9 sonuçtan 1 ile 9 arası

Konu: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 4.570, Level: 43
    Points: 4.570, Level: 43
    Level completed: 10%,
    Points required for next Level: 180
    Level completed: 10%, Points required for next Level: 180
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    07uhuvvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Mar 2009
    Mesajlar
    8
    Points
    4.570
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)


    Kişinin yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözü, hali veya hareketi, onun bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya ima etmek, yazıyla duyurmak gibi durumlar Yüce Dinimiz’de gıybet adını alır ve Rabbimiz tarafından şiddetle yasaklanmıştır.

    Bir kimsenin ardından konuşmanın gıybet olduğunun belirtisi, hakkında konuşulan kimsenin tanınması, konuşmanın da kötüleme gayesi taşımasıdır. Kötülüğü düzeltme, kötülük ve onun hakkında fetva sorma, kötü kimsenin şerrinden insanları sakındırma gibi gayelerle yapılan konuşmalar gıybet sayılmaz. Fasık ve zalimlerin fıskını, zulmünü açıklamak da gıybete girmez. Hatta bunlar açıklanıp tanınmalı ki, fıskın ve zulmün yayılması önlenebilsin, fasıklar ve zalimler toplumda kabul görmesinler.

    Ölçülerin dışına çıkanların, gıybetçilerin veya itikadî konularda yanlış görüşe sahip olanların sözlerini kesmek, o konuyu tashih etmek, nezaketsizlik değil bilakis istikamettir, dinî bir vazifedir. Fahr-i Alem s.a.v. hakka tecavüz edilmedikçe kimsenin sözünü kesmez, hakka tecavüz edilince de ya onu men ederek sözünü keser veya o meclisi hemen terk ederdi. Nezaket hususunda ölçülü hareket edilmelidir. Muhatabım yaşça benden büyük, ben onun sözlerine nasıl karşı gelebilirim veya dinlemez isem bana darılır gibi boş mülahazaları bırakmak gerekir.

    Fahr-i Alem s.a.v. bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Gıybetten sakının. Muhakkak gıybet zinadan daha kötüdür. Zira kişi zina eder sonra tevbe ederse, Allah tevbelerini kabul edebilir. Halbuki gıybet ettiği kişi affetmedikçe Allah da affetmez.”

    Kişi kendi işine gücüne bakmalı, kendi hata ve kusurlarını görerek onları düzeltme çarelerini aramalıdır. Kendisinin hata ve kusurlarının şurada burada söylenilmesi ne kadar zor gelir, çirkin olursa, başkası için yapılan da aynı derecede çirkindir.

    Tabii ki herkesin hata ve kusurları olabilir, ancak kişinin kendisinin dünya kadar hata ve kusurlarını görmeyip, diğer insanların hata ve kusurlarıyla uğraşması çok abes bir durumdur.

    Dedikodu ve gıybet yapmak, müminler arasında ünsiyetin alâkasızlığa, sevginin nefrete dönüşmesine sebep olan ve toplum hayatını çürüten bir günahtır. Bu pek çirkin olan fiille birlik ve beraberlik baltalanır, gizli gizli düşmanlıklar baş göstermeye başlar, böylece müminler arasına fitne ve fesat tohumları saçılır. Peşinden gruplaşmalar ve neticede zayıflık baş gösterir. Bunu yapanlar böyle bir sonucu bilmeden yapıyorlarsa son derece cahildirler, şayet bilerek yapıyorlarsa, o zaman haindirler.

    Günümüz müslümanlarının birbirlerini sevememesinde, birbirlerine kardeş ve dost olamamasında, fert ve toplum olarak dağınıklığında, bu kötü huy temel sebeplerden biridir. İslâm’ı bir bütün olarak kavrayıp güzelliklerine nüfuz edemeyenler ve hayatlarında uygulama alanına koyamayanlar, bu ve benzeri kötü huylarla ibadet ve taatlerini de boşa çıkartırlar.

    Başkalarının hatalarını araştırmak yerine şu ahir zamanda “Dinim için ne yapabilirim, müslüman kardeşlerime nasıl faydalı olabilirim? Şu maddi ve manevi buhrandaki mümin kardeşlerimin bu duruma düşmesinde benim bir mesuliyetim var mı veya onu bu durumdan kurtarmak için bana ne gibi bir görev düşüyor?” şuuruyla hareket eden ve dedikodu muhabbetlerine yabancı olan müminlere ne mutlu!..

    Rabbimiz bir ayet-i celilede şöyle buyuruyor: “... Birbirinizin kusurunu araştırmayın, biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir.” (Hucurat, 12)

    Cenab-ı Hak, birinin arkasından dedikoduyu, gıybeti nezd-i ilâhisinde çok çirkin gördüğünü böyle beyan buyuruyor. Gıybet yapmayı adeta canavarlıkla eş tutuyor. Zira ancak vahşi hayvanlar, canavarlar ayet-i celiledeki fiili işlerler.

    Rabbimiz gıybet ve dedikodunun böylesine kötü bir şey olduğunu öğrettikten sonra, ayetin devamında “O halde Allah’tan korkun!” buyurmaktadır. Yani dinimizce helal olan bir hayvanın besmelesiz kesildiği zaman bile yenmesi caiz olmazken, nasıl oluyor da kardeşinizin etini yiyorsunuz? Allah’tan korkun, kendinize gelin, kimsenin gıybetini yapmayın! İşte Kur’an-ı Kerim dedikodudan, gıybetten kaçınmayı bu kadar şiddetle emrediyor.

    İnsanın onur ve haysiyeti, kanı canı gibi, belki daha kutsal ve önemlidir. O halde buna zarar verecek bir şeye yaklaşmamalı, Allah’tan korkmalı, şayet böyle bir şey yapmışsa pişman olmalı, Rabbül Alemin’e tevbe etmelidir.

    Şüphe yok ki eksiksiz, noksansız olan sadece Allah’tır. Dört dörtlük kimse yoktur. Elbette bir takım noksanlıklar her birimizde vardır. Fakat bunları düzeltmek, eksikliklerimizi tamamlamak, her geçen gün daha olgun bir insan olmanın yollarını aramak lazımdır. Bunun için de dostlarımızın uyarısına, eleştirisine ve tavsiyelerine kulak vermek bir erdemdir. Bu hususta adaletin timsali Hz. Ömer r.a. şöyle buyurur: “Bizde bir eksiklik görür de söylemezseniz, siz de söyledikten sonra kendimizi düzeltmezsek bizde iş yoktur!”

    Fakat şunu da iyice belirtmek gerekir ki, uyarmak, hataya dikkat çekmek, güzeli ve doğruyu tavsiye etmek başka şeydir, gıybet yapmak çok başka şeydir. Bir kimsenin kusurunu, hatasını onun arkasından ve hoşuna gitmeyecek şekilde söylemenin uyarıyla, iyilik yapmayla alakalı bir tarafı olamaz.

    Eğer niyet kişinin hatasını düzeltmekse, elbette bunu söylemenin bir üslubu ve usulü vardır. Bunu gıybet şeklinde orada burada anlatmak yerine, o kişinin kendisine uygun bir dille anlatmak, hataya dikkat çekmek, sakıncalarını belirtmek ve böylece o kardeşinin hatasından dönmesine yardımcı olmak çok güzel bir davranıştır. Mümine yakışan da budur.

    Kötü niyetli eleştiriler, ufak bir hatada tenkit oklarına tutmalar, mümin kardeşinin bir yanlışını çarpıtıp onun hakkında hakaretli ifadelerde bulunmalar kesinlikle iyi bir niyetin sonucu değildir.

    Rabbimiz insanoğluna duyu organı iki kulak, konuşma organı bir dil vermiştir. Öyleyse öncelikle iki düşünüp bir söylemeli, konuşulan lafın nereye gideceğini ve ne gibi sonuçlar doğuracağını iyi tespit etmelidir. İbadetlerimizin ve her türlü iyi amellerimizin kabulü, iyi huy ve güzel ahlâk sahibi olmamızla mümkün olabilir.

    Zamanımızda dinin bilinmemesi ve Allah korkusunun azlığı nedeniyle manevi hastalıklar çoğalmıştır. Gıybet ise bunların en kötülerindendir. Bu illetten kurtulmak için iradeli olmak, salihlerle, iyilerle beraberliği çoğaltmak, sohbetlerinde bulunmak lazımdır. “Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir.” ayet-i celilesinin manasını bilen kişi daima uyanık olur.

    Allah Tealâ’nın murakabesinde olduğunun farkında olan kişinin her hal ve hareketi edep üzeredir. Hafif meşreplikten, yersiz hareketlerden çekinir, gıybetten ve gıybet ehlinden vahşi hayvandan kaçar gibi kaçar. Çünkü kişi istemese de arkadaşlık yaptığı kimsenin haliyle hallenir, ahlâkıyla ahlâklanır. Onun için arkadaşlık yaptığımız insanlara dikkat etmemiz lazım.

    Gıybet günahından kurtulmanın kefareti ise, üzülmek, tevbe etmek ve gıybetini yaptığı kimse ile helalleşmektir. Pişman olmadan helalleşmek riya olur ki, bu da ayrı bir günahtır.

    Ne mutlu kendi hatalarını düzeltmeye çalışmaktan başkasının hatalarını, kusurlarını görmeye fırsat bile bulamayan müminlere.

    Rabbimizin tevfik ve inayeti ile...

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 6.398, Level: 52
    Points: 6.398, Level: 52
    Level completed: 24%,
    Points required for next Level: 152
    Level completed: 24%, Points required for next Level: 152
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    SuSkuN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    717
    Points
    6.398
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    Allah (c.c) razı olsun. Emeğinize sağlık.
    Sus gönlüm.
    Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus.

    Her susuşun bir cevap olsun.

    Her susuşun sabrın olsun

    Her susuşun ''Dua''n olsun..

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 4.570, Level: 43
    Points: 4.570, Level: 43
    Level completed: 10%,
    Points required for next Level: 180
    Level completed: 10%, Points required for next Level: 180
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    07uhuvvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Mar 2009
    Mesajlar
    8
    Points
    4.570
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    sizdende inşallah
    Bize sorarlar; "KİMSİNİZ??"
    -Nakşibendiyiz (elh..)
    Sultan Abdülbâki'nin Evlatlarıyız.. (inş.)

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.109, Level: 100
    Points: 39.109, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Günışıgı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Nov 2008
    Yer
    memleketim (sivas) yaşadığım yer (istanbul)
    Mesajlar
    6.281
    Points
    39.109
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    23

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    emeğine sağlık kardeşim ALLAH razı olsun


  5. #5
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    Allah (c.c) razı olsun.

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 11.512, Level: 70
    Points: 11.512, Level: 70
    Level completed: 66%,
    Points required for next Level: 138
    Level completed: 66%, Points required for next Level: 138
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    sedat02 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Adıyaman
    Mesajlar
    900
    Points
    11.512
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    Emeğine sağlık reyhani kardeş..

    Allah (c.c) razı olsun...

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 4.929, Level: 44
    Points: 4.929, Level: 44
    Level completed: 90%,
    Points required for next Level: 21
    Level completed: 90%, Points required for next Level: 21
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    münacat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Sep 2008
    Mesajlar
    17
    Points
    4.929
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    Allah razı olsun

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 4.016, Level: 40
    Points: 4.016, Level: 40
    Level completed: 33%,
    Points required for next Level: 134
    Level completed: 33%, Points required for next Level: 134
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    leyla - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Apr 2010
    Yer
    dünyadan:)
    Mesajlar
    66
    Points
    4.016
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    16

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    Alıntı 07uhuvvet Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    öyle kötü bir ahlâk ki... (mübarek erol)


    kişinin yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözü, hali veya hareketi, onun bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya ima etmek, yazıyla duyurmak gibi durumlar yüce dinimiz’de gıybet adını alır ve rabbimiz tarafından şiddetle yasaklanmıştır.

    Bir kimsenin ardından konuşmanın gıybet olduğunun belirtisi, hakkında konuşulan kimsenin tanınması, konuşmanın da kötüleme gayesi taşımasıdır. Kötülüğü düzeltme, kötülük ve onun hakkında fetva sorma, kötü kimsenin şerrinden insanları sakındırma gibi gayelerle yapılan konuşmalar gıybet sayılmaz. Fasık ve zalimlerin fıskını, zulmünü açıklamak da gıybete girmez. Hatta bunlar açıklanıp tanınmalı ki, fıskın ve zulmün yayılması önlenebilsin, fasıklar ve zalimler toplumda kabul görmesinler.

    ölçülerin dışına çıkanların, gıybetçilerin veya itikadî konularda yanlış görüşe sahip olanların sözlerini kesmek, o konuyu tashih etmek, nezaketsizlik değil bilakis istikamettir, dinî bir vazifedir. Fahr-i alem s.a.v. Hakka tecavüz edilmedikçe kimsenin sözünü kesmez, hakka tecavüz edilince de ya onu men ederek sözünü keser veya o meclisi hemen terk ederdi. Nezaket hususunda ölçülü hareket edilmelidir. Muhatabım yaşça benden büyük, ben onun sözlerine nasıl karşı gelebilirim veya dinlemez isem bana darılır gibi boş mülahazaları bırakmak gerekir.

    Fahr-i alem s.a.v. Bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “gıybetten sakının. Muhakkak gıybet zinadan daha kötüdür. Zira kişi zina eder sonra tevbe ederse, allah tevbelerini kabul edebilir. Halbuki gıybet ettiği kişi affetmedikçe allah da affetmez.”

    kişi kendi işine gücüne bakmalı, kendi hata ve kusurlarını görerek onları düzeltme çarelerini aramalıdır. Kendisinin hata ve kusurlarının şurada burada söylenilmesi ne kadar zor gelir, çirkin olursa, başkası için yapılan da aynı derecede çirkindir.

    Tabii ki herkesin hata ve kusurları olabilir, ancak kişinin kendisinin dünya kadar hata ve kusurlarını görmeyip, diğer insanların hata ve kusurlarıyla uğraşması çok abes bir durumdur.

    Dedikodu ve gıybet yapmak, müminler arasında ünsiyetin alâkasızlığa, sevginin nefrete dönüşmesine sebep olan ve toplum hayatını çürüten bir günahtır. Bu pek çirkin olan fiille birlik ve beraberlik baltalanır, gizli gizli düşmanlıklar baş göstermeye başlar, böylece müminler arasına fitne ve fesat tohumları saçılır. Peşinden gruplaşmalar ve neticede zayıflık baş gösterir. Bunu yapanlar böyle bir sonucu bilmeden yapıyorlarsa son derece cahildirler, şayet bilerek yapıyorlarsa, o zaman haindirler.

    Günümüz müslümanlarının birbirlerini sevememesinde, birbirlerine kardeş ve dost olamamasında, fert ve toplum olarak dağınıklığında, bu kötü huy temel sebeplerden biridir. Islâm’ı bir bütün olarak kavrayıp güzelliklerine nüfuz edemeyenler ve hayatlarında uygulama alanına koyamayanlar, bu ve benzeri kötü huylarla ibadet ve taatlerini de boşa çıkartırlar.

    Başkalarının hatalarını araştırmak yerine şu ahir zamanda “dinim için ne yapabilirim, müslüman kardeşlerime nasıl faydalı olabilirim? şu maddi ve manevi buhrandaki mümin kardeşlerimin bu duruma düşmesinde benim bir mesuliyetim var mı veya onu bu durumdan kurtarmak için bana ne gibi bir görev düşüyor?” şuuruyla hareket eden ve dedikodu muhabbetlerine yabancı olan müminlere ne mutlu!..

    Rabbimiz bir ayet-i celilede şöyle buyuruyor: “... Birbirinizin kusurunu araştırmayın, biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Işte bundan tiksindiniz. O halde allah’tan korkun. şüphesiz allah tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir.” (hucurat, 12)

    cenab-ı hak, birinin arkasından dedikoduyu, gıybeti nezd-i ilâhisinde çok çirkin gördüğünü böyle beyan buyuruyor. Gıybet yapmayı adeta canavarlıkla eş tutuyor. Zira ancak vahşi hayvanlar, canavarlar ayet-i celiledeki fiili işlerler.

    Rabbimiz gıybet ve dedikodunun böylesine kötü bir şey olduğunu öğrettikten sonra, ayetin devamında “o halde allah’tan korkun!” buyurmaktadır. Yani dinimizce helal olan bir hayvanın besmelesiz kesildiği zaman bile yenmesi caiz olmazken, nasıl oluyor da kardeşinizin etini yiyorsunuz? Allah’tan korkun, kendinize gelin, kimsenin gıybetini yapmayın! Işte kur’an-ı kerim dedikodudan, gıybetten kaçınmayı bu kadar şiddetle emrediyor.

    Insanın onur ve haysiyeti, kanı canı gibi, belki daha kutsal ve önemlidir. O halde buna zarar verecek bir şeye yaklaşmamalı, allah’tan korkmalı, şayet böyle bir şey yapmışsa pişman olmalı, rabbül alemin’e tevbe etmelidir.

    şüphe yok ki eksiksiz, noksansız olan sadece allah’tır. Dört dörtlük kimse yoktur. Elbette bir takım noksanlıklar her birimizde vardır. Fakat bunları düzeltmek, eksikliklerimizi tamamlamak, her geçen gün daha olgun bir insan olmanın yollarını aramak lazımdır. Bunun için de dostlarımızın uyarısına, eleştirisine ve tavsiyelerine kulak vermek bir erdemdir. Bu hususta adaletin timsali hz. ömer r.a. şöyle buyurur: “bizde bir eksiklik görür de söylemezseniz, siz de söyledikten sonra kendimizi düzeltmezsek bizde iş yoktur!”

    fakat şunu da iyice belirtmek gerekir ki, uyarmak, hataya dikkat çekmek, güzeli ve doğruyu tavsiye etmek başka şeydir, gıybet yapmak çok başka şeydir. Bir kimsenin kusurunu, hatasını onun arkasından ve hoşuna gitmeyecek şekilde söylemenin uyarıyla, iyilik yapmayla alakalı bir tarafı olamaz.

    Eğer niyet kişinin hatasını düzeltmekse, elbette bunu söylemenin bir üslubu ve usulü vardır. Bunu gıybet şeklinde orada burada anlatmak yerine, o kişinin kendisine uygun bir dille anlatmak, hataya dikkat çekmek, sakıncalarını belirtmek ve böylece o kardeşinin hatasından dönmesine yardımcı olmak çok güzel bir davranıştır. Mümine yakışan da budur.

    Kötü niyetli eleştiriler, ufak bir hatada tenkit oklarına tutmalar, mümin kardeşinin bir yanlışını çarpıtıp onun hakkında hakaretli ifadelerde bulunmalar kesinlikle iyi bir niyetin sonucu değildir.

    Rabbimiz insanoğluna duyu organı iki kulak, konuşma organı bir dil vermiştir. öyleyse öncelikle iki düşünüp bir söylemeli, konuşulan lafın nereye gideceğini ve ne gibi sonuçlar doğuracağını iyi tespit etmelidir. Ibadetlerimizin ve her türlü iyi amellerimizin kabulü, iyi huy ve güzel ahlâk sahibi olmamızla mümkün olabilir.

    Zamanımızda dinin bilinmemesi ve allah korkusunun azlığı nedeniyle manevi hastalıklar çoğalmıştır. Gıybet ise bunların en kötülerindendir. Bu illetten kurtulmak için iradeli olmak, salihlerle, iyilerle beraberliği çoğaltmak, sohbetlerinde bulunmak lazımdır. “nerede olursanız olun o sizinle beraberdir.” ayet-i celilesinin manasını bilen kişi daima uyanık olur.

    Allah tealâ’nın murakabesinde olduğunun farkında olan kişinin her hal ve hareketi edep üzeredir. Hafif meşreplikten, yersiz hareketlerden çekinir, gıybetten ve gıybet ehlinden vahşi hayvandan kaçar gibi kaçar. çünkü kişi istemese de arkadaşlık yaptığı kimsenin haliyle hallenir, ahlâkıyla ahlâklanır. Onun için arkadaşlık yaptığımız insanlara dikkat etmemiz lazım.

    Gıybet günahından kurtulmanın kefareti ise, üzülmek, tevbe etmek ve gıybetini yaptığı kimse ile helalleşmektir. Pişman olmadan helalleşmek riya olur ki, bu da ayrı bir günahtır.

    Ne mutlu kendi hatalarını düzeltmeye çalışmaktan başkasının hatalarını, kusurlarını görmeye fırsat bile bulamayan müminlere.

    Rabbimizin tevfik ve inayeti ile...
    [sıze=4]allah razı olsun emeğinize sağlık

    ''her kelam her kulağa uymaz''
    ''esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil kalptedir. Onun dışındaki her lekene kadar kötü görünürse görünsün , yıkandımı temizlenir. Suyla arınır.yıkanmakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve ard niyettir''
    [/sıze]

  9. #9
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.551, Level: 65
    Points: 9.551, Level: 65
    Level completed: 67%,
    Points required for next Level: 99
    Level completed: 67%, Points required for next Level: 99
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    feri - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jan 2010
    Yer
    Tekirdağ
    Mesajlar
    1.317
    Points
    9.551
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Öyle Kötü Bir Ahlâk ki... (Mübarek EROL)

    İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme. Tevazu sahibi ol, zira en halis ziynet alçakgönüllülüktür. Mütevazi olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır. Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset etmeden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasındakini istemez. Öyle olma. Gıpta et, fakat haset etme. Zira Allah'ın huzuruna fesatla çıkılmaz..Süleyman Hilmi Tunahan


    YALAN" Zeka işidir.. dürüstlük ise Cesaret..

    Eğer "ZEKAN" yetmiyorsa yalan Söylemeye..
    Cesaretini kullanda "DÜRÜST" olmayı Dene.

    Necip Fazıl Kısakürek

Benzer Konular

  1. Tasavvuf, Kur'an Ve SÜnnet Yoludur (mÜbarek Erol)
    By Konyevi Nisa in forum Mübareklerin Sohbetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 13.07.08, 14:33
  2. İstİŞareye Mecburuz (m. Sakİ Erol
    By Konyevi Nisa in forum Mübareklerin Sohbetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 05.07.08, 11:46
  3. Nefse KÖlelİk Ve HÜrrİyet Berati (mÜbarek Erol)
    By Konyevi Nisa in forum Mübareklerin Sohbetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 05.07.08, 11:46
  4. EDEP (S. Enis EROL )
    By Konyevi Nisa in forum Mübareklerin Sohbetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 05.07.08, 11:45
  5. KÖtÜ Ahlak Kabİr Azabina Sebeb Olur.
    By Konyevi Nisa in forum Ahiret ve Kıyamet
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07.06.08, 12:13

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •