Ebû Hanife ve İmam-ı Şafiî’ye işaret etmesi
* Hem, nakl-i sahih-i kati ile, ferman etmiş ki:
“Eğer din, Ülker Takımyıldızında bile olsaydı, Fars’tan bazı kimseler ona ulaşıp alabileceklerdi” deyip, başta Ebû Hanife olarak, İran’ın emsalsiz bir sûrette yetiştirdiği ulema ve evliyaya işaret ediyor, haber veriyor.
* Hem ferman etmiş ki:
“Kureyş’in âlimi yeryüzünün tabakalarını ilimle dolduracaktır” deyip, İmam-ı Şâfiî’ye işaret edip haber veriyor.
Mektubat, s. 106
----------------------------------------------------------------------
‘Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak’
* Hem, nakl-i sahih-i kati ile, ferman etmiş ki:
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. İçlerinden birisi fırka-i nâciyedir.”
“Onlar kimdir?” dediler. Buyurdu ki:
“Bana ve Ashabıma tâbi olanlardır” deyip, ümmeti yetmiş üç fırkaya inkısam edeceğini ve içinde fırka-i nâciye-i kâmile, Ehl-i Sünnet ve Cemaat olduğunu haber veriyor.
* Hem ferman etmiş ki: “Kaderiye fırkası, bu ümmetin mecûsîleridir” deyip, çok şubelere inkısam eden ve kaderi inkâr eden Kaderiye taifesini haber vermiş. Hem çok şûbelere inkısam eden Râfızîleri haber vermiş.
* Hem, nakl-i sahih-i katî ile, İmam-ı Ali’ye (r.a.) demiş: “Sende, Hazret-i İsâ (a.s.) gibi, iki kısım insan helâkete gider: Birisi ifrat-ı muhabbet, diğeri ifrat-ı adâvetle. Hazret-i İsâ’ya, Nasrânî, muhabbetinden, hadd-i meşrudan tecavüzle—hâşâ—’ibnullah’ dediler. Yahudi, adâvetinden çok tecavüz ettiler, nübüvvetini ve kemâlini inkâr ettiler. Senin hakkında da, bir kısım, hadd-i meşrûdan tecavüz edecek, muhabbetinden helâkete gidecektir. Onların bir lâkabı vardır ki, onlara Rafizî denir” demiş. “Bir kısmı, senin adâvetinden çok ileri gidecekler. Onlar da Havâriçtir ve Emevîlerin müfrit bir kısım taraftarlarıdır ki, onlara ‘Nâsibe’ denilir.”
Mektûbât, s. 106-107