Adem'in Girip Çıktığı Cennet Ebediyet Cenneti Midir, Yoksa Yeryüzünde Yüksek Bir Yerde Bulunan Bir Cennet (Bahçe) Midir?
Münzir b. Saîd, tefsirinde şunları söyler:

Allah Teala'nın Adem'e söylediği:

"sen ve eşin Cennet'te oturun" (Bakara: 35) ayetine gelince;

Bu âyet hakkında bir gurup, Allah, Adem'i, kıyamet günü mü'minlerin gireceği ebediyet Cennet'ine koymuştur, demiştir.

Başkaları ise, bu Cennet, başka bir Cennet (bahçe)tir, Allah, onu Adem için yaratmış ve onu oraya koymuştur, ebediyet Cenneti değildir, demişlerdir.

Münzir der ki:

Bu görüşe tanıklık eden deliller çoktur ve bu deliller böyle bir görüşe varmayı gerekli kılar.

Ebu'l-Hasen el-Maverdi ise tefsirinde, Adem ve Havva'nın konuldukları Cennet hakkında iki görüşte ihtilâf edilmiştir:

Birincisi: Bu Cennet, ebediyet Cennet'idir.

İkincisi: Bu Cennet, Allah'ın ikisi için hazırlayıp imtihan yurdu kıldığı bir Cennet (bahçe) dir, mükafat yurdu kılmış olduğu ebediyet Cennet'i değildir.

İkinci görüşte olanlar da ikiye ayrılmışlardır:

Bir kısmı; bu Cennet'in gökte olduğunu söylemişler, çünki, Adem ve Havva oradan indirilmişlerdir demiştir. el-Hasen'in görüşü budur.

Bir kısmı; onun yerde olduğunu söylemiş, çünkü ikisi orada, bir ağaçtan sakındırılıp, diğer meyveleri yemede serbest bırakılarak imtihana tabi olmuşlardır, demiştir. İbn Bahr'in görüşü de budur. Adem'e yapılan bu imtihan, Allah'ın İblis'e Adem'e (a.s.) secde etmeyi emretmesinden sonra olmuştur. Doğrusunu Allah bilir. Onun söyledikleri bu.

İbn el-Hatib ise meşhur tefsirinde şunları söyler:

Bu ayette zikredilen Cennet, yerde miydi yoksa gökte miydi ihtilaf etmişlerdir. Gökte olması takdirinde acaba mükafat yurdu olan ebediyet Cenneti miydi, yoksa başka bir Cennet miydi, bu konuda da ayrılığa düşmüşlerdir. Ebûl-Kâsım el-Belhî ve Ebu Müslim el-İsfehânî.

Birinci görüş: Bu Cennet yerdedir demişler ve inmeyi bir yerden diğer bir yere intikal olarak değerlendirmişler, buna;

"bir şehre inin" (Bakara: 61) ayetini örnek göstererek görüşlerine değişik açılardan delil getirmişlerdir.

İkinci görüş; el-Cübbâî'nin görüşüdür. O, bu Cennet'in yedinci kat gökte olduğunu söylemiştir.

Üçüncü görüş ise; bizim ashabımızın çoğunluğunun görüşüdür. Onlara göre bu cennet mükafat yurdu olan Cennet'tir.

Ebu'l-Kâsım er-Râgıb da tefsirinde şunları söylemiştir:

Adem'in konulduğu Cennet hakkında ihtilâf edilmiştir. Kelamcılardan bazısı, Allah'ın Adem için imtihan olmak üzere yarattığı bir bahçe olduğunu, ebedî barınak Cenneti (Cennet el-me'vâ) olmadığını söylemiş ve her iki görüşe dair bazı deliller zikretmiştir.

Bu konudaki ihtilafları tefsirinde zikredenlerden biri de Ebu İsâ es-Sûmâni'dir. O, bu Cennetin ebediyet Cenneti olduğunu tercih etmiş sonra şöyle demiştir:

Bizim tercih ettiğimiz görüş el-Hasen'in, Amr'ın, Vasıl'ın ve ashabımızdan çoğunun görüşüdür. Ebu Ali'nin ve şeyhimiz Ebû Bekr'in görüşü de budur. Tefsir ehli de bu görüş üzeredirler.

İbn el-Hatîb, bu konuda bir şey söylememeyi (tavakkuf etmeyi) tercih etmiş ve bir şey söylememeyi dördüncü bir görüş kabul ederek şunları söylemiştir:

Dördüncü görüş: Yukarıda zikredilenlerin hepsi mümkündür. Bunlara dair deliller çatışıyor. Binâenaleyh tavakkuf edip, kesin bir şey söylememek gerekir.

Münzir b. Saîd, o cennetin, ebediyet cenneti olmayıp yeryüzünde bir cennet olduğu görüşü, Ebu Hanife'nin ve ashabının görüşüdür, demiş ve şunları söylemiştir:

Bir çok insanlar gördüm. Adem'in Cenneti konusunda bize muhalefet edip kendi görüşlerini doğru çıkarmak için kalkmışlar, hiçbir delil getirmeden birtakım iddia ve kuruntularla ortaya çıkıyorlar. Onlar ne kitaptan ne sünnetten bir ayet veya hadis, ne tabiinden ne tebe-i tabiinden bir haber getirebiliyorlar. Bunların hiçbirinden, mevsûl (aktaranları belli) veya şâz da olsa şöhret bulmuş bir rivayet aktaramıyorlar.

Ama biz işte Irak fatihinin (Ebu Hanife'yi kasdediyor) ve onun görüşünde olanların, Adem'in Cenneti ebediyet Cenneti değildir dediklerini bulduk, getirdik. Şu, görüşlerin zabtedildiği tüm kitaplar onların ilimleri ile doludur ama kimse onlar arasında şâz olan veya muhalefetin başını çeken birilerinin yanısıra bile yer almıyorlar.

Bunları, Ebû Hanife'nin görüşünü desteklemek için söylemediğim anlaşılsın diye söylüyorum. Ben (Ebû Hanife'ye uyarak değil) Kur'an ve Sünnet'ten delilini bulduğum kendi görüşümü desteklemek için söylüyorum.

İşte İbn Mizzin de tefsirinde şunları söylüyor:

İbn Nafi'a, Cennet yaratılmış mıdır diye sordum. Bu konuda konuşmamak daha iyidir, dedi.

İşte İbn Uyeyne, Allah azze ve cellenin "Orada sana acıkmak da yok, çıplak kalmakta yok" (Taha:118) ayetini açıklarken, orada yani yeryüzünde demiştir.

İbn Nâfİ imamdır, İbn Uyeyne imamdır. Aksi görüşte olanlar bu iki imam gibisini veya görüşleri bu iki imamınkine ters olacak birilerini getirmiyorlar.

Bir üçüncüsü de İbn Kuteybe. Bu zat "el-Maârif" isimli eserinde, Allah'ın Adem'i ve eşini yaratmasını zikrettikten sonra şunları söylemiştir:

Sonra Allah, onları orada bırakıp, meyveler yeyin, çoğalın, yeryüzünü doldurun, denizlerin balıklarını, göğün kuşlarını, malları (hayvanları) (el-Maârif'den ilâve.), yeryüzünün bitkilerini, ağaçlarını, meyvelerini yeyin kullanın, buyurdu.

(Sonra İbn Kuteybe), Allah'ın onu yeryüzünde yarattığını, emrü fermanını, o, yeryüzünde iken ona verdiğini haber verir ve şunları söyler:

Allah, firdevsi (Adem'e verilen nehrin adı) akıttı, ondan, Seyhun, Ceyhun, Dicle ve Fırat diye bilinen nehirler ayrıldı.

Sonra (İbn Kuteybe) yılanı zikrederek der ki:

Bu yılan kara hayvanlarının en büyüklerindendir. Ve kadına (Havva'ya), ikiniz bu ağaçtan yerseniz ölmeyeceksiniz demiştir. Burada başka şeyler de söyledikten sonra İbn Kuteybe der ki:

Sonra (Allah) onu, Aden bahçesinin doğusundan çıkarıp, (daha önce yaratıldığı toprağın) alındığı yere yolladı.

İbn Kuteybe burada Vehb'den bir nakil yapar. Vehb demiş ki:

Adem'in, Aden bahçesinden indirilişinden sonra konduğu yer Hindistan ülkesinin doğularındadır.

İbn Kuteybe der ki:

Kabil kardeşini sırtlayıp Aden'in doğularındaki Yemen vadilerinden birine kadar taşıdı ve onu oraya gömdü." (el-Maârif, 11-18.)

Ayrıca, Ebu Salih'in İbn Abbas'dan "ininiz" (Bakara: 61)ayeti hakkında naklettiği görüşler arasında şu da zikredilmiştir:

İniniz demek, filanca, falan yere indi sözünde olduğu gibi bir yerden bir yere gitmek anlamındadır.

Münzir b. Said (sözüne devamla) der ki:

Bu da Vehb b. Münebbih, işte Adem'in yeryüzünde yaratıldığını, orayı mesken tuttuğunu, firdevs'in ona orada verildiğini, firdevs (nehri) nin Aden'de olduğunu, adı geçen dört nehrin, Adem'in firdevsi denilen bu nehirden ayrıldığını söylemektedir. Bu dört nehir yeryüzünde hâlâ durmaktadır. Bu konuda müslümanlar arasında bir ihtilaf yoktur.

Artık ey akıl sahipleri ibret alın!

Ve (İbn Kuteybe) Adem ile konuşan yılanın, yeryüzü hayvanlarının en büyüklerinden olduğunu söylemiş, gökyüzü hayvanlarının en büyüklerindendi falan dememiştir. Onlar ise Adem'in Cenneti yeryüzünde değil yedinci kat göğün üstünde idi diyorlar.

İbn Kuteybe, O'nu Aden bahçesinin doğusundan çıkarmıştır, diyor. Ebediyet Cennetinde ise doğu batı yoktur, çünkü orada güneş yoktur.

Sonra İbn Kuteybe, O'nu toprağının alındığı yere çıkarmıştır, diyor. Yani O'nu Hindistan'ın doğularındaki Aden'de fışkırtılmış olan Firdevs'ten çıkarmıştır.

İşte İbn Kuteybe'nin verdiği bu haberlerde daima, Yemen arazilerinden, Aden'den söz edilmektedir. Aden'de bir Yemen arazisidir. Sonra Allah'ın Adem için Firdevs'i Aden'de akıttığını haber vermiş, sözünü tekid ederek, zikrettiğimiz o dört nehir Adem'in firdevsi denen bu nehirden ayrıldığını söylemiştir.

Münzir (b. Saîd) der ki:

İbn Kuteybe ayrıca İbn Münebbih'den o da Ebu Hureyre'den şunları söylemiştir:

Adem öleceği sırada, daha önce bulunduğu Cennetin meyvelerinden yemeyi arzuladı. Onlara göre yedinci kat göğün üstündeki Cennetin meyveleri olacak!

Halbuki bu Cennet yerde bir bahçe idi. (Devam ediyoruz). Çocukları çıkıp o meyveleri aramaya gittiler. Ancak Melekler onlara Adem'in ölüm haberini getirdiler.

Şimdi İbn Kuteybe'nin naklettiği bu haber doğru ise, size göre Adem'in çocukları delidirler, çünkü ebediyet Cennet'inin meyvelerini çıkmış yerde arıyorlar.

Münzir der ki:

Biz bu haberleri verenlerin söylediklerinden başka bir şey söyleyemeyiz. Eğer Adem'in Cenneti ebediyet Cenneti olsaydı Adem orada ebedi kalırdı. Biz Kur'an'dan delil getirdik. Başkaları kesin konuşuyor, hiçbir delili, kesin hücceti yokken iddiali konuşuyor.

İşte bu konudaki ihtilafları zikredenlerin görüşlerinin bir kısmı bunlardır. Şimdi inşaallah her iki gurubun delillerini, lehte ve aleyhteki hususları geniş olarak ele alacağız.