Adl: Adalet, doğruluk, insaf istikâmet, herkesin hakkına riayet manalarına gelir. Zulmün zıddıdır. İçtimâî varlığın ruhu adalettir. Adaletten mahrum kalan bir cemiyet ölüme mahkümdur.
Cemiyet nizam ve intizamı, insanların can ve mal emniyeti, huzur ve sükünu ancak adalet ile mümkündür. Adaletin olmadığı hiçbir mülk muhafaza edilememiştir. Her hangi bir cemiyet ki, adalet prensiplerinin dışına çıkmışsa, varlığını kaybetmiştir.
Hal böyle olunca adaletin temini hem zaruri hem de oldukça zordur. Zorluğuna binaen sevabı da çoktur. Bu hususta Peygamber Efendimiz:
عدل يوم واحد أفضل من عبادة ستين سنة
“Bir gün adaletle hükmetmek altmış sene (nafile) ibadet etmekten daha faziletlidir.”, buyurmuştur.
İnsanları dünya ve ahiret saadetine taşıyan peygamberler de adalet ile emrolunmuş insanların arasında adaleti temin etmişlerdir. Cenab-ı Hak Kuran-ı Keriminde:
فاستقم كما أمرت، ولا تتبع أهوائهم وقل آمنت بما أنزل الله من كتاب وامرت لأعدل بينكم
“Ey Rasülüm emrolunduğun gibi dosdoğru ol... Onların hevalarına uyma.Aranızda adaleti yerine getirmekle emrolundum de”
Peygamberlerin üstün vasıflarından biri de adalettir. Bu itibarla o peygamberin varisi olmak sıfatıyla şereflenmiş alimlerin bu en mühim vasfı üzerlerinde bulundurmaları elzemdir.
Hz. Allah bir ayeti kerimede:
يا أيها الذين آمنوا كونوا قوامين لله شهداء بالقسط ولا يجرمنكم شنآن قوم على ألا تعدلوا. إعدلوا هو أقرب للتقوى واتقوا الله إن الله خبير بما تعملون.
“Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutan (hakimler, insan)lar, adaletle şahitlik eden (kimse)ler olun. Bir kavme olan kininiz sizi adalet yapmamanıza sevk etmesin. Adalet yapın ki o, takvaya çok yakın olandır. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.”
Diğer bir ayet-i kerimede:
إن الله يأمر بالعدل والاحسان وإيتاء ذي القربى
“Allah adaleti ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder...” buyuruyor. Buna göre adaletli muamele iyilik ve ihsanda bulunmak Rabbimizin müslümanlardan istediği vasıflardandır.
Adaletli olmanın mukabilinde Rabbimiz birçok mükafat vadetmiştir. Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde:
أن المقسطين عند الله على منابر من نور عن يمين الرحمن وكلتا يديه يمين الذين يعدلون فى حكمهم وأهلهم وما ولوا
“Gerek verdikleri hükümde, gerek aile fertleri hakkında ve gerekse üzerlerine aldıkları işlerde adil davrananlar rahman olan Allah’ın sağında (ki onun her iki tarafı sağdır) nurdan minberler üzerindedirler”, buyuruyor.
Adalet ile muamele böyle mükafatlandırıldığı gibi adaletsiz muamele de azap ile cezalandırılır. Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde:
ما من أحد يكون على شيء من أمور هذه الأمة فلم يعدل فيهم إلا كبه الله فى النار.
“Herhangi bir kimse bu ümmetin işlerinden birini üzerine alırsa onlara adil davranmazsa Allah onu yüz üstü cehenneme atar.”buyurmaktadır.
Bu tebşir ve inzarı bilen bir müslümanın adaletten ayrılması mümkün mü? Bunları en iyi yaşayan yine sahabeyi kiram hazaratı olmuştur. Adalet cihetiyle en meşhuru hz. Ömer efendimizdir. Hilafetinde adaletiyle bütün beldelere sükün ve huzur hakim olmuştur. Hatta kendi oğlunun hat cezasını kendi elleriyle tatbik etmiştir. İşte bu tarz adalet ile hükmedenler dünyada bile karşılığını görmüşler ve layık oldukları makama gelmişlerdir.
Adalet ilim tâliminde de üzerinde durulması icabeden bir vasıftır. Ancak faziletli üstün vasıflı insanlar adil olabilir. Talebelere ilim talim eden hocanın da bu vasfı taşıması hakkiyle yerine getirmesi icabeder.
İslam alimleri talim ve terbiyede adalet prensibine o kadar ehemmiyet vermişler ki bazıları talebeye adâletli muamelede bulunmayanları zalim kabul etmiştir. Bir hadisi şerifte peygamber efendimiz:
ما من أمير عشرة إلا يؤتى به يوم القيامة مغلولا لا يفكه إلا العدل.
“On kişiye başkan olan her idareci kıyamet günü eli boynuna kelepçeli olarak getirilir. Onu kelepçesinden ancak adaleti kurtarır.”buyurmuştur.
Bu sebeple hoca talebelere karşı adil olup her hangi bir gruba meyletmemeli birini diğerinden üstün tutmamalıdır. Hoca gerek not takdirinde gerekse diğer münasebetlerinde talebelerine karşı müşfik bir baba, bir anne adil bir hakim gibi olmalıdır.