Allah'ın varlığını, yerlerdeki ve göklerdeki yaratılış delillerini, Kuran ayetlerini ve ölüm gerçeğini derin derin düşünmek insanı kısa sürede bambaşka bir insan haline getirebilir. Bencil bir insan düşünerek, kendi kendisine aldığı kararlarla, bir anda son derece fedakar bir insan haline gelebilir. Sinirli bir insan son derece sakin, kibirli bir insan tevazulu, zalim bir insan merhametli ve sevgi dolu bir insan olabilir. Bu, sadece insanın düşünüp, değişmesi gerektiğine karar vermesi ve samimi bir şekilde niyet etmesine bağlıdır. Dünyadaki en kötü ve en zalim insanının bile sadece kısa bir süre samimi bir kalple ve Rabbine teslim olarak düşünmesi, onun çok güzel ahlaklı bir insan haline gelebilmesi için yeterlidir.

Bu nedenle hataların düzelmesinde, eksikliklerin giderilmesinde ve ahlaki gelişmede düşünmenin çok büyük önemi vardır. Buna rağmen insanlar ellerindeki bu büyük imkanın ve nimetin değerini bilmezler. Bir çok insan düşünme yeteneğini ya hiç kullanmaz ya da kendisine faydalı olacak şekilde kullanmaz. Ama insanların büyük çoğunluğu bu gerçeği kendilerine itiraf dahi edemezler. Kafalarının sürekli olarak bir şeylerle meşgul olduğunu ve her zaman yeni şeyler düşündüklerini iddia eder, bu şekilde kendilerini kandırırlar. Çünkü onların düşünmekten anladığı ya geçmişte olan olayları o günün süzgecinden geçirmek, ya içinde bulunduğu günün koşuşturmacasını değerlendirmek, ya da sürekli olarak geleceğe yönelik planlar yapmaktır.

İşinden evine dönen bir işadamını düşünelim. Eğer bu kişi, sıradan bir hayat yaşayan, yüzbinlerce iş adamından biriyse o zaman kendisini hayatın akışına bırakmış ve düşüncelerini yönlendirme konusunda iradesini kullanmıyor demektir. Böyle bir insanın işinden evine giderken arabada düşündükleri, sonra eve geldikten sonra düşündükleri, yemek yerken düşündükleri ve yatağına yattıktan sonra düşündükleri, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca insanınkiyla aşağı yukarı benzer mahiyettedir. Bu düşünceleri bir genellemeye tabi tutarsak ortaya çıkan tablo şu şekildedir: o sene hangi futbol takımının şampiyon olacağı, izin aldığında nereye tatile gideceği, borsadaki para durumu, akşam ne yemek yiyeceği, o gün yaşadıklarının analizi, ay sonu ödeyeceği faturalar, borçlarını ne zaman ödeyeceği, yeni alacağı eşyalar, çocuklarının okul taksitleri, iş arkadaşlarıyla aralarında geçen olaylarını ve günlük hayata dair pekçok gereksiz ayrıntı… Bu gibi konular insanların zihninde gün içinde sürekli döner durur. İşini düşünürken birdenbire akşamki televizyon programını, daha sonra bankadaki parasını, ardından çocuklarının tahsilini düşünmeye başlar. Ve bu düşüncelerle tüm ömrünü geçirir. Yaşlandıklarında ise düşüncelerin büyük bir bölümünü geçmişe dönük hatıralar alır.

Oysa ölümü, ahireti ve Allah'ın varlığını düşünmek insanları kurtuluşa götürecek olan tek yoldur. Ölümün ne kadar yakın olduğunu düşünen bir insanın herhangi bir zulme yanaşması, kötü ahlak göstermesi, samimiyetsizlik, vicdansızlık ve merhametsizlik yapması mümkün değildir. Çünkü öldükten sonra her yaptığının hesabını Allah katında verecek ve ya sonsuz cehennem azabı ya da sonsuz cennet nimetleriyle karşılık bulacaktır. Birkaç on yıl sonra o da tüm insanlar gibi bir bez parçasına sarılıp toprağın altına atılacak, değer verdiği bedeni toprağın altında çok korkunç bir hal alacaktır. O gün, insanın mesleği, çevresi, serveti ve sahip olduğu herşey değerini yitirecektir. Geriye sadece takvası, ahlakı ve niyeti kalacaktır.

Kısacası ölümü düşünmek, bir anda dünyaya ait olan herşeyin gerçek değerini ortaya çıkarır. Ancak dünya hayatından kopmak istemeyen insanlar. ölümden ve ahiretten mümkün olduğunca uzak kalmak isterler. Çünkü ölümün yakınlığını, Allah'ın varlığını ve Allah'a karşı sorumlu olduklarını iyice kavradıklarında vicdansızlıklar, yalanlar, adaletsizlikler ve her türlü kötü ahlak özelliği insanın vicdanına sıkıntı vermeye başlar. Böyle bir insan her türlü haram fiilden uzak durur, Allah'ın emir ve tavsiyelerini titizlikle uygular. İşte düşünmenin hedefi budur. İnsanları kötülükten uzak tutmak ve iyiliğe yöneltmek. Gerçekleri göstermek ve ahiretini kurtarmasını sağlamak. Buna rağmen Kuran gerçeğini düşünmekten şiddetle kaçanlar çok büyük bir azabı da kabul etmişlerdir.

Halbuki düşünme yeteneği insana Rabbini tanımak, Kuran ayetlerini, iman hakikatlerini, kısa dünya hayatında Allah'ın razı olacağı bir kul olmak için neler yapması gerektiğini derin derin düşünmek, imanını güçlendirmek için verilmiştir. Ancak insanlar ölüm, ahiretin varlığı, hesap günü akıllarına geldiğinde hemen başka bir konuyu düşünmeye çalışır, zihinlerinden bu gibi konuları uzaklaştırmaya çalışırlar. Bu kaçış insan için çok büyük bir kayıptır. Çünkü insanlar düşünse de düşünmese de kendi hayatıyla ilgili gerçekler ortadadır. İnsan ömrü çok kısadır ve herkes gibi kendisi de mutlaka ölecektir. Bu belki boğazına takılan bir lokma yemekle, belki kanser gibi ölümcül bir hastalığa yakalanarak veya beyin damarlarında meydana gelen ani bir tıkanıklık sonucu olabilir. Ama her ne şekilde ve ne zaman olursa olsun, her insan mutlaka bir gün gelip ölüm melekleriyle karşılaşacaktır.

Ölümden sonra ise her insan Allah'ın huzurunda dünya hayatı boyunca tüm yapıp ettiklerinden, Kuran ahlakını yaşayıp yaşamadığından, Allah'a olan imanından, günahlarından ve hatalarından sorguya çekilecektir. O gün hiçkimsenin mazaretleri geçerli olmayacaktır. Bu sorgu sırasında hassas teraziler ortaya konacak ve sonsuz adalet sahibi olan Yüce Rabbimiz hakkımızdaki hükmünü verecektir. O gün kötülükleri iyiliklerinden fazla olanlar için sonsuz cehennem, Allah'ı razı edenler icin sonsuz cennet nimetleri vardır.