Yolculuk fecir zamanına

Tan ağarışıyla yaradılış tülünün aralanışına

Sema ve arzın var oluşunun vuku bulduğu, altı günlük seyir turuna

Ruhun verdiği sözün suretinde, bedene misafir oluşuna

İlkbahar mevsiminin ilk goncası olmanın verdiği huzura

Yeni bir doğuşun hafifliğiyle, gözlerin açıldığı şefkatli ana kucağına

Kâinatın hizmet için uyandırıldığı sabahın ufkuna

Tablo misali müthiş bir ahenkle nakşedilmiş hayatın penceresi aralanırken

Emeklemenin ardı sıra, ilk adımlarla birlikte düşüp kalktığın çağa



Yolculuk zuhr zamanına

Gençliğin neşesinin yüzünde oluşturduğu

Mutluluğun en belirgin simgesi tebessümün doruğuna

Olgunluğunla demir aldığın rıhtımdan

Bolluğun ve bereketin sonsuz olduğu ummana

Grilerin tozpembelere dönüştüğü yıllara

Sevgilinin gözbebeklerinde yansıdığın

Gözyaşlarının belki de en hoyratça savrulduğu

Sevda ikliminin en nadide güllerinin yeşerdiği bağa

Bir yaz güneşinin kumsaldaki dalgaları ısıttığı sabaha






Yolculuk asr zamanına

Güzün en hüzünlü demlerinin gözyaşıyla karşılandığı

İhtiyarlılık emarelerinin bedeninde ev sahibi olmaya başladığı anlara

Akşam seherinde ötelerin hayaliyle hem hal olurken

Yanı başındaki yalnızlıkla hasbihalin koyulaştığı zamana

Dostların bir bir habersiz vedalarının duyulduğu

Beklenenlerin uzun zamandır gelmediğinden dolayı

Her haylazca çıkan sese beklenen geldi diye kapılara koştuğun

Hasretin suya karışıp vuslata aktığı vakitleredir bu yolculuk



Yolculuk mağrip zamanına

Hüzün mevsimi hazanın son perdesi de kapanmaktayken

Semadaki güneşin parlaklığı çoktan kendini salmış kızıllığın koynuna

Göz kapakları istem dışı ayrılıyor ufukta kanat çırpan ömür kelebeğinin ardından

Ayrılmak zamanı çoktan gelmiş ölüm sandalı yanaşmış ya limana

Gitmek ardındakilerin gözyaşlarına dokunamadan

Son bir kez bile dönüp el sallayamadan

Uykuların hakiki uyanışlara dönüştüğü diyarlara gitmek tek kişilik bir vasıtayla









Yolculuk işa zamanına

Karanlığın kollarıyla seni sarmak için eşikte beklediği

Gün ışığının pencerenden ayrılıp, son kapıların üzerine kapatıldığı

Kışın bembeyaz örtüsüyle gelin suretine bürüdüğü doğaya nispeten

Dünyadan ayrılırken giymek için biçtirdiğin kefen kostümünün rüzgârda savrulduğu ana

Geride bıraktıklarının seni unuttuğu koridorlarda yol alırken geriye dönüp bakamadığın

Yaşamının gölgesinde izlenecek son filmin gişesinden bir bilet aldığın

Sahnenin önüne doğru yürürken başrol olmanın verdiği tedirginliği zerrelerinde yaşadığın

Her karesinin saniye saniye gözler önüne serildiği ve dublörlerin yok olduğu bir mekâna yolculuk




Yolculuk gece vaktine

Kışın en amansız fırtınalarıyla tabiatı yorgun düşürdüğü saatlere

Kabrin konuksever bir hancı suretinde iki âlem arasında seni ağırladığı vakitlere

Rahmân'a ihtiyacın en koyu yaşandığı ve dünyalıkların unutulduğu bir iklime

Sorgunun çetin yağmurlarında ıslandığın hiçbir takatin kalmadığından sırılsıklam olduğun

Gelen soruları bildiğin halde tereddütle yanıtları unuttuğun ya da dillerin lâl olduğu geceye

Karanlığın üstümüzü örttüğü bir gecede ki, Teheccüdün nurunu gözlerin hasretle arar olduğu

Bekleyenlerin berzah kapısının aralanmasıyla birlikte

Bitkin talebeler gibi sınavdan sonra mülakata doğru hızlıca koşulduğu zamanadır yolculuk...







Yolculuk ikinci günün tan ağırışına

Yeniden doğuşun vuku bulduğu haşir sabahına

Karanlıklara bürünmüş gecelerin güne kavuştuğu seherlere

Nev baharın müjdecisi cemrelerin karakışları uğurladığı vakitlere

Bir sözüne müptela olduğumuz asırlardır hasretle yürüdüğümüz Sevgilinin iklimine

Nûru Dîlâra'nın sancağında gölgelenmeye, abı hayat kevseri cananın ellerinden içmeye

Yaradan'ın cemâline sevdalı yürekle, bir o kadarda mahcubiyetin boyun büküklüğüyle

Garip bir dilencinin hali suretiyle yoksulluğun gölgesinde diz çökülen varlık kapısına

Umutla gidilen diyârların sahibi olan RAHMÂN ve RAHÎM olan Allah'adır bu yolculuk...