Sayfa 2/8 İlkİlk 1234 ... SonSon
72 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: Allah Sevgisi

  1. #11
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Allah Sevgisinin Önemi
    Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "De ki: Siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır." (Al-i İmran: 31) Allah'ın sevgisi öyle kıymetlidir ki; bunu hakkıyla ancak kıyamet günü bileceğiz. Çünkü bunun mükafatı, insana ancak orada verilir. Bazı Evliyalar şöyle demiştir: "Bir hardal tohumu kadar Allah-u Zülcelal'in muhabbeti, benim için yetmiş sene ibadetten daha eftaldir." Yukarıdaki bu ayet-i kerime, bizlere çok geniş çapta bir işarettir. Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat; çok ibadet yapmak, Allah'tan çok korkmak, niyeti halis tutmak; bunların hepsi, takva sahibi olmakla mümkündür. Çünkü bunlar, bütünüyle Hz. Peygamber sallu aleyhi ve sellem de mevcut idi. Üzerimizde Allah'ın nimetleri sonsuzdur. Fakat bu nimetlerin en mükemmeli, İslam dini ve imandır. Hakikaten, Allah-u Zülcelal'in nimetleri sayılamayacak kadar çoktur.
    Hz. Peygamber (SAV) bir gün sahabilere şöyle anlatmıştır: "Az önce Cebrail yanımdan ayrıldı ve bana şöyle dedi: "Ya Muhammed, seni hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın bir kulu vardı. Eni ile boyu otuzar dirsek olan ve dört tarafı, dört biner fersah genişliğinde bir denizin ortasında bütün bir adacığın tepesinde, beşyüz yıl boyunca Allah'a ibadet etti. Allah-u Zülcelal, orada kendisine, parmak kalınlığında tatlı su akıtan bir pınar ile her gün bir meyve veren bir nar ağacı bağışlamıştı.
    Akşam olunca, pınarın başına inip abdest aldıktan sonra, nar ağacının o günkü meyvesini koparıp yiyor ve arkasından namaza duruyordu. İbadetleri sırasında, Allah'tan, secdedeyken ruhunu almasını, cesedinin ne toprak ve ne de başka bir şey tarafından bozulmamasını ve kıyamet günü, secdedeyken kendisini yeniden diriltmesini istedi.
    Allah-u Zülcelal de bu isteklerini kabul etti. Nitekim bizler, yere inip çıkarken yanına uğrar ve onun secde halinde olduğunu görürdük. Bize verilen bilgiye göre bu kul, kıyamet günü yeniden dirilerek Allah'ın huzuruna çıkınca Allah-u Zülcelal: "Ey kulum! Sana rahmetimle mi yoksa amelinle mi muamele edeyim." buyuracak ve bunun üzerine o kul:


    "Ya Rabbi! Amelimle bana muamele et!" diyecektir. O zaman, Allah-u Zülcelal meleklerine: "O halde, bu kulumun amelleri ile kendisine verdiğim nimetleri mukayese ediniz." buyuracak ve meleklerin yapacağı hesap sonunda, beş yüz yıllık ibadetinin sadece gözünün nimetini karşılayabildiği ve vücudunun diğer nimetlerinin karşılıksız kaldığı görülecektir. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal: "Kulumu cehenneme atın!" diye emir verecek ve bu emir uyarınca, kul cehenneme doğru yola çıkarılacaktır. Cehenneme götürülürken: "Ya Rabbi, beni rahmetin karşılığında cennete koy!" deyince, Allah-u Zülcelal meleklere: "Kulumu geri getirin." diye emir verecektir.
    Geri getirilecek olan kul, tekrar Allah'ın huzuruna çıkarılınca, Allah-u Zülcelal kendisine: "Ya kulum, seni yoktan var eden kimdir?" diye soracak, kul da: "Sen, Ya Rabbi!" diyecektir. Allah-u Zülcelal ona: "Seni yaratmam kendi amelinin mi, yoksa benim rahmetimin mi karşılığıdır?" diye soracak, kul da: "Tabii ki senin rahmetinin karşılığında olmuştur." diyecektir. Allah-u Zülcelal: "Ya kulum, beş yüz yıl boyunca ibadet etmeni sağlayan gücü sana veren kimdir?" diye soracak, kul da: "Sen, ya Rabbi!" diyecektir. Allah-u Zülcelal: "Seni dağın tepesinde, yeşillikler arasına kim kondurmuş, kim sana tuzlu sudan tatlı su bağışlamış ve kim her gece sana bir nar meyvesi sağlamıştır? Ruhunu, secdedeyken almamı istemen üzerine, bu arzunu yerine getirdim.
    Bütün bunları yapan kimdir?" diye buyurunca kul: "Sen, ya Rabbi!" diye cevap verecektir. Allah-u Zülcelal ona: "Bütün bunlar, rahmetimin eseri olduğu gibi, şimdi de yine rahmetimle seni cennete koyacağım." buyuracaktır. Zaten her şey Allah'ın rahmetiyledir." (Hakim, Beyhaki)
    Hz. Peygamber (SAV) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Şayet Allah-u Zülcelal, bütün yer ve gök ehline azap edecek olsa, muhakkak azap ederdi, bununla onlara zulmetmiş de olmazdı. Eğer onlara rahmet ederse, hiç şüphesiz onun rahmeti onların amellerinden kendileri için daha hayırlıdır." (Ebu Davud, İbn Mace)
    Hakikaten, bizim gözümüz olduğu için kıymetini bilmiyoruz. Gidin âmâ olan kimselere sorun, ne kadar zor olduğunu görürsünüz. Tokluğun kıymetini, aç olduğumuz zaman biliyoruz. Hülasa; insan her nimetin kıymetini ancak onun yokluğunda bilebilir. Biz bolluğun içinde olduğumuz için, Allah-u Zülcelal'in nimetlerinin ne kadar çok olduğunu idrak edemiyoruz.
    Allah-u Zülcelal, bu konuda şöyle buyurmuştur: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım." (İbrahim; 7)
    Allah-u Zülcelal, bizlere İslam dini ve imanı verdiği için bunların ne kadar mükemmel bir nimet olduğunu idrak etmeliyiz ve o şuurda olmalıyız. Allah-u Zülcelal, insana dünyada ömür, sıhhat ve afiyet vermiştir. Bu sıhhat ve kuvvetle, tabi ki insan, bir şeylerle meşgul olmalıdır. İşte en büyük meşguliyet, ibadettir. İbadet bir sanattır. Her sanatın bir kârı vardır. Bu sanatın atölyesi, daima Allah-u Zülcelal ile meşgul olmaktır. Bir kimse yalnız kaldığı zaman, kendisi ile Allah-u Zülcelal arasındaki durumu gözetmesi lazımdır.
    Bu sanatın sermayesi de Allah'a karşı takvalı olmaktır. Takva ise; Allah'dan korkmak, O'nun emir ve nehiylerini yerine getirmektir. İnsan, sermayesi olmadığı zaman hiç bir ticaret yapamaz. Demek ki kişinin sermayesi, Allah-u Zülcelal'e karşı takvalı olmasıdır. İnsanın, o zaman elde edeceği kâr da Allah-u Zülcelal'in rızası ve cennettir. Hz. Peygamber (SAV) 'in bizlere tebliği, bu şekildedir.
    Kalp temizliğinin islam dininde çok büyük bir yeri vardır. Zaten kalp temiz olmadığı zaman niyet ve ihlasta gerçekleşmez. Onun için insan kalbindeki bütün mezmum sıfatları çıkarıp yerine güzel evsafları yerleştirmesi lazımdır. Anlatıldığına göre, bir zat bir Evliya’dan nasihat istemiş, o Evliya şöyle demiştir: "Allahu Teala senin kalbine baktığında, onda razı olmadığı bir şey görmesin."
    Bilindiği gibi zahiri ameller, kalp amelleri için temel ükmündedir. Temel sağlam olmadığı takdirde üzerindeki bina sağlam olmadığı gibi, amelleri salih olmayan bir kimsenin kalp temizliğine sahip olması, iyi sıfatlar kazanması ve bunlarla iyi ameller yapması da mümkün değildir. Zahiri temizliğe önem verip de kalp temizliğine önem vermemek, bir bahçenin duvar çalışmalarına önem verip, içerde ağaçların susuzluk ve bakımsızlıktan kuruyup dökülmesine aldırış etmemek gibidir.
    İnsanın kalbi temiz olduğu zaman bütün vücut muhafaza olur. Nitekim hikmet ehli bir zat şöyle demiştir: "Ben kalbimi on gece şeytandan, hataralardan korudum. Kalbimde beni yirmi sene bunlardan korudu."
    Onun için kalp temizliğine çok dikkat etmek lazımdır. İnsanın çaresi kalbini Allahu Zülcelal'e sadık yapmasıdır. Çünkü kalp Allahu Zülcelal'in nazargahıdır. Kalbi Allahu Zülcelal'e bağlamak gerekir. Bizlere Allahu Zülcelal'i unutturacak herşeyi kalbten çıkarmak lazımdır. Sehl bin Abdullah şöyle demiştir: "Kim kalbini Allah'a teslim ederse, Allah'ta onun âzâlarına sahip çıkar."
    İnsan kalbini Allah-u Zülcelal'e teslim ederse, O'da o kimsenin gözlerine, ayaklarına, diline hülasa bütün âzâlarına sahip çıkar. Allah-u Zülcelal'in yaratmış olduğu bir et parçası olan kalbimizi O'na teslim etmemek çok gariptir. Kalbi Allahu Zülcelal'e teslim edip: "Ya Rabbi! Bu kalbi sen yarattın. Onu sana teslim ediyorum. Dilediğin gibi yap!" diyerek, Allahu Zülcelal'e teslim etmek lazımdır.
    Böyle olunca Allah-u Zülcelal'in muhabbeti kalbimize girer ve bütün âzâlarımızda O'nun istediği şekilde olur İnş
    Kalp temizliğine çok önem vermek gerekir. Nasıl ki bir bahçıvan bahçesindeki zararlı otları temizleyip bahçesine su veriyorsa, bizlerde kalbimizdeki dünya hırsı, riya, kin, hased gibi bütün mezmum sıfatlardan temizleyip, onu muhabbet, zikir gibi güzel sıfatlarla beslememiz lazımdır.
    Çünkü kalp ıslah olursa bütün âzâlar ıslah olur. Kimin azaları ıslah olmamış ise o kimsenin kalbinde manevi hastalık var demektir. Bundan kurtulmak için kalbi her an kontrol edip oradaki zarar verici mezmum sıfatlardan temizleyip arındırmak lazımdır. Bir kimsenin kalbi mezmum olan bütün sıfatlardan arınıp da güzel sıfatlarla süslendiği zaman o kimsenin bütün niyetleri hayır üzerine olur.
    İnsan her hangi bir hayır yaptığı zaman, onu Allah için yapması gerekir. İnsan her yaptığını Allah-u Zülcelal'in rızasına çevirebilir. İnsan, sabah işe gitmek için evinden çıkarken: "Ya Rabbi! Aile efradımın nafakasını üzerime vacip ettin. Bir misafir geldiğinde ona ikram etmek için ve sadaka vermek için işime gidiyorum." dediği zaman, insanın bu işi de ibadet sayılır.
    Salim, Abdullah'ın oğlu, Abdullah da Hz. Ömer'in oğludur. Demek ki Salim, Hz. Ömer'in torunlarından bir tanesidir. Salim, zamanında halife olan Ömer bin Abdulaziz'e bir mektup gönderdi. Bu mektupta şöyle demiştir: "Ey Halife! İyi bil ki; Allah'ın kuluna yardımı, kulun niyeti ölçüsündedir. Kimin niyeti sağlam ve tam olursa, Allah'ın ona yardımı tam olur. Kimin niyeti sağlam ve tam değilse, Allah'ın yardımı da o nisbet de azalmış olur."
    Kişinin bütün amelleri niyetine bağlıdır. İnsan niyetini Allah için yapmak zorundadır. Niyetin Allah için olması ise nefsin arzu ve isteklerinden uzak tutulmasıdır. Hz. Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ameller niyetlere göredir. (eline geçecek ancak odur.) Kimin hicreti Allah'a ve Resulüne ise onun hicreti Allah'a ve Resulüne sayılır. Kimin hicreti kazanmak istediği dünyalığa yahud nikahlamayı düşündüğü bir kadınaysa, onun hicreti niyet ettiği bu şeylere olmuştur." (Buhari, Müslim, Tirmizi)
    Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bizden ne isteniyorsa bunu iyice düşünmek ve kavramak lazımdır. Bu da halis niyete bağlı bir şeydir. Halis niyetle yapılan bir amele ne kadar mükafat verildiği buradan anlaşılmaktadır. Çünkü Allah-u Zülcelal niyetlere göre mükafat vermektedir. Mesela bir kişi ilim okumaya gitmek istese ve: "Ben ilim öğrenip hem kendim amel yapacağım ve hemde başka insanlara da öğreteceğim." gibi bir niyet içerisinde olsa, onun niyeti Allah içindir ve Allah-u Zülcelal o niyete göre mükafat verecektir. Bunun tersine ilim öğrenmeye giderken bir mal elde etmek yada bir kadın nikahlamak için gitmişse bunun hicreti bu şeylere olmuş olur. Ve bunun halis niyetle bir alakası yoktur.
    Bir başka misal: İnsan başkalarına sohbet ederken, bu adam ne güzel sohbet yapıyor desinler diye sohbet ederse onun mükafatı ancak o kadardır. Ama kendi nefsini vaaz yapıyor gibi, mü'min kardeşlerinin de amel yapması için halis bir niyetle sohbet yaparsa, Allahu Zülcelal onun niyetine göre kat kat mükafat verir. Yukarıda geçen hadis-i şerifin ışığı altında insan kendisine çekidüzen vermelidir ki, bütün ameller de niyetin sadece ve sadece Allah için olması gereklidir. Anlatıldığına göre, kıyamet günü insanların amel defterleri elle-rine verildiği vakit bir kul amel defterinde hac, zekat, sadaka gibi sevapların yazılmış olduğunu görür ve: "Bunları ben yapmamıştım. Herhalde bu benim amel defterim değildir." der. Böyle düşünürken Allah-u Zülcelal tarafından: "Ey kulum! Bu senin amel defterindir." diye bir nida gelir. Kul: "Ya Rabbi! Bu amellerin hiç birisini ben yapmadım." deyince, Allah-u Zülcelal tarafından tekrar şöyle bir nida gelir: "Ey kulum! Evet yapmadın ama; keşke benim malım olsaydı sadaka verseydim, keşke imkanım olsaydı hacca gitseydim, keşke gücüm olsaydı da bir camii yaptırsaydım diyerek, bunları yapmak için niyetin benim için idi. Niyetinin benim için olmasından dolayı bunların, amel defterine sanki yapmış gibi sevapları yazıldı."
    Hz. Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Bir kimse iyi amel işleyene imrenip, 'keşke imkanım olsaydı bende o ameli işleseydim' derse, niyeti iyi amel yerine geçer ve bir kimse kötü amel işleyene özenip, 'Keşke imkanım olsaydı bende o ameli işleseydim' derse bunun niyeti de kötü amel yerine geçer." (Tirmizi, İbn Mace)
    Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bir kişi herhangi bir kim-senin bir hayrına gıpta edipte, keşke benim de malım olsaydı bende sadaka verseydim ve yahud bir kişi ilim okumuştur ve insanlara faydası vardır, keşke bende ilim okusaydım da hem kendim ve hemde başkalarına öğretseydim diyerek insan samimi olarak niyet ederse, o kişi sanki bu amelleri yapmış gibi Allah-u Zülcelal ona mükafat verecektir.
    Bunun karşısında, bir kişi herhangi bir kimsenin kötü amellerine gıpta edipte, keşke benim imkanım olsaydı da böyle yapsaydım, mesela param olsaydı da bende kumar oynasaydım derse, o günahı zahiren işlemese bile sanki işlemiş gibi olur. Nitekim anlatıldığına göre, adamın biri iyice acıktığı bir sırada, yolu kumdan bir tepeye uğradı. Aç olan midesi ile kuma bir baktı ve: "Keşke bu kum yığını bir un olsa ben bunu bütün yoksullara dağıtırdım." dedi. Allah-u Zülcelal o zamanın Peygamberine şöyle vahyederek: "O adama git söyle, Allah senin sadakanı kabul ve iyi niyetine teşekkür ediyor, o kadar sevapta senin defterine yazıyor." buyurdu.
    İşte niyet böyledir. Niyet etmek çok kolay olup hiçbir zahmeti de yoktur. Salih amellere niyetin mükafatı kat kat fazladır. Bir insan bütün gücünü sarfederek hacca gidiyor, sadaka veriyor ve ancak bunları amel defterine yazdırabiliyor. Fakat hakiki niyetle insan yorulmadan zahmet çekmeden aynı sevaba erebiliyor. Onun için her insan Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanabilmek için, O'nun razı olabileceği herşeye halis niyetle yaklaşması lazımdır.
    Şimdi hepimiz iyice düşünelim! Allah-u Zülcelal, Hz. Peygamber (SAV) 'i öyle insanların içine gönderdi ki; onlar, kızlarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Kadın-erkek karışık, hayvan gibi birbirlerine karışıyorlardı. Allah'ı tanımayıp, elleri ile yaptıkları putlara ibadet ediyorlardı. Fakat, Hz. Peygamber (SAV) 'ın niyeti çok halis olduğu için, Allah-u Zülcelal de ona göre kuvvet verdi. Hz. Peygamber (SAV) , o kadar çok eziyet ve meşakkatlerle karşılaşmasına rağmen, Allah-u Zülcelal için sabretti.
    İşte, biz Hz. Peygamber (SAV) 'in ümmetin-deniz. Biz de, az da olsa Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat edip, aynı şekilde hareket etmeliyiz. Onlar, şimdi zamanımızdaki gibi tetikle değil kılıçla; düşmanla yüz yüze, karşı karşıya savaşıyorlardı. Açlık ve susuzluk içinde, bir hurma ile yetinerek harp yapıyorlardı. Peki biz niçin: "Virdimi çekemiyorum, nefsim şöyle etmiyor, böyle etmiyor!" diyoruz. Bu son derece yanlış bir şeydir.
    Namaz kılmak, namaz kılmak için cemaate gitmek, imsaktan önce teheccüde kalmak, işte bunların hepsi harbdir. Bunları yapmadığımız zaman, benim kanaatimce, harbden kaçıyoruz demektir. Bunları yapmayan kimse, harb olduğu zaman da kaçacak demektir. Allah-u Zülcelal bir insana muhabbet veriyor. Fakat insan, muhabbetin neden dolayı geldiğini, niçin verildiğini düşünmüyor. Halbuki kendisini Allah'a verdiği için, Allah da ona muhabbet vermiştir.
    Bundan başka, Hz. Peygamber (SAV) 'e uymuş, mutabaat etmiş idi. Bundan dolayı da muhabbet verilmişti. Fakat o mutabaat azaldığı zaman, insanın muhabbeti de azalıyor.
    Çünkü muhabbet, Hz. Peygamber (SAV) 'ın mutabaatına bağlanmıştır. Bu dünyada bir şeyimiz kaybolduğu zaman, hemen onu aramaya koyuluyoruz. Peki, dünyada geçici olan, adi bir şeyimizi arıyoruz da, neden kaybolan muhabbetimizi aramıyoruz.
    Halbuki insan, o muhabbetle Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanarak, cennete girip, cehennemden muhafaza olacaktır. Haklı olarak, insan nasıl ki, kaybolan dünyalık bir şeyini arıyorsa, Allah-u Zülcelal'in muhabbetini daha ziyade araması lazımdır. O muhabbetin tekrar bulunması da, yine Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat etmekle mümkündür. İnsan, Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat ettiğinde, yine eski muhabbetini bulacaktır.
    Peki insan, muhabbetinin doğru veya yanlış olduğunu nasıl bilebilir? Biz Allah-u Zülcelal'i ne kadar seversek, Allah-u Zülcelal de bizi o kadar sever. İnsan, herhangi bir yerde Allah-u Zülcelal'in ibadetinden, zikrinden ve hizmetinden bahsederse, onun muhabbetini kazanmış, Allah'a yönelmiş demektir. Fakat Allah-u Zülcelal'den değil de dünyadan bahsederse, her ne kadar: "Benim Allah'a muhabbetim vardır!" derse de, yalan söylemiş olur. Allah-u Zülcelal'in razı olduğu meclislerde oturmak, doğruluğun alametidir.
    Daha açık olarak insan, muhabbetinin doğru olup olmadığını şöyle meydana çıkarabilir. Mesela, insanın günlük virdi vardır, diğer tarafta da nefsinin istekleri vardır. Bu ikisi karşı karşıyadır. Eğer insan, virdini çekmeyi tercih ederse, onun Allah-u Zülcelal'e muhabbeti var demektir. Fakat insan Allah'ın zikrini bırakıp nefsin isteklerine uyarsa, her ne kadar: "Ben Allah'ı seviyorum." derse de, bu doğru sayılmaz.
    Hepimiz bunu derinlemesine düşünüp tecrübe edelim. İnsan Allah'ın zikriyle meşgul olduğu zaman, kalbi çok mutmain olup, dünyası da cennet gibi olur. Buna karşılık, insan Allah zikriyle meşgul olmayıp bütün dünyanın hükümdarı da olsa, o kimse felah bulamaz, rahat da edemez. Şimdi biz buradayız. Fakat şu an, kabre doğru gittiğimizden haberimiz var mı? Allah-u Zülcelal, bu ömrü bizlere sayı ile vermiştir. Onun için ömrümüzü boşa sarfetmeyip, tefekkür etmemiz lazımdır. Bir insan bir Evliyanın yanına giderek,
    "Kurban bana nasihat et!" demiş. Evliya: "Senin annen-baban yaşıyor mu?" diye sormuş. Adam: "Hayır!" diye cevap verince Evliya: "Ben sana ne diyeceğim. Bak annen-baban vefat etmiş. Demek ki sıra sana gelmiştir." demiştir.
    Nitekim, Hz. Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "İbret için insana ölüm yeter." (Beyhaki)
    Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...



    Seni çok Özledim Annem

  2. #12
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Kalpler Ancak Allahın Zikri ile Tatmin Olur

    Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
    "Kalpler ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Ra’d; 28)
    İmam Şârâni kuddise sırruh şöyle diyor:
    "Kişinin Allah-u Zülcelal'e karşı ihlaslı olabilmesi için yapması gereken dört şey vardır:
    1- Dili Allah'ın zikriyle meşgul olmalı.
    2- Kalbi Allah-u Zülcelal'i müşahede etmeli.
    3- Nefsinin günaha sevk eden arzularına uymamalı.
    4- Yediği lokma helal olmalı.
    Bunlarla insanın zahiri âzâları temizlenir, halis olur. Ayrıca, kişi nefsini çok perişan etmeyecek. Ona yemek de yedirecek ama heva ve hevesine uymayacak. Tamamıyla nefsini öldürecek şekilde davranmamalı, çünkü nefis, Allah-u Zülcelal'in emanetidir.
    İnsanın dilinden Allah'ın zikri gidip, günahlara meyilli konuşmalar olursa, kalbindeki nifaktan dolayıdır. Kalbin Allah katındaki ecir ve sevabı almadığındandır.
    Böyle olduğu zaman, insan Allah-u Zülcelal'e karşı tevbe etmeli, o hatalardan ve sonuçlarından, Allah-u Zülcelal'e sığınmalıdır. Çünkü, insana yardımcı olarak Allah-u Zülcelal kafi gelir.
    Mesela; namazdaki tekbir imamla beraber olmalı. Tekbirin imamla beraber alınması, İslam dininde çok kıymetlidir. Eğer insan ona kıymet vermezse, Allah-u Zülcelal'in rızasını tam hakkıyla taleb etmediğinin bir işaretidir.
    Çünkü, her vakitte bir taat vardır. O vaktin taatinin kıymetini bilmeli ve tehir etmemeli. Eğer tehir ederse, olabilir ki Allah-u Zülcelal başka ibadetleri de ona nasip etmez. Onun için insan Allah-u Zülcelal'in insanlara tayin ettiği sevapların zamanını bilmeli ve fırsatı kaçırmamalıdır. Umulur ki, onları kaçırmadığı zaman ve fırsatını değerlendirdiği zaman, Allah-u Zülcelal ona daha güzel ibadetleri nasip eder.
    İmam Şârâni kuddise sırruh şöyle tavsiyede bulunuyor:
    "Allah dostlarının hakkında gıybetle konuşmayın. Çünkü gıybet eden insan, gıybetini yaptığı insanın etini yemiş gibi oluyor. Allah dostlarının gıybetini yapmak, zehirli et yemek gibidir. O, zehir olarak vücuduna girdiğinde, bütün maneviyatı, imanı gidebilir.”
    Gıybet, küçük bir şeymiş gibi görünüyor ama Allah-u Zülcelal'in yanında çok kötüdür.
    Ve yine size şu tavsiyede bulunuyorum, sözlerinizin kendisine ulaşamayacağı bir kişinin gıybetini yapmayın, ona o gıybet ulaşmadığı zaman korkun, çünkü daha tehlikelidir.
    Çünkü, Allah-u Zülcelal gıybeti yapılan kişinin hakkını veriyor bizzat savunuyor. Ona sahip çıkıyor.
    Kişi önceden işlemiş olduğu günahlarından dolayı, sanki af olunmayacak gibi bir umutsuzluğa girmesin, çünkü Allah-u Zülcelal'in öyle dostları var ki, önce günah işlemişler, sonra tevbe edip Allah'a dönmüşler ve ihya olmuşlardır.
    Onlar ilk önce Allah yolunda değildiler. Sonra Allah-u Zülcelal'e döndüler ve Allah-u Zülcelal de onları ihya etti ve büyük zatlar olarak dünyada onları seçti. İbrahim b. Ethem gibi, Fudayl b. İyaz ve Bişr-i Hafi gibi evliyalar, önceleri Allah yolunda olmadıkları halde, tevbe ettiler ve bu tevbelerinin üzerine Allah-u Zülcelal de onları dost olarak seçti.
    Allah dostları şöyle buyurmuşlar:
    "Kişi gaflet ile dünyayı dolduracak ibadet yapmaktansa, bir lahza kalbi ile huzurlu olarak "la ilahe ill" dese, bu bir lahza ( bir an) onun için daha hayırlıdır."
    Ve bir insan, kalbini Allah'a çevirdikten sonra, tekrar şehvet ile dünyaya kalbini çevirse, hicap ile, perde ile azaplanır. Yani Allah-u Zülcelal'in nuru ile arasına perde iner.


    Seni çok Özledim Annem

  3. #13
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    'ım

    Ben üşüyorum, Sen, Dost'un gözleriyle ısıt beni.
    Ben kanıyorum, Sen, dokunuşu merhamet olanlarla sar beni.
    Ben korkuyorum, Sen, kalbime verdiğin îmanla koru beni.
    Ben ağlıyorum, Sen, ülfetinle avut beni.
    Ben savruluyorum, bilinmezlere hazan yaprağı gibi… Sen tut beni.
    Ben kayıyorum sırattan, Sen bırakma beni.
    Bende kimsenin uğramadığı izbe köşeler var, karanlığın bile girmekten ürktüğü… Bende açılıp kapanmayan yaralar, rûhumu döven hırçın dalgalar var sonra… Dönüşü olmayan yollar uzaklığım kadar uzayan; dinmeyen gözyaşları var içime kanayan… Küçük bir kız çocuğu var, yetim bayramlar yaşayan… Âhlar var, geceleri uyku tutturmayan… Soğuk kışlar var, bir bakış olup gözümde donan… Yakan ateşler var, öfkem olup çarpan…
    Bende, derin bir muhabbetin yok; ulvî kılan, mümin yapan, arıtan, çoğaltan, merhamet olup yetim başlar okşayan, şefkat olup mâtemlerin civarında dolaşan, fakir sofralarda zengin kılan, cömertlik olup mahrumlara dağıtılan, cesâret olup İslâm'a engelleri yıkan.
    Bende, derin bir muhabbetin yok; beni unutturup bana, sadece Sen'i hatırlatan, gündüz olup yüzler aydınlatan, gece olup hataları örten, kilit olup hayırlara açılan, merhamet olup hasta ruhuma dokunan…
    Bende, derin bir muhabbetin; uzaklığıma rağmen, bana şah damarımdan daha yakın olan… Bende derin bir muhabbetin yok; edep edip başkalarını özlemekten, Sen'i özlettiren… Vefâ olup; hatırladıklarımı Seninle râbıtalı kılan…
    Bende, derin bir muhabbetin yok; rüzgâr olup çöllerde iz iz Nebî'yi arayan, peyk olup bir Kutb'un etrafında dönen...
    Bir derin muhabbetin yok bende; beni Sen'den kılan.
    Sen varsan, neyim yoktur ki…

    Sen yoksan gönlümde, neyim vardır ki…


    Seni çok Özledim Annem

  4. #14
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi


    Allah'ı Böyle Sevmeli



    bir yarisin içindeyiz ve hayati daha iyi degerlendirme çabasindayiz.

    Hepimiz akli basinda laflar ederek "Vakit nakittir" diyoruz. "Bu hayat, bu firsat bir daha ele geçmez" diyoruz.

    Kosmakta oldugumuz yönde bizi gayrete getiren bu sözlerin rüzgâriyla kollarimizi açip ya dünyaya,

    ya Mevlâ’ya dogru kosuyoruz. Kimimiz o bir daha ele geçmeyecek ömrü kasamizi doldurmak, kimimiz âhiret azigi hazirlamak için harciyoruz.

    Süphesiz bu kosu bir gün bitecek. Dizdeki derman tükenecek. Yolun sonu görünecek. Iste o gün, gönüllerini dünyaya açanlarin mi,

    yoksa Mevlâ’sina dogru uçanlarin mi kârli çiktigi belli olacak. Dünya sevgisinin mi, Allah sevgisinin mi gerçek oldugu anlasilacak.

    Akilli insan; Allah’a iman eden, O’na gönül veren ve O’nu her seyden daha çok seven insandir [Bakara sûresi (2), 165].

    Zira Allah, kendisini seven ve kendisi tarafindan sevilen kullar istemektedir.

    Sayet biz onun istedigi gibi olmazsak, bizi yok edip yerimize kendisinin sevdigi ve kendisini seven kullar getirecegini haber vermektedir [Mâide sûresi (5), 54].

    Eger Allah’in bizi sevmesini ve günahlarimizi bagislamasini istiyorsak",

    O’nun Resûlü’nü sevip itaat etmemiz yani onu kendimize örnek alip buyruklarini tutmamiz gerekmektedir [Âl-i Imrân sûresi (3), 31-32].

    Daha açik bir söyleyisle Allah’i sevmeyi ve O’nun tarafindan sevilmeyi de Peygamber’inden ögrenmemiz icap etmektedir.

    Ibadet Coskusu

    Peygamber Efendimiz Allah’i derin bir muhabbetle sevdigi için O’na büyük bir coskuyla ibadet ederdi.

    Huzurunda saatlerce kiyâmda, rükûda ve secdede kalarak Allah’a kullugunu ve O’na bagliligini gösterirdi.

    Gönlü Rabbine derin bir sevgiyle bagli oldugu için ibadet ederken ayaklarinin sismesi,

    vücudunun yorgun düsmesi onu namazdan alikoymazdi. ‘Allah benim günahlarimi bagislayarak bana emsâlsiz bir lutufta bulunmussa,

    ben O’na gücümün üstünde bir gayretle tesekkürlerimi sunmaliyim’ diye düsünürdü. Namazi,

    Allah’a kullugunu isbat etmenin en iyi sekli kabul eder, Allah ile uzun süre karsi karsiya olma imkâni sagladigi için bu üstün ibadeti "gözümün nuru" diye severdi.

    Hz. Âise’nin belirttigine göre, geceleyin kildigi namazin bazi rek’atlerinde elli âyet okunacak kadar bir zaman basini kaldirmadan secde ederdi (Buhârî, Vitir 1, Teheccüd 3).

    Bu haldeyken Allah’a olan sevgi ve kullugunu anlamli cümlelerle dile getirir:

    "Allahim! Sadece sana secde ettim. Yalniz sana iman ettim. Sana teslim oldum. Benim yüzüm kendini yaratip ona sekil veren, kulagini ve gözünü vâreden Rabbine secde etti.

    Yaratanlarin en güzeli olan Allah pek yücedir" derdi (Müslim, Müsâfirîn 201).

    Geceleyin uzunca bir süre Allah’a ibadet eder, bu sirada bazan Bakara, Âl-i Imrân ve Nisâ sûreleri gibi en uzun sûreleri okur,

    sonra yorulan bedenini dinlendirmek için yataga uzanir, ama sabah ezanini duyunca hemen kalkar, sabah namazinin iki rek`at sünnetinin,

    dünya ve dünyadaki her seyden daha hayirli ve degerli oldugunu söyleyerek (Müslim, Müsâfirîn 96, 97) yeni bir ibadete heyecanla baslardi.

    Onun bu tavri, namazi ne kadar önemsedigini, kullugu ifade etmek ve Allah’i sevdigini göstermek için onu ne kadar lüzumlu gördügünü ortaya koymaktadir.

    Resûl-i Ekrem Efendimiz’in, peygamberlik görevini tamamlayip da son hastaligina yakalandigi sirada "Yâ Rabbî! Refîk-i a‘lâ" diyerek

    O en büyük sevgilinin yanini ve yakinini, ulvî refâkatini istemesi Allah’a duydugu engin sevgi ve özlemin en güzel ifadesidir.

    Habîbullah Efendimiz’in dilinden düsürmedigi o zengin zikirler dünyasi yani Cenâb-i Hakk’i en güzel ifadelerle durmadan anmasi,

    Mevlâ’sina olan hamdini, sükrünü, tesbihini, tehlilini son derece derin ve anlamli sözlerle dile getirmesi bu sevginin ne kadar canli oldugunu ortaya koymaktadir.

    ‘Ben Allah’i seviyorum’ deyip orada kalmak, Allah’a olan sevgisini O’nun emrettigi ibadetlerle güçlendirmemek hazin bir aldanistan,

    sIkIntiyi sevmeyen nefsin insani düpedüz aldatmasindan ibarettir.

    Kuru bir laftan öteye geçmeyen sevginin hiçbir degeri yoktur. Zira sevgi, eserinin görünmesini ister. Bunun içindir ki bazi âsiklar,

    beserî olan sevgilerini isbat etmek için hayatlarini fedâ etmekten çekinmemislerdir.

    Ilâhî sevginin isbatina gelince, Allah Teâlâ bunun ibadetle, kendisine itaatle, yapilmasi istenen seyleri yapmakla,

    kaçinmasi istenen seylerden uzak durmakla ortaya konacagini belirtmistir. Ayakta dururken, otururken, uyumak için uzanirken Allah’i anarak,

    O’nu zikrederek, göklerin ve yerin yaratilisi üzerinde inceden inceye düsünerek kullugumuzu gösterebilecegimizi haber vermistir [Âl-i Imrân sûresi (3), 191].

    Ne ticaretin ne de kazanma hirsinin bizi Allah’i anmaktan, O’na ibadet etmekten alikoymamasi gerektigini bildirmistir [Nûr sûresi (24), 37].

    Resûlullah Efendimiz, o berrak sular gibi aydinlik hayatinda, Allah’a giden yolda nasil yürümek gerektigini bize ögretmistir.

    Âyet-i kerîmelerde genel hatlariyla isaret edilen hususlari hayata geçirmeyi bize göstermis, yerken, içerken, yatarken, kalkarken, elbise ve ayakkabilarimizi giyerken ve çikarirken,

    yolculuga giderken ve dönerken, kisacasi hayatin bütün safhalarinda Allah’i nasil anacagimizi bize göstermistir.

    Bir hadis kitabinin dualar ve zikirler bölümünü açip okudugumuz zaman bunlari bütün teferruatiyla ögrenebiliriz.

    Sen Oldun

    Resûl-i Ekrem’in sevgi okuluna kaydolarak onun gösterdigi programi izleyen gerçek âsiklar,

    insani Allah’a götüren muhabbet bagina girmis ve sevgi güllerini dermislerdir. Sevgilerinden çiçeklenen tomurcuklari bir daha solmamak üzere âbidelestirmisler,

    isteyenlerin koklaya koklaya gerçek sevgiliyi bulmalari için sevgi demetleri hazirlamislardir.

    Simdi size bu âsiklardan birinin, Erzurumlu Ibrâhim Hakki hazretlerinin enfes bir sevgi çiçegini sunmak istiyorum.

    Ezelden ebede dogru uzayip giden muhabbet yolunun isaret taslarindan biri olan bu âsik-i sâdik, gönlündeki Allah sevgisini çaglayanlarin coskusuyla dile getirmektedir.

    Sevgilisinin (dildârinin) bir baskasi degil, sadece Allah olmasini bir saâdet (devlet) saymakta, O’nun dostu ve yakini (enîs ve mûnisi),

    hasta gönlünün sifâsi (sifây-i cân-i bîmâri) olmasindan duydugu bahtiyarligi dile getirmekte, her an onun gamini, tasasini çekmekten (gamhâri olmaktan) duydugu mutlulugu anlatmaktadir.

    ‘Allahim, sen benim koruyucum ve gözcüm (nigehdârim) olduktan, ne yapsam yanimda sen (refîk-i cümle etvârim) bulunduktan sonra kimseden korkum yok’ dedikten sonra

    siirlerinde güzellerden bahsettigini, ama bütün bu güzellerin Allah’tan baskasi olmadigini da hatirlatmaktadir.

    Sevgilisi Allah oldugu için sevincinden dünyaya sigmayan bu âsigin sevdâsina benzer bir aski,

    ikrâmi bol Rabbimin bizim gönlümüze de ihsân etmesini niyâz ediyor, sizi dilinizden düsmeyecegini tahmin ettigim nefis bir ask çiçeginin doyumsuz râyihasiyla basbasa birakiyorum:

    Ne devlettir ki dildârim sen oldun
    Enîs ü mûnis ü yârim sen oldun

    Dil-i pür derdimin dermâni sensin
    Sifây-i cân-i bîmârim sen oldun

    Sürûrumdan sigismam bu cihâna
    Demâdem çünki gamhârim sen oldun

    Bana hasmolsa âlem halki gam yok
    Ne korku çün nigehdârim sen oldun

    Safâlar ger cefâlar bulsa cânim
    Refîk-i cümle etvârim sen oldun

    Sana dil vermisim ey cân-i âlem
    Ezelden çünkü dildârim sen oldun

    Güzeller vasfin etsem dilde sensin
    Murâdim, cümle muhtârim sen oldun

    Desem ism-i serîfin yâ demezsem
    Dilimde cümle güftârim sen oldun

    Sana tâzim eder dillerde Hakki
    Der: inkârim yok, ikrârim sen oldun


    Seni çok Özledim Annem

  5. #15
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Herşeyin yokoluşundan sonra da var olan

    O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir. (Hadid Suresi, 3)

    Allah kainatı yokluktan yaratmıştır ve onu en sonunda yine eski durumuna çevirecek, yok edecektir. Yok olmayacak hiçbir eşya, ölümsüz olan hiçbir canlı mevcut değildir. Dünyadaki tüm canlılar doğar ve ölürler, herşeyin bir ömrü, sayılı günü vardır. Oysa Kuran'da bildirildiği gibi Allah evveldir, ahirdir yani başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Herşey yok olduktan sonra baki kalacak olan da O'dur.

    Ömrü ve zamanı yaratan Allah maddeye ait tüm bu özelliklerden uzaktır. O, öncesi ve sonrası olmayandır. Sonsuzluğun sahibi, zamanın ve mekanın üstünde olan Allah'tır. Sonuçta kainat tekrar başlangıç noktasına dönecek, canlı cansız hiçbir şey kalmayacaktır. Yalnız Allah'ın varlığı baki kalacaktır. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirir:

    (Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur;

    Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır. (Rahman Suresi, 26-27)


    Seni çok Özledim Annem

  6. #16
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.391, Level: 61
    Points: 8.391, Level: 61
    Level completed: 81%,
    Points required for next Level: 59
    Level completed: 81%, Points required for next Level: 59
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    incifiliz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    783
    Points
    8.391
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    çok güzel gerçekten emeğine sağlık nisacım
    http://www.kevserdenizi.net/forum/

  7. #17
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: İnsanoğlu ancak kendi nefsi için iyilik yapar. Başkasına iyilik yapması ise muhaldir; zira insanoğlu malını, ancak bir gayesi varsa, başkasına verir. O hedef ya gelecekte, (ahirette) olur ki bu sevaptır. Yahut da derhal tahakkuk eder ki bu da dünya menfaatleri, minnetleri; övülmesi, şöhretinin yayılması, cömertlikle anılması, halkın kendisine itaat etmeleri, hürmet saygı göstermeleri...
    Nasıl ki insan, malını bir yararı olmadığı için denize atmıyorsa, tıpkı onun gibi bir insan, elindeki malı ancak bir hedef ve bir gayesi olursa malı verir. Onun, malını vermesi gayesine ulaşmak içindir.
    Bu bakımdan o, kendi hedefine varmak için başkasını, malı almak hususunda kullanmıştır. Öyleyse o kendi nefsine iyilik yapmıştır. Vermiş olduğu malın karşılığı olarak nezdinde maldan daha kıymetli olan bir şey almıştır. Eğer o şey onun yanında daha kıymetli olmasaydı asla başkalarına malını vermezdi. Bu düşünceyi ona veren Allahü tealadır.
    İşte her ihsan eden kimse de böyledir. Eğer Allah onları nefisleriyle baş başa bırakırsa, onlar o maldan bir kuruş dahi kimseye vermezler. Allahü teâlâ ona harekete geçirici kuvvetleri musallat edince, onun kalbine din ve dünya bakımından o malı vermekte fayda olduğunu yerleştirince onu verir. Kişi vermiş olduğu malın karşılığı olarak nezdinde verilen maldan daha yararlı ve daha sevimli bir şey almış olacağı için bunu verir...
    Hakiki manada ihsan cömertliktedir. Cömertlik ise, karşılıksız ve verene bir pay olmaksızın verilen maldır. Bu ise, Allah’tan başkası için muhaldir. Bu bakımdan âlemlere ihsan olsun diye nimet veren Allah’tır. Bu nimeti bir hedef ve gayeden ötürü değil, karşılıksız olarak âlemlere veren O’dur. Bu bakımdan O’ndan başkası hakkında cömertlik ve ihsan lâfzını kullanmak yalan veya mecazdır.



    Seni çok Özledim Annem

  8. #18
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.391, Level: 61
    Points: 8.391, Level: 61
    Level completed: 81%,
    Points required for next Level: 59
    Level completed: 81%, Points required for next Level: 59
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    incifiliz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    783
    Points
    8.391
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Allah Sevgisi


    ALLAHu ekber!" demek ne demek?

    Biz müslümanlar, sevindiğimizde, üzüldüğümüzde, şaşırdığımızda, "şok" olduğumuzda, hayran olduğumuzda hep tekbir getiririz: ALLAHu ekber!
    Çünkü, "ALLAH en büyüktür" manasına gelen tekbirin işlevi de anlamı kadar büyüktür. Seviniyorsak sevincimizi ALLAH'ın büyüklüğüne bağlarız.

    Üzülüyorsak, kendimizi ALLAH'ın en büyük oluşuyla teselli ederiz. Ondan bağımsız bir saadet ve felaket tasavvur etmediğimiz için safa halinde de, cefa halinde de "ALLAHu ekber!" deriz.

    Şaşırdığımızda, ALLAH'ın en büyük oluşunu hatırlar ve bizi şaşırtan şeyin ALLAH için çok basit, sıradan bir şey olduğunu bir kez daha hatırlarız. "Şok" olduğumuzda, bizi şok eden olayın ALLAH katında daha büyüklerinin olduğunu dile getirmek için tekbir getiririz. Hayran olduğumuzda, hayretimizi esere değil o eserin sahici müessirine, sanata değil asıl sanatkara yönelttiğimizi tekbirle ifade ederiz.

    Namaza "ALLAHu ekber"le başlar ve her rekatta beş kez bunu tekrarlarız.

    Namaz ki; o, ALLAH karşısında kulun esas duruşunu temsil eden ibadetler mecmuasıdır. ALLAH'ın en büyük olduğunu itiraf ederek başlamayan bir ibadet, insanı kula kulluktan nasıl kurtarabilir?

    "ALLAHu ekber!" demekle, kula ve eşyaya kulluğu reddettiğimizi ifade etmiş olur ve O'na kulluğumuzu secdeyle zirvesine taşırız. İşte tekbirin insanı getirdiği son nokta bir aşk hareketi olan secdedir.

    Amerika'daki olaya ilk şahit olduğumda dudaklarımdan gayrı ihtiyari ilk dökülen cümle de bu oldu: ALLAHu ekber! Ölümcül bir kaza geçirmiştim; tam kaza anında da böyle bir tekbir getirdiğimi hatırlıyorum. İşte o tekbirlerden bir tekbir; hesapsız, garazsız, ivazsız, doğaçlama, kendiliğinden ve gelişi-güzel...

    Başka ne diyebilirdim ki? Hoş, başka zamanlarda da hep hayretimi, şaşkınlığımı bu muhteşem parolayla ifade etmişimdir. Fakat bu kez bambaşka bir olayla karşı karşıyaydım ve dudaklarımdan diğerlerinden çok farklı bir "ALLAHu ekber!" dökülüyordu.

    ALLAH büyüktür!

    ALLAH kimden büyüktür?

    Elbette herkes ve her şeyden.

    Bu herkes ve her şey içerisine Amerika da girer mi?

    Evet, evet; galiba bu tekbiri farklı kılan da buydu: ALLAH Amerika'dan da büyüktür.

    Bir müslümanın bundan şüphesi olabilir miydi?

    Ne diyorsunuz siz? Bakmayın bir çok insanın namazlarına "ALLAHu ekber"le başlayıp onlarca kez tekbir talimiyle sürdürdüğüne. Aslında bir çoğumuz, tekbir getirmekle ne dediğimizin farkında değiliz. Ne muhteşem bir ikrarda bulunduğumuzun bilincine varmamışız.

    İşte öylesine bir alışkanlık olarak tekbir getirdiğimiz, sık sık suçüstü yakalandığımızdan belli.

    Çalış diyorsun, aldırma onlara, bismillah de ve yürü!..

    Olur mu, diyor; ben onlarla nasıl baş edebilirim? Ekliyor: "Baksana nasıl da güçleri var!"

    Estağfirullah de ve tekbir getir: ALLAHu ekber! ALLAH'tan da mı güçlüler?
    Yürü, diyorsun; eğer yürürsen varırsın. Çünkü yürüyenler hep vardılar...
    Sahi mi, diyor, ama inanmıyor. Arabam yok ki diyor ve ekliyor: Ama onların uçakları var: sesten hızlı giden, görünmeyen, saatte bilmem kaç mil yapan...

    Ben onları nasıl geçerim?..

    Tevbe de ve tekbir getir: ALLAHu ekber! Sen ALLAH'ı "elde var bir" saymadıktan sonra, kaç paralık olursan ol solda sıfırsın... Solda sıfır olmakla sağda sıfır olmak arasındaki fark, olmamakla olmak arasındaki fark kadardır.

    Uydularıyla her şeyi görüyor muymuş?

    Her şeyi görene ne derlerdi?

    -Basîr!..

    Radarlarıyla her şeyden haberdar mı oluyorlarmış?

    Her şeyden haberdar olana ne derlerdi?

    -Habir!..

    Sevdiğini yüceltir, onore eder, ihya eder; kızdığını alçaltır, zelil eder, rüsva eder, imha edermiş, öyle mi?

    Peki bunu yapana ne denir?

    -Muizz ve Müzill!..

    Düşmanını kahreder, dünyaya geldiğine pişman eder, yeryüzünü başına yıkar, ocağına incir ağacı diker, gücünün önünde kimse duramaz, yaptığından sual olunmaz, intikamı pek şedit, istediğini zorla söke söke alır, karşı konulmazmış ha!..

    Yani Kahhar, Cebbar, Müntakim?..

    Bu dediğin ALLAH'tır yavrum, ALLAH!..

    Haydi imanını tazele ve bir tekbir de sen getir: ALLAHu ekber!

    Aşkile bir daha...

    Git elini yıka, yüzünü yıka, ağzını yıka, gözünü yıka, gönlünü yıka, özünü yıka ve sözünü yıka da gel ve oku bakim: ALLAHu ekber!..

    Siz hey, siz kovboyun ufaklıkları! Yuvalarından fırlamış gözlerle yıkılan Hubel'ini seyreden Mekke paganı gibi ne ayılıp bayılıyorsunuz öyle?

    Biz "ALLAHu ekber!" diye haykırırken bizim ağzımızı kapatmanızın sebebi bu muydu? "Amerika ekber!" mi dememizi istiyordunuz bizden? Haçlıların "hınk" deyiciliğine kadrolu mu gelmiştiniz, yoksa geçici görevle mi atanmıştınız?

    Haçlı seferine katılacak mısınız?

    Ey içimizdeki Haçlılar, ey Haçlıların alfalıları, betalıları, gamalıları!
    Hey sen, işemek için cami duvarı arayan kovboyun ördeğini taşıyan 'yerli'!..

    Duyuyor musun göklerin sesini:
    ALLAHu ekber!..






    SLM VE DUALARIMLA...
    -ECRİN_ZÜLEYHA-
    http://www.kevserdenizi.net/forum/

  9. #19
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.391, Level: 61
    Points: 8.391, Level: 61
    Level completed: 81%,
    Points required for next Level: 59
    Level completed: 81%, Points required for next Level: 59
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    incifiliz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    783
    Points
    8.391
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    GönLümün Sesi KısıLdı ALLAH ' ım |





    GönLümün Sesi KısıLdı ALLAH ' ım




    Kimselere söyleyemediklerimi bir Sana söylerim ALLAH’ım!
    Kimselerden isteyemediklerimi bir Senden isterim
    Çaresizim ALLAH’ım, öyle caresizim ki, tek çarem Sensin
    Sana o kadar çok seslenmek isterim ki, ama gönlümün sesi kısılıyor ALLAH’ım!
    Dimağımızda tat bırakmıyor ettiğimiz sözler
    Çünkü sana ait sözleri unuttuk

    Ne çok unutuyorum ve ne çabuk unuttum ALLAH’ım!
    Affet unutuşumuzu ve affet seni duyup seslenemeyişlerimizi

    Kaldıramadığımız ellerimiz için affet bizi
    Açamadığımız yüreğimiz için bizleri affet
    Gönlümüzde goncalar açmayan Güllerimiz var
    Gülden sitem eden sevgilerimiz var
    Gülşenlere çeviremediğimiz gülüşlerimiz var
    Gülü zara dönmeyen sinelerimiz var
    Boynu bükük kalışlarımız var bizim sensiz kalışlarımız susayışlarımız
    Aferinler fısılda yüreklerimize ne olur!
    İçimizde sakladığımız ve bir türlü kimseye haykıramadıklarımız var

    Sensiz kalışlarımız var

    Araflarım var benim
    Kurtulamadığım, kaçamadım, sıyrılamadığım “Araf”larım
    Sen beni Araflardan alır mısın?
    Senin sevdiklerinin yanına beni de koyar mısın?
    Onlarla bir beni de anar mısın?

    İtiraf etmeliyim ki, sana söylenilesi güzel sözleri söyleyemedik
    Ne olur ilham et kalbime kırık dökük te olsa,

    yıkık ezik te olsa kabul eyle yakarışlarımı
    Sıkı tutamadığım hayallerim var ya ALLAH'ım

    Elimi gevşettiğimde gördüğümüz fena hülyalarımız var
    Ne olur Sen Tut ellerimden,

    ne olur kalbimizi Sen Sıkı Tut ALLAH'ım!

    Düşünce bizi Sen kaldır ALLAH'ım

    Dua diye mırıltılarımı sen fısıltıya çağıltıya çevirir misin?
    Sen beni benden öte bilensin
    Sırrımı, gizlimi, söyleyemediklerimi bilensin
    İçimizde tutup bir türlü diyemediklerimizi en mütenahisini verasını hep sen bilirsin
    Vehimlerimden, şüphelerimden, vesveselerimden beni azad eder misin?

    Altı çizili satırları defalarca okuduğum kitaplar ve

    romanlar kadar senin kitabını kelamını okumayı unuttum
    Unuttuk biz ALLAH’ım
    Ne çok unuttuğumuz var ve de ne çabuk unuttuk biz ALLAH’ım
    Hatırlamayı unuttuk
    Seni hatırlamak herşeyi hatırlatıyor seni unutmak bizi uzaklara, tuzaklara götürüyor
    İtiraf ediyorum Rabbim!
    Yakamı bırakmayan günahlarımla geliyorum huzuruna,

    kimseye söyleyemediklerim günahlarım var benim
    Dile döküp haykıramadıklarım var

    İçimde sakladıklarım Suskunluklarım var
    Sözlerimin kifayetsiz kaldığı daha nelerimiz var bizim

    Yüreğimiz yerde bırakma bizi,

    boynu bükük eyleme,

    gözümüzde yaşlarla, yüreğimiz darda koyma bizi
    Garibiz işte ALLAH'ım!
    Olmadığımız kadar garip,

    hissetmediğim kadar çaresiziz, aciziz işte
    Çünkü Seniniz, Sendeniz
    Olmadığımız kadar Sensiziz
    Sensizlik öyle üşütüyor ki içimi
    Ne olur Sen ısıt ne olur Sen

    Doğum günüm sana en içten geldiğim gün olsun,

    her günüm olsun
    Yeniden doğar gibi silkinip günahlardan,

    arınıp senin Rahmetinin kucağından ana sütü gibi

    yudum yudum tövbe sütünü içmek isterim ALLAH’ım!

    Dualarımı kabul eder misin ALLAH’ım!
    Bana da “hoş geldin kulum” der misin...

    http://www.kevserdenizi.net/forum/

  10. #20
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi


    Allah'ım
    Bana bir insanın elinden tutmadan önce, kalbinden tutmanın sırlarını öğret, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Okuma, öğrenme, öğrendiklerimizi uygulama aşkımızı ,salgın ve saygın bir
    hastalığa dönüştür, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Bizleri dünlerde kaybolmaktan muhafaza eyle, yarına kalabilenlerden eyle,
    Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Dinimizi dünyanın mehri yapmaktan, acıkınca da inançlarımızı yemekten
    cümlemizi muhafaza eyle, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Beni, beni benim önüme engel olmaktan,
    Beni, benim hayatımın kemirgeni olmaktan,
    Beni, bana yalan söylemekten muhafaza eyle, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Bakışımızı ibret,
    Sukutumuzu hikmet,
    Konuşmamızı sanat ve marifete dönüştür, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Boşa bakanlardan,
    Boşa susanlardan,
    Boşa konuşanlardan eyleme, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Zenginlerimizi hamiyetsiz,
    Fakirlerimizi gayretsiz,
    Alimlerimizi amelsiz,
    İdarecilerimizi adaletsiz bırakma, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Kandillerimizi hakiki kandil,
    Düğünlerimizi hakiki düğün,
    Bayramlarımızı hakiki bayram eyle Ya rabbi!


    Allah’ım!
    Cehalet, zaruret ve ihtilafa karşı açmış olduğumuz ikinci kurtuluş savaşımızda
    bizleri mansur ve muzaffer eyle, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Milletimizi,idarecilerimizin önüne engel olmaktan,
    İdarecilerimizi de milletimizin önüne engel olmaktan muhafaza eyle ya Rabbi!
    Bizlere devlet-millet bütünlüğüne ulaşmamızı nasip eyle, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    İdarecilerimizin, feraset, merhamet ve basiretini,
    Halkımızın da hürmet, hizmet ve hamiyetini artır ya Rabbi!

    Allah’ım!
    Her sabah, güneşi üzerimize yeniden ışıklandırıp günümüzü pırıl pırıl aydınlattığın
    gibi,
    Her sabah, içimizdeki güneşi de, yeni ümitler, yeni hedefler ve yeni heyecanlarla
    üzerimize ışıklandır,Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Bizlere ilim açlığı ihsan buyur Ya Rabbi!
    Suya,ekmeğe olan iştahımız gibi, kıyamete kadar kapanmayan bir kitap okuma
    iştahı ihsan buyur, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Hayatımızın her anında, namazda gibi, ilahi huzurda olduğumuz bilincinden ayırma, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Semalarımızı bayraksız, bizleri hürriyetsiz, camilerimizi cemaatsız,
    cemaatimizi de ilim ve hikmetsiz bırakma, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Çalışmalarımızı bir ibadet bilinci ve ibadet huzuru içinde yapmayı nasip eyle,Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Bizlere her daim, hem kavli, hem de fiili dua yapmayı nasip eyle, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Dahili ve harici düşmanlardan sana sığındığımız gibi; cehaletin,tembelliğin,kapasite israfının şerrinden de sana sığınıyoruz,
    bizleri muhafaza eyle, Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Sistematik çalışmayı; en büyük zevkimiz, en tatlı lezzetimiz, en birinci yaşam
    ilkemiz haline getir Ya Rabbi!


    Allah’ım!
    Önce Hak’tan, sonra haksızlıktan korkmayı nasip eyle, Ya Rabbi!


    AMİNNNNN


    Seni çok Özledim Annem

Sayfa 2/8 İlkİlk 1234 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Allah Sevgisi Ve Allah Korkusu Beraber Nasıl Olur?
    By SiLa in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 04.07.09, 13:32
  2. -Allah C.C. Sevgisi
    By Günışıgı in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 01.01.09, 19:21
  3. ALLAH sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum İslami Şiirler
    Cevaplar: 22
    Son Mesaj: 19.11.08, 10:59
  4. Allah sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum Tasavvuf Yazıları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 14:20
  5. ALLAH sevgisi
    By Hafız_emre in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 06.06.08, 16:51

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •