O'nun (asm) hitabetinin incelikleri
Çarpıcı sorularla dinleyicileri hazırlamak;
Ashab-ı Kiram, Efendimizi (asm) büyük bir arzu ve ilgiyle dinlerlerdi.
Bununla beraber Efendimiz, onların konu ile ilgililerini arttırır,
dikkatlerini söyleyeceği şeylere yöneltirdi. Mesela, bir defasında
ashabından birine, "Yezid b. Esed söyle, Cennete girmek ister misin?"
"Evet Ya Rasulullah" deyince Hz. Peygamber ona, "Kendin için
istediğini kardeşlerin için de iste" buyurdu.
İhtiyaca binaen cevap verme;
İnsanların iç dünyaları, psikolojik ihtiyaçları, muhtelif emir ve
yasaklar karşısındaki tavırları birbirinden farklıdır. Efendimiz
karşısındaki insanların ihtiyaçlarını gideren en elverişli cevabı
verirdi. Mesela; "Amellerin en hayırlısı hangisidir?" diye soran
birine, "Vaktinde kılınan namaz" derken diğerine "Ana babana iyilik
etmendir" şeklinde cevap vermiştir. Peygamberin bu şekilde cevap
vermesi, namaz ve ana babaya iyilik emrinden ziyade, karşısındaki
kişinin hangi noktada eksik kaldığını bilmesinden ileri gelmektedir.
Başka bir deyişle, kişiye özelleştirilmiş bir muhatabiyet söz
konusudur.
Yüze vurmadan düzeltme;
Kusurlu olan birinin başkaları yanında küçük düşmesini istemeyen
Rasulullah genele hitap ederek o kusurlu kişiyi düzeltmeye çalışırdı.
Meselâ; "Bazıları neden böyle yapıyor?" gibi genel ifadelerle
hoşnutsuzluğunu belirtir ve uyarmaya çalışırdı.
Yüzüne zaferan sürerek gelen bir sahabeye yanında bir şey dememiş, o
gidince ashabına dönerek "Şuna söyleseniz de yüzündeki zaferanı
yıkayıverse" demiştir.
Tedricen eğitim;
Bir insana görevlerini bir anda ve bütünüyle söylemek, sonra da
hepsinden sorumlu tutmak şüphesiz ağır gelir. Fakat bunlar zaman
içinde ve önem sırasına göre adım adım sindirilerek söylenirse daha
güzel netice alınır. Efendimiz de bu metotla ashabını eğitmiştir.
Kur'an-ı Kerim de bu metotla nazil olmuştur. Bu metodun faydası eğitim
ve öğretimi kolaylaştırmasıdır. Kısım kısım öğrenilmesi hem daha
kolay, hem de daha kalıcı bir öğrenim sağlar.
Geçmiş ümmetlerden örnekler vermek;
Allah Rasulü anlaşılması ve anlatılması zor olan konuların daha iyi
anlaşılması, kolaylıkla öğrenilmesi açısından geçmiş ümmetlerden
misaller verirlerdi. Efendimizin pek çok hadisinde bu misalleri
kullandığı görülür. Mesela; İsrailoğulları ile ilgili olan hadisler;
1) Ümmetinin aynı akıbete, geçmiş ümmetlerin düştüğü hatalara
düşmemeleri için, 2) Onları geçmiş ümmetlerin ve Peygamberin
sıkıntlarını anlatarak teselli ve motive etmek için, 3) Ümmetini
geçmiş peygamberlerin ve ümmetlerin yaşadığı hayattan haberdar etmek,
bilgilendirmek için, 4) Anlattığı bir olayı müşahhas örneklerle daha
iyi anlaşılması için anlatırdı.
Hüsnü Muamele;
Güler yüzle, tatlı sözle ve güzel fasih söz söyleyerek kaba, kırıcı ve
yıkıcı davranışlardan kaçınmak gerekir. Hatip, ağırbaşlı, yumuşak
davranışlı, tatlı dilli, güler yüzlü olmalıdır. Bütün bunları yaparken
de yapmacık değil, samimi, içten, ciddiyetle yapması gerekir.
Bir gün Rasulullah ashabı ile mescitte otururken bir bedevi geldi ve
mescide bevletmeye başladı. Ashabı kiram, öfkelenerek adamı
engellemeye çalışırken Efendimiz (asm) "Bırakın adam işini görsün"
buyurdu ve bevlin üzerine bir kova su getirip dökülmesini emretti.
Sonra bedeviyi çağırıp, burasının mescit olduğunu, pisletip
kirletmenin doğru olmadığını, burada Allah'ı zikredip, namaz
kılındığını güzel bir lisanla ve tatlılıkla anlatıp ikna ettiler.
Allah Rasulü'nün davranışlarında rıfk, güler yüz, tatlı söz, müsamaha,
şefkat son derece bariz bir şekilde tezahür ederdi. İyi bir hatip de,
örneğini O'ndan almalıdır. Sohbet ettiği, konuştuğu kitleye müşfik,
anlayışlı, sevgi dolu hitap etmeli, onlara bir şeyler öğretebilmenin
çabası içinde olmalıdır.
Sert davranmak. Elbette tebliğde tatlılık ve müsamaha esastır. Fakat
bazı durumlarda muhatabın kabiliyet ve karakter özellikleri aksine
sert davranmayı gerekli kılabilir.
Muhatabın samimiyetine göre nefsi ve menfaati açısından olmamak şartı
ile ona kırgınlıkta bulunulabilir. Buna bir misal; Hz. Enes (r.a) 'den
rivayettir. Bir gün Efendimiz evine bir çıkıntı yaparak diğer evlerden
farklı olarak sahabenin evini yükselttiğini görünce "Bu da ne?" diye
sorar. "Bu Ensar'dan falancanın evidir Ya Resulullah" derler.
Efendimiz manzaraya üzülürse de ses çıkarmaz. Fakat inşaat sahibi
gelip kendisine selam verince selamını almaz ve yüzünü çevirir. Öbürü
kaç sefer karşısına geçip selam verse de Efendimiz her defasında aynı
şekilde davranır. Neticede adam Rasulullah'ın kendisine kırıldığını ve
bu sebeple yüz çevirdiğini anlar ve arkadaşlarına meseleyi açarak dert
yanar. Onlar da ona "Rasulullah dışarı çıktığı vakit senin evine
yaptığın çıkıntıyı (kubbeyi) gördü ve buna kızdı" derler. Adam hemen
evine yaptığı o kubbeyi yıktı. Başka bir gün Efendimiz aynı yerden
geçerken "Kubbeye ne oldu?" diye sorunca olayı anlatırlar. Efendimiz
de memnun olarak şöyle buyurur; "İhtiyaç fazlası her bina sahibi
üzerine vebaldir." (Ebu Davud)
Şu halde kendi nefsi ve menfaati için olmamak şartı ile muhatabına
psikolojik yönden etki ederek onu harekete geçirecek bir kırgınlık
içine girebilir.
Değer vermek;
Hatip muhatabına değer verdiğini hissetmelidir. Onlara bakışları ile
değer verdiğini duyurmalıdır. Sorularına cevap vermelidir. En basit
bir soru dahi sorulmuş olsa ya da defaten anlattığı bir konu sorulmuş
olsa bile cevap vermekten kaçınmamalıdır. Peygamber Efendimiz,
kendisine birisi seslendiği zaman, ona tüm vücudu ile döner ve o
şekilde muhatap olurdu. Buna ona değer verdiğini göstermek içindi.
Tekrar etmek;
Resulullah'ın metodunda bir fikri kabul ettirebilmek için, bir
düşüncenin zihinlerde kalması için bir sözün önemine ehemmiyet
verilmesini temin için sık sık tekrarlar yaptığını görüyoruz. Sevgili
Efendimiz dinleyicilerin dikkatini toparlayarak söylediği söz
anlaşılsın, iyice yer etsin diye konuştuğunda üç defa söylerdi.
(Buhari)
Mizah yolu ile hakkı söylemek;
Fahr-i Kâinat (asm) şaka yolu ile hakikati söyler, kendisine yapılan
tatlı şakalara da tebessüm buyururdu. Şakası ile de tebliğ eder, hakkı
söylerdi. Mesela; "Yaşlılar cennete giremeyecek" diye söylediği bir
kadın, bundan mahzun olunca Efendimiz "Yaşlı olarak değil, herkes genç
olarak cennete girecek" diyerek hakikati söyleyince yaşlı kadıncağız
çok sevinmişti.
Hitabete dair;
"Hikmetle, güzel söz ile Rabbinin yoluna davet et."
Bakara 83
"Onların içlerine işleyecek, ruhlarına nüfuz edecek söz söyle."
Nisa 63
"Yemin olsun ki, Allah'ın Rasulünde sizin için güzel bir numune
vardır."
Ahzab 21
"Rasulullah konuşurken tek kişiye veya tek bir noktaya bakmaz
cemaatini devamlı olarak göz kontrolünde tutardı."
-Ebu Davud
"Allah Rasulü, büyük topluluklara hitap ederken şehadet parmağını
yukarı kaldırarak konuşurdu."
-Ebu Davud
"Allah Rasulü, minberde konuşurken asa ile minbere vurarak bazan
dikkati konuya daha çok yoğunlaştırmıştır."
-Müslim
"Eğer bilmiyorsanız, zikir-ilim ehlinden sorun."
Hadîs
"Rasulullah 'Mümin diğer mümin için birbirine destek olan bina
gibidir' derken parmaklarını birbirine kenetledi."
Buhari
"Allah Rasulü sözleri tane tane söylerdi."
Buhari
"Rasulullah konuşanı sonuna kadar dinlerdi. Sözünü kesmezdi, sonra
muhatabına cevap verirdi."
İbn-i Hişam