Sayfa 7/8 İlkİlk ... 5678 SonSon
72 sonuçtan 61 ile 70 arası

Konu: Allah Sevgisi

  1. #61
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Söz verdim Rabbim sana...

    Zincirlere vursalarda bu bedeni
    Gurbet ele sureselerde beni
    Yolları taslarla,kayalarla da doldursalarda
    Doksan dokuz sıfatına kurban olduğum Rabbim
    Hep diyeceğim...

    Sözümü unutmam için bu yolda
    Gözlerimi dağnasalar görmeyeyim diye
    Kanımı akıtsalarda vazgeceyim diye
    Doksan dokuz sıfatına kurban olduğum Rabbım
    Hep diyeceğim...

    diyerek cıktım yola
    Bu yolda ölmek gururdur bana
    Basım dik,onur duya duya
    Doksan dokuz sıfatına kurban olduğum Rabbim
    Hep diyeceğim...

    Ve
    Bir gün yolun sonu benim için geldiğinde
    Sonu gelen yolun baslatacağı ebedi yolda
    Melekler gelip yanı basıma sual sordugunda
    tek ızdırabım...tek acıyan yanım...
    Senın karsına hakkıyla ıman edemeden
    gelmektir
    Tek korkum,tek hüznüm
    diyebilmem için yeterli amele sahip olamamaktır

    Doksan dokuz sıfatına kurban olduğum Rabbim
    Ömrümüzü âhiret hesabına hayırla Doldurmamızı Nasıp et!
    Bize vahyini okuma ve elimizden geldiğince
    Yaşama imkânı lütfet!
    Bizleri hakkıyla iman edenlerden
    Eyle!



    Seni çok Özledim Annem

  2. #62
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Fakih ravileri ile Hz.ömer radiyallahu anh'den söyle anlatiyor


    - Hz.ömer radiyallahu anh bir gun aglayarak Resúlullaha sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna cikti. Resulullah Salallahu aleyhi ve sellem sordu:
    - "Ya ömer, neden aglarsin ? "
    - Ya Resulullah, kapida bir genc var; oyle agliyorki, cigerimi yakti, deyince.
    resulullah sallallahu aleyhi ve sellem soyle buyurdu :
    - "Ya ömer onu iceri al; bana getir."
    - Ey genc , nicin agliyorsun ?
    - Ya Resulallah, gunahlairmin coklugundan agliyorum. Gazapli Cebbar 'in bana gazabindan korkuyorum.
    Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ona sordu:
    -"Ey genc, 'a sirk mi kostun? "
    - Hayir , deyince tekrar sordu :
    -"Haksiz yere birini mi oldurdun ?"
    - Hayir ! deyince Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem soyle buyurdu:
    -" gunahlari bagislar, isterse yedi kat gok , yedi kat yer kadar olsun. Isterse koklu daglar misali olsun.
    Bunu dinleyen genc soyle konustu:
    -Ya Resulullah, benim gunahim yedi kt sema, yedi kat yer ve koklu daglardan da buyuk.

    Bundan sonra aralarinda su konusma oldu, Resulullah sordu , o da cevabini verdi:

    -"Gunahin kürsi'den de buyuk mu ?
    - Evet , gunahim kürsi'den de buyuk.
    -"peki gunahin 'in affindan da mi buyuk"?
    - Suphesiz en buyuktur.
    -"O halde yuce olan gunahlari bagislar."

    Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem devam etti:

    -"Simdi gunahini bana anlatabilirmisin ?"
    O genc soyle dedi:
    - Senden utaniyorum , ya Resulallah!..
    Bunun uzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, soyle buyurdu:
    -"gunahini bana anlatabilirsin."

    Bundan sonra genc soyle anlatmaya basladi:

    -Ben kefen soyucuyum, yedi yildan beri kabirleri acarim. bir gun Ensar'dan birinin kizi oldu. Gidip kabrini actim. Kefeni soyup cikardim. Az gittim. Seytan beni aldatti. Donup geldim. Onunla nefsimi korelttim. Yanindan az ayrildim; o kiz ayaga kalkti bbana soyle dedi :
    -Ey Genc, sana yaziklar olsun ! Kiyamet gunu'nun sahibi , Deyyan Olan 'tan utanmiyor musun ? ki, o yarin Mahkeme-i ilahisinde haksizliga ugrayan hakkini zalimden alacak. Beni , bu oluler arasinda ciplak biraktin. 'in huzurunde kirlettin.

    O genc sozunu bitirir bitirmez Resulullah urperdi, ayaga kalkti. bir yandan basini sag sola salliyordu. Bir yandan da soyle buyurdu:

    -"Ey fasik, cehenneme oyle laykisin ki ! .. Derhal buradan cik."

    O genc cikip gitti ,tam kirk gece 'a yalvardi. kirkinci gece basini semaya kaldirdi, soyle yalvardi:

    - Ey Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, Adem'in (aleyyhiselam), Havva'nin (rahmetullahi aleyh) 'i.
    Eger ben bagislandiysam Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)'e ve arkadaslarina bildir. Bagislanmadiysam semadan bir ates gonder, beni yaksin. ahiret azabindan beni kurtar.

    Bunun uzerine Cebrail Resulullah'a geldi, soyle dedi:

    - Ya Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem), selam sana ! Rabbin de sana selam eder...

    Bunun uzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem soyle buyurdu:

    -"Selam 'adir. Selam 'indir ve selam O na doner.

    Bundn sonra Cebrail, Resulullah'a 'in emrini bildirdi:

    - u Teala soruyor: Halki senmi yarattin, Ben mi ?
    -"Hayir, beni de , cumle halki da yaratti."
    - Onlarin rizkini sen mi veriyorsun ?
    -"Hayir!, onlarinda , benim de rizkimizi veriyor"
    - Onlarin tevbesini mi kabul buyuracak yoksa senmi ?
    -"hayrin, benim tevbemi de, onlari tevbesini de kabul buyuracak."
    - u Teala emir veriyor: O kulumun tevbesini tam ve halis tevbeden sayacaksin. Ben de onun tevbesini kabul ettim.

    Bundan sonra, Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem o genci cagirdi: mujdeledi:

    "u Teala, tevbeni kabul buyurdu."


    Demmeki kardeslerim u Teala dan umit kesilmez, her zaman tevbe-istigfar edelim


    Seni çok Özledim Annem

  3. #63
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    ***Selam olsun RABBİ en güzel bir sevgiyle sevenlere.. selam olsun sevdiğini O'nun izniyle sevenlere... Selam olsun canlara.. selam olsun cananlara... selam olsun kalbi O'nun aşkıyla çarpan dostlara***


    Seni çok Özledim Annem

  4. #64
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    ALLAH SEVGİSİ
    Herkes, kendi varlığını, bunun olgunlaşmasını ve hiç yok olmadan devam etmesini ister. Kendini ve Rabbini bilen, varlığının devam etmesinin kendi elinde olmadığını, ancak Allahü teâlânın dilemesiyle var olduğunu bilir.
    Varlıkların hepsi Allahü teâlânın kudretiyle vardır. Hiç kimse, kendi kendini yaratıp, hayatını devam ettiremez. O hâlde, kişinin, kendini yaratan, çeşitli ni'metler veren, yaşatan Rabbimizi sevmemesi mümkün değildir. Eğer sevmiyorsa, kendi yaratılışını bilmediğinden, cehâletindendir. Çünkü sevgi, ma'rifetin, (ya'nî bilmek, anlamak) meyvesidir.
    Bir şey önce bilinip anlaşıldıktan sonra sevilir. Ya'nî ma'rifet olmadan sevgi olmaz. Sevgi ma'rifete göredir. Ma'rifet ne nisbette ise, sevgi de o nisbette olur. Rabbini bilen elbette O'nu sever. Çünkü kendini sevenin, kendini yaratanı sevmemesi düşünülemez.
    Güneşin yakıcı sıcağına mâruz kalan gölgeyi sever. Gölgeyi seven de ister istemez, gölge veren ağaçları sever. Kâinatta ne varsa, Allaha nisbetle, gölgenin ağaca nisbeti gibidir. Gölgenin varlığı ağacın varlığına bağlı olduğu gibi, her şey Allahın eseri olup, hepsinin varlığı, O'nun varlığına bağlıdır.
    Herkes, kendine iyilik edeni sever. Bir zengin, bütün mallarını birisine verse, "Bunları dilediğin gibi tasarruf et!" dese, bu ihsânı zenginden bilmek yanlış olur. Zengini ve o malı yaratan, seni zengine sevdiren, sana mal vermesinin zengin için hayır olduğu düşüncesini veren kimdir? Eğer zengin, seni sevmeseydi, malı sana vermekle, dünya ve âhırette hiç bir kazancının olmıyacağını bilseydi, sana malının zerresini verir miydi?
    Şu hâlde, Cenâb-ı Allah bu sebepleri yarattı. Demek ki insana asıl ihsânda bulunan, bu işe zengini vâsıta edendir.
    Zengin, o malı sana vermekle peşin veya ilerisi için bir menfaat düşünmüştür. Seni minnet altına almak, kendini övdürmek, cömertlikle meşhur olmak, gönülleri kendine bağlamak, herkese kendini sevdirmek ve saydırmak gibi peşin menfaati vardır.
    Ayrıca, âhırette çok sevâb kazanmak üzere ilerisi için yatırım yapmaktadır. Yoksa hiç kimse, malını boşu boşuna vermez, bir maksat için verir. Maksadı sen değilsin. Sen onun maksadını yerine getirmek için bir vâsıtasın.
    Demek ki sana iyilik eden, sana değil, kendine iyilik etmiş olur. Sonra, o verdiğinden fazlasını beklemektedir. Çünkü o, Allahın en az bire on veya bire yedi yüz, hattâ daha fazla vereceğini biliyor. Böyle bir ümidi olmasa sana bütün mallarını verir miydi?
    İnsan, kendine faydası dokunmasa bile, iyilik edenleri sever. Kendine zararı dokunmasa bile kötülük edenlerden de nefret eder. O hâlde, bütün mahlûkatı yaratıp, onlara çeşitli ni'metler ihsân eden yalnız Allahtır. Herkese iyilik eden de sevilir.
    Kendine hiç bir faydası olmasa da insan, güzeli, güzelliğinden dolayı sever. Beş duyu ile de anlaşılmıyan; fakat kalb gözü ile görülen güzellikler de vardır. Güzel ahlâk, böyledir. İmâm-ı a'zam hazretlerini güzel vasıflarından dolayı severiz. Demek ki güzel sevilir. Mutlak güzel, ortağı, eşi, benzeri olmıyan, dilediğini yapan yalnız Allahtır.
    İnsan benzediği şeye meyleder. Çocuk çocukla, büyük büyükle arkadaşlık kurar. Âlim, âlimi, bir san'atkârdan daha çok sever. İlim sahibi olan da herşeyi bilen Allahı sever. Basîret sahipleri gerçek sevgiye lâyık olanın yalnız Allah olduğunu bildirmişlerdir.


    Seni çok Özledim Annem

  5. #65
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    ALLAH(C.C)TEZKİYESİ

    Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur: "...Kendinizi (beğenip) temize çıkarmayın. O, fenalıktan sakınanın kim olduğunu çok iyi bilir." (en-Necm, 32) Merhum Elmalılı Hamdi Efendi bu âyet-i kerîmeyi şöyle tefsir eder: "Kendinizi günahsız, kusursuz ve tertemiz addederek övmeyin. Zîrâ farkında olmadığınız birçok kusurlarınız bulunabilir." Bu mevzuda müfessir Âlûsî de şöyle der:

    "Bu âyetin, «- Bizim namazımız, orucumuz, haccımız var!» diyen bir topluluk hakkında indiği rivayet edilir. Ucub ve riya karışması endişesiyle kulun işlediği ibâdet ve hayırları gizli tutması daha makbuldür. Fakat böyle menfî bir niyet olmaksızın, teşvîk maksadıyla söylenmesinde bir beis yoktur." Diğer bir âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: "Kendilerini temize çıkaranlara bakmadın mı? Bilakis, Allah kimi dilerse onu temize çıkarır." (en Nisa, 49)

    Bu âyetteki tezkiye, kişinin kendini överek temize çıkarma çabasından ibarettir. Hâlbuki tezkiye takvaya bağlıdır. Takva ise bâtında bir sıfattır ve onun hakîkatini ancak Allah bilir. O bakımdan ancak Allah'ın tezkiyesi makbul olur, kendi kendimizi tezkiye etmemiz değil.

    Nitekim -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
    "-Allah'ım! Nefsime takvasını ver ve onu tezkiye et! Sen onu tezkiye edenlerin en hayırlısısın. Sen onun velîsi ve Mevlâ'sısın." (Müslim, Zikir, 73) diye dua ederlerdi.
    Âyet-i kerîmede: "... Eğer üzerinizde Allah'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı içinizden hiçbiriniz ebediyyen temize çıkamazdı. Ancak Allah, kimi dilerse onu temize çıkarır. Allah hakkıyla işiten ve her şeyi kemâliyle bilendir." (en-Nur, 21) buyurulur.

    Görüldüğü gibi âyet-i kerîmede tezkiyenin Allah'a ait olduğu ifâde ediliyor. Zîrâ Allah Teâlâ, fazlı ve rahmetiyle kulu taatlere ve diğer tezkiye vâsıtalarını kullanmaya muvaffak kılar. Bu itibarla kul, benlik iddiasından sakınarak, ilâhî tezkiye sayesinde ulaştığı kemâli, kendi dirayet, liyâkat ve gayretine hamletmemelidir.

    Cenâb-ı Hakk'ın tezkiye etmesi dışında kulun, âhirette kendini temize çıkaramayacağının idrâki içinde bulunması gerekir. Bu anlayış, ebedî kurtuluşa kavuşmanın en mühim vesîlelerinden biridir. Zîrâ tezkiye, her ne kadar azim ve gayret bakımından insana; irşâd ve tâlim yönüyle peygamberlere ve onun vârisi durumundaki mürşidlere nisbet edilirse de, ilâhî merhametiyle kullarını tezkiyeye muvaffak kılması ve bunu yaratması açısından Cenâb-ı Hakk'a nisbet edilmelidir.

    H.Z MUHAMMED(SAS)TEZKİYESİ


    Kur'ân-ı Kerîm'de Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-Efendimiz'in vazifeleri hakkında şöyle buyurulmaktadır: "(Ey insanlar!) Andolsun ki, kendi içinizden, size bir peygamber gönderdik. O, size âyetlerimizi okuyor, sizi tezkiye edip kötülüklerden arındırıyor, Kitâb'ı ve hikmeti tâlim edip bilmediklerinizi öğretiyor." (el-Bakara, 151)

    "Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lutufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler." (ÂI-i İmrân, 164)

    Bu âyetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in üç aslî vazîfesi vardır:

    a. Allah'ın âyetlerini insanlara okumak:
    Peygamberlerin ümmetlerini hak yoluna daveti, gelen vahyin okunmasıyla başlar. Ancak bu vazîfe, insanları umulan hedefe ulaştırmada ilk merhaledir ve bir zemîn teşkîl eder.

    b. Tezkiye etmek:
    Tevhîd davetinin maksadına ulaşması, ancak nefisleri küfür, şirk ve günah gibi manevî kirlerden temizleyip huşu ve huzura erdirmekle mümkündür. Nitekim mâzîsi câhiliyye insanı olan ashâb-ı kiram, hidâyet bulup Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in feyizli sohbeti ve manevî terbiyesiyle gönüllerini arındırdıkları anda dünyânın en mümtaz insanları hâline geldiler. Onların, dillerde ve gönüllerde dolaşan fazîlet menkıbeleri çağları ve iklimleri aştı.

    c. Kitap ve hikmeti öğretmek:
    Bu merhalede ise uyulması gereken kânunları ve hükümleri beyân eden kitabın, yâni Kur'ân-ı Kerîm'in tâlimi gelir. Kur'ân-ı Kerîm'in ruhunda derinleşebilmek, kalbî seviyeye bağlıdır. Kur'ân-ı Kerîm, asıl kalb ile okunup anlaşılır. Gözler ise kalbe ancak basit bir vasıta hükmündedir.

    Kur'ân, kâinat ve insan, esmâ-yı ilâhiyye tecellileriyle meydana geldiğinden sonsuz bir sırlar hazinesidir. Bu sır ve hikmetler de kalbî arınma ve olgunlaşmaya göre idrâkte tecellî eder.
    Hikmetin tâlimi, bütün bu merhalelerden sonra gelir. Çünkü Allah Teâlâ, esmâ-yı ilâhiyyesinin beşer idrâkine kelâm suretinde tecellîsi demek olan Kur'ân-ı Kerîm'in hikmet ve sırlarına, ancak arınmış bir kalbe sahip kimseleri vâkıf eyler.
    Âyet-i kerîmelerde tezkiye ile kitâb ve hikmetin tâliminin bir arada zikredilmesi, tezkiye olunmamış kimselerin ilim elde edemeyeceklerini, etseler de bu ilmin kendilerine bir fayda sağlamayacağını ifâde etmektedir.

    Zira ilim ve hikmet öyle bir nur ve zînettir ki bunu elde etmek için, onun mekân tutacağı yerlerin, yâni kalbin, evvelâ lüzumsuz ve zararlı şeylerden tahliye edilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan Peygamberler önce âyetleri okurlar, sonra bu âyetlere inanan ve gönül veren kimselerin, nefislerini aşırılıklardan, çirkinliklerden arındırarak kalblerini manevî kirlerden tasfiye ederler. Daha sonra da tezkiye ve tasfiye olunmuş kimselere kitâb ve hikmeti tâlim ederler.

    Kâinattaki sır ve kudret akışlarına da ancak böyle bir kalbin sahipleri âşinâ olur ve bir hikmet menbaı hâline gelebilir.
    Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in bu vazifelerinden âyetleri okuyup haram ve helâli öğretmek âlimler tarafından; nefisleri tezkiye, kalbleri tasfiye etme vazîfesi ise mürşid-i kâmiller vasıtasıyla kıyamete kadar devam edecektir.

    KİŞİNİN NEFSİNİ TEZKİYESİ



    Bu hususta Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
    "Nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona hem kötülüğü hem de ondan sakınmayı ilham edene yemin olsun ki, nefsini tertemiz yapan kurtuluşa ermiş, onu (cehalet ve günahlar ile) mâsiyetlere gömen de ziyan etmiştir." (eş-Şems, 7-10)

    Âyet-i kerîme muktezâsınca ancak Allah'ın temizlediği, yâni günahlardan arınmış, feyz ve takva ile terbiye olunmuş kimseler gerçek kurtuluşa ermişlerdir. Hak Teâlâ'nın:21
    "(Salih) kullarımın arasına katıl ve cennetime gir." (el-Fecr, 29-30) âyetindeki beşareti de yine bu mes'ûd kullar hakkındadır.

    Diğer bir âyet-i kerîmede de Cenâb-ı Hak:
    "Gerçekten temizlenen ve Rabbinin ismini zikredip O'na kulluk eden kimse, şüphesiz kurtuluşa ermiştir." (el-A'lâ, 14-15) buyurur.

    Ayrıca âyet-i kerîmedeki sıralama da câlib-i dikkattir. Şöyle ki:
    - Önce kalb, beden ve malı menfiliklerden güzelce temizlemek,
    - Bu sayede Rab ile kul arasına giren gaflet perdelerini kaldırıp atmak,
    - Sonra da helâl gıdalarla beslenmiş bir beden ve zâkir bir kalb ile huşu içerisinde tam bir ibâdet iklîmine girerek gönlü ruhanî lezzetlerle tezyîn etmektir. Müfessir Bursevî'nin beyânı veçhile:

    "Bu âyette, şeriate aykırı işlerden nefsi temizlemeye, kalbi dünyâ sevgisinden arındırmaya, gücü nisbetinde Allah'a yönelmeye, hattâ Allah'tan başkasını hatırlamaktan bile sakınmaya işaret vardır."
    Nitekim Allah dostlarından Ebû Bekir Kettânî -kuddise sirruh-'a ölüm döşeğindeyken ne gibi bir ameli olduğu sorulduğunda, bu umdelerin adetâ fiilî bir numunesi mâhiyetinde şu güzel sözlerle mukabele etmiştir:

    "- Ölümüm yakın olmasa, riya olacağı endişesiyle size amelimden bahsetmezdim. Tam kırk yıl kalbimin kapısında bekçilik yaptım. Onu Allah Teâlâ'dan başkasına açmamaya çalıştım. Kalbim o hâle geldi ki, Allah'tan başkasını tanımaz oldum."
    İbn-i Abbas -radıyallâhu anh-, yukarıdaki âyette geçen "tezekkâ" kelimesini, "Kişinin Lâ ilâhe ill! demesidir." şeklinde tefsir eder. (Kurtubî, el-Câmî, xx, 22) Zîrâ tezkiyede ilk adım, kalbin küfür ve şirkten temizlenmesidir.

    Nitekim kelime-i tevhîd, önce nefy ile başlar. Yâni "Lâ ilâhe" diyerek kalbden adetâ put hâline gelmiş nefsânî hevesler, çirkin ahlâk ve huylar çıkarılır. Sonra isbâta geçilir. Yâni "İllâllâh" demek suretiyle, bir nazargâh-ı ilâhî durumunda olan kalb, Allah Teâlâ'nın tevhîd nûrlarıyla doldurulur.Şâir bu gerçeği ne güzel ifâde eder:
    Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak
    Pâdişah girmez saraya hâne mâmûr olmadan
    "Gönül sarayından Allah'tan gayrı ne varsa hepsini çıkar. Zirâ hâne mâmur olmadan pâdişâh, sarayı teşrif etmez."

    Tezkiyenin ehemmiyeti sadedinde İbrahim Desûkî -kuddise sirruh- şöyle buyurur:
    "- Ey oğlum! Gündüzlerini oruçla, gecelerini namazla geçirsen, temiz bir iç âlemine ve Hak ile hâlis bir muameleye de sahip olsan, sakın benlik iddiâsında bulunma! Sakın gurura mağlûb olup nefsin kandırmasına aldanma. Zîrâ nice derviş, nefsinin hevâsına kapılıp helak oldu."
    Hâtem-i Esamm -kuddise sirruh- da şöyle diyor: "Muhteşem konaklara, verimli bağ ve bahçelere aldanma. Cennetten daha güzel bir yer yoktur. Fakat Hazret-i Âdem'in başına ne geldiyse, cennetin o sonsuz güzellikleri içindeyken geldi. Nefsi orada ebedî kalmak istedi. Yasak meyvaya yaklaştı. Murâd-ı ilâhî îcâbı, dünyâya indirilmekle cezalandırıldı.

    İbâdet ve kerametinin çokluğuna aldanma. Zîrâ sâhib olduğu bunca keramete rağmen, Allah -celle celâlühû-'nun kendisine ism-i âzami öğrettiği Bel'am bin Baura'nın (Bkz. A'raf Sûresi, 175-176. âyet-i kerîmeler.) başına gelen hazîn akıbet, ne kadar ibretlidir. Sen, sen ol; ilim ve amel çokluğuna da aldanma. Çünkü onca ilim ve tâatine rağmen iblisin başına neler geldi, bilmiyor musun?! Nefs ve şeytanın iğvâsıyla aldananlardan olma!

    Nitekim kullarına merhameti sonsuz olan yüce Rabbimiz, âyet-i kerîmelerde şeytanın hîle ve tuzaklarına karşı îkaz sadedinde şöyle buyurur:
    "İblis dedi ki: (Ey Rabbim!) Yemin ederim ki, beni azdırmana karşılık, ben de insanları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." (el-A'raf, 16)
    "(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!" (el-Hicr, 39)

    Âbidlerin, zahirilerin yanında bulunuyorum diye de kendine güvenme. Zîrâ kuru kuruya bir beraberlik faydasızdır. Sâlebe (Sâlebe, önceleri mescidden ve Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in sohbetlerinden ayrılmazken, mal-mülk sahibi olup dünyâ sevgisi gönlünde yer edince, zamanla cemaati terketmiş, farz olan zekatını bile vermekten imtina ederek hazîn bir akıbete duçar olmuştur. (Taberî, Tefsir, XIV, 370-372; İbn-i Kesir, Tefsir, II, 388)., Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in sohbetinde duygusuzca bulunduğundan fecî bir akıbete uğradı.
    Bir peygamber evlâdı olmasına rağmen Hazret-i Nuh'un oğlu, babasının davetinden kendisini müstağnî görmek gibi bir bedbahtlığa duçar oldu. Aralarındaki kan bağı dahî ona bir fayda vermedi. Netîcede, helak edilenlerden oldu.

    Hazret-i Lût'un karısı, kâfir ve fâsıklara olan ünsiyet ve muhabbeti sebebiyle yanıbaşındaki hidâyet nurundan nasibsiz kaldı ve gaflet içerisinde küfrün karanlıklarına daldı.
    Hülâsa; ilim, amel, mal, evlâd ve dost gibi ne kadar dayanak varsa âhiretteki kurtuluşun için bunlara çok güvenme! Bunlardan nefsine asla pay çıkarma."
    Âyet-i kerîmede, "nefs engelini aşarak menfîliklerden arınanların kurtuluşa ereceği" ifâde buyuruluyor. Bu ifâdeden aynı zamanda "tezkiye olmayanların yâni benliklerini menfîliklerden arındırmayanların kurtuluşa eremeyecekleri" mânâsı ortaya çıkmaktadır. Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurur:
    "...Sen ancak göremedikleri hâlde Rablerinden korkanları ve namaz kılanları uyarabilirsin. «Kim temizlenirse», sırf kendi faydasına temizlenmiş olur. Nihayet varış Allah'adır." (Fâtır, 18)

    Âyet-i kerîmede, peygamberlerin ümmetlerini fecî akıbetlere dâir inzâr ve korkutmalarının, ancak görmedikleri hâlde kalbleri Allah'ın haşyeti ile dolu olan, namaz kılan ve zahirlerini ibâdet ile tezyîn etmiş bulunan kimselere fayda vereceği beyân buyurulmaktadır.

    Günahkâr kişi, günâhının vebalini ancak kendisi çekecek ve kimse ona ortak olamayacaktır. İşlenen hayırlar da sâdece sahibine fayda verecektir. Temizlenen kimse de, kendi lehine temizlenecektir.

    Âyetteki "tezekkâ", haşyetullâh ve namazı huşu ile kılmaya da şâmildir.
    "Allah'tan gerçek mânâda ancak âlim olanlar haşyet duyar." (Fatır, 28) âyeti, kişinin gerçek bilgiye eriştiği ölçüde, Allah'a karşı kalbî ürperişler içinde olacağını ifâde eder. Rabbini bilmeyen ve ondan haşyet duymayan kimselerin kalbleri ölüdür. Böylelerine îkâz ve nasîhat tesir etmez.

    Yâsîn Sûresi'nin yetmişinci âyetinde buyurulan "(Peygamber, Kur'ân ile kalbleri) diri olanları uyarsın diye..." beyânı da bunu anlatır. Yâni bâtında haşyet, zahirde de dosdoğru bir namaz olmalıdır.
    Günahlardan temizlenmenin karşılığı, cennet ve onun yüksek dereceleridir. Âyet-i kerîmede buyurulur: "Kim de sâlih amellerde bulunmuş bir mümin olarak O'na varırsa, üstün dereceler işte sırf bunlar içindir. İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri! İşte arınanların mükâfatı budur." (Tâhâ, 75-76)

    Allah'tan başkasına gönül bağlamaktan kurtulmanın karşılığı ise cennetin de ötesinde bir nâiliyyet olan Cemâlullâh nîmetidir ki, orada Allah Teâlâ'nın tariflere sığmayan güzellikteki cemâlinin tecellîleri temaşa edilir. Kim kendi irâde ve ihtiyarı ile ve hakkıyla Allah'a yönelirse, O'nun dışında bir düşüncesi kalmaz. Allah'ı tanımak, yâni mârifetullâh da, tezkiye edildikten sonra nefsin hakîkatini öğrenmekle başlar. "Nefsini bilen, Rabbini de bilir." hakîkati, bu mânâya tekabül etmektedir.

    İşte insanlığın ekseriyetle maddeye ram olup nefsâniyet sultasında ruhlarını kararttığı günümüzde, nefsin süflî ihtiraslarından müstağnî kalabilen nûrânî zevatın rehberliğine olan ihtiyâcımız daha da şiddetlidir. Bu münâsebetle Hak dostu maneviyât sultanlarının, kalbleri ihya eden nasîhat ve tavsiyelerinden ve onların bir nümûne-i imtisal olan ibret ve hikmet dolu yaşayışlarından kendi nâmımıza hisseler almalıyız.
    Millî târihimizin zahir planında olduğu kadar maneviyât âleminde de zirve şahsiyetlerinden biri olan Yavuz Sultan Selîm Han'ın, yolumuzu aydınlatmaya medar olabilecek şu davranışı ne kadar manidardır:

    O, zaferlerden zaferlere nail olduğu Mısır Seferi'nden dönerken, İstanbul halkının kendisini büyük bir heyecanla beklediğini haber aldı. Bunun üzerine şehre yaklaşmış olmasına rağmen, ordusunu Çamlıca'nın arka eteklerinde konaklatarak hemen İstanbul'a girmedi. Nice muazzam ordulara gâlib gelmiş olan Sultan, nefsine mağlûb oluvermek korkusuyla bin-bir endîşeye bürünerek lalası Hasan Can'a:
    "- Lala! Hava kararsın, herkes evlerine dönsün de ondan sonra İstanbul'a girelim. Fânîlerin alkışları, zafer takları ve iltifatları bizi nefsimize mağrur edip yere sermesin!.." dedi.

    Nihayet akşam olup her yer karanlığa gömüldükten sonra, gizlice ve alâyişsiz bir şekilde şehre girdi. Zîrâ o, ihtişam ve saltanatın nefsi düşürebileceği tuzaklara karşı uyanık bir sultan idi. Bir velînin kudsî nefesiyle irşâd olunmanın, dünyâ saltanatından da kıymetli olduğunu ifâde eden şu beyti pek meşhurdur:


    Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş
    Bir velîye bende olmak cümleden âlâ imiş

    Her mümin, sık sık nefsiyle iç hesaplaşmaya girerek, onu sîgaya çekmeli; manevî vaziyetine ciddî bir şekilde çeki-düzen verip, gidişatını kontrol altına almalıdır. Buna ruhiyat ilminde "bâtınî tefahhus" (nefs muhasebesi) denilir. İnsan, hiç olmazsa başını yastığa koyduğu her yirmi dört saatte bir, o günün muhasebesini yapmalı ve kendini sîgaya çekmelidir. Bunu alışkanlık hâline getirenlerin hatâda ısrar illetinden kurtulabilmeleri kolaylaşır.

    Bu hususta İmâm Gazâlî Hazretleri'nin şu nasîhatlerine kulak verelim:
    "Bir mümin, sabah namazını kıldıktan sonra ve güne başlamadan evvel, bir süre nefsi ile başbaşa kalıp, onunla bâzı muahedeler yapmalı ve birtakım şartlar üzerinde anlaşmalıdır. Nitekim bir tüccar da sermâyesini ortağına teslîm etmek mevkiindeyse onunla böyle muahedeler yapar. Bu arada ona bâzı ikâzlarda bulunmayı da ihmâl etmez. İnsan da nefsine şu îkâz ve telkinlerde bulunmalıdır:

    «- Benim sermâyem ömrümdür. Ömrüm gidince anaparam da gider ve artık kâr ve kazanç sona erer. Fakat bu başlayan gün, yeni bir gündür. Allah Teâlâ bu gün de bana müsâade ederek ikramda bulundu. Eğer beni öldürseydi, elbette bir günlüğüne de olsa geri gönderilip burada devamlı sâlih ameller ve çeşitli hayırlarda bulunmayı temennî edecektim. Şimdi kabul et ki öldürüldün ve geri çevrildin. O hâlde bugün günah ve mâsıyete katiyyen yaklaşma ve sakın ola ki bu günün bir ânını bile boşa geçirme. Zîrâ her nefes, paha biçilemeyen bir nîmettir.

    İyi bil ki bir gün, gece ve gündüzü ile yirmi dört saattir. Kıyamet günü insanoğlunun önüne her gün için yirmi dört tane kapalı kutu getirilir. Kutunun birini açıp, o saatte yaptığı amellerin mükâfatı olarak, içinin nur ile dolu olduğunu görünce, Allah'ın lütfedeceği mükâfatı düşünerek kul öyle sevinir ki, bu sevinci cehennem halkı arasında paylaşılsa, cehennemin acısını duymaz olurlardı. İkinci kutuyu açtığında, bundan karanlık ve pis kokular çıkar ki, bu da isyan ile geçirdiği saattir. Buna da öyle üzülür ki, eğer bu üzüntü cennet halkına dağıtılsaydı, kederlerinden cennetin zevkini kaybederlerdi.

    Üçüncü bir kutu daha açılır ki içi tamamen boştur. Bu da uyku veya mubah şeylerle geçirdiği saattir. Fakat küçük bir hayrın ecrine dahî şiddetle ihtiyâç duyulan o günde, imkânı olduğu hâlde büyük bir kazancı kaybeden tüccarın hasreti gibi ve belki çok daha fazla yanar ve o saati boşa geçirmesinin acısıyla kıvranır.
    O hâlde; Ey nefsim! Fırsat eldeyken sandığını iyi doldur, sakın boş bırakma. Tembelliğe düşme, sonra yüksek derecelerden düşersin.»"

    Bedenin azaları da, nefsin yardımcıları mevkiindedir. İnsan, onlara vazîfelerine göre husûsî tavsiyelerde bulunmalı, bu emânetleri kötü işlere bulaştırmamayı nefsine telkîn etmelidir. Gözü; haramlara ve kalbi meşgul edecek faydasız, boş şeylere bakmaktan men etmeli, Dili; "âfât-ı lisân" tâbir olunan dedikodu, gıybet, iftira, yalan, söz taşıma, kendini övme, başkalarını yerme, yaltaklanma gibi mezmûm şeylerden alıkoyup dâima zikir ve hayır sözlerle meşgul etmeli, Mîdeyi; haram ve şüpheli gıdalardan sakındırıp, helâlleri de asgarî seviyede istîmâle alıştırmalıdır.

    İnsan her hareketinde pek çok mubah şeylerle karşı karşıyadır. Gayesiz meşguliyetleri terk etmesi ise, en muvafık olanıdır. Nitekim Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:"Lüzumsuz şeyleri terk etmesi, kişinin iyi müslüman oluşundandır." (Tirmizî, Zühd, 11; İbn-i Mâce, Fiten, 12) buyurmuştur.

    Yâni gerçek bir müminin konuşması zikir, bakışı ibret ve sükûtu tefekkür olmalıdır.
    İşte nefs, bu gibi telkinlerle dâima gafletten uyanık tutulmalıdır.
    Nefsi hesaba çekerken ihmâl edilmemesi gereken hususlardan biri de yaptığı amelin Allah için mi, yoksa nefsi için mi olduğunu yoklamaktır. Zîrâ insan, zaman zaman Allah için sâlih ameller işlediğini zannettiği hâlde, nefsânî duygularını tatmin için de hareket etmiş olabilir.

    Nefs tezkiyesi neticesinde kalb, "selîm" hâle gelir. Kalb-i selîm merhalesinde şu üç hâl müşahede edilir:
    1- Kimseyi incitmez. Bu, ittikâ ehlinin hâlidir. Kalb, nefsin şerrinden korunur. Güzel ahlâk teşekkül eder.
    2- Kimseden incinmez. Bu da, muhabbet ehlinin hâlidir. Fânilerin medih ve yermeleri bir ehemmiyet ifâde etmez. Güneş ışığı karşısında aydınlatma ve karartmaların bir önemi olmayacağı gibi.

    Şâir bu hâli şöyle ifâde eder:
    Cihan bağında ey âşık budur maksûd-ı ins ü cin
    Ne kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin
    3- Dünyâ menfaatiyle âhiret karşı karşıya gelince, âhireti tercih ederek rızâ-yı ilâhîyi hedefler.

    Bütün bu söylediklerimizin hülâsası şudur:
    Allah Teâlâ, bir imtihan âlemi olmasını murâd eylediği bu dünyada, her insanın önüne nefs engelini koymuş ve insanı, nefsin ortaya çıkaracağı güçlükleri yenerek muzaffer bir şekilde kendisine avdete memur eylemiştir. Nefs, hayra da şerre de vesîle olma istîdâdındaki bir vasıta hükmündedir. Dolayısıyla o, hem bir kazanç kapısı ve hem de kendisine tabî olunduğu takdîrde bir gayya kuyusudur. Nefsi tezkiyenin bereketi ise, dünyâda hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek derecede muazzamdır.

    Cenâb-ı Hak cümlemizi nefsine galip gelenlerden eylesin! Âmin!


    Seni çok Özledim Annem

  6. #66
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    Allahu Ekber

    Gözlerim buğulu günah kesemde,
    Rahmânsın Rahîmsin Allâhu Ekber!
    Pişmanım ömrümü boş geçirsem de,
    Tevvâbsın Allahım Allâhu Ekber!

    Ruhum şahlanıyor cesedim yorgun,
    Hâlıksın Bârisin Allâhu Ekber!
    Beş vakit secdede Miracım her gün,
    Hâmidsin Allahım Allâhu Ekber!

    Adını anarım Azze ve Celle,
    Meliksin Kuddûssün Allâhu Ekbe...
    ...r!
    Vuslatım düğündür gelir ecelle,
    Kâbidsin Allahım Allâhu Ekber!

    Hazırsın nazırsın her an her yerde,
    Semîsin Basîrsin Allâhu Ekber!
    Kapalı kalpgözüm günahtan perde,
    Habîrsin Allahım Allâhu Ekber!

    Aşkınla yak beni Şevval ayında,
    Celîlsin Kerîmsin Allâhu Ekber!
    Cesedim yıkansın hurma dalında,
    Kâdirsin Allahım Allâhu Ekber!

    Affedicisin Sen affı Seversin
    Berrusun Hâdîsin Allâhu Ekber!
    Hak yolunda ruhum Hakka canversin,
    Şekûrsun Allahım Allâhu Ekber!

    İstikbal pek vahim acı kulunu,
    Râufsun Vehhâbsın Allâhu Ekber!
    Nakşeyle banada Yunus yolunu,
    Râfisin Allahım Allâhu Ekber!

    Ürperir gözyaşım bekliyor sırat,
    Kahhârsın Kâbitsin Allâhu Ekber!
    Ya Allah Ya Fettâh ...


    Seni çok Özledim Annem

  7. #67
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    SEVMEK ALLAH (C.C.) IN ADIDIR...

    Sevmek; kulun muradıdır
    Sevmek; elinde bulunan bütün varlığı sevdiğine bağışlayıp, senden sana hiç bir şey kalmamasıdır.
    Onun verdiğinden başka birşey almamandır. Onu da alırken sevdiğinin rızası için almandır.
    Sevmek;
    Aşkın nârında yanabilmek,
    Sevmek;
    Yandıkça insan olunduğunun farkına varabilmektir!..
    Sevmek;
    Kah bulutların üzerinde gezinmek,
    Kah yeryüzünde sürünmektir!..
    Sevmek
    Delilerle sır boncuğu dizebilmek,
    Her çirkinlikte bile bir güzellik görebilmektir!..
    Sevmek
    Delilerle sır boncuğu dizebilmek,
    Her çirkinlikte bile bir güzellik görebilmektir!..
    Sevmek; bıkmadan usanmadan sabırla yol beklemektir.
    Sevmek ; sahiplenmektir, korumaktır.
    Sevmek ; şefkattir, merhamettir
    Sevmek ;
    Nakış nakış dokumaktır duygularini.
    Sevmek ; Yaratılanı hoş görmektir yaratandan ötürü.
    Sevmek;
    Gerektiğinde nefsine dur diyebilmek,
    Sevmek;
    Her şeyden önce gururunu yenebilmektir!..
    Sevmek ;
    Cesur olmaktır
    Sevmek ;
    en olmadık yerde hayatını ortaya koyabilmektir
    Sevmek;
    Neden ve ne olursa olsun, kin beslememek, nefret etmemektir!..
    Sevmek;
    Konuşmadan anlaşabilmek,
    Sevmek;
    Soğuk kış gününde paylaşabilmektir bir tek kocuğu,
    Sevmek ;duyguların en asilidir
    Sevmek; neslin devamını saglamaktır
    Sevmek;
    Her karara saygı gösterebilmek,
    Paylaşmayı kabullenmektir.
    Sevmek;
    İncinsen de, kırılsan da asla küsmemek,
    Sevmek;
    Sanki hiçbir şey olmamışçasına, çarpıp çıktıgın kapıdan dönebilmektir!.
    Sevmek;
    Yetti gayri dememek,
    Sevmek;
    Yorulmak nedir?.. Usanmak nedir?..Bilmemektir!..
    Sevmek;
    Ona yürürken ayagına batan dikenlerin acısını hissetmemektir...
    Sevmek;
    kendi tarafından olan çoğu, az gorüp, sevdigin tarafından olan azı, çok saymaktır...

    Ey bütün kainatı, Sevgili Muhammed (s.a.v.)'in aşkıyla, sevgisiyle yoktan var eden Yüce Rabbim!
    Bizi sensiz, yüreğimizi merhametsiz, muhabbetimizi Muhammed (s.a.v.)'siz bırakma...amin


    Seni çok Özledim Annem

  8. #68
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Allah Sevgisi



    Hoca vaazında;




    Bismillah diyerek yürürseniz, suyun üzerinden batmadan geçebilirsiniz.” der.



    Bu söze inanan bir köylü, artık köprü yerine nehirden geçmektedir.



    Bir gün hocayı evine davet eder. Kabul eden hocayla birlikte giderken, karşılarına nehir çıkar ve adam nehrin üzerinden yürüyerek geçer. Ama hoca suya girmeye cesaret edemez.



    Şaşkın köylü:
    “Hocam böyle dememiş miydiniz, gelsenize!”
    diye seslenir.




    Hoca şöyle cevap verir:
    “Onu söyleyen dil bende; ama ona inanan kalp sende…!”
    ***
    Ey Rabbimiz, hatalarımız bütün denizleri kirletecek kadar cesim ve ürpertici; Sana karşı tavırlarımız mahvolmuş kavimlerin hallerinden birkaç kadem daha ileri; kalbi, ruhi hastalıklarımız cüzzamdan, kanserden daha amansız; dertlerimizi dergahına açıyor, dermanı da Senden ümid ediyoruz. Sen kimsesizler kimsesi ve bizlerin melceisin. Senden başka ilah yok ki ona el açıp yalvaralım. Kapından gayri kapı yok ki varıp ona dayanalım. Senden başka sığınak bilmiyor, Senden başka güç ve kuvvet de tanımıyoruz. Gören, bilen, duyan sadece Sensin; aç ufkumuzu ve bize kendimiz olma idrakini lütfeyle.
    Amellerimizi ihlasla derinleştir ve ümitlerimizi de ye`sin insafsızlığına bırakma…


    Seni çok Özledim Annem

  9. #69
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    ALLAH C.C RAZI OLSUN.
    emağina sağlık.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #70
    ***
    DIŞARDA
    Points: 4.541, Level: 42
    Points: 4.541, Level: 42
    Level completed: 96%,
    Points required for next Level: 9
    Level completed: 96%, Points required for next Level: 9
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    nasip53 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Sep 2009
    Yer
    rize
    Mesajlar
    130
    Points
    4.541
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Allah Sevgisi

    marifer=bilmek anlamak= sevgi
    İnşALLAH gerçek sevgiye laik olanı sevenlerden ve sevilenlerden oluruz..

Sayfa 7/8 İlkİlk ... 5678 SonSon

Benzer Konular

  1. Allah Sevgisi Ve Allah Korkusu Beraber Nasıl Olur?
    By SiLa in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 04.07.09, 13:32
  2. -Allah C.C. Sevgisi
    By Günışıgı in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 01.01.09, 19:21
  3. ALLAH sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum İslami Şiirler
    Cevaplar: 22
    Son Mesaj: 19.11.08, 10:59
  4. Allah sevgisi
    By Konyevi Nisa in forum Tasavvuf Yazıları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 14:20
  5. ALLAH sevgisi
    By Hafız_emre in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 06.06.08, 16:51

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •