Allah Teala buyurur ki:
"Andolsun onu inerken bir kez daha görmüştü. Sidretü'l-Münteha'daki barınılacak Cennet onun yanındadır." (Necm: 13-15)
Sidretü'l-Münteha'nın göğün üstünde olduğu sabittir. Son (münteha) şeklinde isimlendirilmesinin sebebi, Allah katından inen şeylerin orada son bulup oradan alınması, Allah'a yükselen şeylerin de yine orada son bulup oradan alınması sebebiyledir. Allah:
"Gökte sizin rızkınız ve size vad'edilenler vardır" buyurmuştur. (Zâriyat: 22)
İbn Ebi Nuceyh, Mücahid'den "O, Cennettir" demiştir. İnsanlarda ondan böylece almışlardır.
Tefsirinde İbn el-Münzir ve ondan başkaları Mücahid'den şöyle dediğini nakletmişlerdir:
"O, Cennet ve Cehennem'dir. Bu söz açıklamaya muhtaçtır. Çünkü Cehennem esfel-i safilin (aşağıların aşağısı)ndadır, gökte değildir."
Bunun anlamı, İbn Ebi Nuceyh'in yaptığı rivayette bulunan Mücahid'e ait söz ile İbn Abbas'dan Ebu Salih'in naklettiği şu sözdür:
"Hayır ve şerrin her ikisi de gökten gelir."
(Mücahid'in tefsirinde, II, 618, "Gökte sizin rızkınız ve size va'dedilenler vardır" ayeti tefsir edilirken şu ifadeler geçmiştir: Dedi ki, Cenneti kasdediyor, Cennet göktedir. "Size va'dedilenler" yani hayır ve şer.")
Buna göre anlam;
"Cennet ve Cehennemin sebebleri, gökte Allah katından olan sabit bir kader iledir" demektir.
el-Haris b. Ebi Usame dedi ki:
Bize Abdülaziz b. Eban anlattı, bize Mehdi b. Meymun anlattı, bize Muhammed b. Abdillah b. Ebi Ya'kub anlattı, Bişr b. Seğğaf'dan, Bişr dedi ki:
Abdullah b. Sellam'ı şöyle derken işitim:
"Allah'ın yaratıkları içinde en değerlisi Ebu'l-Kasım'dır Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Cennet göktedir."
(Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, I, 165. İsnadında Abdülaziz b. Eban vardır. Bu zât, metrukindendir. Yahya, habis bir kezzab (pis bir yalancı) dır, mevzu hadisler rivayet etmiştir, demiştir. Ahmed, hadisi yazılmaz demiştir. Buharî onu terkettiler demiştir. Bk. Mizan el-ltidal, II, 622.
Bu hadisi el-Hakim, el-Müstedrek'inde (IV, 568-569) daha uzun bir rivayetle zikretmiş ve bu hadisin isnadı sahihtir ancak Buhari ve Müslim tahric etmemişlerdir, hadis mevkuf değildir, Çünki Abdullah b. Sellam, eski bilgilere sahip olmakla birlikte bir sahabidir ve başka yerlerde Rasûlullâh'ı zikrederek hadisini müsned kılmıştır, vallahü a'lem demiştir.)
Bunu ondan Ebu Nuaym rivayet etmiştir.
Yine Ebu Nuaym der ki:
İbn Abbas şöyle der:
"Cennet yedinci göğün üstündedir, onu Allah kıyamet günü istediği yerde kılar, Cehennem ise yedinci arz (yeryüzü) dadır."
(Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, 1,166. Eseri tahkik eden der ki: Cidden zayıf bir isnad. Atıyye, İbn Said el-Avfi'dir, çok hata eder, tedlis yapar, burada da an'ane yapmıştır. Bu senedden dolayı tenkid ona yapılmamış yalnızca Muhammed b. Ubeydullah'a yapılmıştır. Bu zat İbn Ebi Süleyman el-Azramî'dir. el-Hakim, hadis imamları arasında bildiklerim, ihtilaf etmeksizin bu kişinin hadisinin metruk olduğunu söylerler der. es-Saci, saduktur, nakil ehli, hadislerini terkde icma etmişlerdir, der. O'nu, İbn Mehdî, İbn el-Mübârek, el-Kattan, İbn Main terketmiştir. Ebu Hatem, çok zayıf der. et-Tehzib, IX, 322-324.)
İbn Mende şöyle demiştir:
Ebu'z-Za'ra'dan, o da Abdullah'dan, Abdullah dedi ki:
"Cennet dördüncü göktedir, kıyamet günü olduğu zaman Allah onu istediği yerde kılacaktır. Cehennem ise yedinci yer (arz) dedir, kıyamet günü olduğu zaman Allah onu istediği yerde kılacaktır."
(Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, I, 169-170 isnadında Ebuz-Za'ra var, bu zat Abdullah b. Hani'dir. İbn Mes'ud'u görmüştür. Buhari, bunun hadisleri üzerine mutabaat yapılmaz der. Bkz. Mizan el-itidal, II, 516-517)
Mücahid der ki: İbn Abbas'a;
Cennet nerededir dedim, "yedi göğün üstündedir" dedi.
Cehennem nerededir dedim, "tabaka tabaka yedi denizin altındadır" dedi.
(Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, I, 170, Bunu İbn Mende, Ahmed b. Ishak, ez-Zübeyri, İsrail, Ebu Yahya, Mücahid yoluyla rivayet etmiştir. İsnadında Ebu Yahya el-Kattat el-Kufi vardır. Yahya, bu zayıftır der. Ahmed, Şüreyk, Ebu Yahya el-Kattat'ı zayıf sayardı, der. Nesai, kavi değildir, der. Bkz. Mizan el-itidal, IV, 586.)

Ebu Bekr b. Ebi Şeybe'nin, Abdullah b. Amr'dan, rivayeti şöyledir:
"Cennet dürülüdür, güneşin boynuzlarına asılıdır, her sene (dürülü Cennet) yayılır. Mü'minlerin ruhları, sığırcık gibi olan kuşlar içindedir, birbirleri ile tanışır, Cennet meyvelerinden rızıklanırlar."
(İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XIII, 103; Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, I, 167, asıl nüshada (Sevr b. Zeyd yerine) Nûr b. Yezid geçmiştir.)
Bu haber okunduğunda başı ile sonu arasında bir çelişki var gibi gözükür ancak yoktur. Çünkü güneşin boynuzlarına asılı olan Cennetten maksat, Allah Sübhanehü ve Teala'nın her yıl bir kez güneş ile meydana getirdiği çeşit çeşit semereler, meyveler ve bitkilerdir. Bunları Allah, o (ebedi) Cennet için birer ayet ve ona işaret kılmıştır. Ateşi de aynı şekilde Cehenneme bir işaret kılmıştır. Değilse eni gökler ve yer kadar olan Cennet, güneşin boynuzlarına asılı değildir, aksine güneşten üstte ve ondan çok büyüktür.

Buhari ve Müslim'den yine ondan (Abdullah b. Amr'dan) şöyle dediği sabittir:
"Cennet yüz derecedir. Her iki derece arası gökle yer arası gibidir."
Bu hadis Cennetin son derece yüksek ve yüce olduğunu bildiriyor.
Doğrusunu Allah bilir.
Bu hadisin iki lafzı var. Biri az önceki. Diğeri ise:
"Cennette yüz derece vardır. Her derece arası gökle yer arası gibidir. Allah onları, yolunda cihad edenlere hazırlamıştır."
(Buhari, VI, 11, Cihad kitabının, Allah yolunda cihad edenlerin dereceleri babı. Ebu Hureyre'den gelen bu hadisin lafzı "Cennet'te Allah'ın, yolunda savaşanlara hazırladığı yüz derece vardır, her iki derece arası gökle yer arası gibidir" şeklindedir.
Ahmed, Müsned, II, 335; el-Beyhaki, es-Sünen el-Kübra, IX, 15-16; Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, II, 62; el-Hılye, IX: 47; el-Hakim, el-Müstedrek, I, 80. Hakim, Buhari ve Müslim'in şartı üzere sahihdir demiş ve ez-Zehebi buna muvafakat etmiştir, demiştir ancak ikisi de Buhari'ye istidrakinde vehmetmişlerdir.
Ahmed, Müsned, V, 321'de "Cennette yüz derece vardır, her iki derece arası gökie yer arası gibidir" şeklindedir; et-Tirmizi, 2531, Sıfat el-Cenneh kitabının, Cennetin derecelerinin vasfına dair gelenler babı; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XIII, 138; Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, II, 64; el-Hakim, el-Müstedrek,I, 80, Hakim, isnadı sahih demiş, ez-Zehebi bunu kabul etmiştir.)
Şeyhimiz bu lafzı tercih ediyor. Bu, lafız, Cennet derecelerinin yüz dereceden daha fazla olmasına mani olmamaktadır.
Bu hadis, diğer sahih bir hadisdeki şu söze benzemektedir:
"Allah'ın 99 ismi vardır, kim onları ihsa ederse (öğrenir, manâlarını beller ve o isimlere karşı vazifelerini ifa ederse) Cennete girer."
(Buhari, XIII, 377, Tevhid kitabının, Allah için yüz eksi bir (99) isim vardır babı; Tirmizi, 3506, Daavât kitabının 83. babı; Ahmed, Müsned, II, 258.)
Yani isimlerinin tamamından bu kadarı demektir. Bu hadisde ve önceki hadisde geçen (99 ve 100 ifadeleri) belli bir (isim ve derece) gurubunu ifade ediyor. Bunun doğruluğuna, Peygamberimizin derecesinin bütün bu derecelerin üstünde Cennet'te ayrı bir derece oluşu ve onun üstünde bir derece olmayışı da delalet etmektedir. Şu yüz dereceyi ise ümmetinden mücahid olan kimseler elde edecektir. Cennet'in üst tarafları kubbe kubbedir, en genişi ve ortası Firdevs'dir, onun tavanı Arş'tır.
Nitekim bir sahih hadisde o Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Allah'dan istediğiniz zaman Firdevsi isteyin, çünkü o, Cennetin ortasıdır ve en üstünü (alası) dır, onun üstünde Rahman'ın Arş'ı vardır (veya onun üstü Raman'ın Arş'ıdır), Cennet nehirleri de ondan fışkırır."
(Buhari, XIII, 404, Tevhid kitabının, Arşı su üzerinde idi ve büyük Arş'ın Rabbi'dir babı; Ahmed, Müsned, III, 339; et-Tirmizi, 2530, Cennet'in sıfatı kitabının, Cennetin derecelerinin sıfatı babı.)
Şeyhimiz Ebu'l-Haccac el-Mizzi, doğrusu "onun üstü (fevkuhu)" şeklinde rivayet edenin rivayetidir. (Yani üstünde "fevkahü" arş vardır şeklinde değil, üstü "fevkuhü" arştır, şeklindeki rivayet doğru).
Eğer Cennetin tamamı arş'ın altındadır, arş ise onların tavanıdır, çünkü kürsi, gökleri ve yeri kaplamıştır, arş ise kürsi'den daha büyüktür denirse şöyle cevap verilir:
Firdevs'e diğer Cennetlere göre arş daha yakın olup Firdevs ile arş arasında başka bir Cennet olmayınca, arş diğer Cennetlere değil de Firdevs'e tavan teşkil etmektedir. Cennet'in çok geniş ve çok yüksek olması sebebiyle, en aşağıdakinden en yükseğine çıkış peyderpey ve derece derece olacakdır. Nitekim Kur'an okuyana "oku ve çık (yüksel), çünkü senin menzilin okuyacağın son ayet derecesinde (indinde) olacaktır" denir.
Bu söz iki anlam ifade eder:
Birincisi; onun menzilesinin hıfzettiklerinin en sonu derecesinde olması.
İkincisi; hıfzettiklerinden okuduğu son ayetin derecesinde olması.
Doğrusunu Allah bilir.
(Ebu Davud, 1464, Vitir kitabının, kıraatte tertilin müstehablığı babı; Tirmizi, 2914, Fazail el-Kur'an kitabının, 18. babı. Tirmizi bu hadis hasen-sahihtir der; İbn Mace, 3780, Edeb kitabının Kur'an'ın sevabı babı, lafızlar aşağı yukarı aynı; el-Hattabi der ki: Haberlerde Kur'an ayetlerinin sayısının Cennet dereceleri kadar olduğu gelmiştir. Okuyana "Kur'an ayet-. lerinden okuduğun kadar Cennet derecelerinde yüksel denir, kim Kur'an'ın hepsini oku-muşsa, Cennet'in en yüksek derecesine nail olacaktır, kim de bir kısmını okumuşsa derecelerde yükselişi ona göre olacaktır, sevabının son noktası okuduğunun son noktasıdır.")