Allah buyurur ki:
"Onların başında muhalled (ebedîleştirilmiş veya küpeli bilezikli) vildan (çocuk, uşak)'lar, kadehler, ibrikler ve kaynaktan içki kâsesiyle dolaşırlar." (Vakıa, 17-18)
"Muhalled çocuklar onların başında dolaşırlar. Onları görseydin saçılmış inciler sanırdın." (İnsan, 19)

Ebu Ubeyde ve el-Ferrâ', "muhalled, ihtiyarlamaz ölmez (yani olduğu gibi kalan) demektir. Araplar, yaşlanmış fakat saçı ağarmamış kişiye muhalled derler, yaşlılıktan dolayı dişleri dökülmemişse, o muhalleddir, derler" demişlerdir.
(Ebû Ubeyde, Mecaz el-Kur'an, II, 249; el-Ferrâ, Maâni'l-Kur'an, III, 218)
Başkaları şöyle söylemişlerdir:
"Muhalled, küpeli ve bilezikli demektir yani kulaklarında küpe, bileklerinde bilezik olan manasınadır"
İbn el-A'rabî de bunu tercih etmiştir. Demiştir ki: Muhalled, "haledeh" (=küpe) ile küpelenmiş demektir. Çoğulu hıled'tir. Haledeh, küpe anlamındadır."
(Said b. Cübeyr'den rivayet edilmiştir, bk, Tefsir el-Kurtubî, XVII, 202; Lisan el-Arab, hld maddesi. Ebu Ubeyde der ki: "Yani bilezikli. Küpeli de denmiştir.")
Amr babasından şunu aktarır:
"Cariyesini tahlid etti demek ona küpe taktı demektir. Halede, yaşlandı saçı kırarmadı (olduğu gibi kaldı) demektir."
Saîd b. Cübeyr de aynı şekilde "küpeli" demiştir. Bunlar bu anlama geldiğine iki delil getiriyorlar:
a. Ebedilik (hulûd), Cennet'e giren herkes için söz konusudur. Binaenaleyh vildan (çocuklar)'ın kendilerine özgü ayrı bir tahlid (tahlid ve hulud ve muhalled aynı köktendir) ile nitelenmiş olmaları gerekir, bu da küpe (anlamındaki haledeh'den gelen tahlîd)'tir.
b. İkinci delil şâirin şu sözüdür:
"Gümüş ile muhallede (küpelenmiş) olan kadınlar!
Sanki onların kalçaları öbek öbek kum yığınları gibidir." (Beyit için bk, Lisan el-Arab, hld maddesi; Tefsir el-Kurtubî, XVII, 202; Tefsir Ğarib el-Kur'ân, s, 447. Buralarda beyitteki ifâde biraz farklıdır.)

Birinci görüşte olanlar, huld, baka (kalmak, bakî olmak) demektir, dediler.
İbn Abbas; "Ölmeyecek uşaklar" demiştir. (Kurtubî, Tefsir, XVII, 202. Burada görüş, Mücâhid'e nisbet edilmiştir.)
"Kur'an'ın tercümanı" olan bu zâtın Radıyallahu Anhu bu sözü bize yeter. Bu görüş aynı zamanda Mücahid'in, el-Kelbî'nin ve Mukâtil'in de görüşüdür. Demiştirler ki:
"Kocamazlar, ihtiyarlamazlar ve değişmezler" (Kurtubî, Tefsir, XVII, 202. Burada görüş, Mücâhid'e nisbet edilmiştir.)

Başka bir taife her iki görüşü bir aradâ kabul etmiştir. Onlar şöyle söylemişlerdir:
"Onlar, kendilerine kocamak, ihtiyarlamak arız olmayan çocuklardır ve kulaklarında küpe vardır,"
Muhalled'e, küpelidir anlamı verenler, çocuk olmaları ayrılmaz bir özellikleri olduğu için kocâmamak mânâsını zaten kasdetmişlerdir. Allah Sübhanehü onları saçılmış incilere benzetmiştir; Çünkü inci beyazdır ve güzel bir yaratılışa sahiptir. Saçılmış olmalarında da iki fayda Var:
a. Belli ki bunlar iş görmeden yatıyor değiller. Bilakis her tarafa dağılmış sürekli cennetliklerin işlerini ve ihtiyâçlarını görüyorlar,
b. İncilerin bir yere yığılmış toplu hâlde bulunmalarından her yerde dağınık halde bulunmaları hele hele altın veya ipek bir döşeme üzerine saçılmış olmaları daha güzel ve göz alıcı bir manzara meydâna getirir,
(Bu Çocuklar kimdir?)
Bu Çocuklar dünya çocukları mıdır yoksa Allah onları Cennet'te yaratmış ortaya çıkarıver mişmidir? Bu konuda âlimler ihtilaf etmiş iki görüş ortaya koymuşlardır,
Ali b, Ebî Tâlib, el-Hasen el-Basrî, "onlar ne günah ne sevab işlememiş ve ölmüş olan müslüman çocuklarıdır, bunlar Cennet ehlinin hizmetkârı ve vildanı (çocukları) olurlar, çünkü Cennet'te çocuk (doğurmak diye bir şey) yoktur" demişlerdir. (Tefsir el-Kurtubî, XVI I, 203)
el-Hâkim der ki:
... el-Hasen, "muhalled çocuklar" âyetinde şöyle demiştir:
"Onların iyilikleri de yok, kötülükleri de yoktu ki bunlara karşılık ceza görüp, muâkabe edilsinler, Öyle olunca Cennet'te böyle bir konuma getirildiler." (Tefsir el-Kurtubî, XVII, 203; Beyhakî, el-Ba's Ve'n-Nuşûr, 370; Abd b. Humeyd, bk, ed-Durr el-Mensûr, VI, 155)
Bunlar dünya çocuklarıdır diyenlerden bazısı da "bunlar müşriklerin çocuklarıdır, Allah onları Cennet ehlinin hizmetkârı kılmıştır" demişlerdir.
Bu gurup, Yakub b. Abdirrahmân el-Farî'nin,
... Enes'den rivayet ettiği şu hadisi delil getirmişlerdir. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:
"Rabbimden, beşer zürriyeti içinde gafil (hiç bir şey duymamış) olanları azaplandırmamasını istedim, O da onları bana verdi, artık onlar Cennet ehlinin hizmetkarıdır."
(Bunu İbn Ebî Şeybe, Efrâd'da, Darakutnî ve ed-Dıya el-Makdisî Enes'den ve yine ondan ed-Deylemî rivayet etmişlerdir. İbn el-Cevzî, bu, sabit olmayan bir hadistir, çeşitli tarikleri vardır, demiştir, bk, Feyz el-Kadîr, IV, 75. Heysemî, Mecmâu'z-Zevâid, VII, 219'da, Ebû Ya'lâ "çeşitli tariklerle rivayet etmiştir, birinin ravîleri sahih hadis ravileridir, Abdurrahman b. el-Mütevekkil hariç, o sikadır" demiştir.)
Bu hadisteki gafiller (lâhûn) ile Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem çocukları kastetmektedir.
Bu hadisi Darakutni ve Fudayl b. Iyaz da (çeşitli senedlerle) rivayet etmişlerdir.... Bu senedlerin hepsi zayıfdır...
İbn Kuteybe der ki; Hadisde geçen lahun, lhv değil lhy yani gafil olmak anlamına gelen köktendir. (Bk, Lisân el-Arab Lehâ (phv, y) maddesi; İbn el-Cevzî, Garîb el-Hadis, II, 337.)
Birinci görüş sahipleri, bunlar. Cennet ehli için Cennet'te doğmuş çocuklardır demiyor, bilâkis, diyorlar ki:
Bunlar Allah'ın Cennet'te tıpkı Ceylan gözlü hurileri yarattığı gibi doğrudan yaratmış olduğu çocuklardır. Dünya ehlinin (dünyada iken) sahip oldukları çocuklar ise kıyamet gününde otuzüç yaşında olacaklardır. Bunun delili İbn Vehb'in rivayet ettiği şu hadistir:
... Ebu Saîd, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Cennet ehlinden küçük büyük ölen herkes Cennet'te otuzüç yaşına getirilicekdir, asla bundan fazla olmayacaklardır. Cehennem ehli de böyledir."
Bunu Tirmizî rivayet etmiştir.
(Tirmizi, 2562, Cennet'in sıfatı kitabının, Cennet ehlinden makamı en düşük olana yapılacak ikram hakkında gelenler babı, Tirmizi, ğarib bir hadis der. Risdin b. Sa'd zayıftır. Hakkında İbn Main, bir şey değil, Cüzcani, münkerleri var, Nesai, metruktür demişlerdir, bk. Mizan el-İtidal, II, 49. Derrac b. Semh hakkında Ahmed hadisleri münkerdir, Leyyindir, Nesai, hadisi münkerdir, Ebu Hatem, zayıftır, demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, II, 24-25.)

En yakışanı o ki bu çocuklar, ceylan gözlü huriler gibi Cennet'ten yaratılmış, Cennetliklere hizmetçi ve uşak kılınmış kimselerdir.
Nitekim Allah Teâlâ;
"Onlar için olan uşaklar (ğılman) onların başında dolaşır ki tıpkı bir gizli-örtülü inciler gibidirler." (Tur, 24)
İşte bu uşaklar (dünyadaki) çocuklarından başkadır. Çünkü onlara Allah'ın tam ikram buyurmuş olması, dünyadaki çocuklarını kendilerine hizmetçi kılmayıp, hem kendilerine hem o çocuklarına başka uşakları (yaratıp) hizmetçi kılması şeklinde olacaktır.
Nitekim Enes hadisinde Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu geçmişti:
"Ba'solundukları zaman insanların (kabrinden) ilk çıkanları benim."
Devamında şöyle buyuruluyordu:
"Başımda tıpkı gizli-örtülü (meknûn) inciler gibi olan bin hizmetçi dolaşır."

Meknûn, gizli-örtülü, korunmuş, eller dokunup rezil olmamış demektir.
Vildan (çocuklar) sözünü, "başlarında dolaşırlar" sözünü düşünür, buna "onlar için olan ğılmân (uşaklar) başlarında dolaşır" sözünü ekler, az önce zikrettiğimiz Ebû Saîd hadisini ilâve edersen, vildan ile kasdedilenlerin Rabb Teâlâ'nın Cennet'te, Cennet ehli için yarattığı ğılman (uşaklar) olduklarını anlarsın.
Allah Sübhanehû ve Teâlâ en iyi bilir.