Sayfa 4/8 İlkİlk ... 23456 ... SonSon
72 sonuçtan 31 ile 40 arası

Konu: Allah Sevgisi

  1. #31
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Vuslat eri
    Vuslat eri olmuş isen,
    Bu dert ile firak nedir?
    Dostu yakın görmüş isen,
    Bu baktığın ırak nedir?

    Vuslat eri olan kişi,
    Gerçekleri bulan kişi,
    Yolunda yol alan kişi,
    Bir görelim durak nedir?

    İlim gözün hicabıdır,
    Ölüm kalım hesabıdır.
    Eldeki aşk kitabıdır,
    Bu okunan varak nedir?

    Yunus gözünü açasın!
    Nefis tuzağın seçesin!
    Dost menziline geçesin!
    Ondan iyi durak nedir?


    Seni çok Özledim Annem

  2. #32
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Boş görme
    Öyle boş görme beni!
    Dostları görüp geldim.
    Nice ibretli demi,
    Dostlarla sürüp geldim.

    Hak’tır söyleyen dilde,
    Neler var ki şu kulda,
    Varlıklarım o ilde,
    Buraya garip geldim.

    Tüccarım malım çoktur,
    Benim ortağım Hak’tır,
    Asla ziyanım yoktur,
    Cümle değişip geldim.

    Âdem olmak istedim,
    Dünyadaymış kısmetim,
    Bilmeden buğday yedim,
    Cennetten çıkıp geldim.

    Nuh oldum tufan için,
    Çalıştım iman için,
    İnanmayan münkiri,
    Suya boğdurup geldim.

    Yalan değildir sözüm,
    Bak yüzüme, aç gözün!
    Belli oluyor izim,
    Şu yoldan erip geldim.

    Circis oldum basıldım,
    Mansur oldum asıldım,
    Hallaç pamuğu oldum,
    Bunda atılıp geldim.

    Zekeriya’ydım kaçtım,
    Koşup ağaca geçtim,
    Kanımı yere saçtım,
    Kelle kestirip geldim.

    İşi yapan Sübhan’dı,
    Bilen buna inandı,
    Yunus ise pinhandı,
    Suret değişip geldim.


    Seni çok Özledim Annem

  3. #33
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Sürmüşler
    Her türlü cefaların,
    Adına aşk demişler,
    Bu cefaya katlanan,
    Dosta halvet vermişler.

    Kim ki aşka ulaşa,
    Durmaz kaynayıp taşa.
    İyi kötü baş başa,
    Dört yanında durmuşlar.

    Her kim aşk eri ise,
    Aşka müşteri ise,
    Aşk onun yâri ise,
    Cana ateş koymuşlar.

    Yunus koru kendini!
    Bırak çekip gideni!
    Aşkı inkâr edeni,
    Bu meydandan sürmüşler.


    Seni çok Özledim Annem

  4. #34
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Hakkın cemali
    </B>Bülbülü şeyda eden,
    Aşkın bir cilvesidir.
    Âleme rüsva eden,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Aklımı baştan alan,
    Beni sevdaya salan,
    Şeyhime köle kılan,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Oku büküp yay eden,
    Bağrı delip ney eden,
    İşlerimi vay eden,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Aklımı bihuş eden,
    Bağrımı bir taş eden,
    Âlemde sarhoş eden,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Gönlümü tutup yakan,
    Dertten dertlere sokan,
    Kendine mahsus kılan,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Varlıkları aldıran,
    Hülyalara saldıran,
    Deryalara daldıran,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Gözleri giryan eden,
    Ciğeri büryan eden,
    Yoluna hayran eden,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Yunus’u mahzun eden,
    Sanki bir mecnun eden,
    Haline memnun eden,
    Aşkın bir cilvesidir.


    Seni çok Özledim Annem

  5. #35
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    SEVGİSİ

    Herkes, kendi varlığını, bunun olgunlaşmasını ve hiç yok olmadan devam etmesini ister. Kendini ve Rabbini bilen, varlığının devam etmesinin kendi elinde olmadığını, ancak ü teâlânın dilemesiyle var olduğunu bilir.

    Varlıkların hepsi ALLAHü teâlânın kudretiyle vardır. Hiç kimse, kendi kendini yaratıp, hayatını devam ettiremez. O hâlde, kişinin, kendini yaratan, çeşitli ni'metler veren, yaşatan Rabbimizi sevmemesi mümkün değildir. Eğer sevmiyorsa, kendi yaratılışını bilmediğinden, cehâletindendir. Çünkü sevgi, ma'rifetin, (ya'nî bilmek, anlamak) meyvesidir.

    Bir şey önce bilinip anlaşıldıktan sonra sevilir. Ya'nî ma'rifet olmadan sevgi olmaz. Sevgi ma'rifete göredir. Ma'rifet ne nisbette ise, sevgi de o nisbette olur. Rabbini bilen elbette O'nu sever. Çünkü kendini sevenin, kendini yaratanı sevmemesi düşünülemez.

    Güneşin yakıcı sıcağına mâruz kalan gölgeyi sever. Gölgeyi seven de ister istemez, gölge veren ağaçları sever. Kâinatta ne varsa, ALLAHa nisbetle, gölgenin ağaca nisbeti gibidir. Gölgenin varlığı ağacın varlığına bağlı olduğu gibi, her şey ALLAHın eseri olup, hepsinin varlığı, O'nun varlığına bağlıdır.

    Herkes, kendine iyilik edeni sever. Bir zengin, bütün mallarını birisine verse, "Bunları dilediğin gibi tasarruf et!" dese, bu ihsânı zenginden bilmek yanlış olur. Zengini ve o malı yaratan, seni zengine sevdiren, sana mal vermesinin zengin için hayır olduğu düşüncesini veren kimdir? Eğer zengin, seni sevmeseydi, malı sana vermekle, dünya ve âhırette hiç bir kazancının olmıyacağını bilseydi, sana malının zerresini verir miydi?

    Şu hâlde, Cenâb-ı ALLAH bu sebepleri yarattı. Demek ki insana asıl ihsânda bulunan, bu işe zengini vâsıta edendir.

    Zengin, o malı sana vermekle peşin veya ilerisi için bir menfaat düşünmüştür. Seni minnet altına almak, kendini övdürmek, cömertlikle meşhur olmak, gönülleri kendine bağlamak, herkese kendini sevdirmek ve saydırmak gibi peşin menfaati vardır.

    Ayrıca, âhırette çok sevâb kazanmak üzere ilerisi için yatırım yapmaktadır. Yoksa hiç kimse, malını boşu boşuna vermez, bir maksat için verir. Maksadı sen değilsin. Sen onun maksadını yerine getirmek için bir vâsıtasın.

    Demek ki sana iyilik eden, sana değil, kendine iyilik etmiş olur. Sonra, o verdiğinden fazlasını beklemektedir. Çünkü o, ALLAHın en az bire on veya bire yedi yüz, hattâ daha fazla vereceğini biliyor. Böyle bir ümidi olmasa sana bütün mallarını verir miydi?

    İnsan, kendine faydası dokunmasa bile, iyilik edenleri sever. Kendine zararı dokunmasa bile kötülük edenlerden de nefret eder. O hâlde, bütün mahlûkatı yaratıp, onlara çeşitli ni'metler ihsân eden yalnız ALLAHtır. Herkese iyilik eden de sevilir.

    Kendine hiç bir faydası olmasa da insan, güzeli, güzelliğinden dolayı sever. Beş duyu ile de anlaşılmıyan; fakat kalb gözü ile görülen güzellikler de vardır. Güzel ahlâk, böyledir. İmâm-ı a'zam hazretlerini güzel vasıflarından dolayı severiz. Demek ki güzel sevilir. Mutlak güzel, ortağı, eşi, benzeri olmıyan, dilediğini yapan yalnız ALLAHtır.

    İnsan benzediği şeye meyleder. Çocuk çocukla, büyük büyükle arkadaşlık kurar. Âlim, âlimi, bir san'atkârdan daha çok sever. İlim sahibi olan da herşeyi bilen ALLAHı sever. Basîret sahipleri gerçek sevgiye lâyık olanın yalnız ALLAH olduğunu bildirmişlerdir.

    InsALLAH sevmesini ögrenmisizdir, ALLAHim senin sevgin yüreyimize dolsun.Ne olursa olsun o sevgiyi kimsenin gücü orada cikarmaya yetmez ALLAHda gayri. ALLAHim seni sevmek cok güzel.


    Seni çok Özledim Annem

  6. #36
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi


    Sinelerin düşmanlığa yenik düştüğü, ruhlarda bulantıların yaşandığı, kinin, nefretin bütün bütün azgınlaştığı, herkesin birbirinin kurdu haline geldiği şu meş'um ve kapkara günlerde bizim, sudan, havadan daha çok sevgiye, merhamete ihtiyacımız olduğu açıktır. Şimdilerde sevgiyi unutmuş gibiyiz; şefkat de sözlüklerde müracaatçısı olmayan garip bir kelime. Yok birbirimize merhametimiz, insanlara sevgimiz. Acıma hislerimiz körelmiş gibi, yüreklerimiz kaskatı ve ufkumuz düşmanlık duygularıyla simsiyah.. ve simsiyah görüyoruz herkesi ve her şeyi. Hoşgörüden nefret eden bir sürü tiran bozması var her köşe başında. Diyaloğa lanet yağdıranların sayısı da az değil. Çoğumuz sürekli kavga vesilesi arıyor; yalan, iftira ve tezvirlerle birbirimizi karalıyor; dişle, pençeyle veya kan kokan sözlerle kendimizi ifadeye çalışıyoruz.
    Fertler arasında da, yığınlar mabeyninde de ürperten bir kopukluk var; "biz", "siz", "ötekiler" diye başlıyoruz başlarken söze. Bitmiyor parçalayıp bölme hıncımız. Gece televizyon ekranlarındaki gaseyanlarımızı Arap'ın "Ya Leyli"si gibi gündüz devam edeceğiz imalarıyla noktalıyor, hezeyana boğduğumuz hissiyatları "arkası yarın" der gibi yeni bir cedelleşme randevusuyla öldüren gerilimlere emanet ediyoruz. Kopuğuz birbirimizden ve her halimize aksediyor bu çözülüp dağılmalar. Bağı kopmuş tesbih taneleri gibi saçılmışız sağa sola; çekiyoruz birbirimizden, çekmediğimiz kadar gavurlardan.

    Aslında, biz 'tan koptuk, O da bizi birbirimizden kopardı. İnanıp sevemedik O'nu, sevilmesi gerektiği kadar; O da söküp aldı ruhlarımızdan sevme hissini. Şimdilerde, O'nsuzluğa mahkum o bomboş sinelerimizde, sürekli bencillik hırıltıları, "sen", "ben" homurtuları, "mürteci", "küfür yobazı" lakırdıları ve oturup kalkıp birbirimizi tepeleme projeleri üretiyoruz. Lanetlenmiş gibi bir halimiz var; hepimiz sevme-sevilme fakiriyiz; açız şefkate, merhamete, mürüvvete. Sevmemişiz ki O'nu, aldı elimizden sevgiyi, saygıyı. Şu anda olsun dönüp de O'nu sevebilsek, sevdirecek O da bizi birbirimize. Ama uzağız sevginin asıl kaynağından; yürüdüğümüz yollar bizi O'na götürmüyor; belki daha da uzaklaştırıyor. Yıllar var ruhlarımıza sevgi yağmıyor; bir zamanlar o sağanak sağanaktı. Gönüllerimiz kupkuru çöller gibi; iç alemimizde bir sürü boşluk.. boşluklar da adeta yılan-çıyan yuvası. Bütün bu olumsuzlukların bir devası var; o da, sevgisi...

    sevgisi her şeyin başı ve bütün sevgilerin de en saf, en duru kaynağıdır. Hep O'ndan akar gelir, akıp gelecekse sinelerimize şefkat ve muhabbet. O'nunla olan alakamız sayesinde güçlenip pekişecektir her türlü insani münasebet. sevgisi bizim dinimiz-imanımız, odur cesetlerde canımız. Yaşadığımızda hep onunla yaşadık. Günümüzde de eğer yaşamayı düşünüyorsak ancak onunla yaşayabiliriz. Varlığın özü, esası O'nun sevgisidir; neticesi de Cennet şeklinde o ilahi muhabbetin bir açılımı. O sevgiye bağlı yaratmıştır yarattığı her şeyi ve sevilme zevk-i ruhanisine raptetmiştir varlık ve insanlarla münasebetini.

    Muhabbetin tecelli alanı ruhtur; biz onu nereye ve neye yönlendirirsek yönlendirelim o hep 'a müteveccihtir; kalbteki dağılma ve kesrette boğulmaların ızdırabı ise bize ait, bize racidir. Her şeye karşı duyduğumuz ve duyacağımız sevgi ve alakayı tamamen O'na bağlayıp aşk u muhabbeti gerçek değerine ulaştırabildiğimiz takdirde, hem değişik dağınıklıklara düşmekten kurtulacak hem de dış yüzleri itibarıyla sevilip alaka duyulan şeylerden ötürü şirke düşmemiş olacağız; olacak ve bütün varlığa karşı muhabbet ve münasebetlerimizde doğru yolda yürüyenler gibi kalacağız.

    Putlar, onlara tapıldıkları için putperestlerce mabud telakki edilegelmişlerdir; ise olduğu için mabud ve mahbubtur. O'nun uluhiyeti de, rububiyeti de bizim O'na ubudiyetimizi gerektirmektedir. Biz her zaman Hakk'a kullukta bulunur, O'nu sevdiğimizi dillendirir; mazhariyetlerimizin şükrünü eda eder ve her halimizle O'na karşı alaka, irtibat ve münasebetlerimizi seslendirmeye çalışırız.

    Mecazi muhabbetlerde cemal, kemal, şekil, şekilde tenasüb, ululuk, ihtişam, servet, iktidar, makam, mansıb, ikbal, evlad ü iyal, soy-sop.. gibi hususlar birer sevgi vesilesi kabul edilegelmişlerdir. Bazen bunlara karşı duyulan aşırı muhabbet ve alaka ile şirke girenler de olmuştur ki, büyük ölçüde bütün putperestliklerin arkasında böyle bir inhiraf söz konusu olabilir. Böyleleri çok defa cemale meftun olur, kemali alkışlar, eda ve endama vurulur, ululuk ve ihtişam karşısında zillet gösterir; servet ve iktidar uğrunda insanlık ve hürriyetlerini feda eder, makam-mansıb hırsıyla el-etek öper.. ve her an değişik ihsan ve iltifatlarıyla, teveccüh ve ikramlarıyla kendini bize tanıttıran gerçek cemal ve kemal sahibi, ululuk ve azamet tahtının biricik sultanı, Ganiyy-i Mutlak ve Muktedir-i ale'l-ıtlak Zat'a karşı gösterilmesi gereken sevgiyi ve alakayı bir sürü aciz mahlukata dağıtarak muhabbet gibi bir cevheri bad-i heva harcamanın yanında, çok defa karşılık göremeyeceği bir maşukun alakasızlığı, değmezliği, vefasızlığı, onu avucunun içine alması, ona baş eğdirmesi, kul köle haline getirmesiyle ölür ölür dirilir.

    Mü'minlere gelince onlar, evvelen ve bizzat 'ı severler ve şayet duyacaklarsa O'ndan ötürü başkalarına karşı alaka duyarlar. Hakk'ın tecelli ve teveccühlerinin hatırına herkesle ve her nesneyle bir çeşit münasebete geçer, O'nun namına onlara takdirler yağdırır ve aşk u alakalarını ilan ederler.

    Aslında O nazar-ı itibara alınmadan şuna-buna, şu nesneye-bu objeye duyulan alaka darmadağınık, gelecek vadetmeyen, kararsız, neticesiz bir sevgidir. Mü'min herkesten ve her şeyden evvel O'nu sevmeli, diğer bütün sevimli şeylere de O'nun isim ve sıfatlarının değişik renk, değişik desen ve değişik edada birer tecellisi olarak alaka duymalı, takdirlerle alkışlamalı ve O'ndan ötürü öpüp öpüp yüzüne-gözüne sürmeli ve her temaşa ettiği şeyde "Bu da Senden." deyip adeta bir vuslat faslı yaşamalıdır. Ne var ki, bunu böyle görüp böyle duymak için de;

    Cemalini nice yüzden görem diyen diller,
    Şikeste ayineler gibi pare pare gerek.
    (Anonim)
    fehvasınca hep bir beyt-i Huda gibi tertemiz kalabilmiş gönüllere, her simada Hakk'ı okuyacak aşina dillere ihtiyaç vardır. Zatında, okuyabilenler için her varlık mücella bir ayna ve manzum bir kasidedir; hele sırr-ı Rahmaniyet'i aksettiren insan siması..

    Seni Hak ayine-i Zat etti
    Zat-ı Yektasına mir'at etti.
    (Hakani)
    sözleri ayn-ı hakikat ve insana konumunu hatırlatan önemli bir irşattır. Bu itibarla insan eğer o gizli güzelliğin sırlı bir aynası ise -ki öyle olduğunda şüphe yok- hep gönül gözleriyle O'na müteveccih olmalı, her zaman pusuda bekleyip tecelli avlamaya çalışmalı ve kendini daha derin sevgi iklimlerine alıp götürecek esintiler beklemelidir; beklemeli ve O'na ulaşmak veya O'nu hoşnut edip sevdikleri arasına girebilmek için kurbet yolunun bütün argümanlarını kullanmalı, O'nun teveccüh vesileleri arasında, buldum/bulacağım ümidiyle hep koşturmalı ve gönlü her zaman o "Kenz-i Mahfi"nin kilidinde bir anahtar gibi dönüp durmalıdır. Bu suretle, eğer muhabbet bir Süleyman, gönül de taht-ı revan ise, er geç sultanın gelip tahtına oturacağı muhakkaktır.

    Bir de tahtla Süleyman buluştu mu artık insan hep O'nu düşünür, iç mülahazalarında O'nunla hasbıhal eder, yudumladığı suda, çiğnediği yemekte, teneffüs ettiği havada gayet açık ve net olarak hep O'nun teveccühlerini duyar; O'nun yakınlığının sıcaklığıyla oturur kalkar. Kurbet-sevgi arası gel-gitler münasebeti daha da kızışır ve sinesi ocaklar gibi yanmaya başlar. Yer yer aşk u muhabbetle alevlenir, zaman zaman vuslat iştiyakıyla yanar tutuşur; ne var ki, aşkını da, iştiyakını da O'ndan gelen bir armağan bilir ve kat'iyen gam izhar eylemez; gam izhar edip ağyarı ahından agah eylemez. İçten içe fırınlar gibi yanar; fakat, ne alev çıkarır ne de duman.. namus gibi saklar aşk u iştiyakını ve sır vermez halden anlamayan nadanlara.

    Bu yol herkese açık olsa da yolcunun samimi ve kararlı olması şarttır. Herhangi bir mü'min bütün cemallerin, kemallerin, azametlerin, ululukların, ihtişamların, ihtişam üstü ihtişamların O'na ait olduğunu görüp hissedebildiği takdirde bütün bu vesilelerin gönülde hasıl ettiği alaka, muhabbet ve iştiyakla O'na yönelir ve O'nu zatına münasip bir sevgiyle sever ki işte bu tutku -ve tabir yerindeyse- bu sevda O'nadır ve tevhid edalı bir aşk u iştiyak kaynağıdır. Zaten, tevhide kilitli ve İslami esaslara bağlı bir sinede sevgi inhirafı da düşünülemez.. ve hele asla muhabbet kaymaları olmaz ve olamaz. Bir muvahhid O'nu O olduğu için sever ve sevgisini de dünyevi-uhrevi hiçbir mülahazaya bağlamaz. O, her zaman gönlünde köpürüp duran sevgi fevvarelerini, aşk u iştiyak çağlayanlarını Kur'an'la, Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enam (aleyhi ekmelü't-tehaya)'nın vaz'ettiği düsturlarla filtre ve test eder ve bunları insani heyecanlarla yürüdüğü yollarda birer bariyer gibi kullanır, aşk ateşiyle cayır cayır yandığı zamanlarda bile hep istikamet soluklar; O'nu her şeyin gerçek maliki, sahibi, görüp gözeteni, esmasıyla malum, sıfatlarıyla muhat bir Zat olarak kendine has münezzehiyeti, mukaddesiyeti, mübecceliyeti içinde derin bir aşkla sever; severken de kat'iyen şatahat ve laubaliliğe girmez.
    Ins sevmesini ögrenmisizdir, im senin sevgin yüreyimize dolsun.Ne olursa olsun o sevgiyi kimsenin gücü orada cikarmaya yetmez da gayri. im seni sevmek cok güzel.


    Seni çok Özledim Annem

  7. #37
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    SEVGİSİ:
    Ey (c.c)’ın kulu! Bil ki: Gayelerin en üstünü, (c.c) sevgisidir. Bu ise (c.c)’ın kulları üzerindeki hakkıdır. Bu sebeble hiçbir gaye bu gayeden üstün tutulmamalıdır. Eğer (c.c) sevgisi ile vatan, aile, aşiret, mal ve bunlara benzer dünya zinetlerinden herhangi birinin sevgisi arasında bir seçim yapmak söz konusu olursa kesinlikle (c.c) sevgisini seçmelisin. (c.c) yolunda herşey feda olsun! Zira (c.c) yolunda kaybedilen dünyevi değerlerin pek önemi yoktur. Dünyevi değerler için hiç bir şey feda edilmez. Zira onlar geçici değerlerdir ve mutlak sevgiyi hakedecek üstün bir vasfa sahip değillerdir.
    Biz müslümanlar dışında kalan kafir ve müşrikler, herşeylerini tagut için feda ederler. Öyleyse, sahip olduğumuz tüm değerlerimizi biz neden (c.c) için ve (c.c) yolunda feda etmeyelim ki? Bilakis biz bunu yapmaya daha evlayız. Zira bizim (c.c)’tan ümidimiz var. Fakat taguta kulluk edenlerin ise hiç bir ümitleri yoktur. (c.c) sevgisi için (c.c) yolunda herşeyi feda etmek, iman ve tevhidin gereklerindendir. Her müslümanın bunu bilmesi gerekir. Böyle yapılmadığı müddetçe İslam iddiası gerçek ve doğru olamaz.
    (c.c) şöyle buyuruyor:
    قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
    “De ki: “Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşunuza giden evleriniz ’tan, rasulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise ’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Şüphe yokki fasık olan kavme hidayet etmez.” (Tevbe: 24)


    Seni çok Özledim Annem

  8. #38
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Sevgilerin en yücesi sevgisidir.
    Annemizi-babamızı severiz. Çünkü onlardan ilgi ve seVgi görmüş, şefkat ve merhamet kanatları arasında büyümüşüz. Bizi büyütmede ve hayata hazırlamada hiç bir fedakarlığı esirgememişlerdir. Bunun için onları severiz.

    'ı niçin sevmeliyiz?
    Şimdi düşünelim: bizi yaratan ve sayısız nimetler veren kimdir? Bizi akıl ve düşünce gibi üstün yeteneklerle donatan ve diğer varlıkları hizmetimize veren kimdir? Hiç şüphe yok ki, Teala'dır. O halde, en çok sevgiye layık olan da O'dur. Bunun için O'nun her şeyden daha çok sevmeliyiz.
    'ı sevmek, O'nu bilmeye ve tanımaya bağlıdır. Çünkü insan, ancak bildiğini ve tanıdığını sever. Bunun için 'ı sevenler ancak O'na inananlardır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de söyle buyurulmuştur.
    "İnsanlar arasında 'ı bırakıp O'na koştukları eşleri ilah olarak benimseyenler ve onları, 'ı severcesine sevenler vardır. Mü'minlerin 'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir."
    'ı nasıl sevmeliyiz?
    'ı seviyoruz demek yeterli değildir. Bunun bir belirtisi olmalıdır. O da gönderdiği ve görevlendirdiği son peygamber Hz. Muhammed'e uymaktır. Onun izinden gitmek ve güzel ahlakı ile ahlaklanmaktır. Bu aynı zamanda 'ın emirlerine uyup, yasaklarından da sakınmak demektir. Bu konuda Kar'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor;
    "Ey muhammed, de ki: 'ı seviyorsanız buna uyun ki, da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. affeder ve merhamet eder."


    Seni çok Özledim Annem

  9. #39
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Kalpte Sevgisi ve korkusu dengesi nasıl kurulmalıdır?

    İslâma göre, kul, ’ı hem sevmeli hem de Ondan korkmalıdır.

    Cenab-ı Hakk, insan ruhunda korku ve sevgi denilen iki mühim his yaratmıştır. İnsan bu hisleri yaratılış gayesine uygun kullandığı takdirde dünya ve ahiret saadetine nail olur. Cenab-ı Hakk’ın Cemal ve Rahmeti muhabbeti icap ettiği gibi, Celal ve Azameti de korkuyu iktiza eder.

    Kul, Cenab-ı Hakk’ı sevmekle rahmetine mazhar olduğu gibi Ondan korkmakla da azabından kurtulur.

    ’ı sevmenin ölçüsü emirlerine riayet etmek, korkunun ölçüsü ise yasaklarından sakınmaktır. Bunların her ikisi de insanın saadet ve necatına vesile olurlar. Böylece insan ne ’ın rahmetinden ümit keser, ne de azabından emin olur.

    İnsan ’ı sevmekle kalben tatmin olur ve vicdanen huzur bulur. Muhabbetin en önemli üç kaynağı “kemal, cemal ve ihsandır”. Cenab-ı Hakk’ın bütün sıfatları hem sonsuz kemalde, hem de nihayet derecede güzeldir; ihsan ve keremi ise sonsuzdur. Buna göre, aklen ve vicdanen, insan muhabbetini ancak ’a hasretmelidir. Onun yarattığı mahlukatı sevmek ise Onun namına olduğu takdirde katında makbuldür.

    İnsan, korku hissini de ancak ’a hasretmelidir. Çünkü nihayetsiz celal, azamet ve kudret sahibidir. Öyle ise ’tan korkmak da hem aklın, hem de vicdanın gereğidir. Bir insanın kalbinde, korkusu kemaliyle hakim olunca başka türlü korkulara mahal kalmaz. Zira ’tan korkan bir adam, hiçbir zaman başkasının hukukuna tecavüz etmez, hiç kimsenin canına, malına namusuna dokunmaz.

    Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu konuda şöyle buyururlar: “Hikmetin başı korkusudur.” (El-Münâvî, Feyzü’l-Kadir-3:574)

    Toplum hayatının nizam ve ahengi korkusuyla kaimdir ve onunla devam eder. Hak ve hukuk tanımamanın cezası, dünyada zillet ve ahirette İlâhî azaptır.


    Seni çok Özledim Annem

  10. #40
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    ALLAH SEVGİSİ (1)

    Doç. Dr. M. Esad COŞAN


    Gerçek Mü’min için en mühim haslet ve en büyük devlet, -u Teàlâ’yı sevmek ve O’nun tarafından sevilmektir; erişilecek mertebelerin en yükseği budur. Hayatın bütün çabaları bu gayeye ulaşmak için olmalıdır. Öğrenilen ilimler insanda bu şuuru uyandırmamışsa boşa çekilmiş bir emek ve manevî bir vebal demek olur.

    Okumaktan mânâ ne:
    Kişi Hakk’ı bilmekdür.
    Çün okudun bilmezsin,
    Ha bir kurı emekdür.

    -u Teàlâ’yı sevmek, sebebsiz ortaya çıkmaz, onun tahakkuku için bazı şartlar vardır; kişinin böyle bir sevgiye ermesi için, mânevî birer zehir demek olan günahları terk etmesi, isyan ve tuğyandan yüz çevirmesi, yönünü Hakk’a dönmesi gerekir ki buna tevbe adı veriliyor.
    Daha sonra ’ın kimleri sevdiğini öğrenmek, O’nun sevdiği ve râzı olduğu fiillere yönelmek icab eder. Aşikârdır ki kişide dinen merdud oian ahval ve ef’al var iken Yaradan’ın onu sevmesi olacak şey değildir. Sevgi için itaat şarttır. Nitekim şair şöyle diyor:

    Ta’sî’l-İlâhe ve ente tuzhir uhubbehû
    Hâzâ le-amrî fi’l-Kıyâsi bedîu
    Lev kâne hubbuke sâdıkan le-eta (tehû)
    İnne’l-muhibbe limen yuhibbe mutîu

    “Hem O’nun sevgisinden dem vuruyor hem de ’a isyan ediyorsun. Ömrüme andiçerim ki bu mantıkça açık bir hatadır. Sevmem gerçek olsa idi muhakkak O’na itaat ederdin, zira seven sevdiğine itaatkâr olur.”
    ’ın, nasıl kulları sevdiği, kimleri sevmediği Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinde zikredilmiştir. Bunlara kısaca bir bakış dahi genel bir hükme varmak için yeterli olsa gerektir:

    a. -u Teàlâ’nın Sevdiği Kullar

    1. Rasûlüllah AS’a itaat edenler (Bkz. 33/31)
    2. Tevvâbîn: Çok tevbekâr olanlar (Bkz. 2/222)
    3. Mutatahhirîn: Çok temizlenenler (Bkz. 2/222)
    4. Muttahhirîn: Günahlardan ve pisliklerden pâklananlar (Bkz. 9/108)
    5. Sâbirîn: Sabrediciler (Bkz. 3/146)
    6. Muksıtîn: Tam adaletle hareket edenler (Bkz. 5/42, 49/9, 60/8)
    7. Müttekîn: Takva ile hareket edenler, haksızlıktan sakınanlar, ahde vefa edenler (Bkz. 3/76, 9/4 ve 7)
    8. Mütevekkilîn: ’a tevekkül eden, O’na dayanıp güvenenler (Bkz. 3/159)
    9. Muhsinîn: İyi iş yapanlar, ’ı görüyorcasına kulluk edenler, iyi ahlakla hareket edenler (Bkz. 2/195, 3/134, ve 148, 5/13 ve 93)
    10. Mukâtiller: yolunda kale gibi tek bir saf halinde savaşanlar (Bkz. 61/4)

    b. -u Teàlâ’nın Sevmediği Kullar
    1. Mu’tedîn: Haddi aşıp taşkınlık yapanlar (Bkz. 2/190, 5/87, 7/55)
    2. Ferihîn: Şımaranlar (Bkz. 28/76)
    3. Müstekbirîn: Kibirinden hakkı kabule yanaşmayanlar (Bkz. 16/23)
    4. Müfsidîn: Bozgunculuk çıkaranlar (Bkz. 5/64, 28/77)
    5. Müsrifîn: İsrafçılar (Bkz. 6/141, 7/31)
    6. Zâlimîn: Zulümkâr olanlar (Bkz. 3/57 ve 140, 42/40)
    7. Muhtâl; fahûr: Çok böbürlenip kurum satanlar (Bkz. 4/36, 31/18, 57/23).
    8. Hâinîn: Hainlik edenler (Bkz. 8/58)
    9. Havvân, esîm: Çok günahkâr ve çok hain (Bkz. 4/107)
    10. Havvân, kefûr: Çok hain nankör (Bkz. 22/38)
    11. Kâfirîn: Kâfirler (Bkz. 3/32, 30/45)
    12. Keffâr esîm: Çok günahkâr, çok kâfir (Bkz. 2/276)


    Seni çok Özledim Annem

Sayfa 4/8 İlkİlk ... 23456 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Allah Sevgisi Ve Allah Korkusu Beraber Nasıl Olur?
    By SiLa in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 04.07.09, 13:32
  2. -Allah C.C. Sevgisi
    By Günışıgı in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 01.01.09, 19:21
  3. ALLAH sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum İslami Şiirler
    Cevaplar: 22
    Son Mesaj: 19.11.08, 10:59
  4. Allah sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum Tasavvuf Yazıları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 14:20
  5. ALLAH sevgisi
    By Hafız_emre in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 06.06.08, 16:51

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •