peygamber göndermiştir. Kim peygamberine isyan etmişse dalâlette olanlardan olmuş, kimde peygamberine itaat etmişse hidayete erenlerden olmuştur."
    (Ahmed, Müsned, IV, 13-14. Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, X, 340'da der ki: Bunun benzerini, Abdullah ve Taberanî rivayet etti, Abdullah'ın iki senedinden biri muttasıldır, ravileri sikadır, diğer isnadı ile Taberanî*nin isnadı, "Asım b. Lukaytten ki Lukayt..." şeklinde mürseldir, demiştir.)

    İşte bu hadis, büyük ve meşhur bir hadistir, sadece Ebu'l-Kasım'dan, o da Abdurrahman b. el-Muğîre, b. Abdirrahman el-Medenî'den yoluyla biliniyor.
    Sonra İbrahim b. Hamze ez-Zübeyrî el-Medenî de ondan rivayet etmiştir. Bu iki zat Medine âlimlerinin büyüklerindendir, sikadırlar, hadisde kendileri ile hüccet getirilir, İmam Buhari bunlarla ihticâc etmiştir, kitabında rivayette bulunmuştur.
    Bu hadisi, hadis imamları kitaplarında kabul ve teslim ile rivayet ettiler.
    Ebu Abdirrahman b. Abdillah b. El-İmam Ahmed, Ebu Bekr Ahmed b. Amr b. Ebi'l-Âsım, Ebûl-Kasım et-Taberanî, Ebu Abdillah b. Mende, el-Hâfız, Ebû Berk Ahmed b. Musa b. Merdûye, el-Hâfız Ebu Nuaym el-İsfehanî ve sâire.
    Hafız Ebu Abdillah b. Mende, bu hadisi, Muhammed b. İshâk es-San'ânî, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel ve başkaları rivayet etmiş, Irak'ta âlimlerin ve din ehlinin huzurunda okumuşlar, kimse de bunu reddetmemiş, senedi hakkında söz söylememişlerdir.
    Ebu Zur'a ve Ebu Hatem de bunu kabul ile karşılamıştır. Ebûl-Hayr b. Hamdan, bu, sabit, büyük, hasen ve meşhur bir hadistir, şeyhimiz Ebûl-Haccâc el-Mizzî'ye onu sordum, üzerinde nübüvvet inceliği ve yüceliği var (yani o kaynaktan) dedi, demiştir.

    Cennet'te doğurma olmadığını söyleyenler, orada çocuk olmayacağına, bu sarih bir delildir, demişlerdir.
    Rasûlullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "arzu ettiği zaman" sözü, şartlı bir sözdür, bu tip şarta bağlı sözlerde şartın ve neticenin ortaya çıkması lâzım gelmez. (Zaman anlamındaki) ( إذا )'nın her ne kadar olacak şeyler için kullanması zahir ise de bazan böyle daha geniş bir anlamda da (sırf farazî manada da) kullanılabilir. Burada bu husus önceliklidir, demişler ve şu gerçekleri öne sürmüşlerdir:
    1. Razın hadisi (çocuk olmayacağını bildirir).
    2. Allah "onlar için orada tertemiz eşler vardır" (Bakara, 25) buyurmuştur. Yani onlar hayızdan, nifastan ve ezadan temizdirler.
    Süfyan der ki:
    ... Mücâhid, "hayızdan, büyük-küçük abdestten balgamdan, meniden ve çocukdan temizdirler" demiştir. (Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, 362; Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 360; Tefsîr Mücahid, 1,71-72)
    Ebu Muâviye,
    ... Atâ'dan, "çocuktan, hayızdan, büyük ve küçük abdestten temiz eşler" dediğini nakletmiştir.
    3. "Fakat orada menide yok, menîyye (ölüm) de yok" sözü. Ki O'nun Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu sözü daha önce geçti. Çocuk ancak, erkeğin suyundan olur. Orada menî, mezî, ferce üflemek yok ise doğurma da olmayacaktır.
    4. Sahih hadislerde şöyle buyurduğu nakledilir:
    "Cennet'te fazla yer kalır, oralar için Allah halk (yaratıklar) yaratır, onlarda orayı mesken tutarlar." (Müslim 2848, Cennet ve nimetleri ile ehlinin sıfatı kitabının, Cehenneme zorbalar girer babı.)
    Eğer Cennet'te çocuk yapmak olsaydı, bu fazla yerler onların olurdu ve onlar buna başkasından daha layıktırlar.
    5. Allah Sübhanehû hamilelik ve doğumu hayız ve menî ile bağlantılı kılmıştır. Eğer Cennet'te kadınlar gebe kalacak olsaydı, onların hayzı ve inzal (tohum iniş) leri kesilmezdi.
    6. Allah dünyada, ölümü takdir ettiği için tenasülü de takdir etmiştir, insanları bu dünyaya peşpeşe nesiller hâlinde çıkarmıştır. Onlara belli bir süre tayin etmiştir. Eğer tenasül (neslin nesli takip etmesi) olmasaydı insanoğlu olmazdı. Bu sebeble melekler de tenasül olmaz. Çünki onlar insanlar ve cinler gibi ölmezler. Kıyamet olduğu zaman Allah bütün insanları yerden çıkarıp ölüm için değil kalmak (baka) için yaratacaktır. Bu sebeble artık insan cinsini koruyacak tenasüle ihtiyaç duymayacaklardır. Çünki ebediyet ve devamlılık için yaratılmış olacaklardır. Yani Cennet ehli nesil nesil peşpeşe gelmeyecek Cehennem ehli de nesil nesil hâlinde türemiyeceklerdir.
    7. Allah Sübhanehû "iman edenleri ve onların, iman ile izleyen kendi zürriyetlerini onlara katacağız" (Tûr, 21) buyurur.
    Yani Allah dünyâda sahip olunan zürriyetleri ana-babalarına ilhak edeceğini haber veriyor. Şayet onlara Allah Cennet'te başka zürriyetler yaratacak olsaydı, onları zikrederdi. Tıpkı dünyadaki zürriyetlerini andığı gibi anardı. Çünki onlar dünyada iken gözlerin nuru olduğu kadar, Cennet'te iken onlarda aynı şekilde gözler nurudur (önemine binâen zikredilmelidir).
    8. İki ihtimal var:
    - Ya bir süre Cennet'te tenasül olur sonra kesilir,
    - Ya hiç kesilmeden tenasül devam eder.
    Her ikisini de düşünme imkânı yoktur. Çünki birincisine göre bir lezzet ve sevinç bir sure devam edecek sonra kesilecek demektir ki bu muhaldir. İkincisine göre bitmez tükenmez şahıslar burada toplanacak demektir. Bir nesil doğacak onlar ölecek, sonra başkası doğacak da denemez, çünki orada ölüm olmayacaktır.
    9. İnsan Cennet'te dünyada olduğu gibi büyüyüp gelişmez. Cennet ehlinin çocukları da büyüyüp gelişmez kocamazlar. Çocuklar değişmeden çocuk olarak kalırlar, büyüklerde değişmeden hep otuzüç yaşında olurlar. Eğer Cennet'te doğum olsaydı, zarurî olarak çocuk büyümeli ve adam haline gelmeliydi. Malum ki dünyada iken çocuk olarak ölenlerde gelişme olmadan tam otuzüç yaşında (dirilmiş) olacaklar.
    10. Allah Sübhanehû Cennet ehlini melekler gibi veya daha mükemmel yaratacaktır. Şöyle ki büyük-küçük abdestleri olmayacak, uyumayacaklar, tesbihât kendilerine ilham olunacak, çağlar geçecek, ihtiyarlamayacaklar, bedenlerinde gelişme olmayacak. Bulundukları hal kendilerinde ebedi olacak.
    Doğrusunu Allah bilir.
    Bu konuda söylenecek olanlar budur.

    Gelelim bazısının; "kudret, buna elverişlidir, hepsi de mümkündür" sözleri ile diğer bazısının; "Cennet mükelleflerin amel ile hak ettikleri bir yurttur, sözlerine.
    Bu sözler ve benzeri bahisler ucuz şeylerdir (akla dayalı rasgele sözlerdir), bunlar insanların kitaplarında var. Tevflk Allah'dandır.

    Hâkim der ki:
    Üstad Ebûs-Sehl şöyle demiştir:
    "Ayağı kaymış (kalbinde eğrilik bulunan)'lar, bu hadisi inkâr ederler, yani Cennet'te doğum olduğunu bildiren hadisi.
    Ama aslında bu konuda çeşitli senedlerle rivayette bulunulmuştur. Peygambere bu sorulmuş ve olacağı cevabını vermiştir. Buna dair rivayetleri vermiştik. Allah Sübhanehû de;
    "orada canların çektiği, gözlerin zevk aldığı şeyler var" (Zuhruf, 71) buyuruyor.
    Üstelik müminin bu mümkün arzusunu (çocuğu olması arzusunu) Cennet'te arzulaması, bunu canının çekmesi imkansız da değildir. Sonra bu mümkün arzu, temiz, yakınlaştırıcı, lezzetler üstü bir lezzet, göz nuru, kalbin parçası bir arzudur, bu arzu Allah'ın nimetlere boğduğu babalardan, tertemiz eşleri ile olacaktır.
    Eğer, "hadislerde onların hayız-nifas görmeyecekleri belirtiliyor, o zaman çocuk nerde olacak?" denirse derim ki:
    "Hayız, uzun süren bir gebelik ve doğurma ile ilgili bir hadisedir. Meselâ dünyanın tüm ülkelerinde içecek, yiyecek ve giyecekler bilindiği üzere birçok zorluk, sıkıntı ve yorgunlukları gerektiriyor, peşinden sakınılacak korkulacak tehlike ve neticeleri söz konusu oluyor. Dünyada haram olan ve bütün belâların başı olan içkiyi düşünün. Bu içkiyi Allah Teâlâ Cennet ehli için hiçbir belâsı olmayacak, bilakis birçok lezzete sahip bir içki olarak hazır edecektir, imdi çocuk meselesi niçin bunun gibi olmasın?"
    Ebûs-Sehl'in sözleri bitti.

    Ben derim ki:
    "Cennet'te doğum hadisesinin olmayacağını söyleyenler kalplerindeki bir eğirilikten dolayı değil, Ebû Razın hadisinden dolayı olmayacağını söylüyorlar.
    O hadisde "tevâlüd (birbirinden doğma) yoktur" deniyordu.
    Atâ ve başkalarının, Cennet kadınları hayızdan ve çocuktan temizdirler şeklindeki sözlerini de aktarmıştık.
    Tirmizî bu konu ile ilgili olarak selef ve halef âlimlerinin iki görüşünü nakletmiştir.
    Biz İshâk'ın bu konudaki "olmayacaktır" görüşünü de naklettik.
    Ebû Ümâme, naklettiği hadisde,"fakat menide yok meniyye (ölüm) de yok" diyordu. Yani Cennet, tenasül (bir nesli diğer birinin takip etmesi) yeri değildir, baka ve ebediyet yeridir. Orada olan ölmez ki nesli onun yerine geçecek olsun?
    Ebû Said el-Hudri'nin hadisinin senedleri içinde en iyi (ceyyid) olanı da Tirmizî'nin senedidir, bununla birlikte bu hadis ğaribtir demiştir, sadece Ebûs-Siddik en-Nâciden geldiğini söylemiştir, ifadelerde de tutarlılık yoktur (muddaribdir).
    Bazen "çocuk arzu ettiği zaman" bazan "elbet çocuk arzu eder" bazan "Cennet ehlinin çocukları olur" şeklinde gelmiştir.
    Eğer Rasûlullah bunu söyledi ise bu şüphe olmayan bir haktır. Bu farklı ifâdeler arasında çelişki de yoktur. Ebu Razın hadisine de ters değildir, yani "tevâlüd yok" hadisine. Çünki bu hadis, "dünyadaki bilinen birbirinden doğma" yoktur diyor. Bu, Cennette bir anda (kısa bir müddette) gebe kalıp, doğma, dişleme ve genç olmaya zıt değildir.
    Bu konuda bizim yetersiz ilmimizin ulaşabildiği nokta budur. Hemen hemen başka bir kitapta bulamayacağın bilgileri aktarmış bulunuyoruz.
    Doğruya ancak Allah bilir.


  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 17.393, Level: 84
    Points: 17.393, Level: 84
    Level completed: 9%,
    Points required for next Level: 457
    Level completed: 9%, Points required for next Level: 457
    Overall activity: 99,5%
    Overall activity: 99,5%
    Achievements
    özlem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    prenses
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    386
    Points
    17.393
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Cennette Gebelik ve Doğum Var mı?

    Paylaşım için teşekkürler ALLAH razı olsun


    dar vakitlerdeyim,bir uçurumun kenarında,

    çığlığın yara ile buluştuğu yerdeyim,
    tut beni ey hayat tut beni..
    ha düştüm ha düşeceğim...

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Cennette Gebelik ve Doğum Var mı?

    Çok Güzel konu okudum..Doğruyu Yinede ALLAH bilir..
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Gebelik ve diyabet
    By Kartal__13 in forum Diyabet
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02.06.09, 20:23
  2. Gebelik Lekesi (Melasma)
    By Konyevi Nisa in forum Deri Hastalıkları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.08.08, 13:51
  3. Yaz Sıcakları ve Gebelik
    By ArzuNur in forum Gebelik
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.06.08, 22:33
  4. Gebelik ve Diayabet
    By ArzuNur in forum Gebelik
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.06.08, 22:32
  5. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 19.06.08, 10:55

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •