Sayfa 1/8 123 ... SonSon
72 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Allah Sevgisi

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Allah Sevgisi

    ALLAH SEVGİSİ

    Herkes, kendi varlığını, bunun olgunlaşmasını ve hiç yok olmadan devam etmesini ister. Kendini ve Rabbini bilen, varlığının devam etmesinin kendi elinde olmadığını, ancak ü teâlânın dilemesiyle var olduğunu bilir.

    Varlıkların hepsi ALLAHü teâlânın kudretiyle vardır. Hiç kimse, kendi kendini yaratıp, hayatını devam ettiremez. O hâlde, kişinin, kendini yaratan, çeşitli ni'metler veren, yaşatan Rabbimizi sevmemesi mümkün değildir. Eğer sevmiyorsa, kendi yaratılışını bilmediğinden, cehâletindendir. Çünkü sevgi, ma'rifetin, (ya'nî bilmek, anlamak) meyvesidir.

    Bir şey önce bilinip anlaşıldıktan sonra sevilir. Ya'nî ma'rifet olmadan sevgi olmaz. Sevgi ma'rifete göredir. Ma'rifet ne nisbette ise, sevgi de o nisbette olur. Rabbini bilen elbette O'nu sever. Çünkü kendini sevenin, kendini yaratanı sevmemesi düşünülemez.

    Güneşin yakıcı sıcağına mâruz kalan gölgeyi sever. Gölgeyi seven de ister istemez, gölge veren ağaçları sever. Kâinatta ne varsa, ALLAHa nisbetle, gölgenin ağaca nisbeti gibidir. Gölgenin varlığı ağacın varlığına bağlı olduğu gibi, her şey ALLAHın eseri olup, hepsinin varlığı, O'nun varlığına bağlıdır.

    Herkes, kendine iyilik edeni sever. Bir zengin, bütün mallarını birisine verse, "Bunları dilediğin gibi tasarruf et!" dese, bu ihsânı zenginden bilmek yanlış olur. Zengini ve o malı yaratan, seni zengine sevdiren, sana mal vermesinin zengin için hayır olduğu düşüncesini veren kimdir? Eğer zengin, seni sevmeseydi, malı sana vermekle, dünya ve âhırette hiç bir kazancının olmıyacağını bilseydi, sana malının zerresini verir miydi?

    Şu hâlde, Cenâb-ı ALLAH bu sebepleri yarattı. Demek ki insana asıl ihsânda bulunan, bu işe zengini vâsıta edendir.

    Zengin, o malı sana vermekle peşin veya ilerisi için bir menfaat düşünmüştür. Seni minnet altına almak, kendini övdürmek, cömertlikle meşhur olmak, gönülleri kendine bağlamak, herkese kendini sevdirmek ve saydırmak gibi peşin menfaati vardır.

    Ayrıca, âhırette çok sevâb kazanmak üzere ilerisi için yatırım yapmaktadır. Yoksa hiç kimse, malını boşu boşuna vermez, bir maksat için verir. Maksadı sen değilsin. Sen onun maksadını yerine getirmek için bir vâsıtasın.

    Demek ki sana iyilik eden, sana değil, kendine iyilik etmiş olur. Sonra, o verdiğinden fazlasını beklemektedir. Çünkü o, ALLAHın en az bire on veya bire yedi yüz, hattâ daha fazla vereceğini biliyor. Böyle bir ümidi olmasa sana bütün mallarını verir miydi?

    İnsan, kendine faydası dokunmasa bile, iyilik edenleri sever. Kendine zararı dokunmasa bile kötülük edenlerden de nefret eder. O hâlde, bütün mahlûkatı yaratıp, onlara çeşitli ni'metler ihsân eden yalnız ALLAHtır. Herkese iyilik eden de sevilir.

    Kendine hiç bir faydası olmasa da insan, güzeli, güzelliğinden dolayı sever. Beş duyu ile de anlaşılmıyan; fakat kalb gözü ile görülen güzellikler de vardır. Güzel ahlâk, böyledir. İmâm-ı a'zam hazretlerini güzel vasıflarından dolayı severiz. Demek ki güzel sevilir. Mutlak güzel, ortağı, eşi, benzeri olmıyan, dilediğini yapan yalnız ALLAHtır.

    İnsan benzediği şeye meyleder. Çocuk çocukla, büyük büyükle arkadaşlık kurar. Âlim, âlimi, bir san'atkârdan daha çok sever. İlim sahibi olan da herşeyi bilen ALLAHı sever. Basîret sahipleri gerçek sevgiye lâyık olanın yalnız ALLAH olduğunu bildirmişlerdir.

    InsALLAH sevmesini ögrenmisizdir, ALLAHim senin sevgin yüreyimize dolsun.Ne olursa olsun o sevgiyi kimsenin gücü orada cikarmaya yetmez ALLAHda gayri. ALLAHim seni sevmek cok güzel


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Sevgi, Allah'ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biridir. Her insan hayatı boyunca çok sevdiği, güvendiği, yakın hissettiği kişilerle birlikte olmak ister. Allah'ın verdiği nimetlerin birçoğu, asıl değerini, gerçek sevgilerin ve dostlukların yaşandığı ortamlarda bulur. Örneğin, gördüğü güzel bir manzaradan zevk alan bir insan, duyduğu heyecanı sevdiği biriyle paylaşmak ister. Aynı şekilde en muhteşem ziyafet sofrası ya da en güzel, en şatafatlı ev bile, tek başınayken bir insana çok fazla çekici gelmeyebilir. Çünkü Allah insan fıtratını, sevmekten ve sevilmekten zevk alacak, dostluktan ve yakınlıktan hoşlanacak şekilde yaratmıştır. Kuran ahlakını yaşayan insanlarla birarada olmak, onlarla dostluğu ve sevgiyi yaşamak ise, iman eden bir insana birçok nimetten çok daha fazla zevk verir.

    Bu nedenle Allah'ın sevdiği ve hoşnut olduğu kullarına vadettiği cennet, gerçek sevginin, dostluğun ve yakınlığın sonsuza kadar büyük bir coşku ile yaşanacağı olağanüstü güzellikte bir yerdir. Allah'ın Kuran'da cennet hayatına dair verdiği haberlerde hep neşe, arkadaşlık, sevgi, muhabbet, güzel söz ve huzurdan bahsedilmektedir. Sevgi ve dostluğu engelleyecek herşey cennetteki insanlardan uzak tutulmuştur. Örneğin Allah bir ayetinde cennete girecek olan müminlerin kalbinden kinden ne varsa alındığını bildirmiştir. (Araf Suresi, 43) Kıskançlık, düşmanlık, rekabet, öfke, darılma, alınma gibi sevgiyi ve dostluğu engelleyen bütün kötü özellikler cennetin dışında kalacaktır.

    Cennette yaşayacak olan Müslümanların önemli özelliklerinden biri, onların dünya hayatındayken de, tüm peygamberleri, Allah'a iman eden, çaba gösteren her salih insanı ve geçmişte yaşamış bütün Müslümanları çok sevmeleridir. İman edenler Allah'ın rızasını kazanmak için çaba gösteren tüm salih müminlere yakınlık duyar, onları kendilerine yakın birer dost ve veli edinirler. Her koşulda ve kayıtsız şartsız onlarla birlikte olmaktan büyük zevk alırlar; bütün Müslümanlara vefa ile bağlıdırlar. Allah, müminlerin kalplerindeki imanlarından, Allah korkularından kaynaklanan bu güzel sevgiye ve Rabbimiz'e olan içten bağlılıklarına karşılık, onları sevginin ve sadakatin en güzel mekanı olan cennetle ödüllendirecektir.


    Müminlerin kalplerindeki sevginin asıl kaynağı ise Allah'a olan derin sevgileridir. Müminler, Allah'ı çok severler ve hayatlarının her anında Allah'ın sevgisini ve rızasını kazanmak için ciddi bir çaba gösterirler.

    Allah, tüm insanları yoktan var etmiştir. İnsan bir hiçlikken Allah'ın rahmeti sayesinde bir can sahibi olmuştur. Kullarını bu dünyada barındıran, çeşit çeşit yiyecekler, meyveler sunan, binbir türlü çiçekle, sevimli hayvanlarla bize zevk verecek manzaralar yaratan, güneşten suya, havadan vitaminlere kadar ihtiyacımız olan herşeyi kusursuzca var eden, uzayın boşluğunda binlerce kilometre hızla yol alan dünyayı her an güvenlik içinde tutan, Rahman, Rahim ve sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz'dir. Allah'ın üzerindeki nimetlerini, O'nun herşeye güç yetiren ve tüm evrenin tek hakimi olduğunu, herşeyi en güzel ve hayırlı şekliyle yarattığını düşünen her müminin Allah'a olan sevgisi daha da güçlenir. Allah'ı seven ve Allah'tan korkan bir insan, O'nun sınırlarını büyük bir şevk ve istekle korur; Allah'ın her emrini kusursuzca yerine getirmek için büyük bir titizlik gösterir, Allah'ın hoşnutluğunu, sevgisini, rahmetini ve cennetini kazanmak için hayatı boyunca bütün gücüyle çalışır.




    Allah'ı çok seven, Allah'tan korkan, O'nun kendisinden hoşnut olması için samimi bir gayret gösteren her mümin, dünyaya güzellik kazandıran hayırlı insanlardandır. Allah'ı seven insan, Allah'ın yarattıklarını da sever, onlara karşı şefkat ve merhamet duyar, onları korumak, onlara hayır ve güzellik getirmek ister. Dünyanın en hayırlı, en üstün ahlaklı insanlarından olan Allah'ın elçileri de, çevrelerindeki insanları sevgiye ve yakınlığa davet etmişlerdir:

    İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına şu şekilde müjde vermektedir.


    De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir. (Şura Suresi, 23)


    İnsanların bir kısmı Kuran ahlakını bilmedikleri, Allah'ı gerektiği gibi tanıyıp takdir edemedikleri için sevgiden ve dostluktan mahrum kalarak, can yakan, yarı azap içinde bir hayat sürmektedirler. Bu insanlar arasında en görkemli görünen hayatı yaşayanlar bile, aslında gerçek mutluluğu ve huzuru bulamamaktadırlar. İmanı yaşamayan bu insanlar için sevgisiz, dostsuz ve yalnız yaşanan bir hayatın hiçbir anı zevkli ve güzel değildir. Allah, sevgisizliği iman etmeyenlere dünyada ve ahirette nankörlüklerinin ve iman etmemelerinin bir karşılığı olarak vermektedir. Bu insanlar ne gerçek anlamda severler ne de sevilirler. Allah'a ortak koşarak yaşadıkları sevgi ise gerçek sevgi değildir ve onlara daima karamsarlık, mutsuzluk ve acı getirir.


    Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi yalnızlık ve dostsuzluk cehenneme ait bir özelliktir:


    Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu. Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı. Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur." (Hakka Suresi, 33-35)


    Bu kitabın amacı inananlara, sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimiz'e, Allah'ın yarattıklarına ve müminlere olan sevginin önemini hatırlatmak, Allah'ı inkar edenlere ait bir özellik olan sevgisizliğin bir insan için ne kadar büyük bir bela ve azap olduğunu göstermektir. Her mümin bu duruma düşmekten kaçınmalı, cennet sevgisini dünyadayken yaşamaya başlamalı, tek dost ve Veli olan Rabbimiz'e ve müminlere sevgi ve vefa ile bağlanmalıdır.


    Seni çok Özledim Annem

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    VAR’A ‘yok’ demekle, nesi değişir ki ‘var’ın? Varsın (c.c.)’ım varsın! Diller yok diyorsa yalan, kalplerde senin adın yazılı... Canlar Seninle yaşıyor... Eller, sen istersen tutabilir, dizler de öyle...
    Alâim-i Semâ senin.

    Gökkuşağında renkler Seni gösteriyor, ‘ressam’ yok dese dert midir? Şarkılarda ismin geçmese ne gam? Sesler seni söylüyor. Senin besteni şakıyor bülbüller!

    Gül gülümsüyorsa senin güzelliğinden...

    Rahmetinin katresidir yağmur, bahçeler hep senin.

    En şefkatli sensin (c.c.)’ım. Çünki sensin anneleri yaratan...

    En kudretli sensin (c.c.)’ım Çünki sensin dağları dik tutan...

    Çocukların pamukçacık ellerinde, çimenlerin yeşermelerinde, sevdâlıların sıcacık yüreklerinde ‘apaçık’ sen ‘saklısın’...

    Sana ‘yok’ diyeni ‘yok’tan ‘var’ eden de sensin.

    Bolluklar mükâfatın, kıtlıklar ikazın... Ferahlıklar, sıkıntılarımıza teselli, üzüntüler seni hatırlamamız için...

    O kadar varsın ki...

    Varlığının heybeti karşısında başımız dönüyor, tıpkı dünya gibi...

    Sensiz yaşanmıyor...

    Milyonlarca yıldır, milyarlarca hayat ve her hayat sahibine her an taptaze nefesler veren nasıl ‘yok’ olur, nasıl ‘yaşamaz’?



    Hayatı veren sensin. Hayat da, hayatım da senin. Kendini bilmeyen seni tanımamış; kim neylesin?

    Anlamayı, bir adıma karşılık bin adımla koşuşturan sensin.

    ‘İnanılan’ da sensin ‘inandıran’ da...

    ‘Var’ daha ‘yok’ iken ‘var’ olan da sensin.

    Her zaman her yerde ‘var’ olan da!

    Sevgin zerre eksilse üzerimizden ve bir an çevrilse bakışların, tutuşur yanarız...

    Asırlar bir ince perde, mekân bildiğimiz, ayak bastığımız, paylaşamadığımız dünya bir durak...

    Bir hak verdin... Akıl, duygu, dudak verdin, söyleyeceğiz...

    Kaderimizi kendimize ‘yazdıran’ da sensin.

    Yarattın, yaşatıyorsun, dirilişimiz vaadin...

    Sen vaadinden dönmeyensin, senindir sonsuzluk!

    ‘Küçükler’ Senden uzaklaştıkça küçüldüler, ‘büyükler’ sana yaklaştıkça büyüdüler.

    Yûnus balığın karnında, Yûsuf zindanda senin kölendi. Hürriyet sendeydi, sen Rabbimizsin...

    Serinlik Sendendi, İbrahim’i ateşin yakışından kurtaran... Mûsa’yı Firavun’un sarayında büyüten sendin.

    Sendin hem yetim, hem öksüz Muhammed’i (asm) Mirâc’a çıkaran...

    Yûsuf Züleyha’yı senin için reddetti...

    O, her şeyi!

    (c.c.)ım:

    Rüzgârdan, ışıktan, lisandan, insandan deliller gönderdin.. Her oluş, her tükeniş işâretindi!

    Peygamberlerin, nizâmını anlatan yazının satırbaşlarıydı, kelimelerindi velilerin: dostların, senin imla işaretlerin...



    Geylânî seni söyledi, Rabbanî seni, Mevlânâ sana çağırdı, Gazâlî sana. Bediüzzaman’ın “çağına ve sonrasına” seni anlatan sözü binlerce sayfa sürdü...

    “Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur” dedi Necip Fazıl, Sen çileyi mutluluk yapansın.

    Varsın (c.c.)’ım varsın...

    Hilekârsa bilim, edepsizse edebiyat, sahteyse san’at,gerçeğini; amacını kaybetmişse ‘yok’ diyorsa desin!

    Küçük kitaplar ‘yok’ yazsa?

    Kâinat ‘var’ yazan koca kitap!

    Yazan sensin, okutan sensin.

    Selâm sana sevgili.

    “Bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş...”

    Atomundan galaksisine, zerresinden küresine, yarattığın ne varsa, hepsi içimde dönüyor... Dalgalanıyor denizlerin damarlarımda, buğulanıyor gökyüzü gözlerimde, rüyalar içindeyim, çiçekler içinde, güneşler açıyorum... Bir küçük kâinatım!

    İnsanım ve inanıyorum sana.

    Kundaktan kefene, beşikten musallaya ve oradan ‘asıl hayata’ uzanan rahmetine... Şelâlelerde çağıldayan, mercanlarda parıldayan güzelliğine... Toprak kokan mahsuller, kovanlar, peteklerce ikram ikram üstüne bereketine... Kan kırmızı karanfillerden, gözbebeklerine kadar, binbir çeşit ve rengârenk sanatına inanıyorum...

    ‘Yok’a inanmak ‘yok!’

    Şüphesiz inanılacak yalnız sensin.

    Sebepler! Size söylüyorum, sizi sebep gösterenlerde suç, Sevgilim ‘ol’der ve ‘olur’...

    (c.c.)ım...

    Bir sevdâdır sana inanmak...

    Gurbette âniden kavuşmaktır!

    Her şeyimi sen verdin, her şeyim senin.

    Seni sana lâyık anlatamadım affet! Kelimem yetmedi! İşte (c.c.)’ım bu kulunun bütün söyleyebildiği bu kadar.

    Ben bu kadarım...

    Şükür ki sen bu kadar değilsin!

    Alıntı


    Seni çok Özledim Annem

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Dedim: Çok yalnızım.

    Dedin: ... فَإِنِّي قَرِيبٌ

    Ben ki sana çok yakınım. Bakara-186.


    Dedim: Evet biliyorum sen bana yakınsın ama ben senden uzağım, keşke ben de sana yakın olabilseydim.
    Dedin: وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَ دُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوّ وَالآصَالِ

    Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Araf-205


    Dedim: Bu da senin yardımını ister

    Dedin: أَلَا تُ�-ِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ

    'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Nur-22


    Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.

    Dedin: وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ

    (Öyleyse)Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin. Gerçekten benim rabbim, esirgeyendir, sevendir. Hud-90


    Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım?

    Dedin:أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ

    'ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini.. ve 'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi? Tevbe-104.



    Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.

    Dedin: اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (2) غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِِ

    aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir. Ğafir-2/3.


    Dedim: Bunca günahım var,hangisinin tövbesini yapayım?!

    Dedin: إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا

    bütün günahları bağışlayandır. Zümer-53.


    Dedim: Yani yine gelsem yine beni bağışlar mısın?

    Dedin: وَ مَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ

    'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur. Ali İmran-135.


    Dedim: Ne kadar güzelsin 'ım! Bilmiyorum bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.

    Dedin: إِنَّ اللّهَ يُ�-ِبُّ التَّوَّابِينَ وَ يُ �-ِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ

    Şüphesiz ki tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.


    Birden "İlahım ve Rabbim benim senden başka kimim var" dedim.

    Sen de أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ

    " kuluna yetmez mi?" (Zümer-36) dedin.


    Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin ben ne yapabilirim?

    Dedin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا (41) وَسَبِّ�-ُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (42) هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَ�-ِيمًا

    Ey inananlar! 'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. , müminlere karşı çok merhametlidir.

    Ahzap-41/43.



    alıntıdır




    Seni çok Özledim Annem

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    * ist, gam nist. ( var, gam yok)

    * bes, baki heves ( var gerisi boş. bize yetişir, başka şeye ihtiyaç yok)

    * Gece gökyüzüne bakınca parlayan yıldızları görürsünüz. Gökteki melekler de dünyaya nazar ediyorlar ve dünyayı karanlık, zulmet içinde görüyorlar. Yalnız, Ehl-i sünnet itikâdına uygun olan müminleri, karanlık gecedeki yıldızlar gibi görüyorlar.

    * Müslüman müslümanı çok sevmeli, hiç üzmemeli. Din kardeşini kendisine tercih etmeli. Bunu yapmadan bir yere varılmaz. ü teâlâ, Musa aleyhisselama, (Dostlarımı sevmedikçe, düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe benim için bir şey yapmış olmazsın) buyurdu.

    * Bir hadis-i şerifte, (Bir kişi borçlu olsa ve vermek azminde olsa, ü teâlânın yardımı onunla beraberdir) buyuruluyor. Borcunu ödeyebilmesi için, Melekler o kimse için dua ederler. Melekler günahsız oldukları için duaları kabul olur.

    * Büyüklerin yükünü alanın yükü alınır. Büyüklerin yükü, onları üzmemekle, yük olmamakla, verilen görevi tam yapmakla ve israf etmemekle alınır. Firavunun çok kötülüğü vardı. Ama ü teâlâ Kur’an-ı kerimde, onu kötülerken “israf edici” kötü sıfatı ile bildiriyor. İsraf etmemeli. İsraf eden şeytanın arkadaşı olmuş olur.

    * Gök her yerde mavi, Müslüman da, her yerde Müslümandır. İhlaslı da her yerde ihlaslı olur.

    * İdareci yükünü dağıtmalı, emri altındakilere durumlarına göre uygun görevler vermeli. Tek kişide bütün yük toplanmaz. Tek kişide bütün iş, yük toplanırsa, altından kalkılamaz, işler tıkanır.

    * Her işi ben yapacağım diyen idareci kötü bir yöneticidir. Yöneticinin işi olmaz. İşi olmaz demek, iş yapmaz, işleri takip etmez demek değildir. O, teferruatla, ayrıntı ile uğraşmaz, her şeye karışıp bunaltmaz, işe yön verir, bu yönde gidilmesini temin eder.

    * Kendisine dinini imanını öğreten, ehli sünnet itikadı üzere yetiştiren anne babasını üzen, rıza ve dualarını almayan, ölene kadar başını secdeden kaldırmasa bile Cehennemden kurtulması çok zordur.

    * İslam âlimlerini tanıyan ve yollarında olana her şey verilmiştir. Ne kadar şükretse azdır. ü teâlâ onu hayvan değil insan, kâfir değil Müslüman olarak yaratmıştır ve Ehl-i Sünnetin içinde de büyüklerin yolunu tanımak nasip etmiş, verilmedik bir şey bırakmamıştır.

    * Çok şey bilmek insanı kurtarmaz, şeytan da âlimdi, ilim vardı ama ihlas yoktu.

    * ü teâlâ bir kuluna hayır murat ederse, onu sevdiği bir kuluna tanıtır. O büyükleri tanımak bu ömrün en kıymetli sermayesidir.

    * İnsan güzel bir şeyin tekrarını arzu ederse, salevat-ı şerife okusun.

    * ü teâlânın bir kulunu sevdiğine alamet ikidir:
    Birincisi, ona tam iman etmiş olmak;
    İkincisi, onun kullarına hizmet etmek.

    * Büyüklerin bütün kararları tam isabetlidir. Çünkü onlar dünyaya değil, ahirete bakarak karar verirler. Yani bu karar yüzünden ahirette o şahsın başına ne gelecek, ona bakarlar. Nimet gelecekse evet derler, sıkıntı gelecekse hayır derler.


    Seni çok Özledim Annem

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Sevgilerin en yücesi Allah sevgisidir.

    Annemizi-babamızı severiz. Çünkü onlardan ilgi ve seVgi görmüş, şefkat ve merhamet kanatları arasında büyümüşüz. Bizi büyütmede ve hayata hazırlamada hiç bir fedakarlığı esirgememişlerdir. Bunun için onları severiz.

    Allah'ı niçin sevmeliyiz?

    Şimdi düşünelim: bizi yaratan ve sayısız nimetler veren kimdir? Bizi akıl ve düşünce gibi üstün yeteneklerle donatan ve diğer varlıkları hizmetimize veren kimdir? Hiç şüphe yok ki, Allah Teala'dır. O halde, en çok sevgiye layık olan da O'dur. Bunun için O'nun her şeyden daha çok sevmeliyiz.

    Allah'ı sevmek, O'nu bilmeye ve tanımaya bağlıdır. Çünkü insan, ancak bildiğini ve tanıdığını sever. Bunun için Allah'ı sevenler ancak O'na inananlardır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de söyle buyurulmuştur.

    "İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp O'na koştukları eşleri ilah olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severcesine sevenler vardır. Mü'minlerin Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir."

    Allah'ı nasıl sevmeliyiz?

    Allah'ı seviyoruz demek yeterli değildir. Bunun bir belirtisi olmalıdır. O da gönderdiği ve görevlendirdiği son peygamber Hz. Muhammed'e uymaktır. Onun izinden gitmek ve güzel ahlakı ile ahlaklanmaktır. Bu aynı zamanda Allah'ın emirlerine uyup, yasaklarından da sakınmak demektir. Bu konuda Kar'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor;

    "Ey muhammed, de ki: Allah'ı seviyorsanız buna uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder."


    Seni çok Özledim Annem

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    İmandan sevgiye intikal, ALLAH SEVGİSİNİN nûrunu yakar. Ne var ki, ALLAH SEVGİSİ teorik bir tutku değildir. Aksine istekle seçilmiş bir eylemdir. RIZA ile başlar. Allah’ın takdirine büyük bir teslimiyet, her türlü tecelliye gönlünde sıcak bir hoşgörü ile sürer. Böylece benlikten adım adım uzaklaşmaya başlar.
    Her sevgi, hoşgörü ve sevgiliden gelen herşeye içtenlik ister. MECAZİ AŞK’ta bile, sevgiliden gelen ikram da, sitem de hep sıcak bir mutluluk yaratır. ALLAH’a inanıp, O’nu seviyorum dedikten sonra: KADERE RIZA KAÇINILMAZ BİR SONUÇTUR. ALLAH SEVGİSİ başladıktan sonra, dengeli bir şekilde artarak kadere rızayı en üst seviyelere getirir. Eğer, bu rıza gelişmeyip, ARA SIRA İSYANLAR HÜKÜM SÜRÜYORSA, SEVGİDE KESİKLİK VARDIR; ÇARESİ: İNFAKI ARTIRMAKTIR. Namaz konusu ALLAH SEVGİSİNİN en vaz geçilmez unsuru olduğu için, dikkat ederseniz o konuda ikaz bile gerekmiyor. Çağımızın: “BENİM KALBİM TEMİZ, ALLAH’I DA ÇOK SEVİYORUM” diyen taklitçilerine hiç aldırmayın. Zira kalp arınınca inanç ve ALLAH SEVGİSİNE koşar ki: ONUN KAPISI NAMAZ’DIR. Sevgide aksamalar nefsin gönle taktığı çelmelerdir. Yüce Kitabımız Kur’an, İNFAKI EMREDEREK GÖNLÜ BU TEHLİKEDEN KORUMUŞTUR.
    ALLAH SEVGİSİNİN sırrı arttıkça nefs perdesi incelir. İMANDAN VE ALLAH SEVGİSİNDEN MURAT: Nefsi, onun simgesi olan BENLİĞİ eriterek sevgiliyi gönlünde hissetmek ve yaşamaktır.
    Bu sevginin artışı nefsi ve nefsin dünya ilgilerini sildikçe yavaş yavaş olayların ardındaki gerçek seyredilmeye başlar. İnsan, hikmetten hikmete geçerek, her yeni olayda, CENÂB-I HAKK’IN SONSUZ KUDRETİNDEN BİR BAHANE OLMADIĞINI FARKEDER…
    Hak âşığı olanların, dünyaya değil de; olaylara karşı tavırları ilâhi sevginin mihengidir. DÜNYAYI TERK YANLIŞTIR. Çünkü, dünyayı terk kulluğu terk gibi bir tezattır.
    Olayların etkilerini terk etmekse Hak Âşığı için zorunludur.
    ALLAH SEVGİSİ’nin, Allah indinde makbul olan sırrı ise gönlün her türlü telaş ve gaileden arınıp ALLAH’a âyine olma noktasına gelmesidir. Mânevî eğitimle insan servetinden, tutkularının tümünden, gereğinde aziz sandığı canından bile vazgeçmesini bilecek ve tüm hayatını bu çizgide yaşayacaktır.
    ALLAH SEVGİSİ’nin gönüldeki şiddeti benliğin yok olma sür’ati ile paraleldir. Ve gönül arınmasını tamamlayınca âyine-yi ilâhi olur. Allah’ın Cemâli yansır. Böyle bir durumda zaten kişilikten arınmış kulun yerini tayin mümkün değildir. Ne var ki bu anda Allah’ın aşk ateşi ile dolan gönül, kulun ekranına SEVDA-YI MUHAMMEDÎ’yi doğurunca imanın asıl sırrı tamamlanır. Böylece Kelim-i Şahâdet’in ilk ışığı, mânâdaki iman tahakkuk eder. GÖNÜL SEMÂSI’ ndaki SIR BUDUR. AŞK-I İLÂHÎ ÖYLE NET BİR GERÇEKTİR Kİ; GÖNLE YANSIYINCA, O GÖNÜLDE TÜM SIFATLARIN TECELLİLERİ O KULUN DÜNYASINA IŞIK TUTAR. Rahmetle yıkanan gönülde merhamet sonsuzlaşır; SABIR, ŞEFKAT DOĞAR. Unutmamak gerekir kir, ilâhî tecellinin en bariz bir yanı HEYECAN VE CESARETTİR. İLÂHÎ TECELLİYE UĞRAYAN KUL TÜM BU YENİDEN HAYAT BULUŞ SIRRI İLE KÂİNATIN İNCİSİ FENEDİMİZİN SEVDA FIRTINASINA YAKALANIR. BU NEDENLE EFENDİMİZE GERÇEK İMAN, ANCAK GÖNÜLLERİNDE İLÂHİ TECELLİ OLANLARA HAS BİR SIRDIR. Böyle bir anda gönlün karşısında:
    “LEVLÂKE LEVLÂK, LEMMÂ HALAKTÜ’L-EFLÂK” Hadisi okununca:
    - VALLAHİ HAKLISIN.
    - BİLLAHİ HAKLISIN, DİYE ÇOŞAR…
    O KUL ARTIK BİLMEKTEDİR Kİ: 24 Saat içinde en temiz, en yakın, en güzel nefesi, EZÂN-I MUHAMMEDÎ okunurken alabiliriz. Günde üç beş kez beş dakika kasvetten uzak şeytansız soluruz. ÇÜNKÜ O ANDA EFENDİMİZİ SOLURUZ…

    Bir gönül mutlak anlamda ilâhî tecelliye uğrarsa âşık makamına intikal eder. Gönlünde, Efendimizin ışığını bulduğu kimseye nazar eder, bir tarz ŞEMS-MEVLÂNA senaryosu doğar. Bu, gönüllerde bir Semâ’dır. Ne Şems sırrı, ne Mevlâna hikmeti kimsenin elinde değildir. Bu bir ALLAH vergisidir. ALLAH, İSTEDİĞİ AN, İSTEDİĞİ GÖNÜLDE BU SEMÂNIN ATEŞİNİ YAKIVERİR…


    -alıntıdır-


    Seni çok Özledim Annem

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    D iyelim başınıza istemediğiniz bir olay geldi.
    Yıkık, perişansınız. Kimse ile görüşmek istemiyorsunuz. Çoğunluk size küsmüş gibi. Yalnızsınız.

    Herkes benden uzak, herkes bana kırgın
    düşüncesi içinde çöküntü yaşıyorsunuz.
    Yalnızlığınızın karanlık mağarasına şu ayet bir güneş gibi doğuyor:
    “Rabbin
    sana ne darıldı, ne de
    seni bıraktı”(Duha-3)
    Kim
    kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın, kim terk ederse etsin.
    Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya,
    ne gam! .. Bu ne büyük ferahlık değil
    mi? ..
    .........
    Başınızda ağır bir dert var. Sanki hiç
    bitmeyecek gibi geliyor. Sanki bu
    sorun hayatınızın sonunu hazırlıyor gibi. İşte o an ayet yetişiyor
    imdada:
    “Demek ki, zorluğun
    yanında bir kolaylık mutlaka var! Zorluğun yanında bir
    kolaylık muhakkak var! ” (İnşirah-5/6)
    Garantiyi veren Allah! .. Hem de ne
    garanti, her zorlukla beraber bir de kolaylık geleceği
    “mutlaka” ifadesi ile
    pekiştirilip ikna olalım diye iki kere tekrarlanıyor.
    Ayet; kolaylığın zorluk içinde saklı olduğunu,
    çözümün sorunda gizli
    olduğunu da
    fısıldıyor. Bu manayı duymuş olan Niyazi Mısri(k.s) şöyle demiş:
    “Derman aradım derdime, derdim bana derman
    imiş”
    .........
    Maddi sıkıntınız hat
    safhada. Yoksul düştüğünüzü hissediyorsunuz. İflas
    ettiniz..
    Sıfırı tükettiniz yani. Nasıl ayağa kalkarım düşüncesi içinde
    boğulurken
    ayet size yeni bir ümit
    veriyor: “Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah
    dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz
    Allah hakkıyla bilendir, hüküm
    ve
    hikmet sahibidir.” (Tevbe-28 )
    .........
    Bir yakınınız ölümcül
    hastalıkla yatağa düştü. Doktorlar fazlaca ümit
    vermiyorlar.
    Çoğu kere Onu nasıl teselli edeceğinizi dahi bilemiyorsunuz. Gerçek
    ortada
    iken moral vermeye çalışmak
    sanki sahte davranmak gibi geliyor size. Ciddi
    bir delil olmalı ki hastanıza siz de inanarak
    moral verebilesiniz. Eyyub
    Nebi var
    Kur’an’da...
    Hastalıkların, dertlerin en ağırına müptela olmuş ama sıhhate
    kavuşmuş. Onun
    hali size dayanak
    oluyor: Kulumuz Eyyub u da an, o zaman Rabbine şöyle nida
    etmişti: “Bak bana, meşekkat ve acı ile
    şeytan dokundu! Ve ona, bütün
    ailesini ve beraberlerinde bir misli daha tarafımızdan bir rahmet
    olarak
    bahşettik ki, temiz akıllılar
    için bir ibret olsun. (Sa’d-41/43)
    .........

    Ama yine de bazı şeyleri yediremiyorsunuz kendinize. Bir
    tutamak arıyorsunuz. Ayet el veriyor
    size: “Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda
    hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi
    seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara-216)
    ......... Rabbimiz Allah, Rasülümüz Muhammed(s.a.v) ,
    Kitabımız Kur’an, Yolumuz Sırat-ı Müstakim! .. Bizden bahtiyarı yok dünyada! .. Her ne olursa
    olsun, ne yaşanırsa yaşansın zafer ve
    başarı bizim. Bunu da kafadan söylemiyoruz, Kur’an konuşuyor:Vel
    Akıbetü lil Müttakin(Kasas-83):Akıbet(hayırlı son, güzel sonuç) Müttakiler (takvayı kuşananlar,
    korunanlar, inanca sarılanlar)
    içindir! ..



    Seni çok Özledim Annem

  9. #9
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Hep can bilip, tüm vakitlerini sarfettiklerin, ömrünü yoluna adadıkların, başüstüne koyup, üstüne titrediklerin, bir bir terkettiler seni işte..


    Gördün mü bak, insanları memnun etmek ne kadar zor..


    Ne yapsan beğendiremezsin, ne söylesen dudak büker, eleştirilirsin, illa bir kusur bulurlar..



    Uğraşsan tüm gücünle, kendini yeyip bitirsen, kendi öz rahatından tavizler versen..Hatalarına bile göz yumsan, aldırmasan..Hep affetsen hoşgörüyle..Yine de boşuna! Asla memnun edemezsin..


    Tüm varlığınla ölesiye yoruluyor ama ücretini alamıyorsun hep, değil mi?


    Ama O, öyle mi ya?


    Kim mi?


    O işte..


    Hani pek o kadar önemsemediğin..


    Emrine "evet" ama "nasıl olsa olur" diyerek, itaat ederken hiç özenmediğin O..


    Hani O, sen yürüyerek gitsen, sana koşarak gelenin..


    Adını yürekten bir ansan, bin dünya bedel cennetler bağışlayanın..


    Kötülüğe niyet edip, yapmayınca bile seni Onurlandıranın..


    Ücretlerini, hem peşin hem de kat kat Ödeyenin..


    O işte O..


    Sana en Yakının..


    Farketmesen de, hep kucağında uyuduğun..


    En kritik anlarında, düşecekken seni Tutanın..


    Daim yüreklere nazar eden, kapısı hiç kapanmayanın..


    Seni hep iştiyakla Bekleyenin..


    Hiç ama hiç Darılmayanın..


    O işte, Rabbin..


    Sana hep Dost hep YAR olanın, hep YAR Kalanın..


    O zaman neden kendini paralıyorsun ki boşuna?


    Kıymet bilmeyene kölelik edeceğine, gel O Aziz'e bende ol! Ki Aziz olasın..


    Ol ki, dünya dolu belalardan kurtula, SULTAN olasın..


    Ve bil ki;


    O'nu memnun ettiğinde, yarattığı herşeyi musahhar edecek sana..


    Memnun olduğunu, memnun edecek..


    Sevdiğini, dünyaya sevdirecek..


    İşte bu sırrı anladınsa ÖLdün demek,


    Yani OLdun demek..


    Mubarek ola SULTANLIĞIN.


    alıntıdır...


    Seni çok Özledim Annem

  10. #10
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Allah Sevgisinin Önemi
    Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "De ki: Siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır." (Al-i İmran: 31) Allah'ın sevgisi öyle kıymetlidir ki; bunu hakkıyla ancak kıyamet günü bileceğiz. Çünkü bunun mükafatı, insana ancak orada verilir. Bazı Evliyalar şöyle demiştir: "Bir hardal tohumu kadar Allah-u Zülcelal'in muhabbeti, benim için yetmiş sene ibadetten daha eftaldir." Yukarıdaki bu ayet-i kerime, bizlere çok geniş çapta bir işarettir. Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat; çok ibadet yapmak, Allah'tan çok korkmak, niyeti halis tutmak; bunların hepsi, takva sahibi olmakla mümkündür. Çünkü bunlar, bütünüyle Hz. Peygamber sallu aleyhi ve sellem de mevcut idi. Üzerimizde Allah'ın nimetleri sonsuzdur. Fakat bu nimetlerin en mükemmeli, İslam dini ve imandır. Hakikaten, Allah-u Zülcelal'in nimetleri sayılamayacak kadar çoktur.
    Hz. Peygamber (SAV) bir gün sahabilere şöyle anlatmıştır: "Az önce Cebrail yanımdan ayrıldı ve bana şöyle dedi: "Ya Muhammed, seni hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın bir kulu vardı. Eni ile boyu otuzar dirsek olan ve dört tarafı, dört biner fersah genişliğinde bir denizin ortasında bütün bir adacığın tepesinde, beşyüz yıl boyunca Allah'a ibadet etti. Allah-u Zülcelal, orada kendisine, parmak kalınlığında tatlı su akıtan bir pınar ile her gün bir meyve veren bir nar ağacı bağışlamıştı.
    Akşam olunca, pınarın başına inip abdest aldıktan sonra, nar ağacının o günkü meyvesini koparıp yiyor ve arkasından namaza duruyordu. İbadetleri sırasında, Allah'tan, secdedeyken ruhunu almasını, cesedinin ne toprak ve ne de başka bir şey tarafından bozulmamasını ve kıyamet günü, secdedeyken kendisini yeniden diriltmesini istedi.
    Allah-u Zülcelal de bu isteklerini kabul etti. Nitekim bizler, yere inip çıkarken yanına uğrar ve onun secde halinde olduğunu görürdük. Bize verilen bilgiye göre bu kul, kıyamet günü yeniden dirilerek Allah'ın huzuruna çıkınca Allah-u Zülcelal: "Ey kulum! Sana rahmetimle mi yoksa amelinle mi muamele edeyim." buyuracak ve bunun üzerine o kul:


    "Ya Rabbi! Amelimle bana muamele et!" diyecektir. O zaman, Allah-u Zülcelal meleklerine: "O halde, bu kulumun amelleri ile kendisine verdiğim nimetleri mukayese ediniz." buyuracak ve meleklerin yapacağı hesap sonunda, beş yüz yıllık ibadetinin sadece gözünün nimetini karşılayabildiği ve vücudunun diğer nimetlerinin karşılıksız kaldığı görülecektir. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal: "Kulumu cehenneme atın!" diye emir verecek ve bu emir uyarınca, kul cehenneme doğru yola çıkarılacaktır. Cehenneme götürülürken: "Ya Rabbi, beni rahmetin karşılığında cennete koy!" deyince, Allah-u Zülcelal meleklere: "Kulumu geri getirin." diye emir verecektir.
    Geri getirilecek olan kul, tekrar Allah'ın huzuruna çıkarılınca, Allah-u Zülcelal kendisine: "Ya kulum, seni yoktan var eden kimdir?" diye soracak, kul da: "Sen, Ya Rabbi!" diyecektir. Allah-u Zülcelal ona: "Seni yaratmam kendi amelinin mi, yoksa benim rahmetimin mi karşılığıdır?" diye soracak, kul da: "Tabii ki senin rahmetinin karşılığında olmuştur." diyecektir. Allah-u Zülcelal: "Ya kulum, beş yüz yıl boyunca ibadet etmeni sağlayan gücü sana veren kimdir?" diye soracak, kul da: "Sen, ya Rabbi!" diyecektir. Allah-u Zülcelal: "Seni dağın tepesinde, yeşillikler arasına kim kondurmuş, kim sana tuzlu sudan tatlı su bağışlamış ve kim her gece sana bir nar meyvesi sağlamıştır? Ruhunu, secdedeyken almamı istemen üzerine, bu arzunu yerine getirdim.
    Bütün bunları yapan kimdir?" diye buyurunca kul: "Sen, ya Rabbi!" diye cevap verecektir. Allah-u Zülcelal ona: "Bütün bunlar, rahmetimin eseri olduğu gibi, şimdi de yine rahmetimle seni cennete koyacağım." buyuracaktır. Zaten her şey Allah'ın rahmetiyledir." (Hakim, Beyhaki)
    Hz. Peygamber (SAV) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Şayet Allah-u Zülcelal, bütün yer ve gök ehline azap edecek olsa, muhakkak azap ederdi, bununla onlara zulmetmiş de olmazdı. Eğer onlara rahmet ederse, hiç şüphesiz onun rahmeti onların amellerinden kendileri için daha hayırlıdır." (Ebu Davud, İbn Mace)
    Hakikaten, bizim gözümüz olduğu için kıymetini bilmiyoruz. Gidin âmâ olan kimselere sorun, ne kadar zor olduğunu görürsünüz. Tokluğun kıymetini, aç olduğumuz zaman biliyoruz. Hülasa; insan her nimetin kıymetini ancak onun yokluğunda bilebilir. Biz bolluğun içinde olduğumuz için, Allah-u Zülcelal'in nimetlerinin ne kadar çok olduğunu idrak edemiyoruz.
    Allah-u Zülcelal, bu konuda şöyle buyurmuştur: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım." (İbrahim; 7)
    Allah-u Zülcelal, bizlere İslam dini ve imanı verdiği için bunların ne kadar mükemmel bir nimet olduğunu idrak etmeliyiz ve o şuurda olmalıyız. Allah-u Zülcelal, insana dünyada ömür, sıhhat ve afiyet vermiştir. Bu sıhhat ve kuvvetle, tabi ki insan, bir şeylerle meşgul olmalıdır. İşte en büyük meşguliyet, ibadettir. İbadet bir sanattır. Her sanatın bir kârı vardır. Bu sanatın atölyesi, daima Allah-u Zülcelal ile meşgul olmaktır. Bir kimse yalnız kaldığı zaman, kendisi ile Allah-u Zülcelal arasındaki durumu gözetmesi lazımdır.
    Bu sanatın sermayesi de Allah'a karşı takvalı olmaktır. Takva ise; Allah'dan korkmak, O'nun emir ve nehiylerini yerine getirmektir. İnsan, sermayesi olmadığı zaman hiç bir ticaret yapamaz. Demek ki kişinin sermayesi, Allah-u Zülcelal'e karşı takvalı olmasıdır. İnsanın, o zaman elde edeceği kâr da Allah-u Zülcelal'in rızası ve cennettir. Hz. Peygamber (SAV) 'in bizlere tebliği, bu şekildedir.
    Kalp temizliğinin islam dininde çok büyük bir yeri vardır. Zaten kalp temiz olmadığı zaman niyet ve ihlasta gerçekleşmez. Onun için insan kalbindeki bütün mezmum sıfatları çıkarıp yerine güzel evsafları yerleştirmesi lazımdır. Anlatıldığına göre, bir zat bir Evliya’dan nasihat istemiş, o Evliya şöyle demiştir: "Allahu Teala senin kalbine baktığında, onda razı olmadığı bir şey görmesin."
    Bilindiği gibi zahiri ameller, kalp amelleri için temel ükmündedir. Temel sağlam olmadığı takdirde üzerindeki bina sağlam olmadığı gibi, amelleri salih olmayan bir kimsenin kalp temizliğine sahip olması, iyi sıfatlar kazanması ve bunlarla iyi ameller yapması da mümkün değildir. Zahiri temizliğe önem verip de kalp temizliğine önem vermemek, bir bahçenin duvar çalışmalarına önem verip, içerde ağaçların susuzluk ve bakımsızlıktan kuruyup dökülmesine aldırış etmemek gibidir.
    İnsanın kalbi temiz olduğu zaman bütün vücut muhafaza olur. Nitekim hikmet ehli bir zat şöyle demiştir: "Ben kalbimi on gece şeytandan, hataralardan korudum. Kalbimde beni yirmi sene bunlardan korudu."
    Onun için kalp temizliğine çok dikkat etmek lazımdır. İnsanın çaresi kalbini Allahu Zülcelal'e sadık yapmasıdır. Çünkü kalp Allahu Zülcelal'in nazargahıdır. Kalbi Allahu Zülcelal'e bağlamak gerekir. Bizlere Allahu Zülcelal'i unutturacak herşeyi kalbten çıkarmak lazımdır. Sehl bin Abdullah şöyle demiştir: "Kim kalbini Allah'a teslim ederse, Allah'ta onun âzâlarına sahip çıkar."
    İnsan kalbini Allah-u Zülcelal'e teslim ederse, O'da o kimsenin gözlerine, ayaklarına, diline hülasa bütün âzâlarına sahip çıkar. Allah-u Zülcelal'in yaratmış olduğu bir et parçası olan kalbimizi O'na teslim etmemek çok gariptir. Kalbi Allahu Zülcelal'e teslim edip: "Ya Rabbi! Bu kalbi sen yarattın. Onu sana teslim ediyorum. Dilediğin gibi yap!" diyerek, Allahu Zülcelal'e teslim etmek lazımdır.
    Böyle olunca Allah-u Zülcelal'in muhabbeti kalbimize girer ve bütün âzâlarımızda O'nun istediği şekilde olur İnş
    Kalp temizliğine çok önem vermek gerekir. Nasıl ki bir bahçıvan bahçesindeki zararlı otları temizleyip bahçesine su veriyorsa, bizlerde kalbimizdeki dünya hırsı, riya, kin, hased gibi bütün mezmum sıfatlardan temizleyip, onu muhabbet, zikir gibi güzel sıfatlarla beslememiz lazımdır.
    Çünkü kalp ıslah olursa bütün âzâlar ıslah olur. Kimin azaları ıslah olmamış ise o kimsenin kalbinde manevi hastalık var demektir. Bundan kurtulmak için kalbi her an kontrol edip oradaki zarar verici mezmum sıfatlardan temizleyip arındırmak lazımdır. Bir kimsenin kalbi mezmum olan bütün sıfatlardan arınıp da güzel sıfatlarla süslendiği zaman o kimsenin bütün niyetleri hayır üzerine olur.
    İnsan her hangi bir hayır yaptığı zaman, onu Allah için yapması gerekir. İnsan her yaptığını Allah-u Zülcelal'in rızasına çevirebilir. İnsan, sabah işe gitmek için evinden çıkarken: "Ya Rabbi! Aile efradımın nafakasını üzerime vacip ettin. Bir misafir geldiğinde ona ikram etmek için ve sadaka vermek için işime gidiyorum." dediği zaman, insanın bu işi de ibadet sayılır.
    Salim, Abdullah'ın oğlu, Abdullah da Hz. Ömer'in oğludur. Demek ki Salim, Hz. Ömer'in torunlarından bir tanesidir. Salim, zamanında halife olan Ömer bin Abdulaziz'e bir mektup gönderdi. Bu mektupta şöyle demiştir: "Ey Halife! İyi bil ki; Allah'ın kuluna yardımı, kulun niyeti ölçüsündedir. Kimin niyeti sağlam ve tam olursa, Allah'ın ona yardımı tam olur. Kimin niyeti sağlam ve tam değilse, Allah'ın yardımı da o nisbet de azalmış olur."
    Kişinin bütün amelleri niyetine bağlıdır. İnsan niyetini Allah için yapmak zorundadır. Niyetin Allah için olması ise nefsin arzu ve isteklerinden uzak tutulmasıdır. Hz. Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ameller niyetlere göredir. (eline geçecek ancak odur.) Kimin hicreti Allah'a ve Resulüne ise onun hicreti Allah'a ve Resulüne sayılır. Kimin hicreti kazanmak istediği dünyalığa yahud nikahlamayı düşündüğü bir kadınaysa, onun hicreti niyet ettiği bu şeylere olmuştur." (Buhari, Müslim, Tirmizi)
    Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bizden ne isteniyorsa bunu iyice düşünmek ve kavramak lazımdır. Bu da halis niyete bağlı bir şeydir. Halis niyetle yapılan bir amele ne kadar mükafat verildiği buradan anlaşılmaktadır. Çünkü Allah-u Zülcelal niyetlere göre mükafat vermektedir. Mesela bir kişi ilim okumaya gitmek istese ve: "Ben ilim öğrenip hem kendim amel yapacağım ve hemde başka insanlara da öğreteceğim." gibi bir niyet içerisinde olsa, onun niyeti Allah içindir ve Allah-u Zülcelal o niyete göre mükafat verecektir. Bunun tersine ilim öğrenmeye giderken bir mal elde etmek yada bir kadın nikahlamak için gitmişse bunun hicreti bu şeylere olmuş olur. Ve bunun halis niyetle bir alakası yoktur.
    Bir başka misal: İnsan başkalarına sohbet ederken, bu adam ne güzel sohbet yapıyor desinler diye sohbet ederse onun mükafatı ancak o kadardır. Ama kendi nefsini vaaz yapıyor gibi, mü'min kardeşlerinin de amel yapması için halis bir niyetle sohbet yaparsa, Allahu Zülcelal onun niyetine göre kat kat mükafat verir. Yukarıda geçen hadis-i şerifin ışığı altında insan kendisine çekidüzen vermelidir ki, bütün ameller de niyetin sadece ve sadece Allah için olması gereklidir. Anlatıldığına göre, kıyamet günü insanların amel defterleri elle-rine verildiği vakit bir kul amel defterinde hac, zekat, sadaka gibi sevapların yazılmış olduğunu görür ve: "Bunları ben yapmamıştım. Herhalde bu benim amel defterim değildir." der. Böyle düşünürken Allah-u Zülcelal tarafından: "Ey kulum! Bu senin amel defterindir." diye bir nida gelir. Kul: "Ya Rabbi! Bu amellerin hiç birisini ben yapmadım." deyince, Allah-u Zülcelal tarafından tekrar şöyle bir nida gelir: "Ey kulum! Evet yapmadın ama; keşke benim malım olsaydı sadaka verseydim, keşke imkanım olsaydı hacca gitseydim, keşke gücüm olsaydı da bir camii yaptırsaydım diyerek, bunları yapmak için niyetin benim için idi. Niyetinin benim için olmasından dolayı bunların, amel defterine sanki yapmış gibi sevapları yazıldı."
    Hz. Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Bir kimse iyi amel işleyene imrenip, 'keşke imkanım olsaydı bende o ameli işleseydim' derse, niyeti iyi amel yerine geçer ve bir kimse kötü amel işleyene özenip, 'Keşke imkanım olsaydı bende o ameli işleseydim' derse bunun niyeti de kötü amel yerine geçer." (Tirmizi, İbn Mace)
    Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bir kişi herhangi bir kim-senin bir hayrına gıpta edipte, keşke benim de malım olsaydı bende sadaka verseydim ve yahud bir kişi ilim okumuştur ve insanlara faydası vardır, keşke bende ilim okusaydım da hem kendim ve hemde başkalarına öğretseydim diyerek insan samimi olarak niyet ederse, o kişi sanki bu amelleri yapmış gibi Allah-u Zülcelal ona mükafat verecektir.
    Bunun karşısında, bir kişi herhangi bir kimsenin kötü amellerine gıpta edipte, keşke benim imkanım olsaydı da böyle yapsaydım, mesela param olsaydı da bende kumar oynasaydım derse, o günahı zahiren işlemese bile sanki işlemiş gibi olur. Nitekim anlatıldığına göre, adamın biri iyice acıktığı bir sırada, yolu kumdan bir tepeye uğradı. Aç olan midesi ile kuma bir baktı ve: "Keşke bu kum yığını bir un olsa ben bunu bütün yoksullara dağıtırdım." dedi. Allah-u Zülcelal o zamanın Peygamberine şöyle vahyederek: "O adama git söyle, Allah senin sadakanı kabul ve iyi niyetine teşekkür ediyor, o kadar sevapta senin defterine yazıyor." buyurdu.
    İşte niyet böyledir. Niyet etmek çok kolay olup hiçbir zahmeti de yoktur. Salih amellere niyetin mükafatı kat kat fazladır. Bir insan bütün gücünü sarfederek hacca gidiyor, sadaka veriyor ve ancak bunları amel defterine yazdırabiliyor. Fakat hakiki niyetle insan yorulmadan zahmet çekmeden aynı sevaba erebiliyor. Onun için her insan Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanabilmek için, O'nun razı olabileceği herşeye halis niyetle yaklaşması lazımdır.
    Şimdi hepimiz iyice düşünelim! Allah-u Zülcelal, Hz. Peygamber (SAV) 'i öyle insanların içine gönderdi ki; onlar, kızlarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Kadın-erkek karışık, hayvan gibi birbirlerine karışıyorlardı. Allah'ı tanımayıp, elleri ile yaptıkları putlara ibadet ediyorlardı. Fakat, Hz. Peygamber (SAV) 'ın niyeti çok halis olduğu için, Allah-u Zülcelal de ona göre kuvvet verdi. Hz. Peygamber (SAV) , o kadar çok eziyet ve meşakkatlerle karşılaşmasına rağmen, Allah-u Zülcelal için sabretti.
    İşte, biz Hz. Peygamber (SAV) 'in ümmetin-deniz. Biz de, az da olsa Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat edip, aynı şekilde hareket etmeliyiz. Onlar, şimdi zamanımızdaki gibi tetikle değil kılıçla; düşmanla yüz yüze, karşı karşıya savaşıyorlardı. Açlık ve susuzluk içinde, bir hurma ile yetinerek harp yapıyorlardı. Peki biz niçin: "Virdimi çekemiyorum, nefsim şöyle etmiyor, böyle etmiyor!" diyoruz. Bu son derece yanlış bir şeydir.
    Namaz kılmak, namaz kılmak için cemaate gitmek, imsaktan önce teheccüde kalmak, işte bunların hepsi harbdir. Bunları yapmadığımız zaman, benim kanaatimce, harbden kaçıyoruz demektir. Bunları yapmayan kimse, harb olduğu zaman da kaçacak demektir. Allah-u Zülcelal bir insana muhabbet veriyor. Fakat insan, muhabbetin neden dolayı geldiğini, niçin verildiğini düşünmüyor. Halbuki kendisini Allah'a verdiği için, Allah da ona muhabbet vermiştir.
    Bundan başka, Hz. Peygamber (SAV) 'e uymuş, mutabaat etmiş idi. Bundan dolayı da muhabbet verilmişti. Fakat o mutabaat azaldığı zaman, insanın muhabbeti de azalıyor.
    Çünkü muhabbet, Hz. Peygamber (SAV) 'ın mutabaatına bağlanmıştır. Bu dünyada bir şeyimiz kaybolduğu zaman, hemen onu aramaya koyuluyoruz. Peki, dünyada geçici olan, adi bir şeyimizi arıyoruz da, neden kaybolan muhabbetimizi aramıyoruz.
    Halbuki insan, o muhabbetle Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanarak, cennete girip, cehennemden muhafaza olacaktır. Haklı olarak, insan nasıl ki, kaybolan dünyalık bir şeyini arıyorsa, Allah-u Zülcelal'in muhabbetini daha ziyade araması lazımdır. O muhabbetin tekrar bulunması da, yine Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat etmekle mümkündür. İnsan, Hz. Peygamber (SAV) 'e mutabaat ettiğinde, yine eski muhabbetini bulacaktır.
    Peki insan, muhabbetinin doğru veya yanlış olduğunu nasıl bilebilir? Biz Allah-u Zülcelal'i ne kadar seversek, Allah-u Zülcelal de bizi o kadar sever. İnsan, herhangi bir yerde Allah-u Zülcelal'in ibadetinden, zikrinden ve hizmetinden bahsederse, onun muhabbetini kazanmış, Allah'a yönelmiş demektir. Fakat Allah-u Zülcelal'den değil de dünyadan bahsederse, her ne kadar: "Benim Allah'a muhabbetim vardır!" derse de, yalan söylemiş olur. Allah-u Zülcelal'in razı olduğu meclislerde oturmak, doğruluğun alametidir.
    Daha açık olarak insan, muhabbetinin doğru olup olmadığını şöyle meydana çıkarabilir. Mesela, insanın günlük virdi vardır, diğer tarafta da nefsinin istekleri vardır. Bu ikisi karşı karşıyadır. Eğer insan, virdini çekmeyi tercih ederse, onun Allah-u Zülcelal'e muhabbeti var demektir. Fakat insan Allah'ın zikrini bırakıp nefsin isteklerine uyarsa, her ne kadar: "Ben Allah'ı seviyorum." derse de, bu doğru sayılmaz.
    Hepimiz bunu derinlemesine düşünüp tecrübe edelim. İnsan Allah'ın zikriyle meşgul olduğu zaman, kalbi çok mutmain olup, dünyası da cennet gibi olur. Buna karşılık, insan Allah zikriyle meşgul olmayıp bütün dünyanın hükümdarı da olsa, o kimse felah bulamaz, rahat da edemez. Şimdi biz buradayız. Fakat şu an, kabre doğru gittiğimizden haberimiz var mı? Allah-u Zülcelal, bu ömrü bizlere sayı ile vermiştir. Onun için ömrümüzü boşa sarfetmeyip, tefekkür etmemiz lazımdır. Bir insan bir Evliyanın yanına giderek,
    "Kurban bana nasihat et!" demiş. Evliya: "Senin annen-baban yaşıyor mu?" diye sormuş. Adam: "Hayır!" diye cevap verince Evliya: "Ben sana ne diyeceğim. Bak annen-baban vefat etmiş. Demek ki sıra sana gelmiştir." demiştir.
    Nitekim, Hz. Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "İbret için insana ölüm yeter." (Beyhaki)
    Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...



    Seni çok Özledim Annem

Sayfa 1/8 123 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Allah Sevgisi Ve Allah Korkusu Beraber Nasıl Olur?
    By SiLa in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 04.07.09, 13:32
  2. -Allah C.C. Sevgisi
    By Günışıgı in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 01.01.09, 19:21
  3. ALLAH sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum İslami Şiirler
    Cevaplar: 22
    Son Mesaj: 19.11.08, 10:59
  4. Allah sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum Tasavvuf Yazıları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 14:20
  5. ALLAH sevgisi
    By Hafız_emre in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 06.06.08, 16:51

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •