Kapıların Dereceleri ve Cennete Giriş Merhaleleri
Cennetler birbiri üstünde derece derece olduğu için kapıları da aynı şekildedir. En yüksek Cennetin kapısı, altındaki cennetin kapısından üsttedir. Cennetler yükseldikçe genişler. En yüksek Cennet altındakinden geniştir. Kapı genişliği, Cennetin genişliğine göredir.
Herhalde, Cennet kapılarının kanatları arasındaki mesafeler hakkındaki farklı ifadelerin sebebi bu olmalıdır. Çünkü Cennet kapılarının bir kısmı bir kısmından daha üsttedir. Bu ümmetin, diğer ümmetlerden ayrı olarak özel kapısı bulunacaktır.
Nitekim Müsned'de İbn Ömer Radıyallahu Anhu hadisinde Peygamber'den Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu rivayet edilmiştir:
Buyurdu ki:
"Ümmetimin Cennet'e gireceği kapı (nın eni), süvarinin üç (gün, ay tutan) yolu kadardır, sonra kapıya üşüşürler de omuzları kopacak olur "
(Bu hadis İmam Ahmed'in Müsnedinde değil, et-Tirmizi, 2547'dedir. Tirmizi, hadis, hasen-ğaribdir, bu hadisi Muhammed'e sordum tanımadı, Halid b. Ebi Bekr'in Salim b. Abdillah'dan yaptığı rivayetler münkerdir dedi. Bu hadisi ayrıca şunlar rivayet ettiler: el-Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nuşur, rakam, 237; İbn el-Cevzi, el-İlel el-Mütenahiye, rakam, 1550; ez-Zehebi, el-Mizan, I, 628, Halid b. Ebi Bekr el-Umeri'nin terceme-i halinde zikretmiş bu hadis onun münkerlerinden biridir, demiştir.)
Yine Müsned'de, Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu hadisinde Peygamber'den Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu rivayet vardır:
"Bana Cebrail geldi, elimi tuttu ve bana ümmetimin gireceği Cennet kapısını gösterdi." (Ebu Davud, 4652, Sünnet kitabının, halifeler babı)
Hadisin devamı var, hepsi inşaallah ileride gelerek.
Halef b. Hişam el-Bezzar rivayet eder, Ali Radıyallahu Anhu dedi ki:
"Cennetin kapıları şöylece birbiri üzerindedir."
Sonra "Oraya geldikleri ve kapıları açıldığı zaman" (Zümer: 73) ayetini okudu ve;
"Onlar, kapıların yanında iken birden bir ağaç görürler, kökünde iki su kaynağı vardır, birinden içerler de o su onların karınlarında ne bir pislik ne bir ağrı koymadan hepsini atar, diğerinden de yıkanırlar. Nimetlerin pırıltıları üzerlerine sirayet eder, artık ne başları kirlenir ne derileri bozulur, ebediyen böyle olurlar" dedi ve şu ayeti okudu:
"Hoşsunuz ebedi olarak oraya girin."
(Zümer: 73)
Bunun üzerine herkes kendi menzilini bilerek girer, onları (ebedileştirilmiş) çocuklar karşılarlar, onları görünce, tıpkı ahalinin gurbetten dönen yakın dostları ile sevindikleri gibi sevinirler, çocuklar, onların eşlerine koşup onları gördüklerini söylerler, kadınlar, sen onu gördün mü demek, derler. Adam kapıya doğru kalkar, evine girer, divanına dayanır. Evinin eşyasına bakar, birden onun inciler üstüne kurulu olduğunu görür, sonra bakar, yeşil, kırmızı, sarı!
Sonra başını kaldırır, evinin tavanına bakar. Şayet o tavan o adam (görsün) için yaratılmamış olsaydı, gözünü alırdı. Adam bunları görünce "bizi buna hidayet eden Allah'a hamdolsun, eğer o bizi hidayet etmeseydi biz buna hidayet olamazdık, der." (A'raf: 43.)
(İbn Ebi Şeybe, Musannef, XIII, 112-114; Suyuti, ed-Dürr el-Mensûr, V. 342; Taberi, Tefsir, XXIV, 22; İbn el-Mübarek, ez-Zühd, s. 509-510; el-Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nuşur, rakam, 246; İbn Hacer el-Metalib el-Aliye, IV, 399-400. İbn Hacer, bu sahih bir hadisdir ve merfû (peygamber sözü) hükmündedir, çünkü böyle bir (ğaybi) konuda görüşe yer yoktur, der.)
ine göredir.
Herhalde, Cennet kapılarının kanatları arasındaki mesafeler hakkındaki farklı ifadelerin sebebi bu olmalıdır. Çünkü Cennet kapılarının bir kısmı bir kısmından daha üsttedir. Bu ümmetin, diğer ümmetlerden ayrı olarak özel kapısı bulunacaktır.
Nitekim Müsned'de İbn Ömer Radıyallahu Anhu hadisinde Peygamber'den Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu rivayet edilmiştir:
Buyurdu ki:
"Ümmetimin Cennet'e gireceği kapı (nın eni), süvarinin üç (gün, ay tutan) yolu kadardır, sonra kapıya üşüşürler de omuzları kopacak olur "
(Bu hadis İmam Ahmed'in Müsnedinde değil, et-Tirmizi, 2547'dedir. Tirmizi, hadis, hasen-ğaribdir, bu hadisi Muhammed'e sordum tanımadı, Halid b. Ebi Bekr'in Salim b. Abdillah'dan yaptığı rivayetler münkerdir dedi. Bu hadisi ayrıca şunlar rivayet ettiler: el-Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nuşur, rakam, 237; İbn el-Cevzi, el-İlel el-Mütenahiye, rakam, 1550; ez-Zehebi, el-Mizan, I, 628, Halid b. Ebi Bekr el-Umeri'nin terceme-i halinde zikretmiş bu hadis onun münkerlerinden biridir, demiştir.)
Yine Müsned'de, Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu hadisinde Peygamber'den Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu rivayet vardır:
"Bana Cebrail geldi, elimi tuttu ve bana ümmetimin gireceği Cennet kapısını gösterdi." (Ebu Davud, 4652, Sünnet kitabının, halifeler babı)
Hadisin devamı var, hepsi inşaallah ileride gelerek.
Halef b. Hişam el-Bezzar rivayet eder, Ali Radıyallahu Anhu dedi ki:
"Cennetin kapıları şöylece birbiri üzerindedir."
Sonra "Oraya geldikleri ve kapıları açıldığı zaman" (Zümer: 73) ayetini okudu ve;
"Onlar, kapıların yanında iken birden bir ağaç görürler, kökünde iki su kaynağı vardır, birinden içerler de o su onların karınlarında ne bir pislik ne bir ağrı koymadan hepsini atar, diğerinden de yıkanırlar. Nimetlerin pırıltıları üzerlerine sirayet eder, artık ne başları kirlenir ne derileri bozulur, ebediyen böyle olurlar" dedi ve şu ayeti okudu:
"Hoşsunuz ebedi olarak oraya girin."
(Zümer: 73)
Bunun üzerine herkes kendi menzilini bilerek girer, onları (ebedileştirilmiş) çocuklar karşılarlar, onları görünce, tıpkı ahalinin gurbetten dönen yakın dostları ile sevindikleri gibi sevinirler, çocuklar, onların eşlerine koşup onları gördüklerini söylerler, kadınlar, sen onu gördün mü demek, derler. Adam kapıya doğru kalkar, evine girer, divanına dayanır. Evinin eşyasına bakar, birden onun inciler üstüne kurulu olduğunu görür, sonra bakar, yeşil, kırmızı, sarı!
Sonra başını kaldırır, evinin tavanına bakar. Şayet o tavan o adam (görsün) için yaratılmamış olsaydı, gözünü alırdı. Adam bunları görünce "bizi buna hidayet eden Allah'a hamdolsun, eğer o bizi hidayet etmeseydi biz buna hidayet olamazdık, der." (A'raf: 43.)
(İbn Ebi Şeybe, Musannef, XIII, 112-114; Suyuti, ed-Dürr el-Mensûr, V. 342; Taberi, Tefsir, XXIV, 22; İbn el-Mübarek, ez-Zühd, s. 509-510; el-Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nuşur, rakam, 246; İbn Hacer el-Metalib el-Aliye, IV, 399-400. İbn Hacer, bu sahih bir hadisdir ve merfû (peygamber sözü) hükmündedir, çünkü böyle bir (ğaybi) konuda görüşe yer yoktur, der.)