2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: ...ve Şehİtlİk

    Share
  1. #1
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart ...ve Şehİtlİk

    ...VE ŞEHİTLİK
    İslâm düşüncesinin kaynakları olan Kur’an ve sünnetin kutsadığı ve ideal örnek halinde yücelttiği üç tip insan vardır: Peygamber, şehit ve veli... Bunlardan ilki, insa*noğlunun kemâl ve mertebe olarak ulaşabileceği doruk noktadır. Fakat bu noktaya varabilmek, insanın gayret ve isteğiyle gerçekleşecek bir bahtiyarlık değildir. Allah, bu iş için dilediğini seçer ve gerekli meziyetlerle donatır. Pey*gamberlik, istemek ve çalışmakla elde edilecek bir makam ve mertebe değildir. Geleneksel ifadesiyle kesbî değil vehbî bir eriş ve oluştur. Zaten son peygamber Hz. Mu*ham*med’den sonra bu kapı kapanmıştır.

    Bir yaratılış kanunu olarak, insan hayatında yer alan mukaddeslerin kesbî olanlarını vehbî olanlardan daima fazla tutan İslâm düşüncesi, üç ideal örneğin ikisini kesbî alandan seçmiştir: Şehit ve veli... O halde insan, Allah ta*rafından o şekilde donatılmıştır ki, onun gayret ve ça*lışma ile elde edeceği yücelikler, hazır olarak verilen yü*celiklerden daima fazla olacaktır. Çünkü, Kur’an’ın ifade*siyle, “İnsan için kendi çalışması (nın ürünün) den başka şey yoktur.” (Necm, 53/39)



    İnsanın gayreti, çabası ve didinmesiyle elde edilen bi*rer mertebe ve bir anlamda kurum olan şehitlik ve velilik*ten bi*ri*ni veya ikisini elde etmek için harcanan gayrete veya gay*ret harcamaya cihad veya mücahede adı veril*mektedir. Bu mücahedenin temel esprisi, insanın Allah adına kendini feda etmesidir. Allah adına feda edilmenin değer ve kıstasları en ideal şekilde yine Onun tarafından Kur’an ve sünnetle belirlenmiştir. Şu noktalar işin özetini veriyor denebilir:

    1. Allah adına olan her davranış, bütün insanlık adına olmalıdır. Çünkü Allah bütün âlemlerin Rabbidir. O halde belli bir ırkın, bölgenin, rengin veya kadronun hesabına olan davranış ve yöneliş, Allah adına değildir.

    2. Allah adına olan her davranış ve yöneliş zulüm, baskı ve merhametsizlikten uzaktır. Çünkü bunlar, insan*lığı bir bütün olarak düşünmemenin; kin, nefret ve sömü*rünün kaçınılmaz sonuçlarıdır. “Kim bir cana veya yer*yü*zünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık ol*mak*sızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün in*sanları öldürmüş gibidir.” (Maide, 5/32) âyeti buna işaret etmektedir.

    3. Allah adına her davranış, bağnazlık ve taassuptan arınmış olacağı gibi maddî ve hatta manevî çıkar ve beklentilerden de uzak olmalıdır.

    Felsefe tarihinde, “insan öldürülebilir mi, öldürmeli mi? Öldürebilirse, bunun çerçevesi ve şartları nedir?” vb. sorular sorulmuş ve cevaplar aranmıştır. Kur’an’ın bun*lara verdiği cevap kısa ve nettir: Hayatına ve hürriyetine kastedilen kişi öldürebilir. Bu şartlarda öldürmeye Allah yolunda kanlı çar*pışma (mukatele) der ve onu insanın onuru ve görevi sayar. Hareket noktası ve esprisi şudur: Eğer biri veya birileri ölecekse, bunlar hayat ve insan onuruna ilk saldıranlar olsun. Bunun aksini düşünmek, hayata ve insana saygı değil, beceriksizlik veya ikiyüzlü*lük sebebiyle, hayatın pusuya düşürülmesine ve zulme göz yummaktır. Bu da o zulme iştiraktir. İnsana düşen, hayat ve hürriyete (bu hürriyet içine iman, din, fikir, hay*siyet vs. girmektedir) saldıranı kurtar*mak için bahane aramak değil, hayatı ve hürriyeti saldırıya uğrayanın ya*nında yer almaktır. Kur’an bu noktaya şöyle dikkat çeker: “Size ne oldu da Allah yolunda ve ‘Rab*bi*miz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize ta*ra*fından bir sahip gönder, bize katından bir yar*dımcı yol*la!’ diyen zavallı erkek, kadın ve ço*cuklar uğrunda savaşmıyorsunuz.” (Nisa, 4/75)

    İlk öldürene karşı çıkarken öldürmek (meşru savunma) ve öldüreni cezalandırmak için öldürmek (kısas) hayata kast*et*mek değil, hayata hizmettir. (Bakara, 2/179) Bu öl*çüler içinde öldürme veya savaş, nebilerce de uygu*lan*mış*tır. Hayatı daha güzel, insanı daha mutlu etmek için gö*rev alan peygamberin, hayata kastedenlerle savaş*ma*ması nübüvvet mantığıyla çeli*şir ve ilahî iradeye ters dü*şer. Hiç bir peygambere, öldürene müsa*maha et, öldüreni bağışla, şeklinde bir vahiy gelme*miş*tir. Hristiyan*lığın ko*nuyu bu şekle dönüştürmesi, geçici bir stratejinin daha sonra sürekli bir prensip halinde empoze edilmesi şek*linde bir saptırmadır. Böyle olduğu içindir ki, ilahî kader, kili*se*nin bu saptırmadan doğan ifratına ce*vap olarak, aynı kili*se*yi insanlığın kan dökülmesine en fazla sebep olan kuru*mu halinde tarihe geçirmiştir. Burada, Engisizyon zulüm*le*rini, Haçlı katliamlarını ve nihayet kili*senin neden ol*duğu dünya harplerini hatırlamak yeterli olur.[22]

    İşte bu nedenlerle yapılacak savaş veya faaliyete Allah adına katılan ve bu sırada öldürülen/ölen kimse Allah ta*rafından övülmüş ve şehit olarak adlandırılmıştır. Bu*nun dışında, Allah’ın kullarına bir fazlı ve keremi olarak veri*len diğer bazı şehitlik nedenleri de bulunmaktadır ki, on*ları da Hz. Peygamber dile getirmiştir.

    Bundan sonraki bölümlerde âyet, hadis ve tarihî uygu*lamaların ışığında şehitlik kavramı, şehitlerin fazileti, şe*hitliğin çeşitleri, şehitlerin hayatı, dinî açıdan onlara te*rettüp eden hükümler ve benzeri konular üzerinde dur*maya çalışacağız.



  2. #2
    ACİZKUL
    ACİZKUL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: ...ve Şehİtlİk

    emeğine sağlık kardeşim....
    "ALLAH C.C." razı olsun....
    dua ile...

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •