Sünnet, bir hayat tarzı ise -ki öyledir- bu hayat tarzını gerçek manasıyla idrak etmek, onun arkasındaki hayat anlayışını bilmeye bağlıdır Bu hayat anlayışını kavrayabilen kişi şuurlu bir şekilde Hz Peygamber’in sünnetini hayatında yaşayabilir İşte sünnetin temelindeki bu hayat, bizim itikad, yani iman dediğimiz şeydir
Bu noktada sünnetin inanç ve zihniyet boyutu söz konusudur Yani Peygamber (sas)’in hayat gayesi ne ise hayata verdiği anlam nasılsa, O, nasıl bir imana sahipse, Müslüman da öyle bir imana sahip olmaya gayret etmelidir O’nun değer yargılarını aynen benimsemelidir Müslüman her şeyden önce Hz Peygamber (sas)’in iman dünyasını, gönül dünyasını, fikir dünyasını kavramaya ve O’nu örnek almaya çalışmalıdır
Müslüman, Peygamber (sas)’in tevhid anlayışını, nefis ve arzular dâhil, her türlü maddî ve manevî puta gönlünde yer vermeyişini,varken başka hiçbir otoriteyi kabul etmeyişini, kulluk şuurunu,
sevgisini ve korkusunu, kader ve tevekkül anlayışını, kâinatın her yerinde
’ın tecellilerini ibretle seyredişini, sebep-müsebbip anlayışını, ulûhiyyet anlayışını, değer yargılarını iyi tespit edip, sünneti yaşarken bunları işin temeline koymak ve içine sindirmek zorundadır (Bkz, Polat, Selahaddin, “Hz Peygamberin Sünnetini Anlama ve Sünnete Uyma”, İslam’da İnsan Modeli ve Hz Peygamber Örneği, TDVYay, Ankara 1995, s 32)
İslam toplumunun fikrî ve amelî oluşumunu sağlayan,’ın Kitabı ve Hz Peygamberin sünnetidir Bunun için
Teâlâ, Kur’an ile birlikte Peygambere tabi olup bağlanmanın ve ona itaat etmenin gerekli olduğunu belirtmiştir “Kendi içinizden, size ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitabı (Kur’an) ve hikmeti (sünnet) öğreten ve size daha bilmediğiniz nice şeyleri de öğreten bir Peygamber gönderdik” (Bakara, 2/151) Bu ayette ifade edilen kötülükten arındırmak (tezkiye), haram ve helâli Kur’an’dan öğrenmek ile hikmet ise “sünnet” olarak tefsir edilmiştir
Kur’an, farzı, vâcibi tayin etme, helâli, haramı belirleme açısından’ın hükmü ile Rasûlünün hükmünü, iki temel esas kabul etmiştir “Aralarında hüküm vermesi için
ve Rasûlüne davet edildiklerinde, “işittik ve itaat ettik” demek, sadece müminlerin söyleyeceği sözdür İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir” (Nûr, 24/51)
Nitekim, Yüce, Kur’an-ı Kerim’de, mü’minlere Hz Peygamber (sas)’i örnek gösteriyor ve şöyle buyuruyor: “
’ı ve ahiret gününü arzulayan ve
’ı çokça zikreden siz mü’minler için
’ın Resulünde pek güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21)
Şunu iyi bilelim ki O, sadece kuru bir örnek değil, her emri yerine getirilmesi lazım gelen ve her hareketi benimsenip, hayata yansıtılması gereken bir rehberdir Yücebuyuruyor ki: “Resul size neyi verdi ise, onu alın! Neden men etti ise ondan da sakının” (Haşr, 59/7) Zaten O’nun sözleri ve hareketleri kendi, heva ve hevesinin eseri değildir Yüce Mev-lâ’nın vahyi ve ilhamının mahsulüdür (Necm, 53/3-4)
Ayrıca Kur’an’da, Hz Peygamber’e itaati emreden ve ona itaat etmenin’a itaat etmek demek olduğunu açıklayan çok sayıda ayet vardır (Bkz, Al-i İmran, 3/31; Nisa, 4/59; Nisâ, 4/65; Nisa, 4/80; Ahzab, 33/36)
Nitekim Hz Peygamber (sas) de, “size emrettiklerimi yerine getirin, yasaklarımı da gücünüz yettiğince terk edin” buyurmuştur (Müslim, 412, İbn Mâce, Mukaddime, 1)
İşte, burada zikrettiğimiz bütün bu ayet ve hadislerden de anlaşıldığı gibi, Sünnete bağlılık, dinî bir zorunluluktur Kur’an bize yeterlidir düşüncesiyle sünneti ihmal etmek, tarih boyunca bütün bid’at fırkalarının ortak özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır
Hz Peygamber (sas) bu durumun ileride ortaya çıkacağını çok önceden haber vererek, dinî hiçbir kaygısı olmayan bu insanlardan bizi şöyle diyerek sakındırmıştır: “Tok karınlı, koltuğuna yaslanıp size ‘Kur’an yeterlidir; Kur’an neyi helâl kılmışsa onu helâl bilin, neyi haram kılmışsa onu haram bilin’ diyen adamların çıkması yakındır Haberiniz olsun, dikkatli olun: Bana Kur’an ile birlikte (hüküm bakımından) onun bir benzeri (sünnet) de verilmiştir” (Ebû Dâvûd, Sünne, 6, Ahmed b Hanbel, IV, 131)
İmrân b Husayn (ra), “bize Kur’an yeterlidir, sünnete gerek yoktur”, diyen bir adama şöyle seslenir: “Ahmak herif! Sen Kur’an’da öğlen namazının dört rekât olduğunu, kıraatinin gizli okunacağının hükmünü bulabilir misin? Kur’an bize çok şeyleri müphem (kapalı) bırakmış, sünnet onları açıklamıştır”
Abdullah b Mesud (ra) “’ın, yaradılış şeklini değiştirenlere lânet ettiğini” haber verirken bir kadın “bunlar Kur’an da var mı?” diye sorar Abdullah b Mesud şöyle der: “Var tabii, sen şu ayeti okumuyor musun: ‘Rasûlullah size neyi emrederse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da kaçınınız’’ (Haşr, 59/7; Abdullah b Zeyd, Sünnetü’r-Resûl Şakîkatu’l-Kur’an, s54)