Muhakkak ki, hoca ve talebeye lazım olan en mühim hususlardan biri de, sahip oldukları ilim ile amel etmeleridir.
Kişinin fiili, kavlini tekzip etmemelidir. Zira, bir kimsedeki ilim, ancak basiret ehli tarafından anlaşılır. Amel ise, gözle görülen bir hal olduğu için, insanların dikkatini daha çok çeker. Eğer amel, ilimden ayrılacak olursa o zaman, ilme olan itimat kaybolur. Bir insan, kendisinin yediği şeye “bu zehirdir” diyecek olursa, diğer insanlar onunla alay eder ve o şeye hevesleri daha da artarak, derler ki; “eğer bu şey tatlı ve güzel bir şey olmasaydı bu kişi böyle söylemezdi.” Onun için, kişinin başkalarına öğrettiği şeyi kendisinin de yapması, başkalarına tesir için çok mühimdir. Zira, öğreten kimse bir ağaç, öğrenen de gölge gibidir. Ağaç doğru olmadan gölge doğru olmaz.”
Bu hususla alakalı olarak Rabbimiz Kur’an-ı Keriminde şöyle buyurmaktadır:
وتنسون أنفسكمالناس بالبرأتأمرون
“Kendinizi unutur da başkalarına mı iyiliği emredersiniz?”
يا أيها الذين آمنوا لم تقولون مالا تفعلون*كبر مقتاً عند الله أن تقولوا مالا تفعلون
“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri niçin söylersiniz. Şüphesiz ki bu kötülük cihetinden çok büyüktür.”
Peygamber Efendimiz de bu mevzuda şöyle buyurmuşlardır:
صنفان من أمتي إذا صلحا صلح الناس وإذا فسدا فسد الناس:العلماء والأمراء
“ İnsanlardan iki sınıf vardır ki, onlar salih olduğu zaman insanlar da salih olur. Onlar bozulduğu zaman, bütün insanlar bozulur. Bunlar: Alimler ve âmirlerdir.”
İyiliğe numune olan sevap, kötülüğe numune olan ise günah kazanır. Nitekim, Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmaktadır:
(من سن سنة حسنة فله أجره وأجر من عمل بها ومن أبتدع بدعة ضلالة لايرضاها الله ورسوله كان عليه مثل آثام من عمل بها)
“Kim ki iyi bir adet ortaya koyarsa, o kimse için o iyi adetin sevabı ve onu yapanların sevabı vardır. Kim de kötü bir bid’atı çıkartırsa, Allah ve Rasülü ondan razı olmaz ve o bid’atı işleyenlerin günahı kadar günah kendisine verilir”
Peygamber Efendimiz (S.A.V) muhtelif hadis-i şeriflerinde, ilmi ile amel etmeyenlerin akibetini şöyle beyan buyurmaktadır:
(أشد الناس عذاباً يوم القيامة عالم لم ينفعه الله بعلمه)
“Kıyamet günü en şiddetli azabı çekecek olan kimse Allah’ın verdiği ilimden faydalanmayan kimsedir”
مثل الذي يعلم الناس الخير و ينسى نفسه كمثل الفتيلة تضيء على الناس وتحرق هى نفسها))
“İnsanlara hayrı öğretip nefsini unutan kimse lambadaki fitile benzer. Lamba fitili ile insanları aydınlatır. Öte yandan fitili ile nefsini yakmış olur.”
إن العالم إذا لم ينتفع بعلمه تصيح أهل النار من نتن ريحه، ويقولون له ماذا كنت تفعل يا خبيث، فقد آذيتنا بنتن ريحك ؟ أما يكفيك ما نحن فيه من الاذا والشر فيقول لهم كنت عالماً فلم أنتفع بعلمي
“Kıyamet günü ateşe atılan ilmi ile amel etmeyen bir âlimin, ateşte çıkardığı kötü kokudan rahatsız olan ateş ehli, şöyle bağırır: “Ey falan kişi dünyada iken sen ne yaptın da çıkardığın bu kötü koku bizi rahatsız ediyor? Çektiğimiz eza ve düştüğümüz bu durum yetmiyor gibi, bir de bu kötü kokuya mı katlanacağız?”, derler. O da “Ben dünyada ilmimden yararlanmayan bir alim idim”, diye cevap verir.”
(يجاء بالرجل يوم القيامة فيلقى في النار فتندلق أقتابه فيدور بها كما يدور الحمار فى الرحى فيجتمع إليه أهل النار فيقولون يا فلان ما شأنك ؟ أليس كنت تأمرنا بالمعروف وتنهانا عن المنكر فيقول كنت آمركم بالخير ولا آتيه وأنهاكم عن الشر وآتيه.)
“Kıyamet günü bir kişi getirilerek ateşe atılır. Bağırsakları karnından dışarı çıkar. Sonra o kimse, değirmen taşını çeviren merkep gibi (bağırsakları etrafında) dolanıp durur. Ateşe atılanlar çevresinde toplanır. “Ey falan kimse neden bu duruma düştün? Dünyada bizlere iyiliği emredip kötülükten men eden sen değil miydin?”, diye sorarlar. O kimse “Evet o benim. Sizlere hayırlı iş yapın diye emrettiğim halde, kendim yapmazdım. Sizlere şer’i yasakladığım halde, kendim şer peşinde koşardım”, diye cevap verir.
(مثل ما بعثني الله عز و جل به من الهدى والعلم كمثل الغيث الكثير أصاب أرضاً فكانت منها بقعة قبلت الماء فأنبتت الكلأ والعشب الكثير وكانت منها بقعة أمسكت الماء فنفعه الله عز وجل بها الناس فشربوا منها وسقوا، وزرعوا وكانت منها طائفة قيعان لا تمسك ماء ولا تنبت الكلأ)
“Allah-ü Teâla’ın benimle gönderdiği ilim ve hidayet, bol olan yağmur gibidir ki; döküldüğü toprağın bir kısmı o suyu içine alır, bol miktarda mahsul yetiştirir. Bir kısmı da sert ve çorak olur, suyu içine almaz. Fakat yüzünde tutar. İnsanlar içmek, sulamak ve ekin bakımından bundan faydalanır. Bir kısmı da yalçın ve kaypaktır. Suyu içine almadığı gibi yüzünde de tutmaz, yağan yağmur, yüzünden sıyrılıp gider. Ne bir şey bitirir, ne de kimseye faydası olur.”, buyurarak, birinci misal ile, öğrendiği ilim ile amel edene; ikinci misal ile, kendisi amel etmeyip başkasına öğretene; üçüncü misal ile de, her ikisinden de mahrum olana misal vermiştir.
Hz. Ali Efendimiz (K.V) bu hususta şöyle buyurmuştur:
قصم ظهرى رجلان عالم متهتك وجاهل متنسك . فالجاهل يغر الناس بتنسيكه والعالم يغرهم بتهتيكه
“Benim belimi kıran iki kişidir: Birincisi aşikâre isyan eden alim. İkincisi, ibadete sarılan cahil.” Zira cahil ibadeti ile insanları saptırdığı gibi alim de isyanı ile insanları saptırır.
Mübarek ibn Şeyh Abdullah hazretleri şöyle buyurdu:
“Akıllı bir kimse ilmi ile amel etmedikçe, fazla bir şey öğrenmeye çalışmamalıdır. İlim ancak amel etmek içindir.”
İbrahim bin Edhem hazretleri şöyle buyurmuştur:
“İlim her vakit amele seslenir. Amel ona cevap verirse ne güzel. Cevap vermez ise ilim onu terk eder.”
Süfyan-ı Sevri hazretleri: “Bir ilim talebesinin rasgele önüne konanı sormadan yediğini görürseniz, ona ilim öğretmeyin. İlmi ile amel etmeyen kimse Ebu Cehil karpuzuna benzer. Sulandıkça acılığı artar.”, buyurmuşlardır.
Şârânî hazretleri şöyle buyurdu:
“Hocamdan şöyle duymuştum: Dünyaya düşkün alimlerle oturmaktan sakının. İlmi ile amel etmediği halde ilim ve ilim ehlini överek güzel ve süslü sözlerle sizi fesada sürüklemesinden korkarım.”, buyurmuştu.
Hz. Üstazımız:
“Size iki şey tavsiye ederim:
1-“Hocanın dediğini yap, gittiği yola gitme” sözünü yıkın”
2-“Diliniz sussa da haliniz İslam’ı anlatsın”.
“Benim evlatlarım Müslümanlığın şahsiyetini bu millete tanıtacaklar.”
“Amelsiz ilim sahibinin işi, melikin mektubunu okuyup da emrine uymayan gibidir.”
“İlim amel için lazımdır. Amelsiz ilim büyük musibet, İlahi huzurda sahibi aleyhine huccet olacak. Onun için Peygamber Efendimiz: (أللهم إنى أعوذ بك من علم لا ينفع) Allah’ım! Menfaat vermeyen ilimden sana sığınırım.”, buyurmuşlardır.”
“Amelsiz ilimde hayır olmadığından, ehl-i ihlasa hasedleri sebebi ile hasım olurlar. İlimleri, Kur’an ilmi. Güzeldir. Lakin amel etmediklerinden fayda yerine zarar verir. Cehenneme götürür ve aleyhinde şehâdet eder.”