Sayfa 1/2 12 SonSon
19 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Lafza-i Celal " Allah "

    Share
  1. #1
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Lafza-i Celal " Allah "




    Tüm isimler, ismine dönüktür.
    Peki, isminin kendine döndüğü bir lafız var mıdır?
    Evet, Kur’an’da isminin kendine döndüğü tek lafız vardır:

    Huve:”O”.

    Tıpkı, Kul huve’llahu ehad de olduğu gibi.
    ”O” zamiri, tüm mana ve kelimelerin ötesindeki Zat-ı İlahinin mutlak varlığını temsil eder.
    O,Odur.
    O,Kendisi olandır.
    O, kendinden başkasına benzemeyendir.
    O’nu hakkıyla ancak O bilir.
    O’nu hakkıyla ancak O över.
    O’nu hakkıyla ancak O tanır.
    O’nu hakkıyla ancak O sever.
    O olmak, El-Hak olmaktır.
    O olmak mutlak hakikat olmaktır.
    O’ndan başkasının hakkı,O’na kul olmaktır.
    O’ndan başkasının hakkı, mahluk olmaktır.
    O’ndan başkasının hakkı, O’na boyun eğmektir.


    Huve’nin aslı hu/he’dir.Huve’nin vav’ı zaittir.
    Bunun delili ikil ve çoğul formda ortadan kalkmasıdır.Bazıları hû zamirinin harfi olan he’yi,Allah isminin türetildiği asıl olarak görürler.Buna göre he harfine bir milk lamı eklenmiş lehu olmuştur.
    Başına tazim için bir el takısı gelmiş, lafz-ı celal olan olmuştur.

    ismi elif ile başlar, he ile biter.
    Yani dilde başlar ciğerde biter.
    Hû ve he’nin yalın hali olan “h”, ta ciğerden çıkan bir sestir.
    Aslında, sesten öte bir nefestir.
    Nefes, canlılığın alameti, yani ayetidir.
    H, sıradan bir nefes değildir.
    Nefes alan varlıklar içinde, insanı enfes ve eşref kılan bir nefestir.
    Nasıl ki nefes almamak maddi ölüm alametiyse, O’nsuz kalmak da manevi ölüm alametidir.
    Ceset, nefessiz kalırsa ölür.
    Ruh, O’nsuz kalırsa ölür.

    Her nefes sahibi, aldığını nefes adedince O’nu tesbih eder.
    O’nun varlığını ve birliğini inkar edenleri, başta kendi aldıkları nefes yalanlar.
    ”Ben..ben..ben” diyerek kendi nefislerini ilahlaştıranları,”O..O..O..”di yen nefesleri tezip eder.
    İşte bu nedenle “tükenmeyen nefesten”, yani “çıkmayan candan ümit kesilmez”.
    O’na sırt çeviren her nefis,birgün gelir,aldığı nefesin farkına varabilir,O’na yüzünü dönebilir.


    alıntı

  2. #2
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "


  3. #3
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "


  4. #4
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "


  5. #5
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "


  6. #6
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "

    Kur’ân, “Hiçbir şey yoktur ki, O’na hamd edip, O’nu tesbih ediyor olmasın”1 buyuruyor Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretleri bu âyetten, “Lâ İlâhe illâ hû” ve “Kul hüve’llahü ehad” kelimelerinde geçen “Hüve” zamirine bir köprü kurar Hüve Nüktesi, “Hüve” ile “hava” arasındaki kopmaz bağı bizim anlayışımız çerçevesinde keşfeden ve nazarlara sunan bir görgü tanığı notudur

    Bu mukaddes kelimelerde geçen “Hu” veya “Hüve” lâfızları zamirdir, “O” demektir; ’a râcidir, yani “” lafzı yerine oraya gelmişlerdir, yani “Hû” veya “Hüve” demektir (“Hû”, “Hüve”nin kısa okunuşlu halidir)
    Bedîüzzaman Hazretleri, havanın hakikatini yukarıdaki âyetin dürbünüyle müşahede ediyor Görüyor ki, her bir hava zerresi diyor Yani “Hüve!” diyor Her bir hava zerresi ’ı zikrediyor, ’ı gösteriyor, ’ın ilmini, iradesini, kudretini, hikmetini, işitmesini, görmesini bildiriyor Yalnız hava sayfası okunduğunda bile görülecektir ki, ’a iman etmek hadsiz derece kolay, şirk ve dalâlette kalmak hadsiz derece zordur, hatta imkânsızdır

    Nasıl ki bir avuç toprak, nöbetle yüzlerce çiçeğe saksılık ediyor Bunu tabiata veya sebeplere havale etmek için, ya o saksıda küçücük ölçülerde yüzlerce manevî makineler ve fabrikalar bulunması lâzım gelecektir Ya o bir parça topraktaki her bir zerre, bütün o yüzlerce çiçeği muhtelif özellikleriyle, karakterleriyle, hayatî farklılıklarıyla, dalıyla, budağıyla, rengiyle, kokusuyla, yaşama ve büyüme şartlarıyla tanıması ve bilmesi lâzım gelecektir Âdeta her bir toprak zerresinin bir ilah gibi ilim ve iktidar sahibi olması gerekecektir Bu ise imkânsızdır Buna ihtimal vereni en akılsız adam bile akılsız, deli ve ebleh ilân eder Oysa toprak ile saksıdaki çiçekler arasında veya toprak ile bitkiler arasındaki bu sıkı bağı ve birliği, bu hayatî alışverişi, ’ın ilmine, iktidarına, emrine ve iradesine verdiğimizde, her şeyin kolayca ve mükemmel bir biçimde olup bitişindeki sırrı görmekte gecikmeyeceğiz

    Aynen bunun gibi, ’ın emir ve irade sıfatlarının bir Arş’ı olan havanın her bir parçasında, yani bir nefes veya bir tırnak kadar olan “Hüve” lafzını söylediğimiz miktardaki havada, bütün dünyadaki mevcut telefonların, telgrafların, radyoların, hadsiz ve muhtelif konuşmaların bulunabilmesi için; ya küçücük ve hassas ölçekli, harika alıcı ve verici istasyonlarının her bir hava zerresine kurulmuş olduğunu kabul edeceğiz Çünkü her bir hava zerresinde bütün bu hadsiz işler bir anda ve beraberce yapılmaktadır Ya da, “Hüve” diyecek ölçüdeki havanın her bir parçasının ve her bir zerresinin, bütün telefoncular, telgrafçılar ve radyo yayın frekansları kadar manevî şahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunduğuna, onların hepsinin dillerini bildiğine, her konuşmayı anladığına ve aynı zamanda diğer zerrelere de bildirdiğine ihtimal vereceğiz! Her bir hava zerresinde hadsiz bir şuur, ilim ve iktidar bulunduğunu söyleyeceğiz! Nitekim havanın bütün cüzlerinde aynı derecede ses ve görüntü nakil kabiliyeti ve eksiksiz görev yapma terbiyesi vardır
    İşte küfür ve dalâlet ehlinin mesleklerinde değil bir imkânsızlık, hava zerreleri adedince imkânsızlıklar, olumsuzluklar, mantıksızlıklar, zorluklar, müşkülâtlar ve çıkmaz sokaklar vardır!

    Bu ince ve benzersiz işler ’a verilse, havanın bütün zerreleri derhal ’ın emrini dinleyen ve ’ın emrine kâmilen itaat eden birer asker hüviyetine girecektir Hadsiz ve kapsamlı vazifeler, ’ın emriyle, izniyle, kuvvetiyle, kudretiyle, ’a intisap ederek ve dayanarak, bir tek zerrenin, bir tek vazifesi kadar kolayca, muntazaman, bir anda, şimşek sür'atinde ve “Hüve” telâffuzu ve havanın dalgalanması kolaylığında yapılacaktır! Hava böylece kudret kaleminin hadsiz, harika ve muntazam yazılarına birer sayfa olacak; zerreleri o kalemin uçları, zerrelerin vazifeleri de kader kaleminin noktaları hüviyetinde olacaktır Çünkü bir tek emirle, bütün hadsiz hava zerreleri, bir tek zerrenin hareketi derecesinde kolay çalışmaktadır
    Havanın her bir zerresinde bir birlik mührü vardır Her bir hava zerresi bu eşsiz mühürle ’ın bir olduğunu herkese haykırmaktadır Hava zerreleri böyle orijinal sıfatlarıyla “Hüve” zamirinin “’a” baktığını göstermektedirler Demek, Tevhid makamında “Hû” dediğimizde, ağzımızdan çıkan hava zerreleri de “Hüve!” yani “” zikrini söylemektedirler2

    Bir nokta kadar beyaz kâğıda iki üç nokta konulsa karışacaktır! Bir adam birden çok vazifeyi aynı anda yapsa şaşıracaktır! Bir küçük canlıya birden çok yük yüklenirse altında ezilecektir! Bir dil ile aynı anda birden çok lisanda veya birden çok insanla konuşmaya imkân yoktur Bir kulak ile aynı anda birden çok dilde konuşan adamı duymaya ve anlamaya güç yetmez

    Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretleri bu örnekleri sıraladıktan sonra hava sayfası ile ilgili müşahedelerini zikretmeye devam eder Görür ki, hava unsurunun her bir parçası, hatta her bir zerresi içine muhtelif binler noktalar, harfler ve kelimeler konmuştur! Binlerce, hatta milyonlarca ses ve görüntü, tonuyla, tiz veya pes özellikleriyle, rengiyle ve bütün ayrıntılarıyla trilyonlarca hava zerresinin her birinin içinde, birbirine karışmaksızın ve bozulmaksızın mevcuttur; bozulmaksızın her an girip çıkmakta ve nakledilmektedir Her bir hava zerresi hadsiz telefonlardan, cep telefonlarından, telsiz cihazlarından, sayısız radyo ve televizyon istasyonlarından yayımlanan sayısız ses ve görüntüyü, aynı anda, aynı tonda ve aynı özellikleriyle hiç bozmadan ve hiç deforme etmeden yanındaki hava zerresine O kendi yanındaki hava zerresine O kendi yanındaki hava zerresine O kendi yanındaki hava zerresine vs Böylece bütün dünyanın hava kuşağında bulunan sonsuz sayıdaki hava zerreleri, sonsuz sayıda ses ve görüntüyü aynı özellikleriyle birlikte eksiksiz nakletmekte, alıp vermektedir Her bir hava zerresi hem alıcı, hem verici, hem ahize, hem nâkile, hem dil, hem kulak görevini eksiksiz yürütmektedir Asla bir intizamsızlığa, düzensizliğe ve karışıklığa meydan vermemektedir

    Üstelik her bir hava zerresi bu ses ve görüntü naklinin yanında ayrı ayrı çok vazifeyi de birlikte yapmaktadır Fırtınalar, şimşekler, yıldırımlar, gökgürültüleri gibi havayı çarpıştırıcı dalgalar hava zerrelerinin bu parmak ısırtan dengesini ve düzenini bozmamaktadır Hiçbir zaman bir iş, diğer bir işe mâni olmamaktadır
    Hava zerreleri ses ve görüntü naklinin yanında, aynı anda elektrik, elektro manyetik dalgalar, ses ve ışık dalgaları, uzaydaki itme ve çekme güçleri, gama, kızıl ötesi, mor ötesi ve X ışınları gibi bütün ince ve hissedilmeyen ışınları, renkleri, kuvvetleri, güçleri hiç şaşırmadan, karıştırmadan, bozmadan, deforme etmeden, dağıtmadan ve eksiksizce nakletmekte, alıp vermektedir

    Hava zerreleri bu vazifeleri gördüğü aynı zamanda, bitkilerin döllenme ihtiyaçlarını ve hayvanlarla insanların teneffüs etme ihtiyaçlarını da karşılamaktadır Hayvanlara ve insanlara bol ve temiz oksijen barındırmakla hayat kaynağı olmaktadır
    Böyle ince, erişilmez, vazgeçilmez, hassas, duyarlı ve hayatî vazifeler üstlenmiş olan ve her bir vazifesini eksiksiz ve mükemmelce yürütmekte olan hava sayfası ’ın emir ve iradesinin bir Arş’ı olduğunu kör gözlere de göstermektedir Çünkü bu işlerde kör kuvvetin, sağır tabiatın, serseri tesadüfün, karışık ve hedefsiz sebeplerin, aciz, cansız ve cahil maddelerin hiçbir cihetle eli ve müdahalesi olamaz
    Her bir hava zerresinde sonsuz bir ilim, hadsiz bir hikmet, sınırsız bir irade, nihayetsiz bir kudret ve kuvvet bulunduğunu ileri sürmek hiçbir şeytanın bile haddi değildir Bu ihtimal zerreler adedince batıl ve imkânsızdır Öyleyse hava sayfası apaçık bir delil ile kader ve kudret kaleminin değişken bir sayfası, levh-i mahfuzun değişken âlemde yazar-bozar bir tahtası hükmündedir

    Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretleri müşahedesine devam ederek hava sayfasından âlem-i misale girer ve burada görür ki, âlem-i misal, yani misal âlemi, yani görüntüler âlemi, yani dünyanın tüm yaşanan olaylarının içine aktığı ve geçmiş zamanlarda yaşanan tüm olayların içinde bulunduğu büyük arşiv âlemi, hadsiz fotoğraflar deposu hükmündedir ve her bir fotoğraf hadsiz dünya olaylarını aynı zamanda ve hiç karıştırmadan içinde muhafaza etmektedir

    Âlem-i misal bu niteliğiyle binler dünya kadar büyük ve geniş bir uhrevî sinema; fâni yaşayışların ve geçici dünya hallerinin ve tavırlarının her vaziyetini ve her ayrıntısını, hayatlarının meyvelerini ve neticelerini, yok olmayacak, silinmeyecek, bozulmayacak ve deforme olmayacak şekilde saklayan, Cennetteki mutlu insanların ve bahtiyar dostların gözlerine dünya maceralarını ve eski hatıralarını silinmez ve bozulmaz levhalarda göstermek için hazırlanmakta olan pek büyük bir fotoğraf makinesi hüviyetindedir Çekilen her resim ve tutulan her kayıt, âlem-i misalin içine akmaktadır Her an her halimizin, her nefesimizin resmi alınmakta, kaydı tutulmakta ve arşiv âlemine gönderilmektedir3


    Dipnotlar:
    1- İsrâ Sûresi: 44
    2- Sözler, s 146, 147
    3- Sözler, s 147, 148

  7. #7
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "




    ‘Aşk eri Hak’tan ayrı değildir, o daima öndedir, baştadır.
    Onlar dağlara baksalar, baktıkları dağı altın ederler.’ (Akşemseddin)

  8. #8
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "




    Her gönül bir tek sevgiliye müştâktır aslında.

    Ne var ki,kıblesi yanlıştır.

    Bulduğunu sandığı şey,gerçekte aradığı değildir.



    Kimisi bir gözleri âhûya zebûn,

    Kimisi bir gül yüzlü güzele meftun,

    Kimisi de bir ceylan bakışlıya mecnundur.



    Bazısı dünyanın âlâyişine kanmış,

    Bazısı mâl u mülke aldanmış,

    bazısı da hayal alemini,gerçek sanmıştır…



    Oysa her birisi,bir tek sevgili tarafından sınanmıştır..



    Hülâsâ: Aşk da O,

    Aşık da O,

    Maşuk da O’dur..

    Ve her vücudun cânı “AşK”tır..



    (M.Demirci/ Aşk Kağıda Yazılınca)

  9. #9
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "


  10. #10
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Lafza-i Celal " Allah "


Sayfa 1/2 12 SonSon

Benzer Konular

  1. Allah için "Allah Baba" ifadesini kullanmak doğru mu ?
    By sedat02 in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 03.08.09, 16:14
  2. "Aile, ALLAH ve Rasulünün koruma altına aldığı bir kaledir."
    By Reyhani in forum İslam'da Aile hayatı,
    Cevaplar: 7
    Son Mesaj: 04.11.08, 10:11
  3. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 09.10.08, 20:39
  4. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 20.09.08, 21:59
  5. "allah"a "tanri" Denir Mi?
    By SiLa in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 18.08.08, 09:34

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •