Hoca ve talebenin dikkat etmeleri icap eden hususlardan biri de öfkeli ve sinirli olmamaktır.
Öfke, insanda bulunan bir kuvvettir ki mûtedil olanı şecaat, ifrat derecede olanı tehevvür, tefrit derecede olanı ise korkaklıktır.
Buradaki öfke ile kastettiğimiz, öfkenin ifrat derecesi olan tehevvür ile tefrit derecesi olan korkaklıktır. Tehevvür, insanın bir işe, sonunu düşünmeden pervasızca, hiddet ve şiddetle saldırmasıdır ki, çoğu kere kötülükle neticelenir.
Fert ve cemiyet zaviyesinden çok zararlı olan bu öfkeyi yenen kimseleri medh için Cenab-ı Hak yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
الذين ينفقون في السراء والضراء والكاظمين الغيظ والعافين عن الناس والله يحب المحسنين))
O müttekıler ki bollukta ve darlıkta infak ederler ve kızdıkları zaman öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affedicidirler. Allah’da muhsinleri sever.
Rasülüllah Efendimiz de öfke hakkında şu hadis-i şerifi irad buyurmuşlardır:
ليس الشديد بالصرعة إنما الشديد الذي يملك نفسه عند الغضب))
Kuvvetli kimse güreşte hasmını yıkan değildir. Asıl kuvvetli kişi sinirlendiği zaman nefsine malik olabilen kişidir.[4]
Öfkeye yani tehevvüre kapılan bir kimseye bunu yenebilmesi için Peygamberimiz’in tavsiyesi şudur:
(إذا غضب أحدكم وهو قائم فليجلس فان ذهب عنه الغضب وإلا فليضطجع )
Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Şayet gazabı geçmezse yanı üzere uzansın.
Bu tavsiyeler ile insan, sinirlendiği zaman yapabileceği kötü fiillerden kademe kademe uzaklaştırılıyor. Çünkü insan ayakta sinirlenmiş ise istediği hareketi hemen yapabilir. Ama oturursa o kötü hareketleri yapabilmesi için önce kalkması lazım. Bu kalkma esnasında belki vazgeçer, sinirleri yatışır. Eğer öfkesi, oturduğunda da geçmemiş ise yatsın buyuruyor Peygamberimiz. Yatsın ki, aklına koyduğu o kötü fiilleri yapmak için kalkıncaya kadar belki sinirleri yatışır. Diğer bir hadis-i şeriflerinde de:
إذا غضب أحدكم فليتوضأ) )
“Sizden biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın.”, buyurmuşlardır.
“Öfke ile kalkan zarar ile oturur sözünü atalarımız boşuna söylememişler. Zarar deyince akla dünyevi ve uhrevi her iki zarar gelir. Öfkeli insanların etraflarına nasıl zarar verdikleri, insanların kalplerini nasıl kırdıkları ve cemiyet içerisinde telafisi imkansız yaralar açtıkları müşahede edilmektedir.
Rasülüllah Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:
(من خزن لسانه ستر الله عورته ومن كف غضبه كف عنه الله عذابه يوم القيامة ومن إعتذر إلي الله قبل الله غذره)
“Bir kimse, lisanını tutarsa Allah-ü Teâla onun utanacak şeylerini örter. Gazabını tutarsa, kıyamet günü Allah-ü Teâla azabını ondan çeker. Bir kimse, Allah-ü Teâla’ya yalvarırsa,Allah-ü Teâla yalvarmasını kabûl eder.
Tehevvür derecesinde öfkelenip etrafa zarar vermenin ahirette bir azabı, bir cezası var ki Peygamber Efendimiz “Kim gazabını tutarsa kıyamet günü Allah-ü Teâla azabını ondan çeker.”, buyuruyor.
Hz Üstazımız’da öfke hakkında şöyle buyurmuşlardır:
“Akıl ve iman kemâl bulursa, insan, öfkesine sahib olur; hased ve kibre esir olmaktan kurtulur.”
Kızmaktan söz açtığımız zaman öfkenin aşırı olanından sakınmamız lazım geldiğini anlatmaya çalıştık. Yoksa öfkelenmemek, hissiz ve hassasiyetsiz olmak değildir. Çünkü mukaddesatımıza saldıranlara ses çıkarmamak korkaklık, dinimizle alay eden kimselere aldırmamak zillet ve alçaklık olur.